Öcalan’ı Meclis’te görürseniz hiç şaşırmayın

13 mart-14-1

CHP Tokat Milletvekili Orhan Düzgün, iddialı açıklamalar yaptı: Hükümet uzun süredir PKK ile işbirliği halinde… 2009’dan beri görüşüyorlardı, şimdi İmralı ile açık pazarlık yapıyorlar. İktidarın hedefi teröristbaşı Öcalan’ı Meclis’e taşımak! Türk halkını duyarsızlaştırıp sonra serbest bırakmayı düşünüyorlar.

Öcalan’ı TBMM’de görürseniz şaşmayın!
AKP iktidarının hedefinin teröristbaşı Öcalan’ı Meclis’e taşımak olduğunu ileri süren CHP’li Düzgün, “2009’dan beri görüşüyorlar, İmralı ile pazarlık son aşamada” dedi.
Türkiye eski Türkiye değilmiş… İtibarımız AKP iktidarı ile zirve yapmış… Bunu söyleyen o kadar çok kişi ve buna inanan aklı başında o kadar temiz insanlar var ki… Oysa Türkiye, üç cente muhtaçken bile itibarı, bu kadar yerlerde sürünen bir ülke olmamıştı.
Bir iki örnek verelim ki mesele iyi anlaşılsın. ABD’nin Ankara Büyükelçisi içişlerimize karışıyor. Hüseyin Efendi  “Haddini bil” falan diyerek kamuoyunun gazını alırken ABD Büyükelçisi Ricciardone, Dışişlerinden görüşme talebinde bulundu. Bu talep kamuoyuna, “Dışişleri, elçiye nota verecek” diye sızdırıldı. Ne nota verildi, ne kulak çekildi. Çünkü aynı dakikalarda ABD Dışişleri’nden, “Elçimiz haklı, o doğruyu söyledi”  açıklaması yapıldı. Yani aba altından, “Biz ne dediysek elçi onu söyledi. Bir lafınız varsa bize söyleyin”  sopası gösterildi.  Zaten Ricciardone de  “Özür falan dilemedik” deyip duruyor.
Ve yandaş gazeteler iki gündür; “Türkiye, kimsenin şamar oğlanı değildir” manşeti ile çıkıyor. Siz ortada fol yok yumurta yokken,  “Bana kimse yetim malı yedi diyemez” demeye başlarsanız, herkes sizin ya aklınızdan ya servetinizden şüphe etmeye başlamaz mı? Demek ki hayli zamandır Türkiye’ye şamar oğlanı muamelesi çekiliyor ki Başbakan bu sözleri sarf ediyor. Peki, itibarı yüksek bir ülkeye şamar oğlanı muamelesi çekilebilir mi?
Ülkenizin kırmızı bültenle aradığı bir kişinin Almanya’da dosyasının kapağı bile açılmıyorsa, Kıbrıs Rum Kesimi bütün esip gürlemelerinize rağmen yabancı şirketlerle petrol ve doğal gaz anlaşması yapıyorsa, iflas etmiş Yunanistan, Ege’deki bir düzine adaya Yunan bayrağı çekiyorsa ve AB toprakları PKK’nın çiftliği haline gelmişse, siz hangi itibardan söz edebilirsiniz?
Sayın Başbakan “Kimseyi içişlerimize karıştırmayız” diyor. Acaba öyle mi?
Erdoğan’ın, “NATO, Libya’ya müdahale etmeli midir? Böyle bir saçmalık olur mu yahu? NATO’nun ne işi var Libya’da? NATO, mensubu olan ülkelerden birine herhangi bir müdahale yapılması halinde böyle bir şeyi gündeme getirebilir. Bunun dışında Libya’ya nasıl müdahale edilebilir? Bakın Türkiye olarak biz, bunun karşısındayız, böyle bir şey konuşulamaz, böyle bir şey düşünülemez” diyor, üç gün sonra Türkiye ve dünyadaki bütün gazetelerin birinci sayfalarında, “Libya’ya operasyonun komutası, İzmir NATO Üssü’nden” haberleri yer alıyor. Yani NATO biliyor, Erdoğan bilmiyor!
Yine yabancı ajanslar NATO’nun, Türkiye’ye Patriot bataryaları yerleştireceğini geçiyor, gazeteci de Erdoğan’a bunun aslı var mı diye soruyor.
Anında tepki gösteren Erdoğan; “Bu, Dışişleri yetkilisinin böyle bir açıklama yapma yetkisi yok. Füzenin alınmasında karar verici makam biziz. Benim bundan haberimin olması lazım. Benim böyle bir şeyden haberim yok. Savunma Sanayi İcra Konseyi’nin başkanı benim. Maalesef herhalde sağır duymaz uydurur cinsinden Reuters böyle bir haber yapıyor” diye küplere biniyor.
Aynı Erdoğan, üç gün sonra kamuoyunun karşısına “NATO’dan Patriot bataryaları için talepte bulunduk” diye çıkıyor. Yine, NATO biliyor, Başbakan sonradan öğreniyor! Bu nasıl itibar, anla anlayabilirsen!
Bu Patriot işi çok baş ağrıtacaktır. Evet, Patriotlar Türkiye’ye geldi. Tetik de Türk’ün değil NATO’nun, daha doğrusu ABD’nin elinde. Çünkü NATO demek, ABD demek. Ey millet; bu NATO, Afganistan’a da Irak’a da böyle,  “Kurtaracağım, koruyacağım” masalı ile girdi. Afganistan’da da NATO’yu davet edenler vardı, Irak’ta da..  Ruslara karşı Afganistan’da cihat etmiş Iraklı bir dostum,  “Saddam gitsin de isterse İsrail gelsin” diyerek ABD’yi ve NATO’yu alkışlıyordu.  Oysa NATO ve ABD gelince zaten İsrail de gelecekti.
NATO geldi, Saddam gitti. Saddam evet çok zulmetmişti… Lâkin camileri Haçlı kışlası yapmamış, bir milyonun üzerinde Iraklıyı katletmemiş, bir o kadar da kadının namusunu kirletmemişti.
Haçlılar, NATO kılığına girip Patriotları ile ülkemize asker çıkarttılar.  Türkiye adeta Afganistanlaştı…
Sizce, “Git” deyince gidecekler mi? Giderler mi?
Allah halimizi de akıbetimizi de benzetmesin!

