Arap sevdalısı ve manevi sponsor RTE, Çanakkale muharebelerinde Arapların da bizim yanımızda olduğunu söyleyerek, derin tarih kültürünü konuşturdu!. 250.000 kişilik orduyla savunduğumuz Çanakkale’de iki Arap taburu vardı ve iki taburun toplam miktarı 600 askerdi..
Utanmasa, Çanakkale’yi Araplar sayesinde kazandık da diyebilirdi..Şu aymazlığa bakın ki, aynı Çanakkale’de iki de Alman taburu vardı. Üstelik, Çanakkale’deki bazı tümen komutanları Almandı, gene bazı tümenlerin kurmay heyetleri içerisinde de Almanlar vardı.
Çanakkale’yi savunan 5inci Ordunun komutanı da Leyman Von Sanders’di. Çanakkale muharebeleri gibi, Birinci Dünya Harbi’nin en kilit ve kritik çarpışmalarının yapıldığı, savaşın kaderini etkileyen muazzam zaferin içerisine iki Arap taburu sokarak matah bir şey yaptığını sanan kafaya ne denir?. Yarın biri de çıkıp, zaferi Almanlara borçluyuz der ve bu aymazlığı örnek gösterirse kimse şaşırmasın..
O zaman al sana, Arap dostlarının aynı Birinci Dünya Harbinde bize yaptıklarını:
“Arapların Osmanlıya isyanı 1916’da başladı. 14 Temmuz da Mekke Arap isyancıların eline geçti. İngiliz donanmasının yardımıyla Cidde işgal edildi. Mekke ve Cidde’deki Türk askerleri korkunç muamelelere maruz bırakıldı. İşgal edilen her yer, İngilizlerin Arapları her türlü silah ve para ile beslemeleri için bir üs haline getirildi. Ondan sonra bütün gayretler, Suriye-Medine Demiryolunun kesilmesine yöneldi.
Lokomotifler havaya uçuruldu. Vagonlara baskın yapıldı. Köprüler bombalandı. Karakol postalarına saldırıldı. İngilizler Akabe’ye asker çıkarınca, arap saldırıları, Suriye’ye kadar uzandı..Ama Türkler, Medine’yi savunmaya devam ettiler. Peygamberin kabri buradadır. Karşımızda bize saldırınlar, peygamberin soyundan geldiğini söyleyenlerdir. Fakat arkalarını bize, Çanakkale’de, Kütülamere de saldıran İngilizlere dayamışlardır. Onlara her türlü yardım İngilizlerden gelmektedir. Medine’yi savunan Türkler ise ateşte kavrulmuş çekirge ölülerine kadar ne bulursa yemeye çalışmaktadır.
Bir de marş düzmüşüzdür. Ordu da, mektepler de söylenir:
“Bırakmayız Medine’de yatanı,
Can veririz, kurtarırız vatanı,”
Fakat ne var ki bize Medine’de saldıranlar, işte bu Medine’de yatanın, yani Peygamberimizin soyundan geldiklerini iddia ederler. Biz orayı vatan sayarız, onun için can veririz ama, bizi arkadan vuranlar, bizim canımızı alanlar onlardır..Mekke’de, Tayif’te askerlerimiz, onların elinde şehit olup erimişleridir..
Medine-Suriye arasındaki demiryolunu da, korumaya çalıştık. Yolculuğu üç gün üç gece süren bu hattın muhafızasına ayrıca 20.000 asker görevlendirdik. Bunlar da durmadan saldırıya uğradılar. Hat durmadan kesildi. İngiliz casusu Lawrens’in çadırları altın doludur. Her gelen Arabın koynuna durmadan altın keseleri sıkıştırdı. Ve onlara, hemen demiryolu ve Türk karakol ve askerlerine saldırı işaretini verdi..
İhanetin bu derecedeki yüksekliği, Medine’de Peygamber mezarını savunan Fahri Paşayı bile şaşırttı. Bir gün, son müdafaa arkadaşlarını yanına alıp, Peygamberin kabrine gitti.
Bir bayrağa sarındı, namazını kıldı, dualarını okudu ve sonra haykırdı:
“ Kalk! Kalk ya Muhammet!.. Allah’ın resulü! Kalk! Ve sana inanan, senin için çarpışanları görün!.. Tanrı’nın yardımını bize ulaştır!.. Ama Peygamberin mezarı sessizdir…”
“Çanakkale’de Arap dostlarımız bizimle düşmana karşı çarpışmış!.” Dostlarını al başına çal!..”
Türkiye’de bu siyasi demagoglar yüzünden artık söz , ayağa düşmüştür…
Osman PAMUKOĞLU
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı