Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Kıbrıs Barış Harekatı ile ilgili 12 Mayıs öğleden sonra açıkladığı karar, tam bir yüzkarası AİHM ve Avrupa Birliği için. Ne kadar güvenilmez olduklarını gözler önüne serdi bu taraflı ve hukuk dünyası için yüzkarası olacak karar.
Halkımız içinde bir deyim var ya, “Köpek köpeği ısırmaz” diye, bu kararı okuyunca aklıma o söz geldi ve sadece güldüm…
AİHM belli ki, 1963-1974 yılları arasında uğradığımız soykırımı, BM’nin Ortega başkanlığındaki heyetinin 1964 yılında adaya gelip yakılan yıkılan Türk ve Rum köylerini! tespit ederek hazırladığı ünlü “Ortega Raporu”nu unutmuş, o dönemde Avrupa’nın ve Amerika’nın önde gelen gazetelerinin adaya gelip bizzat göz şahidi olan muhabirlerinin yazdıkları katliam ve soykırım haberlerini görmezlikten gelmiş.
İkinci dünya savaşında Vichy Hükümetinin çağrısı ile Alman ordularının Fransa’ya girip hükümetin varlığını meşrulaştırması karşılığında tazminat aldığını, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ve ekleri içinde yer alan S.O.F.A. olarak kısaca tanımlanan “Statute Of Forces Agreement”i yani “Askeri Güçlerin Statüsü Antlaşması”nı görmezlikten geldiğini anlıyorum bu uluslararası hukukun yüzkarası kararı ile.
Aslında tarihimiz de bize örnekleriyle birlikte hep söylüyor, Avrupalılara güvenmeyin diye.
19. ve 20. yüzyıl Osmanlı tarihi ile Cumhuriyet tarihimize bakıyorum, içi Avrupalıların bize attıkları kazıklar ve oynadıkları oyunlar ile dolu. Hangi birini sayayım ki.
10 Ağustos 1920 tarihinde 4 ana, 9 da yavru İtilaf devletleri ile Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalanan ve Osmanlı İmparatorluğunu paramparça edip, Türklere yaşam alanı olarak Anadolu’nun ortalarındaki bozkırları lütfeden 433 maddelik Sevr Antlaşmasını, dönemin “Türk Kurtuluş Savaşı” yönetimi kabul etmediği için bırakın Avrupa’nın İtilaf Devletlerini, dönemin Atlantik ötesi bir devleti olan ABD’nin Başkanı Thomas Woodrow Wilson’un söylediklerini ve tutumunu unutmak mümkün değil.
Wilson illaki Anadolu’da bir Ermeni ve Kürt devleti kurulmasını istiyordu. Bu nedenle de 1913 seçimlerinde kendine olağan üstü mali yardımda bulunan ve bugünü parası ile 2,527,646 ABD Doları bağışta bulunan müteahhit Henry Morgentahu’yu, ABD Başkanı seçildikten sonra İstanbul’a Büyükelçi olarak göndermişti. Morgenthau İstanbul’da 780 gün süren görevinden sonra ABD’ye dönüşünde de yalana dolana ve Ermeni sekreteri ve tercümanından duyduğu hurafelere dayalı “Büyükelçi Morgenthau’nun Hikayesi” adlı kitabını, Pulitzer ödüllü gazeteci Burton J. Hendrick’e cebinden bugünün parası ile 1,263,823 ABD Doları ödeyerek yayınlatarak günümüz Ermeni iddialarının kapısını açmıştı, sırf Wilson’a yaransın diye. Gönlünde ABD Maliye Bakanı olmak yatıyordu ama Yahudi olduğu için Londra veya Paris’e Büyükelçi olarak bile gönderilmedi.
İşin garibi ABD hala daha Sevr Anlaşmasını geçerli saymakta ve Sevr Antlaşmasının imzalandığı dönemde devam eden Türk Kurtuluş Savaşı’nın sonucunda İsviçre’nin Lozan kentinde 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşmasını ise geçersiz kabul etmektedir. ABD halen daha Lozan Anlaşmasının altına imzasını atmış değildir.
Bizim Avrupa’ya ve Hıristiyan dünyasına güvenmeyi sürdürmemiz yerine onlarla dost kalıp kendimize güvenmemizi gerçekleştirmemizin zamanı gelmiştir.
Kıbrıslı Türkler Rumlar tarafından soykırıma uğratılmış olmalarına rağmen, AİHM’nin taraflı uygulaması nedeni ile AİHM’de dava açabilmek için önce Rum Mahkemelerine başvuruya zorlanmakta, Rum mahkemelerinde de davalar bir türlü sonuçlanmadığı için de davaları bir türlü AİHM’ye ulaşamamakta.
Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC hükümetleri veya da üst düzey yargı organları bir araya gelerek bu soruna çözüm geliştirmeli ve Kıbrıslı Türklerin Rumlara tazminat davası açabilmenin yolunu kolaylaştırmalıdır. Başka türlü biz Kıbrıslı Türklerin 1963 yılından 1974 yılına kadar maruz kaldığımız soykırımın ve halen daha devam eden ambargoların hesabını sormamız hiç bir zaman mümkün olmayacaktır…
Ata ATUN
e-mail: ata@kk.tc
16 Mayıs 2014
İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Kıbrıs Barış Harekatı ile ilgili 12 Mayıs öğleden sonra açıkladığı karar, tam bir yüzkarası AİHM ve Avrupa Birliği için. Ne kadar güvenilmez olduklarını gözler önüne serdi bu taraflı ve hukuk dünyası için yüzkarası olacak karar.
Halkımız içinde bir deyim var ya, “Köpek köpeği ısırmaz” diye, bu kararı okuyunca aklıma o söz geldi ve sadece güldüm…
AİHM belli ki, 1963-1974 yılları arasında uğradığımız soykırımı, BM’nin Ortega başkanlığındaki heyetinin 1964 yılında adaya gelip yakılan yıkılan Türk ve Rum köylerini! tespit ederek hazırladığı ünlü “Ortega Raporu”nu unutmuş, o dönemde Avrupa’nın ve Amerika’nın önde gelen gazetelerinin adaya gelip bizzat göz şahidi olan muhabirlerinin yazdıkları katliam ve soykırım haberlerini görmezlikten gelmiş.
İkinci dünya savaşında Vichy Hükümetinin çağrısı ile Alman ordularının Fransa’ya girip hükümetin varlığını meşrulaştırması karşılığında tazminat aldığını, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ve ekleri içinde yer alan S.O.F.A. olarak kısaca tanımlanan “Statute Of Forces Agreement”i yani “Askeri Güçlerin Statüsü Antlaşması”nı görmezlikten geldiğini anlıyorum bu uluslararası hukukun yüzkarası kararı ile.
Aslında tarihimiz de bize örnekleriyle birlikte hep söylüyor, Avrupalılara güvenmeyin diye.
19. ve 20. yüzyıl Osmanlı tarihi ile Cumhuriyet tarihimize bakıyorum, içi Avrupalıların bize attıkları kazıklar ve oynadıkları oyunlar ile dolu. Hangi birini sayayım ki.
10 Ağustos 1920 tarihinde 4 ana, 9 da yavru İtilaf devletleri ile Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalanan ve Osmanlı İmparatorluğunu paramparça edip, Türklere yaşam alanı olarak Anadolu’nun ortalarındaki bozkırları lütfeden 433 maddelik Sevr Antlaşmasını, dönemin “Türk Kurtuluş Savaşı” yönetimi kabul etmediği için bırakın Avrupa’nın İtilaf Devletlerini, dönemin Atlantik ötesi bir devleti olan ABD’nin Başkanı Thomas Woodrow Wilson’un söylediklerini ve tutumunu unutmak mümkün değil.
Wilson illaki Anadolu’da bir Ermeni ve Kürt devleti kurulmasını istiyordu. Bu nedenle de 1913 seçimlerinde kendine olağan üstü mali yardımda bulunan ve bugünü parası ile 2,527,646 ABD Doları bağışta bulunan müteahhit Henry Morgentahu’yu, ABD Başkanı seçildikten sonra İstanbul’a Büyükelçi olarak göndermişti. Morgenthau İstanbul’da 780 gün süren görevinden sonra ABD’ye dönüşünde de yalana dolana ve Ermeni sekreteri ve tercümanından duyduğu hurafelere dayalı “Büyükelçi Morgenthau’nun Hikayesi” adlı kitabını, Pulitzer ödüllü gazeteci Burton J. Hendrick’e cebinden bugünün parası ile 1,263,823 ABD Doları ödeyerek yayınlatarak günümüz Ermeni iddialarının kapısını açmıştı, sırf Wilson’a yaransın diye. Gönlünde ABD Maliye Bakanı olmak yatıyordu ama Yahudi olduğu için Londra veya Paris’e Büyükelçi olarak bile gönderilmedi.
İşin garibi ABD hala daha Sevr Anlaşmasını geçerli saymakta ve Sevr Antlaşmasının imzalandığı dönemde devam eden Türk Kurtuluş Savaşı’nın sonucunda İsviçre’nin Lozan kentinde 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşmasını ise geçersiz kabul etmektedir. ABD halen daha Lozan Anlaşmasının altına imzasını atmış değildir.
Bizim Avrupa’ya ve Hıristiyan dünyasına güvenmeyi sürdürmemiz yerine onlarla dost kalıp kendimize güvenmemizi gerçekleştirmemizin zamanı gelmiştir.
Kıbrıslı Türkler Rumlar tarafından soykırıma uğratılmış olmalarına rağmen, AİHM’nin taraflı uygulaması nedeni ile AİHM’de dava açabilmek için önce Rum Mahkemelerine başvuruya zorlanmakta, Rum mahkemelerinde de davalar bir türlü sonuçlanmadığı için de davaları bir türlü AİHM’ye ulaşamamakta.
Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC hükümetleri veya da üst düzey yargı organları bir araya gelerek bu soruna çözüm geliştirmeli ve Kıbrıslı Türklerin Rumlara tazminat davası açabilmenin yolunu kolaylaştırmalıdır. Başka türlü biz Kıbrıslı Türklerin 1963 yılından 1974 yılına kadar maruz kaldığımız soykırımın ve halen daha devam eden ambargoların hesabını sormamız hiç bir zaman mümkün olmayacaktır…
Ata ATUN
e-mail: ata@kk.tc
16 Mayıs 2014