Ermenistan sınırından…

Arslan BULUT

Mustafa Kemal Paşa, Erzurum Kongresi için şehre girerken Ilıca’da bir söğütlükte mola verdiğinde yaşlı bir adamla karşılaşmış. Adam, Çukurova’dan kalkıp Erzurum’a gitmekteymiş.
Mustafa Kemal Paşa sormuş:
-Herkes Erzurum’dan Batı’ya doğru çekilirken, sen Erzurum’a neden gidiyorsun?
Adam, aslında Adana’ya Ermeni tehcirinde meydana gelen olaylardan sorumlu tutulduğu için giden, eski İttihatçılardan Mezararkalı Mevlüt Ağa imiş. Cevap vermiş:
-Paşam, duydum ki İstanbul’dakiler, bizim Erzurum’u Ermeni’ye verecekmiş. Geldim ki göreyim, kimin toprağını kime veriyorlar…
Mustafa Kemal Paşa etrafındakilere dönerek, “Bu milletle neler yapılmaz ki” demiş.
Biz de Yeniçağ yazarları olarak duyduk ki Ankara’dakiler, Karabağ’ı ve Azerbaycan’ın beşte birini işgal eden, soykırım yalanını bütün dünyaya gerçekmiş gibi kabul ettiren, Anayasa’dan sayılan Bağımsızlık Bildirgesi’nde, Batı Ermenistan dediği Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz illerini kendi vatanı sayan, Türkiye’den toprak talebi olan, Ağrı dağını resmî sembol olarak kullanan Ermenistan ile sınırları açacakmış. Geldik ki, sınırı nasıl açacaklarmış? Bunu hangi cüretle yapacaklarmış?  Bir görelim dedik…


Esasen, bugün Ermenistan denilen topraklar da kadim Türk toprağıdır. Ruslar, Türk Dünyası’nın karayolu bağlantısını kesmek için İran’dan göç ettirdiği ve Türkiye’den kaçan Ermenileri buraya yerleştirerek tampon bir devlet oluşturdular. Atatürk, İran ile toprak değişimi yaparak, Azerbaycan ile karayolu bağlantısını yeniden kurmuştu. İşte bu bağlantıyı yeniden kesmek için Ermenistan’a Karabağ ve çevresini işgal ettirdiler. Yani Türk Dünyası’nın gırtlağına çöktüler.
Şimdi Ermenistan, iddialarından hiçbirinden de vazgeçmediği halde, Amerikan baskısı ve içerdeki örtülü Ermeni lobisinin yaygarası ile kapalı olan Türkiye sınırını açtırmak istiyor ki ekonomik sıkıntıları sona ersin; Türkiye’nin sırtından geçinsin.


Kars’tan Akyaka’ya yöneldiğimizde açılması istenen Doğukapı yolunda, Köroğlu destanındaki Kiziroğlu Mustafa Bey’in köyünden geçtik. Dilimde, Murat Çobanoğlu’ndan dinlediğim, Çıldırlı Aşık Şenlik’in 93 koçaklaması vardı:
“Ehli İslam olan işitsin bilsin
Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana,
İsterse düşmanın hepisi gelsin,
Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana.”
Sadi Somuncuoğlu da eski bir Erzurum türküsünü hatırlattı. Muharrem Akkuş ve Nida Tüfekçi’nin derlediği türküyü şimdilerde Aysun Gültekin söylüyor:
“Kırmızı Gül Demet Demet
Sevda Değil Bir Alamet
Balam Nenni Yavrum Nenni
Gitti Gelmez O Muhannet
Şol Revanda Balam Kaldı
Yavrum Galdı Balam Nenni..”
Revan’da balası kalan bir Türk annesidir. Revan, kadim bir Türk şehridir ama bugün Ermenistan’ın başkentidir. Ermenistan’ın en büyük dağı Alagöz dağıdır. Yani, bu ülkede bütün yer adları Türkçedir. Çünkü bu topraklar, Oğuz Han’ın yaylasıdır.


Doğukapı birinci derece askeri yasak bölgedir diye sınırdaki karakola girmedik ama kapıda bir basın toplantısı yaparak, dünyaya, Ermenistan işgali sona erdirmedikçe ve diğer iddialarından vazgeçmedikçe, sınırın açılamayacağını haykırdık ve hep birlikte tekrarladık:
Yaşasın Türkiye-Azerbaycan kardeşliği!


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir