Cumhurbaşkanlığı koltuğundaki Abdullah Gül’ün, Amerika’yla arasında arabuluculuk önerdiği İran tarafından reddedilmesiyle birlikte, AKP’nin dış siyasetteki başarısızlıkları üzerindeki suskunluk bozulmuş oldu.
Suskunluk bozulduğunda ortaya çıkan tablo, OdaTV okurlarına yabancı değil; kapatma davasının sonuçlanmasından beri büyük basının müjdelerle ilan ettiği dış siyaset “açılımlarının,” “arabuluculuk” girişimlerinin hepsinin fiyaskoyla sonuçlandığını dile getiriyorduk. İran’ın reddiyesiyle, bu fiyaskolara bir yenisi daha eklenmiştir.
AKP ile Abdullah Gül’ün dış siyaset açılımları konusunda vurguladığımız bir nokta daha vardı; bu açılımlar “AKP kurmayları” ya da “danışmanları” eliyle gerçekleştirilmiyor; eski dille, düvel-i muazzama siyasasının damgasını taşıyor, bu siyasayla paralellikler sergiliyordu.
Özellikle Gül’ün “tarihi” Ermenistan hamlesi, buna en büyük örneği oluşturuyordu. Ermenistan açılımının özellikle dünya yahudi lobisi tarafından yüz yüze görüşmelerle Abdullah Gül’e önerildiğine dikkat çekmiştim. Ne rastlantı, ülkemizdeki liberal yazarların “tarihi” özür kampanyası da, İsrail’in “tarihi” Ermenistan açılımına denk geliyordu.
İsrail’in Yeni Doktrini: Kafkasya ve Avrasya Açılımı
Egemen basında izleyemediğimiz yeni gelişmeler, İsrail’in Ermenistan ve Kafkasya açılımını hızla sürdürdüğüne işaret ediyor. Bu satırların yazıldığı saatlerde, militan siyonist Evimiz Partisi’ne bağlı Dışişleri Bakanlığı’nın Avrasya masası şefi Şemi Tsur, Güney Kafkasya ile Ortaasya’yı kapsayacak ziyaretlerine Ermenistan’dan başlıyor. Şemi Tsur, daha önce Ermenistan, Türkmenistan ile Tacikistan’da yüksek diplomatik görevlerde bulunmuş bir ad.
Tsur’un, 22 Mart’a kadar sürecek Ermenistan ziyareti sırasında, Tel Aviv’den tanışığı olan Ermenistan Dışişleri Bakanı Edvard Nalbantyan’la, bu arada Ziraat Bakanı Aramais Grigoryen ve Kültür Bakanı Asmik Pogosyan’la da görüşeceği aktarılıyor. Tsur’un Grigoryen’i Mayıs’ta İsrail’de düzenlenecek tarım fuarına çağıracağı da gelen bilgiler arasındadır. Tsur’un, sonradan Tacikistan ve Türkmenistan’a devam edeceği de aktarılıyor.
Tsur’un bu ilk ziyareti değil; Tsur Şubat ayında da Ermenistan’a gitmişti. Şubat görüşmesinden sonra Ermenistan Başbakanı Tigran Sarkisyan, “Ermeni-İsrail ilişkilerinin yeni bir aşamaya girdiğini, iki ülke arasında yeni siyasal ve ekonomik ilişkilerin doğmakta olduğunu” ilan ediyordu. İsrail, en azından iki yüz yıllık düşmanı olan Ermeniler arasında ilk kez bu kadar kendine yakın bir hükümet bulmuştu.
İsrail tarafı Ermenistan’la yakınlaşmadan büyük beklentiler içinde görünmektedir. Rus kökenli yahudilerin sitesi Izrus, Evimiz Partisi’nin lideri, yeni Dışişleri Bakanı Lieberman’la yaptığı özel söyleşide, Lieberman’ın “Ortaasya Cumhuriyetleri’yle bağların sıkılaştırılmasına özel bir önem verileceği,” sözlerini öne çıkarmaktadır. (www.izrus.com, Liberman Raskril Svoyu Strategiyu, 9 Mart 2009) Ermenistan açılımı, İsrail’de hükümetin militan siyonist kanadının yeni doktrini mertebesine çıkmış görünüyor.
Peki, Gazze ve Davos krizleri sonrası Türkiye, İsrail’in bu açılımına aynı hızda eşlik ediyor mu? İlk izlenimler, Türkiye’nin İsrail tarafından gözden çıkarılmaya başladığı yolundadır.
Aynı İsrail sitesi, İsrail’in Ermenistan açılımının, Türkiye için de ağır sonuçları olabileceğine işaret etmekte, Tsur’un bu ziyaretini Türkiye’ye Kafkasya ile Ortaasya’da bir “ikame” arayışı olarak değerlendirmektedir. Buna göre, İsrail’le ilişkilerinde ölçüyü kaçıran Türkiye yerine İran’a karşı bir denge unsuru olarak Kazakistan ya da Özbekistan öne çıkıyor. İki ülkenin de nüfus, coğrafi konum ve iç siyasal formasyonları açısından Türkiye’ye alternatif olabileceği dile getiriliyor.
Kuşkusuz, fatura bununla sınırlı değil. İsrail’in ciddi haber kaynaklarından News1.co.il, Tsur’un Ermenistan ziyaretinden bir gün önce, 16 Mart tarihinde, Türkiye hakkında zehir zemberek bir yayınla, 1915 yılında Ermeniler’in Türkler tarafından “korkunç katlini” anlatıyordu. Daha da ilginci, bu makalede, Birinci Dünya Savaşı’nda Filistin’de Türkler’e karşı savaşan yahudilerin anılarının dayanak alınmış olmasıdır. Anlaşılan, İsrail’de, siyonizmin Jabotinskiy koluna özgü, Türk-karşıtı radikal anlayış yükseliştedir. Bu yeni bakışla birlikte, Ermenistan açılımı eşiğindeki İsrail, soykırım iddialarına tarihsel katkılar yapmaya da başlamış görünüyor.
Türkiye Uyduluktan Çıkabilir Mi?
Bununla birlikte, İsrail Türkiye’yi gözden çıkarıyor olabilir, ama Türkiye’nin İsrail’i gözden çıkardığını söylemek mümkün görünmüyor. Herşeyden önce, basınımıza da yansıdığı üzere, Gül, Babacan ve bazı yahudi sermayedarlarımız aracılığıyla Davos’taki ucuz gösterinin hasarı onarılmaya çalışılıyor.
Ayrıca, ilk izlenimlerden sıyrılıp gelişmelere biraz daha uzun dönemli bakıldığında, İsrail’in Kafkasya açılımının yeni olmadığı gibi, Türkiye’nin bu açılımda üzerine düşen rolü oynadığı da görülebiliyor. Türkiye, ABD ve İsrail açısından, yalnızca Ermenistan’ı tavizlerle rahatlattığı sürece önemli bir etkendir. Bu tavizlerin içinde, Azeri-Ermeni geriliminde Azeriler’e desteği çekmek ve belki de soykırım için özür dilemek var. Birincisi gerçekleşmiş durumda, ikincisi şimdilik belirsiz bırakılıyor. Buna karşın kabul etmek gerekir, şu ya da bu yollarla, AKP’nin Ermenistan “açılımıyla” birlikte, soykırımı kabul, Türkiye için düşünülebilir hale gelmiştir.
Yaşadığımız ama haberdar olamadığımız utanç verici dışlanma sürecini izlemeyi sürdüreceğiz. Burada, şimdilik şu soruyla bitirebiliriz: ABD-İsrail’den başka ölçütleri olmayan AKP kadroları, daha da dışlanmamak için tavizlerinde ne kadar ileriye gidebilirler? Siyasetin alışveriş değil, bir ilkeler savaşı olduğunu bilmeyen, başkalarından işaret alan arabulucuların itibar görmeyeceğini kavrayamayan bir tüccar siyasetçi tayfası söz konusuysa, herşey mümkündür.
Barış Zeren
Odatv.com
Bir yanıt yazın