AB ülkelerinden Türkiye’yi izleyenlerin hepsi “kötü niyetli” değil elbette. Aralarında “Gezi gibi olaylar sürse de Türkiye zayıf düşse” diyenler olduğu gibi çok “iyi niyetli” bir şekilde Türkiye’de neler olup bitiyor diye ülkemizi izleyenler de var. Hatta “Türkiye’ye sempati” ya da “Türkiye insanına sevgi” beslediklerinden kimi zaman bizimle birlikte üzülüyor ve bizimle birlikte gülüyorlar. Ahmet Kaya’nın yaşamak zorunda bırakıldıklarına bizimle birlikte üzülmüşlerdi. Ahmet Kaya’ya hak ettiği ödül (geç bile olsa) verildiğinde bizimle birlikte sevindiler.
Önceki gün işte böyle tanımladığım Alman bir sosyaldemokrat arkadaşım “Ozan, bana açıklayabilir misin? CHP hangi mantıkla güya sokaktaki kadının türbanı ya da başörtüsüne karışmıyor artık, ya da devlet dairesinde çalışmakta olan başörtülü memurlarla sorun sahibi değil, ancak onları temsil eden milletvekili kadınların başının örtünmesine takmış durumda?”. Hadi gelin de AB ülkelerinde yaşamakta olan ve az çok Türkiye’yi tanıyan insanlara açıklayın CHP’nin bu “sağlıksız” gidişatını! Arkadaşımla epey uzun bir süre konuştuk. Sohbetimizin sonunda “desene Ozan bu CHP, Vatikan’dan daha da yobaz” deyiverdi. Haklı! “Yobaz” kelimesini başkalarına yönelik kullanmayı çok seven kemalist ulusalcılar aslında bir Alman sosyaldemokratın tanımlamış olduğu gibi “kemalist yobaz” olduklarının farkında bile değiller.
Sokakta türbanlı kadın gördüklerinde eline seçim broşürü tutuşturup oy isteyen CHP’liler, her sıkıştırıldıklarında “bizim türban ya da başörtüsü ile sorunumuz” yok diye “utanmadan” yalan söyleyenler, devlet dairelerinde ya da okullarda başı örtülü memurlara artık (nihayet) tek laf edemeyen CHP’liler şimdi TBMM’yi “kemalist yobazlığın son direniş mevzisi” yapma derdindeler! Avrupa’da en son Mussolini İtalya’sı, Hitler Almanya’sı ya da Stalin Rusya’sında insanların giyim, kuşam özgürlüğü yoktu. Asya’da Mao’nun Çin’i ya da Kızıl Kmer’ler Kamboçyası’nda da “çuval üniforma” giyme zorunluluğu vardı. Kuzey Kore Cumhuriyeti’nde ise halk “çuval üniforma” mahkumu iken , “güneşin bile selamladığı büyük lider” İtalyan markalarından şaşmamakta. 2013 yılındayız! Dünya değişti! İnsanlık modernleşti. Çağdışılıklar azaldı. Fikir ve inanç özgürlüğü artık daha az baskı görmekte. Ancak CHP değişmedi. Dogmatik hali öyle boyutlara vardıki tam bir “kemalist yobaz” ideoloji ile TBMM’de başı örtülü vekillere “savaş” açtı. CHP’nin “zamanının gerisinde kalmış” ve de “en ulusalcı kemalist” olma sevdasında olan bazı vekilleri ne dediklerini iyicene şaşırmış olmalılarki “başı örtülü vekili meclise sokmayız” diyecek kadar “anti-demokratik” bir tavrı sergilemekteler. İlk önce bu kafada olana elbette sorarlar “sen kimsin?” diye. Sokaktaki insanımız bu kafada olanları “mahallesine sokmazsa haklıdır”. Yakında yerel seçimler var. TBMM’ye “başı örtülü kadın vekil” giremez diyen kafa yapısındaki “kemalist yobazlar” örneğin İstanbul’da “kimden oy isteyecekler” acaba? CHP bir kez daha sosyaldemokrasi ile hiç bir ilgsi olmadığını kanıtlamakta! Avrupa’da Avrupa Parlamentosu’nda bir kadın vekil başını örterek parlamentoya geldiğinde ona tepki verilse parlamentonun ezici çoğunluğu buna karşı tavır alır. Avrupa Parlamentosu’nda başı örtülü müslüman bir vekili meclise sokmamaya çalışacak olanlar “Le Pen” hareketi tarzı aşırı sağcılar olurdu! Almanya’da halkın seçtiği başı örtülü müslüman bir kadın vekili meclise sokmamaya çalışacak olanlar Alman aşırı sağcıları” olurdu. Günümüzde artık AB ülkelerinin yerel, eyalet ya da ulusal meclislerinde halkın seçtiği başını örten müslüman kadınlara tepki verecek tek bir “demokrat” yoktur. Kendisine “batıyı örnek aldığı” iddiasında olan CHP ise nesli tükenmek üzere olan son politik “dinazorlardan” biri olarak tarihin çöplüğüne doğru ilerlemekte. Asıl sorun Türkiye’de kadınların çoğunluğunun başının örtülü olduğu ve halkın seçtiği vekil kadınların da elbette aynı hakka sahip olması gerektiği “eşitlik” ilkesine bu derece yabancı olan “kemalist yobaz” bir partinin hala “Sosyalist Enternasyonal” üyesi olması. AB’de yaşamakta olan müslümanlar ve de özellikle müslüman kadınlar ve de onların sivil toplum örgütlerinin en başta Kadın Sivil Toplum örgütlerine CHP’nin bu “ayrımcı” ve de AB’nin tüm “eşitlik ilkelerini ayaklar altına” alan ve de hatta “şiddet tehditi” içeren tavrını belirterek Kadın Sivil Toplum Örgütleri ile birlikte Sosyalist Enternasyonal üyesi partilere CHP’nin Sosyalist Enternasyonal” için bir “yüz karası” olduğunu anlatmaları doğru olacaktır. AB ülkelerindeki binlerce müslüman kadın TBMM’deki müslüman kadın vekiller ile dayanışma içinde onbinlerce mektubu “Sosyalist Enternasyonal” üyesi parti yönetici ve milletvekillerine yollayarak onların kayıtsız kalmamasını sağlamalıdır. Kadınların “başını örtüp örtemeyeceğine” karışmaya kalkan bir parti sosyaldemokrat olmadığından sosyaldemokrat aile içinde yer alamaz!