‘Sosyaldemokrat’ Merkel

 Almanya, Türkiye’yi şaşırtmaya başladı. Daha düne kadar Sarkozy’nin Fransa’sı ile birlikte “Türkiye karşıtlığında” en önde giden ülkede Genel Seçim sonrası sevindirici gelişmeler izlemekteyiz.
“İyi döner kesen” ama “Türkiye ve Türkler söz konusu olduğunda ise bol, bol rajon kesen” Angela Merkel “ne oldu da değişti?” sorusu elbette haklı bir soru.
“Başına taş düşmedi” ama “SPD düştü” diyebiliriz.
“Türkiye” söz konusu olduğunda Almanya’da her türlü “karşı tezi üreten CDU/CSU’nun” Şansölyesi Merkel Federal Meclis (Bundestag) çoğunluğunu beş sandalye ile kaçırdığından beri “liberalleşti”.
Geçen hafta Yeşiller Partisi ile bir ön görüşme yaparak “koalisyon hükümeti” kurup, kuramayacakları sondajını yapan Angela Merkel hakkında bu toplantı sonrası Yeşil politikacıların ve de özellikle sevgili dostumuz Cem Özdemir’in açıklamaları çok ilginçti.
Yeşiller bir çok nedenden dolayı “CDU/CSU” ile bir koalisyon hükümeti kuramayacaklarını açıkladılar. Bunu zaten bekliyorduk.
Ancak sonra söyledikleri bizi çok şaşırttı. Cem Özdemir “Biz hükümet kuramıyoruz ama Sayın Merkel bir çok konuya çok yapıcı yaklaşıyor. Hatta SPD bastırırsa “CDU/CSU” Çifte Vatandaşlığı bile kabul eder” tarzında bir açıklama ile ilk “müjdeyi” verdi.
Benim sosyalmedyadaki “facebook” sayfamda da Berlin’de uzun yıllar Eyalet Milletvekili olduktan sonra şimdi Federal Parlamento’ya seçilen dostumuz Özcan Mutlu “Eger SPD diretirse Çifte Vatandaşlık olur, çünkü biz zemini görüşmemizde hazırladık ve Merkel’i ikna ettik!” deyiverdi.
Yeşiller’in koalisyonu red etmesinin ardından Angela Merkel için tek seçenek haline gelen ana muhalefet partisi SPD’de “CDU/CSU” ile yaptıkları ilk “sondaj” görüşmesinin ardından tavır değiştiriverdi. Son olarak katıldıkları “Büyük Koalisyon” kendilerine “pahalıya mal olduğundan” bu sefer temkinli olma niyetinde olan SPD birden “koalisyona sıcak bakar” hale geliverdi.
Hatta geçenlerde SPD Başkanı Sigmar Gabriel “Ben, Merkel’e güveniyorum” açıklaması bile yaptı.
Peşinden Almanya’nın Türkiye’ye yönelik olarak attığı son adım bizi elbette sevindirdi.
Bizi son zamanlardaki haberleriyle çok kızdıran ve üzen Alman “Der Spiegel’in” bu sefer sevindiren haberine göre, müzakerelerde yeni başlığın açılması konusunda hali hazırdaki seçimi kaybetmiş olarak görevini sürdürmekte olan FDP’li (liberal) Dış İşleri Bakanı Guido Westerwelle ve Başbakan Angela Merkel “22. “Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu” başlığının açılması üzerine uzlaşmaya vardı.
Almanya’nın vetosu kalktığından dolayı Salı günü Lüksemburg’da yapılacak AB Genel İşler Konseyi Toplantısı’nda diğer AB üyesi ülkelerin de olumlu tavır alması durumunda (beklenmekte) “22. başlığın resmen açılması” ve “Hükümetler Arası Konferans” için tarih belirlenmesi gündemde.
Angela Merkel bu adımını elbette “Türkiye’nin Demokratikleşme Paketi” tarzı gelişmeler nedeniyle attığını iddia etse de ana nedenin “SPD ile kurulacak Büyük Koalisyon’a adapte olmak” olduğu bilinmekte.
Son “Büyük Koalisyon” sırasında da Şansölye’nin adının Angela Merkel olması Türkiye’yi fazla “rahatsız etmemişti”. Çünkü Dış İşleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier’di ve Türkiye’de “taşlı” adına yakışır bir duruşu vardı.
Angela Merkel, SPD’nin Türkiye konusundaki hassasiyetini bildiğinden özellikle Türkiye konusunda “taktiksel bir sosyaldemokratikleşmeyi” koalisyon görüşmelerinin selameti açısından uygun buldu.
Angela Merkel elbette bu adımı atarken değişmedi. Almanya’nın politikasında Türkiye’ye yönelik bir yumuşamanın “Türkiye’nin Üyeliği” açısından fazla bir “getirisi” olmayacağına inancı sonsuz.
Ancak bunu Türkiye açısından değerlendirecek olursak “ikinci planda” bir konu. Önemli olan şimdi Türkiye’nin tekrardan önünün açılması.
Hem “Kürt Sorunu’nun Çözümü”, hem “demokratikleşmenin derinleştirilmesi” ve hem de “Kıbrıs Sorunu’nun Çözümü” gibi dev adımlarla meşgul Türkiye için bu gelişme AB nezdinde bir rahatlama anlamına gelmekte.
Türkiye için son yıllarda “az gelişme olan” AB ile ilişkiler alanında tekrar ofansif olma şansı yakalanmış oldu. AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın bu yeni gelişmeyi çok iyi değerlendireceğinden en ufak bir şüphem yok.
Bu arada Almanya’da “CDU/CSU” ve SPD arasında koalisyon görüşmeleri Çarşamba Günü başlıyor. SPD 10 maddelik bir “olmazsa olmazlar kataloğu” hazırladı.
Bakalım Merkel bu maddeler konusunda ve de özellikle “Çifte Vatandaşlık” söz konusu olduğunda ne kadar daha “sosyaldemokratikleşme” eğilimi içinde olacak!
Kasım ayı sonunda tüm bu sorularımızın cevabını biliyor olacağız.
Merkel “sosyaldemokratikleşmek” zorunda aslında, çünkü “Koalisyon Programı” beşyüzbin civarında SPD üyesi tarafından oylanacak ve yarıdan fazlasının oyuna ihtiyaç var!
Bilmem anlatabildim mi?
 Almanya, Türkiye'yi şaşırtmaya başladı. Daha düne kadar Sarkozy'nin Fransa'sı ile birlikte "Türkiye karşıtlığında" en önde giden ülkede Genel Seçim sonrası sevindirici gelişmeler izlemekteyiz. "İyi döner kesen" ama "Türkiye ve Türkler söz konusu olduğunda ise bol, bol rajon kesen" Angela Merkel "ne oldu da değişti?" sorusu elbette haklı bir soru.
"Başına taş düşmedi" ama "SPD düştü" diyebiliriz. "Türkiye" söz konusu olduğunda Almanya'da her türlü "karşı tezi üreten CDU/CSU'nun" Şansölyesi Merkel Federal Meclis (Bundestag) çoğunluğunu beş sandalye ile kaçırdığından beri "liberalleşti". Geçen hafta Yeşiller Partisi ile bir ön görüşme yaparak "koalisyon hükümeti" kurup, kuramayacakları sondajını yapan Angela Merkel hakkında bu toplantı sonrası Yeşil politikacıların ve de özellikle sevgili dostumuz Cem Özdemir'in açıklamaları çok ilginçti. Yeşiller bir çok nedenden dolayı "CDU/CSU" ile bir koalisyon hükümeti kuramayacaklarını açıkladılar. Bunu zaten bekliyorduk.
Ancak sonra söyledikleri bizi çok şaşırttı. Cem Özdemir "Biz hükümet kuramıyoruz ama Sayın Merkel bir çok konuya çok yapıcı yaklaşıyor. Hatta SPD bastırırsa "CDU/CSU" Çifte Vatandaşlığı bile kabul eder" tarzında bir açıklama ile ilk "müjdeyi" verdi. Benim sosyalmedyadaki "facebook" sayfamda da Berlin'de uzun yıllar Eyalet Milletvekili olduktan sonra şimdi Federal Parlamento'ya seçilen dostumuz Özcan Mutlu "Eger SPD diretirse Çifte Vatandaşlık olur, çünkü biz zemini görüşmemizde hazırladık ve Merkel'i ikna ettik!" deyiverdi.
Yeşiller'in koalisyonu red etmesinin ardından Angela Merkel için tek seçenek haline gelen ana muhalefet partisi SPD'de "CDU/CSU" ile yaptıkları ilk "sondaj" görüşmesinin ardından tavır değiştiriverdi. Son olarak katıldıkları "Büyük Koalisyon" kendilerine "pahalıya mal olduğundan" bu sefer temkinli olma niyetinde olan SPD birden "koalisyona sıcak bakar" hale geliverdi. Hatta geçenlerde SPD Başkanı Sigmar Gabriel "Ben, Merkel'e güveniyorum" açıklaması bile yaptı.
Peşinden Almanya'nın Türkiye'ye yönelik olarak attığı son adım bizi elbette sevindirdi.
Bizi son zamanlardaki haberleriyle çok kızdıran ve üzen Alman "Der Spiegel'in" bu sefer sevindiren haberine göre, müzakerelerde yeni başlığın açılması konusunda hali hazırdaki seçimi kaybetmiş olarak görevini sürdürmekte olan FDP'li (liberal) Dış İşleri Bakanı Guido Westerwelle ve Başbakan Angela Merkel "22. "Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu" başlığının açılması üzerine uzlaşmaya vardı.
Almanya'nın vetosu kalktığından dolayı Salı günü Lüksemburg'da yapılacak AB Genel İşler Konseyi Toplantısı'nda diğer AB üyesi ülkelerin de olumlu tavır alması durumunda (beklenmekte) "22. başlığın resmen açılması" ve "Hükümetler Arası Konferans" için tarih belirlenmesi gündemde.
Angela Merkel bu adımını elbette "Türkiye'nin Demokratikleşme Paketi" tarzı gelişmeler nedeniyle attığını iddia etse de ana nedenin "SPD ile kurulacak Büyük Koalisyon'a adapte olmak" olduğu bilinmekte. Son "Büyük Koalisyon" sırasında da Şansölye'nin adının Angela Merkel olması Türkiye'yi fazla "rahatsız etmemişti". Çünkü Dış İşleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier'di ve Türkiye'de "taşlı" adına yakışır bir duruşu vardı.
Angela Merkel, SPD'nin Türkiye konusundaki hassasiyetini bildiğinden özellikle Türkiye konusunda "taktiksel bir sosyaldemokratikleşmeyi" koalisyon görüşmelerinin selameti açısından uygun buldu. Angela Merkel elbette bu adımı atarken değişmedi. Almanya'nın politikasında Türkiye'ye yönelik bir yumuşamanın "Türkiye'nin Üyeliği" açısından fazla bir "getirisi" olmayacağına inancı sonsuz.
Ancak bunu Türkiye açısından değerlendirecek olursak "ikinci planda" bir konu. Önemli olan şimdi Türkiye'nin tekrardan önünün açılması.
Hem "Kürt Sorunu'nun Çözümü", hem "demokratikleşmenin derinleştirilmesi" ve hem de "Kıbrıs Sorunu'nun Çözümü" gibi dev adımlarla meşgul Türkiye için bu gelişme AB nezdinde bir rahatlama anlamına gelmekte. Türkiye için son yıllarda "az gelişme olan" AB ile ilişkiler alanında tekrar ofansif olma şansı yakalanmış oldu. AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın bu yeni gelişmeyi çok iyi değerlendireceğinden en ufak bir şüphem yok. Bu arada Almanya'da "CDU/CSU" ve SPD arasında koalisyon görüşmeleri Çarşamba Günü başlıyor. SPD 10 maddelik bir "olmazsa olmazlar kataloğu" hazırladı.
Bakalım Merkel bu maddeler konusunda ve de özellikle "Çifte Vatandaşlık" söz konusu olduğunda ne kadar daha "sosyaldemokratikleşme" eğilimi içinde olacak!
Kasım ayı sonunda tüm bu sorularımızın cevabını biliyor olacağız. Merkel "sosyaldemokratikleşmek" zorunda aslında, çünkü "Koalisyon Programı" beşyüzbin civarında SPD üyesi tarafından oylanacak ve yarıdan fazlasının oyuna ihtiyaç var! Bilmem anlatabildim mi? - merkel