İktidarın başı internetin açılır-kapanır bir şey olduğu düşüncesinde demokrasi,özgürlük,adalet kavramlarının en temel tanımları ve insan zekâsıyla alay ediyor,”Kapatmıyoruz,sadece kontrol ediyoruz”diyor.
Bir gazete de internete getirilen sınırlamaları protesto edenler için “Porno Lobisi” ifadesi kullanıyor!
*
Nereden nereye? Türkiye Cumhuriyeti “Batı medeniyeti bir bütündür, ancak bütünlüğü ile alınabilir” prensibini benimsemiş, bunu Doğu’nun Ortaçağ zihniyetinden kurtulma cehdi olarak kabul etmişti.
Ne ki, her zaman “savaşılacaksa taklitçi olan inkilap yobazlarıyla, sahte devrimcilerle,dertleri Batı’ya yaranmak olan bu irtica ile savaşılmalı” düşüncesi Türkiye Cumhuriyeti’nden açıklar bekledi.
*
İslam’ın manevi üstünlüğünden hareketle, Batı’dan alınacak bir şey olmadığı, yalnızca teknik iktibaslarla yetinilmesini gerektiği fikrinde teokratik bir devlet taraftarlığıyla lâiklik ilkesini reddettiler.
Cumhuriyet rejimi kurmak için batılaşmayı dilencilik ve İslam dininin kat’ledilmesi olarak saydılar.
Türkiye’nin batılılaşmak, Batı medeniyetinin esas unsurlarına bağlanmak ve bunları hayata uygulamak zorunda olduğunu, bunların unsuru olan bilim ve zihniyetinin doğup serpileceği ortamın koşulu olarak lâik hukuku ve özgürlüğü asla benimsemediler.
*
…ve başardılar!
İslam ülkelerinde tüm müslümanların haklarını savunan dini bir çekirdek olmak kaydıyla, bir kadro hareketiyle Türk Milleti çerçevesinde devletin elit kadrolarını tüm yapılardan sildiler, hareketlerini kısıtlayan ekonomik dengeleri yeniden düzenlediler.
Devleti, Osmanlı’nın İslam toplumlarındaki siyasal kültürün kurumları ve kültürel kodlarının sözde çağdaşlaşmasına yönelik politikalarıyla kurumsallaştırdılar: yeni Türkiye adıyla bir ucube kurdular…
*
Bir gün onlardan çapsız bir Dışişleri Bakanı Financial Times’a mülakatında,”iktidara geldiklerinde dışarıdan bakıldığında ülkemi kaslı kolları, boş midesi, küçük beyni ve titrek bir kalbi olan adama benzetenlerin; kasların güçlü ordu, boş midenin bozuk ekonomi, küçük beynin çok zayıf stratejik düşünce, titrek kalbin ise eksik özgüvene işaret ettiğini söyleyenlerin -şimdi, düşüncelerinin değiştiğini ve en azından güçlü kaslarla, dolu bir mide ile yeni bir ülke doğduğunu söylüyorlar” diye şişindiydi!
*
Üzerinden çok geçmedi -bunların, müminlerin kalbinde imandan kaynaklanan geniş bir sorumluluk uyandırmak,dini ve dinin hükümlerini korumak,düşmana karşı cihad etmek,sadakaların, zekât ve hayır hasenatın ve kafirlerden elde edilen vergiler gibi değerlerin toplanmasıyla devletin güvenliği ve kamu düzeninin korunması,devletin savunulması,kamu işlerinin kontrolü,adaletin sağlanması,malın idare edilmesi görevleriyle anayasal suç işledikleri,
Bu görevler adına bir suç organizasyonu karakterinde sermaye oluşturdukları -bir taraftan da, saçı bitmemiş yetimin hakkını hamuduyla götürdükleri anlaşıldı.
*
Ortada çok büyük yolsuzluklar,rüşvet iddiaları ve bununla ilgili soruşturmalar vardır, onlar soruşturmaların yasalara ve hukuka uygun biçimde yürütülmesini önlemek ve olayın üstünü örtmek için ellerinden geleni yapıyor.
En fenası bir devleti, bir demokrasiyi yapan “Milli İrade” ve “Hukukun Üstünlüğü” ilkelerinin 11 yıldır bir partinin,bir cemaatin paralel yapısında tekelleştiğinin anlaşılmasıydı -ki;
Doğrusu,bundan daha büyük bir anayasal suç var mıdır,bilmiyorum!
