Geçenlerde Van Erciş Müftülüğü’nde çalışmakta olan ve çok sevdiğim ve beni de çok sevdiğine inandığım bir arkadaşım aradı.
-“Hocam” dedi, “M.S. isimli bir kişi, bizim müftülüğün resmi e-posta adresine bir e-posta göndermiş. e-postasında sizden de söz ediyor”.
-“Hayırdır Saitçiğim” dedim, “M.S. ne diyor benim hakkımda?”.
Sevgili Sait, şok olmuş vaziyette ve üzüntülü bir ses tonuyla okudu M.S’nin benim hakkımda yazdıklarını. M.S’nin pek çok kişi ve kurum ile birlikte Erciş Müftülüğü’ne de gönderdiği e-postada benim hakkımda yazdıkları şuydu: “Bilhassa çok merak ediyorum! ‘Diyanet’teki Ebû Cehil Adaleti’ başlıklı ve sair yazıları internette dolaşan eski Vakıf Müfettişi Ömer SAĞLAM; bildiklerimi bilseydi veya bir kısım belgeleri ya da sadece en son düzenlenen Müfettiş Raporlarını kendisine ulaştırsaydım acaba nasıl bir yazı yazardı? (Ne yazık ki o da birçok sıkıntıya maruz bırakıldıktan sonra sonunda işten de atılmıştır)”
Sevgili kardeşim Sait’in takıldığı konu elbette “Benim işten atıldığım” konusuydu. Zira o ve diğer pek çok arkadaşım, benim kendi arzumla emekli olduğumu sanıyorlardı! Oysa hayır, Diyanet, 2009 yılında benim sözleşmemi tek taraflı olarak feshetmişti! Elbette tazminatımı ödemek suretiyle. Sebep, TDV’yi yeniden yapılandıracaklarmış! Bu sebeple personel azaltacaklarmış! Oysa bu doğru değildi. Baronlar, TDV’de çalışmakta olan farklı siyasi düşünce sahiplerini, özellikle de Ülkücüleri ve Türk Milliyetçilerini bir şekilde Diyanet çevrelerinden uzaklaştırarak, bunlardan boşalacak kadrolara cemaat ve tarikat mensuplarından oluşan yeni kadrolar, emre amade kurşun askerler yerleştireceklerdi. Öyle de yaptılar zaten…
Bu sebeple 1000 km. ötedeki Erciş’te benim için üzüntü yaşayan kardeşim Sait’e dedim ki; “Saitçiğim üzülme. Evet, ben emekli olarak değil, sözleşmem tek taraflı feshedilerek ayrıldım Diyanet’ten. Ancak tazminatım ödendi. Üstelik haklarında açtığım tazminat davasını da kazanarak ilave tazminat aldım. Bu sebeple; M.S’nin hakkımda yazdıkları doğrudur…”
Arkasından M.S’yi arayarak; “Hayırdır” dedim, “Sağa sola mektup yazmaya devam ediyormuşsun. Üstelik mektuplarında benim hakkımda da bir nevi muhbirlik yapıyormuşsun. İşten atıldığımı söylüyormuşsun. Bu konunun mahiyetini açıklamadığın için, bu haberi duyan arkadaş ve dostlarımda benimle ilgili olarak yanlış bazı düşünceler oluşabilir…”
M.S. mahcup olmuştu. Ancak gereksiz yere işine son verilmesi sebebiyle Diyanet yöneticilerine ateş püskürüyordu ve üstelik haklıydı!
Bir müddet sonra benim ve yüzlerce, belki de binlerce kişi ve kurumun e-posta adreslerine M.S’nin sayfalarca tutan e-postası düştü. M.S. çalıştığı TDV işletmesinde yapılan bir çanta yolsuzluğundan ve bu yolsuzlukla yapmış olduğu mücadeleden bahsediyordu e-postasında. Ayrıca TDV Müfettişleri K.Y.ve Y.T. tarafından konuya ilişkin olarak hazırlanan bir Teftiş Raporu’nu da eklemeyi ihmal etmemişti e-postasına.
Anlaşılan Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evinde ayakkabı kutuları üzerinden yapılan usulsüzlüğün bir benzeri de Diyanet’te Kur’an Cüzü çantaları üzerinden yapılmıştı. M.S. e-postasında bu konuyu dile getiriyordu.
Diyanet’te Kur’an Cüz’ü Çantaları Üzerinden Yapılan Yolsuzluk
M.S’nin “Bu bölüm itibariyle çoğu insanın midesinin kaldıramayacağı şeyler yer alacağı için helallik diliyoruz…” şeklinde bir cümleyle giriş yaparak anlattığı, daha doğrusu K.Y. ve Y.T. isimli TDV Müfettişlerince hazırlanan 30.01.2012 tarih ve 0302.T/156-2(12)-3 sayılı İnceleme Raporu’ndan aktardığı (yani TDV müfettişlerince de tespit edilen) yolsuzluk bilgileri şöyledir(*):
-(3000 çantanın) acil olan 500’ü 30,00 TL+KDV üzerinden firmaya sipariş verildiği, bu aşamada İşletme Müdürü Ö.K.nın, Satınalma Müdürü M.S.ye bilgi verdiği,
-M.S.nin da acil olmayan 2.500 adet çantanın ihale yoluyla satın alınması için ısrarcı olduğu ve alımların bu şekilde yapılmasına karar verildiği,
-Satınalma Müdürlüğünce ihale yoluyla temin edilmesi gereken cüz çantalarının (500 adet) doğrudan İşletme Müdürünce inisiyatif kullanılarak temin edildiğinin anlaşıldığı,
-G. Ltd. Şti’nin tanesi 30 TL’den (toplam 16.200,00 TL) düzenlenmiş fatura getirdiği,
-Satınalma Müdürünün bu fiyatın yüksek olduğunu söyleyerek faturaya itiraz etmesi üzerine, Ö.K.nin Satınalma Müdürünü arayarak, firmayla anlaştıklarını bu ödemeyi yapmaları gerektiğini ifade ederek “biraz daha indirim yapmaya çalışın ve ödeyin” dediği,
-Satınalma Müdürünün tekraren görüşmesi neticesinde firma yetkilisinin; İşletme Müdürünün 100 adet çantayı kayıt dışı yaptırdığını, bu nedenle 30 TL üzerinden fiyatlandırıldığını, 600 adet olarak fatura edilmesi halinde beher fiyatının 25 TL olarak fatura edileceğini söylediği,
-Bunun üzerine Satınalma Müdürü, firma yetkilisi ile yeniden pazarlık yaparak çantaların beher fiyatının 25,00 TL’den 21 TL’ye indirilmesini sağladığı.
-500 adet çantanın D.İ.Başkanlığına teslim edildiği, diğer 100 adedinin depo kaydı yapılmak-sızın 30’unun (dolu olarak) dönemin D.İ.Başkanlığı yetkililerine hediye olarak verildiği,
-2.500 adet çanta için açılan ihaleyi adedi 13,80 TL’den Y. Ltd. Şti’nin aldığı,
-Y. Şti’nden toplam 94.576,46 TL’ye 6.547 adet cüz çantası satın alındığı, bu çantaların G. Şti’nden alınmış olması halinde bedelinin 212.122,80 TL olacağı, dolayısıyla ihale yapılmak suretiyle toplam 117.546,34 TL’lik İşletmeye kazanç sağlandığı,
-Dolayısıyla İşletme Müdürü Ö.K.nin malzemenin en uygun fiyatla temin edilmesi konusunda gereken dikkat ve titizliği göstermediği,
…
M.S. TDV Müfettişlerinin bu tespitlerinden hareketle şöyle diyor e-postasında:
Görüldüğü gibi bizzat aynı Müfettişlerin düzenlediği rapora göre; (dikkat buyurun) Sadece bir kalemde (ısrarcı davranarak) yaklaşık 120 bin TL’yi hortumlanmaktan kurtarmıştım. Ayrıca 500-600 çanta için (lütfen dikkat edin) Sipariş edilmiş, teslim alınmış ve faturası kesilmiş olmasına rağmen tanesinde 4 lira indirtmek suretiyle toplamda 2.400 lira kurtarmıştım.
Ne hazindir ki; hakkaniyet ölçülerine göre bunun gereğini rapor etmedikleri gibi, söz konusu 500 çantanın Satınalma Birimince ihale yoluyla temin edilmesi gerektiği halde doğrudan İşletme Müdürü Ö.K. tarafından inisiyatif kullanılarak temin edildiğini, tanesi 30 TL’den fatura düzenlendiğini, faturaya itiraz edip direnmem neticesinde bu fiyatın 21 TL’ye düşürülmesini sağladığımı net bir şekilde tespit ettikleri, ayrıca fiyatın düşmesine rağmen ihale fiyatına kıyasla yine yaklaşık 5.000 TL (tanesinde 7,2 TL) fiili zarar oluştuğu sarahaten ortada olduğu halde bu zararı da görmezden gelip rapor etmiyorlar, müsebbibi Ö.K.den tahsilini isteyemiyorlar.
Diyanet İşleri Başkanlığı yetkililerine hediye verilebileceğine ilişkin Vakıf mevzuatında hiçbir hüküm bulunmadığı halde, 30 tane cüz çantasının (dolu olarak) Başkanlık yetkililerine hediye verildiğini tespit etmelerine rağmen; bunun da hem mevzuata aykırılığını hem de sonucunda oluşan zarar miktarını tespit etmiyorlar, müsebbibi Ö.K.den tahsilini isteyemiyorlar.
Kayıt dışı yaptırılan 100 adet çantanın depo kaydının yapılmadığını tespit etmelerine rağmen, bunun da sebebini ve hesabını soramıyorlar(Ki o tarihte çantaların içi dolu olarak birim satış fiyatı 90 TL toplam fiyatı 9.000 TL idi.). Kayıt dışı demişken, raporun cüz çantalarına ilişkin yukarıda yer vermediğimiz başka bir paragrafında “425 adet cüz çantasının noksan olduğunu tespit etmelerine rağmen bunun, firma tarafından noksan teslim edilmesinden kaynaklandığını ve firmanın da noksanlığı kabul ettiğini” rapor etmişlerdir. Hâlbuki firmanın, ciddi iş potansiyeli bulunan bir Kurumla iş ilişkisini bozmayı göze alamayıp kerhen kabul etmiş olabileceğini veya Kurumu minnet altında bırakıp daha çok iş almak düşüncesinin etkili olmuş olabileceğini ya da sadece konuyu örtbas etmek için bu yola başvurulmuş olabileceğini (yani çantaların teslim alınmamış olabileceğini) göz ardı etmişlerdir. Zira 3 değil 5 değil tam 425 çanta nasıl eksik teslim alınabilir?
Ayrıca dikkat ediniz, 425 çantanın o günkü satış fiyatı içi dolu olarak yaklaşık 40.000 liradır…
Ne yazık ki sadece, “İşletme Müdürü Ö.K.nin malzemenin en uygun fiyatla temin edilmesi konusunda gereken dikkat ve titizliği göstermediğini” yazmakla yetiniyorlar!
Özellikle inceleme raporlarında ihale için ısrarcı olduğumu ve bunun neticesinde toplamda 117.546,34 TL Kuruma kazanç sağladığımı sarahaten tespit etmelerine rağmen; Ö.K.nin (ve işbirlikçilerinin) hasımlığını kazanmayı ve işten atılmayı göze alarak gösterdiğim bu olağan üstü fazilet mücadelesinin karşılığı olacak şekilde, mevzuat, insaf, vicdan ve hakkaniyet ölçülerine göre gereğini yapmadıkları gibi üstüne bir de “iletişimimi güvensizlik üzerine kurduğum” şeklinde soyut bir gerekçe ile işten atılmama zemin hazırlıyorlar…
Yüksek adalet timsali Vakıf yönetimi ne yapıyor? Vakıf Müfettişlerince tanzim edilen Raporlarda belirtilen hususların Mütevelli Heyetince değerlendirdiğini, Raporlarda tespit edilen hususlar (ile Vakfın başka birimlerinde görevlendirme imkânı olmaması, ayrıca emekliliğimizi hak etmiş olmamızı dikkate alarak, kanuni haklarımız verilmek suretiyle) nedeniyle işten atılmamıza karar verildiğini bildiriyor. Tüm bunlar İnceleme Raporunun Nasıl Hazırlandığını sarahaten ortaya koymuyor mu?
…
M.S. “Dikkat edin anlattıklarımız sadece bir kalem işle ilgilidir. DEVAMI GELECEK…” demeyi de ihmal etmemiş e-postasında.
_____________
(*) Raporda açıkça zikredilen ve M.S tarafından da açıkça yazılan isimler tarafımızca sadece isim ve soy isimlerinin baş harfleri zikredilmek suretiyle aktarılmıştır.