Dağdaki de gelip siyaset yapsın!
BDP’li Altan Tan, Murat Karayılan ve Mustafa Karasu dahil dağdakilerin ovaya gelerek siyaset yapmasını istedi. Şırnak’ta, Kürtçe “Hoşgeldiniz” pankartının asıldığı BDP 1’inci Olağan Kongresi’nde konuşan BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan da, parti olarak tek sevdalarının eşit yurttaşlık temelinde, yeni bir Türkiye inşa etmek ve bu ülkenin 75 milyonunu eşit kılacak yeni mevzuatı yaratmak olduğunu söyledi. Kongrede konuşan BDP’li Tan ise dağda bulunan PKK’lıların da siyaset yapmasını istedi. Tan, dağdakilerin gelip ovada siyaset yapmasını, cezaevlerinin boşalmasını, ülke dışında sürgün olan Avrupa ve ABD’de bulunan Kendal Nezan’dan Şıvan Perwer’e, Murat Karayılan’dan Mustafa Karasu’ya kadar hepsinin memlekete gelmesini istedi.

Kemalistler

CHP Tokat Milletvekili Orhan Düzgün, iddialı açıklamalar yaptı: Hükümet uzun süredir PKK ile işbirliği halinde… 2009’dan beri görüşüyorlardı, şimdi İmralı ile açık pazarlık yapıyorlar. İktidarın hedefi teröristbaşı Öcalan’ı Meclis’e taşımak! Türk halkını duyarsızlaştırıp sonra serbest bırakmayı düşünüyorlar. - 13 mart 14 1

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir