Putin’in Çin Ziyareti

Putin’in Çin Ziyareti
Putin daha önce defalarca Çin’i ziyaret etmiştir. Ancak Kırım ve Ukrayna gerilimlerinin ertesinde yapılan bu ziyaret ile imzalanan anlaşmalar, uluslararası sistemin kırılma noktalarından birini oluşturmaya aday görünmektedir. Dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin ile altıncısı Rusya’nın bu işbirliği ile ortaya çıkması muhtemel güç, aritmetiksel toplamın ötesindedir.
Her iki ülkenin sınır sorunlarını çözmek üzerek buluştuğu Şanghay Beşlisi, 2001’de siyasi güç zemini haline gelerek Şanghay İşbirliği Örgütü’ne dönüştü. Uluslararası örgüt vasfını almasından sonra üye ülkeler arasında gittikçe derinleşen ekonomik ilişkiler gündeme gelmiştir. Ancak jeopolitik şartların birbirine güvenmemesini gerektirdiği Rusya ve Çin, bir türlü ihtiyaçların gerektiği ölçüde ekonomik işbirliğine gidememişlerdir. Çin, Rusya’nın Orta Asya’daki “Yakın Çevre Politikası”nı sessizce izlerken Rusya, Çin’in aynı bölgede her yönüyle derinleşen yatırımlarını endişe ile izlemiştir. Bu yüzden Rusya, ABD’nin 2014 sonrası itibariyle Afganistan’dan çekilmesini kaygıyla karşıladığını resmen beyan etmiştir.
Ukrayna’da yaşananların Rusya’yı köşeye sıkıştırması Moskova açısından bu güvensizliği rafa kaldırmayı gerekli kılmıştır. ABD’nin ulusal ve uluslararası kamuoyunun da baskısı ile Rusya’ya yönelik sözde yaptırımları gündeme getirmesi, Putin’i alternatifleri devreye sokmak zorunda bıraktı. Benzer durumlar özellikle Japonya ve Vietnam ile yaşadığı sorunlarda Çin için de sözkonusu olup bu şartlar altında anlaşmazlık kalemlerinin kolayca feda edilmesi için çok sebep bulunmaktadır.
Reuters’dan Kaletsky, Putin’in bu manevrasını “Çin ve Rusya’nın cennetteki evliliği: İşte Bu Korkunç” şeklinde tanımlamıştır. Enerji ihracatçısı Rusya ile dünyanın en kalabalık ülkesi ve enerji ithalatçısı Çin’in bir araya gelmesinin batı için birçok anlamı bulunmaktadır. Bu “tehlikeli” işbirliğinin bazı ayrıntıları dahi şaşkınlığa sebep olmaktadır.
Putin’in Çin’de imzaladığı sözleşme dosyası oldukça geniş olmakla birlikte ilk bakışta global ölçekte çok fazla önem arzetmeyebilir. Bununla beraber her iki dev açısından bu ticaretin sinerjisi ve önünü açması beklenen diğer kalemler konunun rengini değiştirmektedir. Sorunlu olmaması mümkün olmayan bu iki komşunun askeri işbirliği öncelikle dengeleri sarsma eğilimindedir. Rusya’nın 2018’den itibaren 400 milyar tutarında 30 yıllık doğalgaz satım sözleşmesi, ekonomisi enerji ihracatına bağlı Rusya için büyük çıkıştır. Kırım ilhakı sonrası Avrupa ve ABD’nin boykot tehditlerini böylece şimdiden aşmıştır. Öte yandan savaş sanayii ve nükleer teknolojide global güç olarak Rusya’nın bu alanda Çin’e sunacakları mevcut ve muhtemel güç dengesi hesaplarını altüst etmiştir. Bunun karşılığı Rusya’nın Çin’den alacağı kalemler ve teknolojiler de yabana atılamaz. Petrol, gaz, kömür ve elektrik çıkarılması, üretilmesi ve nakli konusunda dev imzalar atıldı. Çin’in 4 yıl sonra almaya başlayacağı doğalgaz parasından 25 milyar doları peşin ödeyecek olması ise yine şaşkınlıkla karşılanmıştır.
Davos benzeri bir faaliyet olan St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu’nda Medvedev konuklarına yukarıdaki bilgileri verirken, forumu boykot eden batılı firmalara neler kaybettiği konusunda da göndermede bulunmuştur. Bu foruma daha çok ABD’li kuruluşlar ve yine ABD’nin baskısıyla bir kısım Alman firmalar katılmamak zorunda kalmıştır. İlginçtir İngiliz ve Fransız firmaların katılım konusunda sıkıntıları olmamıştır. Rusya ile ticari bağlantıları çok daha kapsamlı olan Almanlar bu mesajı öncelikle değerlendirecektir.
Putin, Çin’de iken yapılan sözleşmelerin uluslararası politikadaki yansıması beklenenden erken görüldü. BM Güvenlik Konseyi’ne Fransa tarafından Suriye liderlerinin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasına dair bir karar tasarısı sunuldu. Genel beklenti Tasarıyı Rusya’nın veto etmesi, Çin’in ise çekimser kalmasıydı. Ancak Çin beklentileri altüst ederek Rusya ile birlikte tasarıyı veto etti. Böylece tasarı 13 kabul oyuna karşılık iki veto ile reddedildi. Bunun anlamı, Rusya’nın global hesaplarına, özellikle Yeni Soğuk Savaş hazırlıkları çerçevesinde Ortadoğu’daki askeri ve siyasi genişlemesine Çin’in itiraz etmeyeceğidir.
Putin’in Çin seferinin daha birçok boyutu bulunmaktadır. Şanghay’da düzenlenen 4. Asya İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı (CICA) zemininde birçok Asya lideriyle bir araya gelmesi, bu arada İran’ın yeni başkanı Ruhani ile görüşmesi bunlar arasındadır. Bu görüşmede de ikili ilişkiler yanında bölgesel konularda önemli adımlar atıldı. Yaklaşık on yıla yakın bir süredir Çin ve Rus liderler doğalgaz ticareti konusunu görüşmekteydiler. Ancak fiyat konusunda anlaşmazlık bir türlü çözülememişti. CICA vesilesiyle gerçekleşen bu ziyaret ile Ukrayna üzerinden gelen yaptırım tehditleri rüzgârı bir türlü gerçekleşmeyen anlaşmanın yolunu açmış oldu.
Coğrafi bakımdan dünyanın en büyük ülkesi olduğu halde nüfus itibariyle Çin’in onda biri durumundaki Rusya’nın dünyanın en kalabalık bu komşusuyla işbirliğinin taktik bir çıkış olduğu açıktır. Ancak bu taktiğin dahi ABD ve AB politikalarını ne derece çaresiz bıraktığı hemen ortaya çıkmıştır. Böylece Putin’in imzaladığı her sözleşme batıya karşıya birer tehdit olarak belirlenmiştir.
ABD ortak düşmanlığının tetiklediği bu gelişmelerin Doğu Türkistan ile diğer Türk cumhuriyetleri üzerindeki etkisi konusunda endişeler sözkonusudur. Bununla beraber Anglo-Amerikan cephenin küresel politikalarının özellikle Ortadoğu veya İslam dünyasındaki yansımaları Sino-Rusya’nınkinden daha olumlu etkiler bırakmamıştır. Bu bağlamda Türk Dış Politikası’nda kapsayıcı ve kucaklayıcı değerlendirmeler ile bunun gereklerinin büyük ve köklü devlet geleneği üzerinden uygulanmasına ihtiyaç vardır. Gündelik tepkisel politikalardan şiddetle kaçınılmalıdır.
alaeddin.yalcinkaya@marmara.edu.tr

<p>Putin'in Çin Ziyareti
Putin daha önce defalarca Çin’i ziyaret etmiştir. Ancak Kırım ve Ukrayna gerilimlerinin ertesinde yapılan bu ziyaret ile imzalanan anlaşmalar, uluslararası sistemin kırılma noktalarından birini oluşturmaya aday görünmektedir. Dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin ile altıncısı Rusya’nın bu işbirliği ile ortaya çıkması muhtemel güç, aritmetiksel toplamın ötesindedir.
Her iki ülkenin sınır sorunlarını çözmek üzerek buluştuğu Şanghay Beşlisi, 2001’de siyasi güç zemini haline gelerek Şanghay İşbirliği Örgütü’ne dönüştü. Uluslararası örgüt vasfını almasından sonra üye ülkeler arasında gittikçe derinleşen ekonomik ilişkiler gündeme gelmiştir. Ancak jeopolitik şartların birbirine güvenmemesini gerektirdiği Rusya ve Çin, bir türlü ihtiyaçların gerektiği ölçüde ekonomik işbirliğine gidememişlerdir. Çin, Rusya’nın Orta Asya’daki “Yakın Çevre Politikası”nı sessizce izlerken Rusya, Çin’in aynı bölgede her yönüyle derinleşen yatırımlarını endişe ile izlemiştir. Bu yüzden Rusya, ABD’nin 2014 sonrası itibariyle Afganistan’dan çekilmesini kaygıyla karşıladığını resmen beyan etmiştir.
Ukrayna’da yaşananların Rusya’yı köşeye sıkıştırması Moskova açısından bu güvensizliği rafa kaldırmayı gerekli kılmıştır. ABD’nin ulusal ve uluslararası kamuoyunun da baskısı ile Rusya’ya yönelik sözde yaptırımları gündeme getirmesi, Putin’i alternatifleri devreye sokmak zorunda bıraktı. Benzer durumlar özellikle Japonya ve Vietnam ile yaşadığı sorunlarda Çin için de sözkonusu olup bu şartlar altında anlaşmazlık kalemlerinin kolayca feda edilmesi için çok sebep bulunmaktadır.
Reuters’dan Kaletsky, Putin’in bu manevrasını “Çin ve Rusya’nın cennetteki evliliği: İşte Bu Korkunç” şeklinde tanımlamıştır. Enerji ihracatçısı Rusya ile dünyanın en kalabalık ülkesi ve enerji ithalatçısı Çin’in bir araya gelmesinin batı için birçok anlamı bulunmaktadır. Bu “tehlikeli” işbirliğinin bazı ayrıntıları dahi şaşkınlığa sebep olmaktadır.
Putin’in Çin’de imzaladığı sözleşme dosyası oldukça geniş olmakla birlikte ilk bakışta global ölçekte çok fazla önem arzetmeyebilir. Bununla beraber her iki dev açısından bu ticaretin sinerjisi ve önünü açması beklenen diğer kalemler konunun rengini değiştirmektedir. Sorunlu olmaması mümkün olmayan bu iki komşunun askeri işbirliği öncelikle dengeleri sarsma eğilimindedir. Rusya’nın 2018’den itibaren 400 milyar tutarında 30 yıllık doğalgaz satım sözleşmesi, ekonomisi enerji ihracatına bağlı Rusya için büyük çıkıştır. Kırım ilhakı sonrası Avrupa ve ABD’nin boykot tehditlerini böylece şimdiden aşmıştır. Öte yandan savaş sanayii ve nükleer teknolojide global güç olarak Rusya’nın bu alanda Çin’e sunacakları mevcut ve muhtemel güç dengesi hesaplarını altüst etmiştir. Bunun karşılığı Rusya’nın Çin’den alacağı kalemler ve teknolojiler de yabana atılamaz. Petrol, gaz, kömür ve elektrik çıkarılması, üretilmesi ve nakli konusunda dev imzalar atıldı. Çin’in 4 yıl sonra almaya başlayacağı doğalgaz parasından 25 milyar doları peşin ödeyecek olması ise yine şaşkınlıkla karşılanmıştır.
Davos benzeri bir faaliyet olan St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu’nda Medvedev konuklarına yukarıdaki bilgileri verirken, forumu boykot eden batılı firmalara neler kaybettiği konusunda da göndermede bulunmuştur. Bu foruma daha çok ABD’li kuruluşlar ve yine ABD’nin baskısıyla bir kısım Alman firmalar katılmamak zorunda kalmıştır. İlginçtir İngiliz ve Fransız firmaların katılım konusunda sıkıntıları olmamıştır. Rusya ile ticari bağlantıları çok daha kapsamlı olan Almanlar bu mesajı öncelikle değerlendirecektir.
Putin, Çin’de iken yapılan sözleşmelerin uluslararası politikadaki yansıması beklenenden erken görüldü. BM Güvenlik Konseyi’ne Fransa tarafından Suriye liderlerinin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasına dair bir karar tasarısı sunuldu. Genel beklenti Tasarıyı Rusya’nın veto etmesi, Çin’in ise çekimser kalmasıydı. Ancak Çin beklentileri altüst ederek Rusya ile birlikte tasarıyı veto etti. Böylece tasarı 13 kabul oyuna karşılık iki veto ile reddedildi. Bunun anlamı, Rusya’nın global hesaplarına, özellikle Yeni Soğuk Savaş hazırlıkları çerçevesinde Ortadoğu’daki askeri ve siyasi genişlemesine Çin’in itiraz etmeyeceğidir.
Putin’in Çin seferinin daha birçok boyutu bulunmaktadır. Şanghay’da düzenlenen 4. Asya İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı (CICA) zemininde birçok Asya lideriyle bir araya gelmesi, bu arada İran’ın yeni başkanı Ruhani ile görüşmesi bunlar arasındadır. Bu görüşmede de ikili ilişkiler yanında bölgesel konularda önemli adımlar atıldı. Yaklaşık on yıla yakın bir süredir Çin ve Rus liderler doğalgaz ticareti konusunu görüşmekteydiler. Ancak fiyat konusunda anlaşmazlık bir türlü çözülememişti. CICA vesilesiyle gerçekleşen bu ziyaret ile Ukrayna üzerinden gelen yaptırım tehditleri rüzgârı bir türlü gerçekleşmeyen anlaşmanın yolunu açmış oldu.
Coğrafi bakımdan dünyanın en büyük ülkesi olduğu halde nüfus itibariyle Çin’in onda biri durumundaki Rusya’nın dünyanın en kalabalık bu komşusuyla işbirliğinin taktik bir çıkış olduğu açıktır. Ancak bu taktiğin dahi ABD ve AB politikalarını ne derece çaresiz bıraktığı hemen ortaya çıkmıştır. Böylece Putin’in imzaladığı her sözleşme batıya karşıya birer tehdit olarak belirlenmiştir.
ABD ortak düşmanlığının tetiklediği bu gelişmelerin Doğu Türkistan ile diğer Türk cumhuriyetleri üzerindeki etkisi konusunda endişeler sözkonusudur. Bununla beraber Anglo-Amerikan cephenin küresel politikalarının özellikle Ortadoğu veya İslam dünyasındaki yansımaları Sino-Rusya’nınkinden daha olumlu etkiler bırakmamıştır. Bu bağlamda Türk Dış Politikası’nda kapsayıcı ve kucaklayıcı değerlendirmeler ile bunun gereklerinin büyük ve köklü devlet geleneği üzerinden uygulanmasına ihtiyaç vardır. Gündelik tepkisel politikalardan şiddetle kaçınılmalıdır.
alaeddin.yalcinkaya@marmara.edu.tr</p> - p 27270 o