ATEŞKES VE SONUÇLARI

İsrail-HAMAS savaşında Mısır’ın arabulucuğunda Kahire görüşmelerinde kalıcı ateşkese varıldı.
8 Temmuz’da,üç İsrailli yerleşkecinin kaçırılması ve öldürülmesi bahanesiyle İsrail’in Gazze’ye başlattığı saldırılarla gelişen savaş sona erdi.
*
Sınır geçişleri açılarak uluslararası kurumların ve İsrail’in gözetiminde Gazze’ye insani yardım ve yeniden inşa malzemelerin geçişine yol açılıyor.
Gazze karasularında uygulanan ablukanın 6 milden başlayarak yavaş yavaş genişletilmesi öngörülüyor.
Ateşkesin yürürlüğe girmesinden bir ay sonra müzakeresi için yeniden bir araya gelindiğinde, Gazze havaalanının yeniden inşa edilmesi,bir liman kurulması, serbest bırakılan ve sonra tekrar tutuklanan Filistinli esirlerin serbest bırakılması konuları ele alınacaktır.
İsrail’in HAMAS’ın ateşkese sadık kalması halinde gelecek ay yeniden başlayacak dolaylı müzakerelerde Gazze’nin silahsızlandırılmasını gündeme alacağı  bildiriliyor.

*
İki taraf da savaştan zaferle çıktıklarını savunuyor.
Doğrusu, HAMAS’ın Tel Aviv’in merkezine kadar ulaşan, ancak İsrail’in hava savunma sistemi Demir Kubbe tarafından havada imha edilen roketlerine karşın,
İsrail ordusunun askeri stratejinin gelişen son teknolojik değişimleri paralelinde, amacı çatışma ile düşmanın gücünden sakınmak,düşmanın hızlı ve saldırgan biçimde zayıflıklarını ortaya çıkararak en fazla zarar verecek yerinden vurmak, fiziki ve moral olarak etkisizleştirmek ve yıkmak  yetkinliğindeki manevra savaşından kazançlı çıktığıdır.

*
Gazze’den toplam 4562 roket atılmış,bunların 3641’i İsrail topraklarına düşerken 735’i Demir Kubbe tarafından etkisiz hale getirilmiş, 224’ü ise yerleşim alanlarına düşerken,İsrail 5262 hedefe saldırı düzenlemiştir.
2 bin 137 Filistinli, İsrail tarafında ise 68 kişi yaşamını kaybetmiştir.

*
İsrail’in askeri kazancı, HAMAS’ın  yeraltı geçişlerini yok etmekle bölgedeki radikal dini grupların tehdidine son vermek olmuştur ki,
Bugün İsrail’e karşı askeri operasyon yapabilecek bir terör örgütünün bulunmadığı kaydediliyor.

*
Başbakan Netenyahu’nun; Ortadoğu’da bir asır önce sınırları belirleyen Skyes-Picot Anlaşması’nın sona erdiği,
Bunun en büyük zararının bireysel özgürlüklere ve girişimciliğe izin vermediği için bilgi devrimi ve ekonomik gelişmelerin çok gerisinde kalan İslam ülkelerine yazdığı,
Dünya güvenliği için önemli etkilerin yaşandığı bu tarihi değişim döneminde, İsrail’in yaşanan çatışma ve istikrarsızlıklara kayıtsız kalamayacağı tezi doğrulanmıştır.

*
Netenyahu’nun tezi doğrultusunda;
İsrail’in sınırlarını korumak üzere komşu ülkelerle arasına tamamen duvar örmeye devam edeceği,
Uzun vadeli güvenlik için gelecekteki  Filistin devletinin de sınırlarını  bizzat koruyacağı,
Ürdün’ü güçlendirme ve Kürtlerin bağımsızlık isteklerini destekleme gibi gelişmiş bölgesel işbirlikleri içinde olunacağı,
Öncelikli güvenlik endişesi olarak İran’ın nükleer devlet olmasını engellemenin en büyük hedeflerden birisi olarak kalacağı belli olmuştur.

*
Ateşkesle birlikte, İsrail ile Filistin Devleti arasındaki sınıra referans kabul edilen 1967 Savaşının başlamasından önceki sınırlara harfiyen uymak yerine, aralarında toprak değişimi yapabilmeleri, İsrail Devleti’nin Yahudi devleti olarak tanınması, yerleşim inşasının dondurulması gibi konularda,
O sırada,Filistin Özerk Yönetimi ile HAMAS arasında görüş ayrılıkları arkaya atılarak kurulan ve  BM tarafından iki devletli çözümü temel alan barış prensibine bağlı kalınması koşuluyla  kabul edilen birlik hükümeti ile İsrail arasında yeniden barış görüşmelerinin de önü açılmıştır.
Artık Filistin Devletinin ilanı ve ABD-İsrail’in müzakere tekniğini pek beğendiği Mahmut Abbas’ın Cumhurbaşkanı olarak Filistinliler arasında herhangi bir çatlağın olmamasına, Filistin’in homojen bir güç olmasına, kendi iç dinamiğinde dengeli bir manevra gücü oluşturması ve barış görüşmelerine daha umutla bakılıyor.

*
Ateşkes ve potansiyel

İsrail-Filistin barışı çatışma ve istikrarsızlıkların yaşandığı Ortadoğu’da bir dizi gelişmeye de yansıyor.

Suriye Cumhurbaşkanlığı  seçiminden çıkan sonuçla, herhangi bir rejim değişikliğinin bu ülkede gerçekleşmesinin mümkün olmadığı,

Esad’ın iktidarını koruma konusunda büyük bir potansiyele sahip olduğu görülmüş,Suriye’nin hem terör gruplarını yenilgiye uğrattığı, hem de ABD’nin Suriye planlarını bozduğu anlaşılmıştı.

*
Şimdi,Suriye ile ergeç  yapılacak bir barış anlaşmasında, İsrail’i bir Yahudi Devleti olarak tanıyacak, Suriye BAAS partisi şart olarak öne çıkıyor.
Bu şartın önünde Esad’a, uluslararası izolasyondan kurtulması için yeni fırsatlar doğuyor.
Esad’ın Batılı ülkeleri ikna etmesi ve kendisini terörle mücadele bağlamında  kabul ettirmesi halinde iktidarını sürdürebileceği ihtimali yükseliyor.
Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, aşırı dinci İslam Devleti örgütüyle mücadele için ABD’ye işbirliği teklif ederken, radikal örgütle mücadele için Suriye’nin merkezi rol oynadığını belirtiyor, “Terörle ciddi anlamda mücadele etmek isteyen ülkeler bizimle birlikte olmalı” diyor.
Ve Irak-Şam İslam Devleti örgütü terörüyle mücadele etmek isteyen Batılı ülkelerin Esad’a eskisi gibi düşman görmedikleri giderek daha belirginleşiyor…

*
Bu yakınlaşmanın gerçekleşmesi halinde tek sorun, İsrail-Suriye arasında olası bir barış anlaşmasının şartlarından biri olan her iki tarafın birbirlerinin iç işlerine karışmaması haline indirgeniyor.
Yani Suriye’nin İsrail’in azınlıkları olan Filistinliler, İsrail’in Suriye azınlıkları olan Kürtler ile temaslarını kesmeleri gerekiyor…

*
Öte yanda ABD; İran ile 5+1 grubu arasında  24 Kasım’a  uzatılan müzakerelerde nükleer silahın geliştirilmesini sonlandıracak kesin anlaşmanın sağlanacağı umuduyla bu süreyi  değerlendirmekten yanadır.
Nitekim, İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu gözetiminde, 5+1 grubuna, nükleer programını barışcıl amaçlar taşıdığını ispat edecek bir mekanizma için yürüttüğünü ikna etmesi halinde sürdürüleceği teminatıyla, İran’dan petrokimya sanayii mamulleri alımını, başka sanayii mamülleri ve yedek parçanın sevkedilmesi yasaklarını “geçici olarak” kaldırmayı,
İran’ı yaptırımsız statünün üstünlüklerine inandırmayı, nükleer programı konulu görüşmelerde uyuşmalara razı ettirme sürecini başlatmış bulunuyor.

*
Buna mukabil, Irak-Şam İslam Devleti örgütünün Irak’ın idari yapısının değiştirme faaliyetine son vermesi,ama Irak’ta yeni kurulacak hükümette, Sünnilerin belli bir dengede tutulması gözetiliyor…

Irak’ta gidişat güç-gelir paylaşımına dayalı bir federalizme doğru giderken, Kürtler ve Sünniler Şiileri dengeleyecek bir karşı ağırlık yaratmaya yönlendiriliyor.
Sünniler BAAS geleneğinden gelmektedir ve İsrail ‘in yapacağı bir barış anlaşmasında bölgenin dinginleşmesinde Irak BAAS geleneği de olmazsa olmaz sayılıyor.
O yüzden 
Irak-Şam İslam Devleti örgütüne karşı, 9 Ağustos’tan beri ABD’nin hava operasyonları,14 Ağustos’tan beri Sincar bölgesine indirilen İngiliz SAS komandoları operasyonlar sürdürüyor…*
Ateşkesle birlikte Başbakan Netenyahu’nun Ortadoğu’da bir asır önce sınırları belirleyen Skyes-Picot Anlaşması’nın sona erdiği,
Ya da,bölgede İngiltere ve Fransa’nın; Ortadoğu’yu  Osmanlı sonrası Batı’nın arzularına göre şekillendirmek için Osmanlı devletinin bölge topraklarını paylaşmak, Ortadoğu’da Batı merkezli siyasi yapıların ve sınırların ortaya çıkmasını planlamak üzere kurduğu Sykes-Picot düzeninin, bu günün koşullarında güncelleneceği anlaşılıyor.

*
Netenyahu, bunun en büyük zararının bilgi devrimi ve ekonomik gelişmelerin çok gerisinde kalan İslam ülkelerine yazacağını söylerken,

Gelecek tasavvurunu Osmanlı’nın medeniyet havzası Balkanlar,Kafkasya,Orta Doğu,Kuzey Afrika,Batı Asya bölgesi çerçevesi ve tarihi organik bağlarının yüklediği sorumluluk ve İslam Birliği bileşkesinde kuran Yeni Türkiye’de,
Kürtlerin ” Lozan Barış Antlaşmasında Kürt sorunu oluşturuldu ve çözümsüzlük, parçalanmışlık üzerinden Kürtlere soykırım dayatıldı” tezine mi işaret ediyor?
 

29.8.2014

 

İsrail-Filistin barışı çatışma ve istikrarsızlıkların yaşandığı Ortadoğu'da bir dizi gelişmeye de yansıyor. - gazze gaza

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir