TAM AÇIDAN ORTADOĞU’DA DURUM

ABD-Rusya’nın stratejik müttefikliği -sonra, G8 ülkeleri, BM Güvenlik Konseyi ve NATO-Rusya Savunma Bakanları Konseyi’nin öngörüleri çerçevesinde;
BM merkezinde uluslararası hukukun üstünlüğünde yeni bir küresel statünün alt yapısı oluşturuluyor.
Yeni bir statü ABD’nin tek küresel sistemi içinde yer alan ve onun çevresinde birbirine bağlı yapıda ve ilgileri farklı ülkelerin benzer yaklaşımlarda değil,kendilerine en uygun seçeneğin yükümlülüklerini üstlenecekleri yeni bir dünya anlamına geliyor.
Mesela, ABD ve Rusya kutupları arasındaki ülkelerin birbirlerinin çabalarını gölgelemek yerine birbirlerini tamamlayıcı politikalar geliştirmesine, ayrılıklarını müzakere ve barış görüşmeleriyle çözmesine,istikrara ve büyümeye fırsat tanınıyor.

*
İşte, dünyanın en tehlikeli bölgesi Ortadoğu’da yer alan tümü stratejik derinlikten yoksun, saldırıya açık petrol ülkelerinin ekonomilerinin bağlı olduğu petrol ve gaz akışının Hürmüz Boğazı ve diğer bölgesel su yollarından serbest olarak yapılması,bölgede istikrar,güven, barışın oluşması isteniyor.
Merkezde İsrail-Filistin arasında barış ,çevresinde Suriye iç savaşının önlenmesi, savaşı radikal boyuta taşıyan terörist unsurların yok edilmesi, yeni Suriye’nin kurulması -sonra, İran’ın nükleer programının engellenmesi, Sünni-Şii ekseninde yumuşama ve sair konulara çalışılıyor.

*
Aralıklı olarak İsrail ve Filistin arasında 1967 sınırlarına harfiyen uymak yerine aralarında toprak değişimi yapabilmeleri, İsrail Devleti’nin Yahudi devleti olarak tanınması, yerleşim inşasının dondurulması gibi konularla barış görüşmeleri sürdürülüyor.
BM Güvenlik Konseyi’nin 2118 sayılı kararıyla Suriye’ye komşu ülkelerin kimyasal silahları devlete ait olmayan oluşumların eline geçmemesi konusunda yüklendikleri özel sorumluluklar ve Suriye’de kimyasal silahların imha edilmesi başarıyla yürütülüyor.
Cenevre’de yapılan anlaşmalarla nükleer silahların yayılmasını önleme ile ilgili uluslararası anlaşmalara uyma eğilimi gösteren İran ile uluslararası güvenlik, terörizmle mücadelede normalleşme yoluna girilmiştir.
Rusya, Kafkaslarin güneyinde yer alan ve Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan’ın da yer aldığı Transkafkasya’da mevcut pozisyonunu güçlendiriyor.

*
“La şarkıyye la garbiyye illa İslamiyye illa İslamiyye” felsefesiyle,dinamik bir toplumsal yapının inşa edilmesi yerine ekonomik ve siyasal yönetim anlayışlarıyla bireysel ve toplumsal hafızayı zayıflatmak suretiyle nifakçı, ikiyüzlü ve takiyyeci karakterli tuhaf ve rahatsız edici sosyo-kültürel yapılar kuran ve bu kaynaktan İslamcı Cihat örgütlerini besleyen Mısır’da Müslüman Kardeşler Örgütü tasfiye edilmiştir.
Türkiye’yi Müslüman Ortadoğu’nun bir parçası olarak algılayan -tıpkı,Müslüman Kardeşler örgütünün ekonomik ve siyasal anlayışına benzer bir usulle sosyo-kültürel yapıyı değiştirmeye-yazan ve İslami Cihad örgütlerini besleyen Gülen Cemaati ve AKP iktidarının da tasfiyesi sürüyor.
Müştereken yeni Türkiye devleti denilen ucubeyi paralel bir yapıda biçimlendiren cemaat ve siyasi iktidar, birbirini alıkonulmaz türlü şekillerde tasfiye ediyor,teker-teker deşifre oluyor, yok edilmenin adayı oluyor.

*
Nihayet, Suriyeli taraflar arasında doğrudan görüşmelerle ülke yönetiminin geleceğine ilişkin kararın bizzat Suriyeliler tarafından verilmesini amaçlayan,
Cenevre II Barış Konferansı’nın ilk günü, herhangi bir önşart olmadan İsviçre/Montrö’de toplanan katılımcı ülkelerin önemli gördükleri konuları tartışmasıyla başlamıştır.
Bugün, 24 Ocak’ta Cenevre’de BM Özel Temsilcisi İbrahimi’nin başkanlığında sürecek görüşmelerde ise Suriyeli tarafların müzakereleri öngörülüyor.

*
Barış Konferansına İsrail’i bir yahudi devleti olarak tanımadığı için Ortadoğu krizinin temel unsuru olarak kabul gören İran,
Kuzey Suriye’de Arap,Ermeni,Ezidi,Çeçen ve Süryanilerle birlikte “Demokratik Özerk Yönetim”kuran PYD’li Kürtler; bu müstesna pozisyonlarıyla daha başlangıçta konferansın istenmeyen yönlere sapmasını engellemek üzere davet edilmemiştir.

*
Montrö Görüşmeleri’ni yöneten BM Genel Sekreteri Ban Ki- moon, başlıca görevin tarafların fikir birliğine vararak geçici yönetim organı oluşturması olduğunu söylüyor.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, 2. Cenevre Konferansı’nın zor ve karmaşık olacağını belirttiyor.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov toplantının başlıca görevinin çatışmalara son vermek olduğunun altını çizerken dış güçleri Suriye’nin iç işlerine müdahale etmemeye çağırıyor.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Suriye’deki tarafların siyasi irade göstererek sorunun siyasi yoldan çözülmesi yönünde ısrar etmesi ve kendi koşullarına uygun, tarafların çıkarlarını gözeten orta yol bulunması gerektiğini söylüyor.
Katılımcı 40 ülkenin çoğu politik diyaloğ sürecini desteklemeyen Suriye karşıtı duruş sergiliyor,.. derken;

*
Dışişleri Bakanı Velid el Muallim görüşme öncesinde Suriye devlet haber ajansına yaptığı Beşar Esad’ın geleceği hakkındaki tartışmaların “kırmızı çizgileri” olduğu ve “Cumhurbaşkanına kimse dokunamaz” açıklamasından sonra,
Görüşmelerde, Suriye’nin kimi devlet ve tarafların her türlü desteği ve 83 ülkeden gelen radikaller aracılığı ile maruz kaldığı teröre karşı mücadelenin Cenevre II Konferansının önceliği olması gereğini vurguluyor.
Türkiye’de Erdoğan hükümetinin Suriye’de yaşanan insanlık dışı terördeki temel rolüne dikkat çekerken, bu rol olmaksızın tüm bu vahşetin işlenmesinin mümkün olmadığını ifade ediyor.

*
Esad hükümetinin anayasal,kanuni ve meşru sorumluluğu olarak güvenliğin tesis edilmesinde birinci derecede sorumlu olduğuna,
Suriye’nin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü için BM garantisinde savaşan silahlı güçlere her türlü silah,finansman,eğitim ve barınma olanakları temin eden devletlerin desteklerini kesmesi – ardından, sınırların denetimi için bir mekanizmanın oluşturulması gerektiğine,
Böylece ulusal bir misak çerçevesinde egemenlik,bağımsızlık,toprak bütünlüğüne tutunan bir konferans ile Suriye’nin siyasi geleceğinin resmedilmesinin, ancak Suriye toplumunun tüm bileşenlerinin temsil olacağı genişletilmiş bir hükümetle yapılması gerekliliğine işaret ediyor.

*
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise Suriye hükümetinin kendisini savunma tarzını “utanmazlık” diye nitelendirirken, “Tarih onları çok kötü yargılayacak” diye konuşuyor.
Suriye’de yaşananların uluslararası toplum için bir utanç olduğunu, Esad’ın iktidarda kalmaması gerektiğini belirttiyor, “Biz Suriye’de kimin terörist olduğunu biliyoruz”diyor.
Dışişleri Bakanı Muallim’in konuşmasının “konferansın esasına aykırı ve geçiş hükümeti kavramına atıfta bulunmaksızın diğer ülkeleri suçlamaya dönük bir çaba” olduğunu,
Türkiye’nin,”Cenevre II Barış Konferansıyla geçiş yönetimi kurulduğunda Esad ve arkadaşları yönetimde olmamalıdır: muhalefetin temsilini Ulusal Koalisyon yapmalı: Seçimi geçiş yönetimi tarafından ve uluslararası gözlemciler tarafından yapılmalıdır” ön şartının arkasında durduğunu söylüyor.

*
Muhalif Suriye heyeti de hükümet heyetiyle geçici hükümet oluşturulmasını öngören Cenevre I Bildirisi üzerinde uzlaşmak istiyor.
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu Genel Sekreteri Bedr Camus, “Temel bu olmalı. Temel oluşturulamazsa gelişmeler boşuna zaman kaybetmeye dönüşecek”diyor.
Öte yanda,Suriye’nin eski Başbakan Yardımcısı ve muhalif gruplardan birinin temsilcisi Kadri Cemil,bugün Cenevre II’de muhalefeti temsil eden heyetin, Suriye’deki rejimi dış müdahale ile değiştirmek isteyen toplam muhalif güçlerin % 10’unu bile oluşturmadığı -o nedenle, geleceği seçme hakkının Suriye halkına verilmesini gerektiği açıklaması yapıyor.

*
Kısacası geçici hükümetin oluşturulması konusunda Suriye hükümeti yetkileri muhalefet ile paylaşmaya razı bir noktada dururken,muhalefet resmen kendisine tüm yetkilerin verilmesini talep ediyor.
Bunun hem 2012 Cenevre I Bildirgesine hem de Suriye anayasasına aykırı olduğu biliniyor ve Cenevre II bu konuda sıkışıklık yaşıyor.
Görüşmelerin sürdürülmesiyle ilgili bu görüş farkı yumuşatmak üzere BM,ABD ve Rusya tarafların görüşmelere lokal bazda ateşkes ilanı, esir değişimi,insani yardım ulaşımı gibi hafif konularda başlamalarını öneriyor.
Konferansın teröre destek vermekle itham edilen Türkiye ve Suudi Arabistan’ın pozisyonlarının kapalı olması nedeniyle terörle mücadelede nasıl bir yaklaşım sağlayacağı da bilinmiyor.

*
Bu noktada Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, “Müzakerelerin yarıda bırakılmamasına ilişkin güvenceye gelince, böyle bir durumun yaşanmaması için iki heyete de müdahale edilmesi gerekecek. Suriye yönetimine ait heyet, konferansa ciddi niyetlerle geldiğini söyleyerek diyaloğu sürdürmek ve Suriye’de var olan tüm sorun yelpazesini görüşmek istedikleri konusunda teminat verdi ” diyor.
Bu durumda “Diğer heyete” nasıl müdahale edileceği ilgi uyandırıyor?

*
BM’nin yeni tehditleri ve tehlikeleri göğüsleyecek bir şekilde yenilenmesi,güçlenmesi ve yeni bir dünya statükosu için bu fırsatı mı beklediği merak oluyor…

24.1.2014

24.1.2014 - 7593