CEHENNEM BAŞKA NASIL OLUR?
Hüseyin MÜMTAZ
Aksakallı, görmüş geçirmiş tarih, “bahtsız bedevi” göndermesi ile yakamıza yapışmış, silkeliyor.
Biz “parantez”i kapamaktan bahsederken, parantezin aşağı yukarı 100 yıl önceki açılış noktasına götürüyor bizi..
30 Ekim 1918, tam 96 yıl olmuş; Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı gündür. Ve Misâk-ı Millî hudutları; o gün, o an Türk askerlerinin bulunduğu yerlerde süngülerinin ucundan geçtiği varsayılan mevhum hattır..
Bu 96 yılın son 40’ında; en az 1000 kere Misâk-ı Millî’yi anlatıp durduk.
Kös dinlediler..
Boş gözlerle baktılar; görmezden, duymazdan, anlamazdan geldiler.
Keleğe yattılar.
Şimdi kalkmış diyorlar ki; “Kobani, Misak-ı Milli’ye dahil değil mi?”
Pişkinliğin bu kadarına pes doğrusu..
Sabah şerifleri hayır olsun..
Yeni mi aklınıza geldi?
Demek ki o “parantez” öyle kolay kapatılamıyormuş..
Yâni madem 1918 Mondros ve Misâk-ı Millî ile yola çıkıyorsunuz; acaba diyorum, 1915’in Yüzüncü seneyi devriyesinde Kanal’a kadar da uzanacak mısınız?
Meselâ diyorum..
Öte yandan Kurtulmuş ve Akdoğan “keyifli” bir açık arttırma yarışındalar.
Kurtulmuş;
“Şu an itibariyle bu bölgeden 30 kilometrelik alanda, Akçakale ile Kobani’nin karşısındaki Mürşit Pınar bölgesi arasındaki 30 kilometrede, 8 ayrı giriş noktasında şu an itibariyle 45 bin Kürt kardeşimiz Türk topraklarına girmiştir” dedikten sonra yaklaşık 1,5 milyona yakın Suriyeli’nin Türkiye’de göçmen durumunda olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, “Şu an itibariyle 30 bin civarında Yezidi Türkiye sınırının içinde misafir edilmektedir, ağırlanmaktadır” derken;
Akdoğan da;
“Suriye Kürtleri, tarihi olarak Esad’ın değil, Türkiye’nin tarihi dostu ve müttefikidir” diyerek tarihe takla attırmaktadır.
Konu ile ilgili olarak Birleşmiş Milletler Göçmen Konseyi sözcüsü Melissa Fleming ise, Kobani’deki 400 bin Suriyeli Kürdün Türkiye’ye göç etmesi ihtimaline karşı plan yaptıklarını; Suriye’deki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyeli Arapların BM rakamlarına göre 1,7 milyona ulaştığını; 225 bin Suriyelinin sınır kentlerinde oluşturulan 22 kampta barınırken, 1,5 milyona yakın mültecinin (gayri resmi rakamlara göre 2.5 milyon) Türkiye’nin çeşitli illerine dağıldığını açıklamıştır.
Ve ortada sınır, mınır yok, kalmamıştır..
Girenin, çıkanın haddi hesabı, kaydı/kuyudatı yok.
Sınırsız devlet mi olur?
Bir de…
Suriye’nin toplam nüfusu sadece 22 milyon…
Bunun 3 milyona yakını bizde olduğuna göre, Suriye mi acaba bize girmiş oluyor tezkeresiz, meskeresiz?
Şimdi;
“Suriyeli Araplar” (BM ifadesi), “Suriyeli kardeşimiz Kürtler” (Kurtulmuş ifadesi) ve “Yezidiler”..
“45 bin Kürt kardeşimiz” (Kurtulmuş ifadesi) ve “Suriye Kürtleri, tarihi olarak Esad’ın değil, Türkiye’nin tarihi dostu ve müttefikidir” (Akdoğan ifadesi).
“Halkımız bugün sınırları kaldırarak Suruç ile Kobani’yi birleştirdi. Özellikle Kuzey Kürdistanlı halkımızın bu direnişe verdikleri destekten dolayı kendilerini kutluyorum. Artık sınırların bir anlamının olmadığını bizler görüyoruz”. (Ahmet Türk’ün ifadesi).
“Kobani düşerse, en çok Türkiye kaybeder, AKP iktidarı kaybeder, ama asla Kürtler değil. Kürtler, 40 yıllık deneyimleriyle çok daha farklı ittifaklara yönelip kendilerine pekâlâ yeni mevziler açabilir”. (Aysel Tuğluk ifadesi).
Yâni;
Kürtler, Araplar, Yezidiler var (hepsi kardeşimiz);
Suriye Kürtleri, Suriye’nin Devlet Başkanı olan Esat’ın değil, Türkiye’nin dostu ve müttefiki;
O halde ortada hayli ilginç bir durum var..
1.Ya Suriye ve Irak’ta hiç Türk yok..2.Yahut halleri ve keyiflerinden ve dahi durumdan hayli memnunlar ki hiç sesleri çıkmıyor.. 3.Veya o kadar az ve önemsizler ki; hiçbir şekilde “meseleye tesir eden faktör” olarak uluslararası denklemlerde kaale alınmıyorlar..
Veya 4. En kötü ihtimal; sınırın bu tarafında Türkiye’de “kardeşleri, tarihi dost ve müttefikleri” bulunmuyor ki Türkiye’den hiç kimse onlar için sınırı telörgüleri aşıp/yıkıp yardımlarına koşmaya kalkışmıyor..
Tampon Bölge, uçuşa yasak bölge, yabancı askerli teskere kavramları da beni fena halde rahatsız ediyor.
Baba Bush zamanındaki İncirlik’ten kalkan Amerikan uçaklarının kontrol ettiği uçuşa yasak bölge ile güya Saddam’ı engellemiş, Kuzey Irak Kürt Devleti ucubesini ortaya çıkarmıştık.
Obama zamanındaki ile de Esat’ı engelleyerek Kuzey Suriye Kürt Devleti’ni mi kuracağız?
Kobani, Rojava dedikleri zaten o değil mi?
Saddam’dan sonra Irak 3’e bölündü.. Esat zayıflatılınca da Suriye bölünüyor..
Sınırımızdan güneye doğru enine 3 çizgi halinde Kürt-Arap ve Şii devletleri kuruluyor.
Türk/men’in adı yine yok.
Esat’a, Sünni çoğunluğu ezen Şii azınlığın lideri diye karşıyız anladık da, Saddam da Şii çoğunluğu “ezen” Sünni azınlığın lideri değil miydi?
O zaman neye, neden karşıydık?
Yoksa acaba bu bölünmeyi başkaları istiyor da “kendi postalları yere değmesin” diye “en iyi ihraç malı” taşeronlara mı havale ediyorlar ihaleyi?
Çok uluslu müteahhitler acaba “yabancı askerler”in bir nevi “Erasmus Projesi” olduğunun farkındalar mı?
Meraklısına konu ile ilgili 2’inci Dünya Savaşı rakamlarını takdim edebiliriz.
Şimdi bölgede herkes, herkese eğitim veriyor; Amerika, Almanya, Fransa.. Silah, teçhizat ve malzeme veriyor..
“Sonra”…
Bu silahlar ne olacak?
Sınırımızın ötesi; hepsi de birbiriyle kavgalı bir din, mezhep, kabile, aşiret, cemaat, örgüt, çete.. cehennemidir.
Dışarıdan dürtüklenen biri Türkiye’ye bir füze sallarsa..
Sınırımıza tecavüz edildiğini mi varsayacağız?
Özal zamanında kabul edilen 500.000 peşmergenin içindeki PKK’lılar ve silahlarının tahribatını hala düzeltemedik..
Şimdiki 3 milyona yakın “mülteci”nin sabıka kayıtlarının “temiz” olduğu nerede yazıyor?
Sizce IŞİD, ISIL veya ISIS, adı her neyse; Süleyman Şah’a kendi başına ve insiyatifi ile mi “yaklaşacak”?
Bu sorulara cevap vermeden önce bu akşamki “Ev Ödevi”nizi veriyorum..
Osmanlı’nın 28 Ocak 1915 – 28 Ekim 1918 arasındaki Sina-Filistin Cephesi muharebeleri ile Birinci ve İkinci Kanal Harekâtı’nı iyi okuyun..
Parantezi sonra kapatırsınız.. 1 Ekim 2014
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ
Bir yanıt yazın