Şimdi,olayların üstü örtülmeye çalışılırken ,TBMM’de kabul edilen bir yasa ile internet erişimi engellenmiş bulunuyor.
*
Halbuki, bilim Batı’da olağanüstü hızlı gelişme gösteriyor.
Bu gelişme ile çalışma ortamları, kişilerin birbirleriyle ilişkileri,kültürel, ticari, bilimsel etkileşimleri,iletişimleri;
İnsanlığı tarım ve endüstri devriminden sonra mikroelektroniğin ve iletişim olanaklarının artan gelişme hızıyla ivme kazanılmış, bilgisayar gücünün gündelik yaşama girmesiyle yeni bir yaşam biçimi, yeni bir toplum düzeni olarak bilişim toplumu ortaya çıkmıştır.
Şimdi bu toplumu oluşturan aile, çocuk yetiştirme, barınak, yerleşme çevre, sağlık/ beslenme, eğitim, bilim, teknikbilim, endüstri, ekonomi,ticaret, gelenekler, devlet/din, sanat, iletişim ve dil, bunlar arasındaki bütün ilişki ve etkileşimlerle birlikte değişikliğe uğruyor, her bir toplum için bu kurumların sürekli bir etkileşiminden oluşan ve evrilen ulusal kültürlerle birlikte uygarlık yeniden biçimleniyor.
*
Bilgi ve iletişim araçlarının hızlı gelişimiyle küreselleşmenin yoğunlaşması,beraberinde 2050 yılında genel yönetimde nasıl bir modelin tercih edileceğine ilişkin tartışmaları getiriyor.
Nitekim BAE/Abu Dabi “Dünya Ekonomik Forumu”nda da “Küresel Stratejik Yönetim” konusunda dünyanın gelecek yönetimi ve bununla insanlığının kaderinin nasıl etkileneceği ile ilgili senaryolar tartışılmıştır.
*
Bir senaryoya göre toplumları merkezi hükümetler ya da mega şehirlerin yönetmesi halinde merkezi yönetimler daha güçlenecektir.
Sonuçta,dünya sınırlı sayıda devletin ya da şehrin öncü rol oynayacağı – bu durumda, dünyanın küresel bir şehire dönüşerek çok sayıda ulusun bilgi ile bir merkezden yönetilen köleye dönüşeceği öngörülüyor.
Bu senaryoda ülkelerin birbirleriyle işbirliği içinde olması değil rekabet etmesi, birbirlerinin çabalarını tamamlayıcı değil gölgeleyici olmaları,ayrılıkları müzakere ve diyalogla çözerek değil çatışmalarla çözmeye yeltenmeleri baskınlık kazanıyor ve reddediliyor.
*
En muhtemel senaryoda ise, merkezi hükümetlerin ilkesel olarak zayıf,ancak yönettikleri pazarların ve işletmelerin öncü rol oynadığı durum bulunuyor.
Devletler giderek refah devleti ya da sosyal devlete değil birer şirkete dönüşüyor,şirkete dönüşemeyen devlet taşınamıyor.
Ekonomi ve siyaset daha rafine, rasyonel, bürokrasisi oturmuş, finans sisteminin belirleyici olduğu, hukukun finans sistemi üzerine inşa edildiği yapılar istiyor.
Bu dönüşümü sağlamak üzere devletler kendi içinde ayıklanmalara gitmektedir, devlete etki eden yapılar, mafya,cemaatler, lobiler ayıklanıyor -bu yapıların oluşturduğu boşluklara,kara deliklere izin verilmiyor.
*
Bu senaryoda vatandaşların siyasi süreçlerde yer alma derecesinin yükselmesi öngörülmektedir.
Bunun temel yolu olarak sosyal medyanın gelişimi gösteriliyor.
Somut olarak, bu tür yaklaşımın temelinde iktidarın yeni teknolojiler aracılığıyla daha etkin yönetilmesinin oluruna güven duruyor.
*
İktidarın başı ya da muhalet liderinin deyişinde Başçalan’ın şakşakçıları ise internetin yaygınlaşmasıyla birlikte Türkiye’yi her evde organlarını sıvazlayabilme kabiliyetinde uzmanlaşmış insanların ülkesi olarak görüyor.
Hem Anayasa Madde 58: “Devlet,gençleri alkol düşkünlüğünden,uyuşturucu maddelerden,suçluluk,kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır” diyor ya!
11.2.2014