Sayın Ertuğrul Özkök’e Açık Mektup

Başbakan’ın her saniye televizyonlarda bağırıp çağırarak gözümüze baka baka gerçekleri çarpıtmasına, Bekir Bozdağ’ın yerli yersiz gülümsemesine, Suat Kılıç’ın duble ödüllendirilmesine rağmen bakanlık ısrarına, Egemen Bağış’ın diplomasi dışı sululuğa kaçan davranışlarına, Bülent Arınç’ın artistik patinajlarına bile tahammül ettim. Benzeri olaylarda da aynı tahammülü gösterme gayretindeyim. Fakat!.. *
Mehmet Metiner, Ozan Kütahyalı, Nagehan Alçı, Nazlı Ilıcak, Akif Beki ve benzeri türdekilerin ikbal uğruna verdikleri mücadeleyse tahammül sınırlarımı aşıyor. Fotoğraflarını gördüğüm, adlarını duyduğum an, feleğimi şaşırıyorum.
*
Oysa her karşı fikre tahammüllüydüm. Yanlışlarıysa tabii ki eleştirirdim.
Herkes korku içinde iktidarı eleştiremezken, hiç sansür uygulamayan ve bunu deklare eden “Sessizliğin Sesi Grubu”nun* kurucusu olarak onları sık sık eleştirdim. Karşılığında ben de eleştirildim ve bunu gayet doğal karşıladım. Kısa zaman öncesine kadar da hiç kimse için, “şunun adını da suratını da görmesem” diye düşünmemiştim. Utanıyorum ama nihayet o dereceye de geldim.
*
Şu söyleyeceklerim; insan hakları, kul hakları, yazar haklarına ters…
Biliyorum ama ne yapayım ki doğruyu da söylemem gerek: Köşe komşunuz Bay Beki’ye tahammül edemiyorum. Yazılarınızı okumaya başladığım an onun yüzünü de görüyorum. Bu yüzden gazetenizi, sizlerin bulunduğu o sayfayı atlayarak okuyorum.
İşin gerçeği, Bay Beki yüzünden sizin yazılarınızı da okumayı da bıraktım.
*
Kurulduğu ilk günden bu yana Hürriyet okuru olan bir ailenin temsilcisi olarak dileğimdir:
Lütfen ya siz ya da o, köşelerinizi başka sayfaya taşısanız da ben de Hürriyet’i huzurla okusam.
Bay Beki için onu göremeyeceğim bir sayfa da buldum: Seri ilanlar…
*
Söylediklerimin insan hakları, kul hakları, yazar haklarına ters düşeceğini baştan belirtmiştim ama demokrasi, hele ileri, hatta “En İleri Demokrasi” için gayet doğal. Danışmanımın asistanı olan kişinin üç nolu sekreterine telefon açtırıp, o şahsın gazetenizden gönderilmesini de isteyebilirdim ki bunu yapmadım.
Gerçi ne danışmanım ne onun asistanı ne de asistanın sekreterleri var ama siz yine de şunu bilin:
Yapmama nedenim demokratın daniskası olmamdır.
*
Sürçü lisan ettiysem bilerek ettiğim için affolmaya…
*
*
Günay Tulun 
*Grubun yayın merkezi olan “Sessizliğin Sesleri Gazetesi”nin ilk sayfasında 19.5.2001 tarihinden bu yana, aynen şöyle yazar:
“SESSİZLİĞİN SESİ GRUBU”
“OKURUNA KARŞI SAYGI DUYAN BAĞIMSIZ ve SANSÜRSÜZ YAYIN GRUBU”
Başbakan'ın her saniye televizyonlarda bağırıp çağırarak gözümüze baka baka gerçekleri çarpıtmasına, Bekir Bozdağ'ın yerli yersiz gülümsemesine, Suat Kılıç'ın duble ödüllendirilmesine rağmen bakanlık ısrarına, Egemen Bağış'ın diplomasi dışı sululuğa kaçan davranışlarına, Bülent Arınç'ın artistik patinajlarına bile tahammül ettim. Benzeri olaylarda da aynı tahammülü gösterme gayretindeyim. Fakat!.. *
Mehmet Metiner, Ozan Kütahyalı, Nagehan Alçı, Nazlı Ilıcak, Akif Beki ve benzeri türdekilerin ikbal uğruna verdikleri mücadeleyse tahammül sınırlarımı aşıyor. Fotoğraflarını gördüğüm, adlarını duyduğum an, feleğimi şaşırıyorum.
*
Oysa her karşı fikre tahammüllüydüm. Yanlışlarıysa tabii ki eleştirirdim.
Herkes korku içinde iktidarı eleştiremezken, hiç sansür uygulamayan ve bunu deklare eden "Sessizliğin Sesi Grubu"nun* kurucusu olarak onları sık sık eleştirdim. Karşılığında ben de eleştirildim ve bunu gayet doğal karşıladım. Kısa zaman öncesine kadar da hiç kimse için, "şunun adını da suratını da görmesem" diye düşünmemiştim. Utanıyorum ama nihayet o dereceye de geldim.
*
Şu söyleyeceklerim; insan hakları, kul hakları, yazar haklarına ters…
Biliyorum ama ne yapayım ki doğruyu da söylemem gerek: Köşe komşunuz Bay Beki'ye tahammül edemiyorum. Yazılarınızı okumaya başladığım an onun yüzünü de görüyorum. Bu yüzden gazetenizi, sizlerin bulunduğu o sayfayı atlayarak okuyorum.
İşin gerçeği, Bay Beki yüzünden sizin yazılarınızı da okumayı da bıraktım.
*
Kurulduğu ilk günden bu yana Hürriyet okuru olan bir ailenin temsilcisi olarak dileğimdir:
Lütfen ya siz ya da o, köşelerinizi başka sayfaya taşısanız da ben de Hürriyet'i huzurla okusam.
Bay Beki için onu göremeyeceğim bir sayfa da buldum: Seri ilanlar...
*
Söylediklerimin insan hakları, kul hakları, yazar haklarına ters düşeceğini baştan belirtmiştim ama demokrasi, hele ileri, hatta "En İleri Demokrasi" için gayet doğal. Danışmanımın asistanı olan kişinin üç nolu sekreterine telefon açtırıp, o şahsın gazetenizden gönderilmesini de isteyebilirdim ki bunu yapmadım.
Gerçi ne danışmanım ne onun asistanı ne de asistanın sekreterleri var ama siz yine de şunu bilin:
Yapmama nedenim demokratın daniskası olmamdır.
*
Sürçü lisan ettiysem bilerek ettiğim için affolmaya...
*
* Günay Tulun  *Grubun yayın merkezi olan "Sessizliğin Sesleri Gazetesi"nin ilk sayfasında 19.5.2001 tarihinden bu yana, aynen şöyle yazar: "SESSİZLİĞİN SESİ GRUBU"
"OKURUNA KARŞI SAYGI DUYAN BAĞIMSIZ ve SANSÜRSÜZ YAYIN GRUBU" - siir sair mektup kalem edebiyat