ERMENİ CİNAYETLERİ ve SOYKIRIMLARI

BEBEKLERİ KAYNATMIŞLAR KUZU ETİ YE DİYORLAR
ERMENİ CİNAYETLERİ ve SOYKIRIMLARI

Turhan FEYİZOĞLU

    Kayseri’nin Hacın köyünde yaşayan Melek Hanım, Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşadığı olayları ağıt yakarak şöyle dile getirmişti:
    “Hacın’da Kağnı Pazarı,
      Var mı kitapta yazarı?
      Uyu oğlum Osman uyu,
      Hacın oldu kanlı kuyu,
      Soyka kalsın sultan suyu.
                 *
     Mürsel Efendi’nin kızı,
     Haktan kara gözlü,
     Ara kurşunu mu değidi?
     Anan kadanı alsın kuzu!
               *
     Osman’ımı göğe attılar,
     Süngüyü altına tuttular,
     Öldüğüme gam çekmiyorum,
     Ak tenimize baktılar…
               *
     Çam sarıoğlu koca gavur,
     Bebekleri kaynatıyor,
     Gün görmedik hanımları,
     Süngü ile oynatıyor.
              *
     On kat esvap püsküllü fes,
     Bunu bana yu diyorlar,
     Ocak başlarından ırak,
     Bebek pişmiş ye diyorlar.”
     Yarpuzlu ailesinden Melek Hanım tarafından yakılmış olan bu ağıt, çok uzun. Ben, bu ağıtın ilk beş beyitini aktardım. Bu uzun ağıtın bir diğer iki dizesi ise şöyledir:
      “Kapı kapı geziyorlar,
      İfadeyi yazıyorlar,
      Düşman başına vermesin,
      Oğlak gibi yüzüyorlar.
                *
     Kele Dudu Kele Dudu,
     Kanlı gömlek yu diyorlar,
     Bebekleri kaynatmışlar,
     Kuzu eti, ye diyorlar.”
     Türk Dil Kurumu’nun yayınladığı “Türkçe Sözlük”te, “Ağıt” şu anlama geliyor:
     “Ölen bir kimsenin gençliğini, güzelliğini, iyiliklerini, değerlerini, arkada bıraktıklarının acılarını veya büyük felaketlerin acılı etkilerini dile getiren söz veya okunun ezgi, yazılan yazı, sağu, mersiye.”
    Melek Hanım’ın yaktığı ağıta konu olan olaylar nelerdir?
   Birinci Dünya savaşı döneminde, Osmanlı İmparatorluğu’nda Türkler kıtlık, açlık ve yoksulluktan kırılırken, hem iç hem de dış düşmana karşı dört bir yanda savaş yapıyordu. Türkler, bu savaş sırasında ayrıca ihanetlerle karşılaşmıştı.
Ermeniler’le ilgili ilk anlatımı babaannem, dedem ile ayrıca, İspir’de ve Erzurum’da Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşadıkları olayları anlatan tanıdıklardı.
   Babası adliyede bir devlet memuru olan babaannem Zürriyet’in çocukluğu Erzurum’un merkezinde geçmiş. Babaannemin babası Mehmet Bey, ataması yapılınca ailece İspir’e gelmiş.
     Nenem Zürriyet, Ermeniler’in Türklere yönelik yaptığı zulümleri anlatırken gözleri dolardı.
    Ermeni cinayet şebekelerinin ve katillerinin yaptıkları vahşetler, kin duymamız, beslememiz için anlatılmazdı. Sadece olaylar anlatılırdı, o kadar.
      Kanal 6 Televizyonunda, 7 Ekim 2000 Cumartesi günü gecesi yayınlanan,  “Ceviz Kabuğu” programına katılan Celal Bayar Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Mehmet Çelik, “ermenilerin Türklere yönelik kinlerini anlatan 26 bin kitap yazmış olduklarını” açıkladı.
     Ermenilerle ikinci anım 1973 sonrası yurtdışındaki Türk elçilerine yönelik saldırılardı.
     Üçüncü anım, Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fransızca Eğitim Bölümü’nde bölümünde öğrenci iken benden bir üst sınıfta öğrenci olan bir öğrenci ile tanışmış, arkadaş olmuştum. Kadıköy-Hasanpaşa’da tek başıma kaldığım kiralık bir evim vardı. Arkadaşlarımla bu evde bir araya gelir sohbet eder, şarap içerdik. Ermeni arkadaşımda evin müdavimlerindendi. Çok iyi arkadaştık. Bu arkadaşımın ismi, “Azad” idi. Soy ismini hatırlamıyorum. Arkadaşlığımız, Azad’ın okulu bitirmesine kadar devam etti. Fransa’ya ağabeyisinin yanına gideceğini söylüyordu. Ne yaptı bilmiyorum.
     Öğrenciliğim döneminde çok kısa bir sürede olsa, bir müzik aracını çalabilmek için gayret içindeydim. İlk önce bir bağlama aldım. Kurslarına gittim. Arkadaşlar yardımcı oldu. Fakat, ekonomik ve zaman nedeniyle kısa sürdü bu öğrenme işi. Bağlamayı bir arkadaşım istedi ona verdim. Aradan bir süre geçti. Azad, gitar öğretebileceğini söyledi ve gitarını getirdi. En çok iki kere gitar dersi vermeye çalıştı. Sonra okulu bitti. Birbirimizden koptuk. Ondan sonra da bana verdiği gitarı elime almadım. Aradan en az onbeş sene geçti.   Bana verdiği gitarı, üç yaşındaki oğlum, ara sıra eline alıp, çalmak istediği için tellerinden bir çoğu kopmuş olarak halen evde durmaktadır. Sevgili dostum Azad’ı halen özlüyorum.
    Bu dönem, Kapalıçarşı’da iş yapan ve değişik sosyal faaliyetler içinde iken tanıştığım ermeni arkadaşlarım oldu. Diğer kişilerle nasıl arkadaşlık kurduysam onlarla da aynı duygular içinde arkadaşlığım devam etti.
  Ermenilerle ilgili dördüncü anım Ermenistan’ın Azerbeycan Karabağı’nda Azerbeycan Türklerine yönelik katliam ve soykırımdı. Ermenistan, halen Azerbaycan topraklarından yüzde yirmibeşini işgal altında tutmaktadır. Ve son olarak, Fransa ile ABD’nin Türkiye’ye yönelik “ermeni soykırımı” tasarıları ile oldu.
    Ermenilerin iddialarını çürüttüğü ve doğru olmadığını söylediği için Amerikalı tarihçi ve Princeton Üniversitesi öğretim üyesi Bernard Lewis, 17 Mayıs 1995’de, Paris 1. Asliye Mahkemesi’nde yargılanmaya başlanmış ve 21 Haziran 1995’de mahkum edilmişti.  Bu karar ve yargılama, bilim ve düşünce özgürlüğü açısından yüz kızartıcı bir durum olduğu gibi hukuk açısından da tam bir rezalettir.
    Profesör Stanford J. Shaw ile eşi Ezel Kural Shaw, ermeni cinayet şebekeleri tarafından ölümle tehdit edildi, Los Angeles Üniversitesi’nde ders vermesi engellendi, evlerine baskın düzenlendi, evrakları çalındı, bomba atıldı. Prof. Stanford Shaw ile Prof. Ezel Kural Shaw’un bilimsel çalışma özgürlüğü engellendiği gibi ayrıca ölümle tehdit edilmişlerdir.
    1985 yılında, Osmanlı ve Türk tarihi araştırmacısı 69 bilim adamı, New York Times ile Washington Post gazetelerinde, yayınladıkları bildiride, ermeni iddialarının yanlış olduğunu, açıklamışlardı.
    Yaklaşık yüz sene önce toplumların yaşadığı olayları gündeme getirildiğinde sadece bir toplumun tarihini değil diğer toplumların tarihini de gündeme getirmek gerekir. Böylece parçalar bütünleştirilerek görülürse her şey daha iyi anlaşılır.
     Önemli olan, bundan sonra barış içinde bir arada yaşamanın ortamına hizmet etmektir. Yüz sene önceki olayları gündeme getirerek “yara kaşımaya  çalışma” hiç kimseye bir fayda getirmez.
    Örneğin ABD’nin “Kızılderililer” ile “siyah derili” insanlara uyguladığı soykırım dünya tarihin bir parçasıdır. Ayrıca, çok yakın Vietnam örneği var belleklerimizde.
      Fransa’nın diğer uluslara yaptığını bir tarafa bıraksak bile en yakın dönemde Cezayir’de 1,5 milyon Cezayirliyi katletme olayı dünya tarihinin bir diğer parçasıdır.
  Almanya, İngiltere, Rusya ve Yunanistan’ın yaptıklarını konuyla ilgisi olmadığı şimdilik yazmıyorum. Gereği olursa onlarda yazılır.
    İngiliz tarihçi Andrew Mango, 25 Eylül 2000 Pazartesi günü, Washington’da yaptığı açıklamada, “Girit’e, Yunanistan’a Bosna’ya soykırım diyen yok” diyerek, yapılan yanlışlığı dile getirmiştir.
      Ermeniler, Osmanlı döneminde devletin en üst düzeyinde görev almışlar, 29 paşa, 22 bakan, 33 milletvekili, 7 büyükelçi, 11 başkonsolos ve konsolos, 11 üniversite öğretim üyesi ve 41 yüksek rütbeli memur olmuşlardır.
     Hem ekonomik ve hem de yönetimsel açıdan Osmanlı devleti içinde önemli yerlerde olan Ermeni vatandaşlar, Osmanlı Devletinde özellikle Maliye ve Dışişlerinde egemendiler. Birçok yerde ermeni vatandaşlar, kaymakamlık yapıyordu. Osmanlı devleti içinde Ermeni vatandaşlar, ekonomiden ve yönetimden en çok pay alan kişilerdi.
     70 bini aşkın nüfuslarıyla, Türkiye Cumhuriyetinde ise vatandaşlık haklarından aynen yararlandıkları gibi ayrıca, 33 kiliseye, 30 okula, 17 hayır ve kültür derneğine, bir çok hastahaneye, 3 günlük gazeteye, çeşitli dergilere ve Taksim ve Şişli adında iki spor kulübüne sahiptirler.
     Ayrıca, günümüzde Ermenistan’dan Türkiye’ye gelip çalışan ve Ermenistan’a para gönderen en az otuz bin ermeni var.
   Türk toplumu suskun kaldıkça, hoş görülü olunca, barış içinde bir arada yaşama düşünceleriyle iyi niyetle davranıp, hareket ettikçe diğer topluluklar, inadına kin ve nefret tohumlarını artırarak, bunu besleyerek sürekli saldırı yapmaktadırlar. Türk toplumunun bu olaylara karşı tepkisiz ve suskun kalmasının bir nedeni onun geleneksel insancıl değerlerinden kaynaklanmaktadır.
       Birinci Dünya Savaşı sırasında ermeni cinayet şebekelerinin ve katillerinin yaptığı bütün vahşetlerine, soykırımlarına ve ihanetlerine rağmen, Türkler, savaştan sonra ermenilere her türlü yardımı yapmışlardır.
   Alman General Schellendorf Von Bronsart, bunu şöyle belirtmektedir, “Türkler, kendilerine dokunulmadığı takdirde, başka dinlerden olanlara karşı, dünyanın en hoş görülü insanlarıdır.”
     Bazı yazarlar, “toplumun tepkisiz olduğu, bir çok olaya boyun eğdiği” yönünde vurgulamalar yapar.  Hatta Aziz Nesin, toplumun bu tepkisizliğine karşı tepkisini, “Toplumun yüzde altmışı aptaldır” diye bir laf ederek dile getirdiği zaman olaylar olmuştu.
     Osmanlı-Türk İmparatorluğu, özellikle XVI. yüzyıldan itibaren çöküş dönemine girdikten sonra hem dışarda hem içerde son gününe kadar süren bir sıcak savaşın içinde olmuştur.
     Adı üstünde, “Osmanlı-Türk İmparatorluğu.” Üç kıtada, egemenliğini sürdürdüğü dönemde Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde çeşitli etnik toplulukları, dinsel inançları yaşayışları barındırmaktadır.
   Yusuf Hikmet Bayur’un “Ermeni Meselesi” adlı kitabında, “Türklerle ermenilerin bir ırktan, Orta Asya brakisefallerinden ve Türk ırkının bir kolu olduğundan” bahseder. Bayur, “bu ırk birliğine rağmen”, ermeni meselesinin, “din başkalığı, tarihin gelişmesi, bazı yabancı devletlerin bu durumu ustaca sömürmeye koyulmaları, Osmanlı idaresinin bazı yönlerde bir Ortaçağ idaresi durumunda kalmış  olması ve her iki yanın ileri gelenlerinin yetersizik ve anlayışsızlığı XIX. yüzyılın son ve XX. yüzyılın başlarında Türk ve Ermeni ulusları arasında aşılamaz gibi görünen bir uçurum kazanmıştır” diye belirtir. (Sayfa: 33,34).
   Osmanlı Devleti’nde Türkler kıtlık, açlık ve yoksulluktan kırılırken, hem iç hem de dış düşmana karşı dört bir yanda savaş yapıyordu. Türkler, bu savaş sırasında ayrıca ihanetlerle karşılaşmıştı.
   Osmanlı-Türk İmparatorluğu paylaşılıp, dağılınca Ermenistan, Irak, Suriye, Ürdün, Yunanistan, Bulgaristan gibi bir çok devletler ortaya çıktı. Ermenistan’ı ilk tanıyan ülkede Türkiye’dir.
    Osmanlı İmparatorluğu’nda hem iç hem de dış düşmanla on yıllardır süren savaşlar yaşanırken Ermeni cinayet şebekelerinin ve katillerin en az bir milyon Türk’ü katlettiği cinayetlerden, soykırımdan, vahşetlerden bazıları şöyledir:
    1- Yakaladıkları Türkleri Süngü ile parçalamışlardır, 2- Balta ile parçalamışlardır, 3- Yakaladıkları Türkleri demir ve sopalarla döverek öldürmüşlerdir, 4- Öldürdükleri Türkleri köpeklere yedirmişlerdir, 5- Öldürdüğü Türklerin cesetlerinin üzerine gazyağı döküp yakmışlardır, 6- Samanlığa doldurdukları Türkleri diri diri yakmışlardır, 7- Camilere doldurdukları Türkleri diri diri yakmışlardır, 8- Türkleri evlere doldurup diri diri yakmışlardır, 9- Kadın ve kızların ırzına geçmişlerdir, 10- Öldürdükleri Türklerin kafalarını kesip, kazıklara geçirip sokaklarda dolaşmışlardır,11- Türklerin ev ve iş yerleri ile resmi daireleri yağmalayarak hırsızlık yapmışlardır, 12- Altın dişleri söküp alarak çapulculuk yapmışlardır, 13- Kadınları çırılçıplak soyduktan sonra ilk önce tecavüz edip, sonra öldürmüşlerdir, 14- Kadınları kazığa oturtarak öldürmüşlerdir, 15- Kadınların göğüsleri yarılarak, kadınlık organlarına süngü sokarak öldürmüşlerdir, 16- Çocukları süngüleyerek öldürmüşlerdir, 17- Hamile kadınların doğacak çocuğunun cinsiyeti üzerine bahis oynadıktan sonra süngüyle, kadınının karnı yarılarak cenine bakılması, 18- Çocukları kuzu gibi kızartıp süngü ile direğe asmışlardır, 19- Çocukları tandıra atıp kızarttıktan sonra annesine zorla yedirmeye kalkmışlardır, 20- Çocukları çengellere atıp öldürmüşlerdir, 21- Çocukları kuyulara atıp yakmışlardır, 22- Erkek çocukları çırıl çıplak soyduktan sonra erkeklik organını kesmişlerdir, 23- Erkek kadın bazı Türkleri ellerinden kapılara çivilemişlerdir, 24- Erkek kadın bazı Türklerin burunlarını, kulaklarını ve çenelerini kesmişlerdir, 25- Bazı genç kızları çırıl çıplak soyduktan sonra “Haydi, namaz kılın” diyerek alay etmişler, sonra da ırzlarına geçtikten sonra öldürmüşlerdir,  26- Tren vagonlarına doldurdukları Türkleri, birkaç hafta şuraya buraya göndererek vagonlarda açlık, susuzluk, havasızlık ve hastalıktan öldürmüşlerdir, 27- Ev, kahvehane ve resmi daireleri bombalayarak kitselel katliam yapmışlardır, 28- Camiden çıkan silahsız müslüman Türklere silahlı ve bombalı saldırılarda bulunarak kitlesel katliam yapmışlardır, 29- İhtiyar, hamile kadın, çocuk, asker, sivil ellerine geçirdikleri Türkleri hunharca katletmişlerdir, 30- Köyleri, evleri, tarlaları ateşe vererek yakmışlardır, 31- Mal ve hayvanları öldürerek zarar vermişlerdir,  32- Ele geçirdikleri gıda maddeleri, hayvanları, ziynet eşyalarını yağmalayıp hırsızlık yapmışlardır,  33- İple boğarak öldürmüşlerdir, 34-Asmak suretiyle katletmişlerdir, 35- Yakaladıkları ve ele geçirdikleri Türklerin gözlerini oydular, 36- Kadınları kazığa oturtarak feci şekilde can vererek ölümlerine yolaçmışlardır, 37- Başlarını taşla ezmek sueretiyle katletmişlerdir, 38- Ellerini karınlarına sokularak öldürmüşlerdir, 39- Tenasül uzuvları ağızlarına bırakılmış şekilde öldürmüşlerdir, 40- Yedi yaşındaki Fatma ve dokuz yaşındaki Gülnaz adlarındaki iki kız çocuğu ön ve arkalarından tecavüz etmişlerdir, 41- Suda boğmak suretiyle öldürmüşlerdir, 42- Yakaladıkları Türkleri tezek yığınları içine atarak yakmışlardır, 43- Tandıra atarak yakmışlardır, 44- Erkek çocuklarına tecavüz etmişlerdir, 45- Bazı kadınlara tecavüz ettikten sonra tenasül uzvuna odun sokarak öldürmüşlerdir, 46- Bazı din adamlarının sakalları pisletildikten sonra sonra vücutları parça parça doğranarak öldürülmüşlerdir, 47- Esir aldıkları Türkleri yalınayak ve çıplak yürüterek donarak öldürmüşlerdir, 48- Kurşuna dizerek toplu katliam yapmışlardır, 49- Yakaladıkları Türklerin başlarını tüfek dipçikleriyle ve çizmelerle çiğnemek suretiyle öldürmüşlerdir, 50- Esir aldıkları Türklerin derilerini yüzdüler, 51- Ermeni cinayet şebekeleri ateşte kızdırdıkları tüfeklerinin kasaturaları ile Türklerin vücutlarını dağladılar, 52- Esir aldıkları Türklere zehirli ekmek ve yemek vererek feci şekilde ölmelerine neden oldular, 53- Genç kadınların memelerini keserek asmışlardır, 54- Annesi yaralı bir çocuğun ağzına, annesinin kesilmiş memesini vererek emzirtmişlerdir, 55- Koyan boğazlar gibi insanları kesmişlerdir, 56- Yeni doğmuş çocukları havaya fırlattıktan sonra altına süngü tutarak feci şekilde öldürmüşlerdir, 57- Kol ve ayak keserek sakat bırakmışlardır.
    Ermeni cinayet şebekeleri ve katilleri, kendilerine destek ve yardımcı olan İngiliz, Fransız, İtalyan, Rus işgalci güçlerle işbirliği halinde özellikle Ankara, İstanbul, Adana, Erzurum, Bitlis, Van, Hakkari, Diyarbakır, İzmit, Kars, Kayseri, Kahraman Maraş, Şanlı Urfa, Trabzon, Sivas, Yozgat, Çorum, Amasya, Giresun, Gümüşhane, Elazığ, Erzincan, Muş, Samsun gibi iller ile bu illere bağlı ilçe, nahiye ve köylerinde Türklere yönelik soykırım yapmışlardır. Ermeni cinayet şebekeleri, öyle vahşice hareket etmişlerdir ki, bazı köy ve nahiye ahalisini toptan yoketmişler, tam bir soykırım yapmışlardır.
    Erzurum, Van ve Kars’ta ermeni cinayet şebekelerinin Türklere yaptıkları soykırıma ait toplu mezarlardan bir kaçı  ortaya çıkartılmıştır.
    24 Kasım 1985 tarihli Fransız Le Petit Journal Dergisi, ressamların çizdiği resimlerin de yeraldığı haberi, “Ermeni çeteciler Türkleri nasıl boğazladı” diye dünyaya duyurmuştu.
    Van’da ne kadar Türk varsa Ermeniler tarafından soykırıma uğradı. ABD’de yayınlanan Ermeni gazetesi Goçnak, 24 Mayıs 1915 tarihli sayısında, “Van’da yalnızca bin 500 Türk’ün kaldığını” övünerek açıklar.
     Türk devlet adamlarına, diplomatlarına ve vatandaşlarına Ermeni cinayet şebekeleri ve caniler tarafından girişilen saldırılardan bazıları:
    Ermeni cinayet şebekeleri, Osmanlı Padişahı Sultan İkinci Abdülhamid’e 21 Temmuz 1905 Cuma günü, bombalı suikast düzenler.
   Ermeni cinayet şebekelerinin bir arabanın içine yerleştirdikleri 120 kilo patlayıcı, Sultan İkinci Abdülhamid, Yıldız Camii’nde kıldığı Cuma namazından sonra, infilak eder.
   Sultan İkinci Abdülhamid’in Başmabeyincisi Kara Tahsin Paşa, hatıralarında olayı şöyle anlatmıştır:
     “21 Temmuz 1905 Cuma günü, öğle vaktini müteakip, cehennemi makine patladı. En büyük çaptaki topların çıkardığı tarrakadan daha gürültülü, akisli ses çıkaran ve hava titreşimleri meydana getirerek en uzak semtlerden dahi duyulan bu patlama, padişahı ve orada bulunan binlerce kişiyi dehşete düşürdü.
     Hünkar, camii şeriften çıkıp, saraya dönmek için arabasına binmek üzere, binek taşına giden merdivenlere doğru ilerlerken, karşısına çıkan Şeyhülislam Cemalettin Efendi ile birkaç kelimelik sohbet için durakladı. Askeri birlikler selam vaziyeti almış, teşrifat adeti usulüne göre, sağda ve solda bendegah, askeri rical ve yaverler sıralanmışlardı.
   Saatli bombanın kuruluşunda, bu duraklama hesapta yoktu. Hünkar, patlamanın şidetli sarsıntısından ve havada uçuşan parçalardan önemli ve tehlikeli bir hadisenin meydana geldiğini anlamıştı. Hiç korku ve telaş eseri göstermedi.”
     Sultan İkinci Abdülhamid’i Şeyhülislam Cemalettin Efendi ile birkaç kelime konuşma yapmak üzere duraklaması kurtarmıştır.
     Patlama sonunda, 26 kişi ölmüş, 58 kişi yaralanmış, bomba, yerde 70 santimlik bir çukur açmıştır.
     Bombalı suikasti düzenleyenlerden bir kısmı yakalandı ve yargılandı. Suikasti düzenleyenlerden Singer şirketinde memur olarak çalışan Charles-Edouard Joris adlı Belçika vatandaşı vardı.
   Boğazlıyan eski Kaymakamı Mehmet Kemal Bey, İngiliz işgali altındaki İstanbul’un Beyazıt Meydanında, ingiliz-ermeni işbirliği sonucu, 10 Nisan 1919 Nisan Perşembe günü, idam edilir. Mehmet Kemal Bey, asılmadan önce, “Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun böyle adalet. Yaşasın millet” diye bağırır.
     Boğazlıyan eski Kaymakamı Mehmet Kemal Bey’in cenaze töreni, öğrencilerin de yeraldığı onbinlerce kişinin katılımıyla, 11 Nisan 1919 Cuma günü, Kadıköy’de yapılır. Mehmet Kemal Bey’in mezarı başında konuşma yapan bir Tıbbıye öğrencisi, “İngilizleri Odesa’dan attılar. Haydin biz de İstanbul’dan kovalım. Ne bekliyoruz. İngilizi atmak borcumuzdur. Felaketimizi hazırlayan İngiliz’i yok etmek zorundayız.”, der.
      Bayburt eski Kaymakamı, Urfa Valisi Nusret Bey, ingiliz-ermeni işbirliği sonucu, 5 Ağustos 1920 Perşembe günü, Beyazıt  meydanında idam edilir.
     İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlık yapmıştı olan İttihad ve Terakki’nin liderlerinden Talat Paşa, Berlin’de 15 Mart 1921 Salı günü, oturduğu apartmanın yakınlarında Hardenberg Caddesinde yürürken Sogomon Tehliryan adlı ermeni katil tarafından silahla vurularak öldürüldü. Ermeni katil yakalandı fakat Şarlottenburg Mahkemesince serbest bırakıldı. Arjantin’e giden ermeni katil, 1960’da eceliyle geberdi.
      Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı yapmış olan Sait Halim Paşa, ermeni katiller tarafından 6 Aralık 1921 Salı günü (Bazı kaynaklar ölüm tarihini 7 Aralık 1921 olarak veriyor), Roma’da katledilir. Türkiye’ye getirilen cesedi, Sultan Mahmud Türbesi bahçesine gömülür.
     İttihad ve Terakki’nin liderlerinden Bahriye Bakanlığı ve 4. Ordu Komutanlığı yapmış Cemal Paşa ile iki yaveri jandarma teğmeni Süreyya Bey ve bahriye binbaşısı Nusret Bey, Karakin Layayan ve Sergo Vartanyan adlı iki Ermeni katil tarafından 21 Temmuz 1922 Cuma günü akşamı, Tiflis’te silahlı saldırı sonucu katledilir.
   Cemal Paşa’nın cenazesi trenle Türkiye’ye getirilir ve Erzurum’a götürülüp Kars Kapısı dışındaki şehitliğe defnedilir.
     Adli Tıp Profesörü, Şurayı Ümmet gazetesini çıkarmış olan İttihad ve Terakki’nin liderlerinden Tabip Bahaettin Şakir Bey ile Hukuk Mektebi müdürlüğü, Trabzon, Bursa ve Konya valiliği, Çorum ve Preveze mebusluğu yapmış olan Azmi Bey (Mehmet Cemal), ermeni katiller tarafından,  17 Nisan 1922 Pazartesi günü, Berlin’de katledildi.
     Talat, Cemal ve Sait Halim Paşa’yı öldüren ermeni katiller, Türkiye düşmanı ermeni çevreleri tarafından kahraman olarak tanıtıldı.
   1973’den 1994 yılına kadar, ermeni cinayet şebekeleri tarafından 21 ülkenin 38 kentinde, değişik türde 110 saldırı olayı oldu. 110 saldırıdan 39’u silahlı, 70’i bombalı, 1’i işgal şeklinde  idi. Bu saldırılarda 48 diplomat ve Türk vatandaşı ile 4 yabancı öldürüldü. 127 Türk ve 66 yabancı uyruklu yaralandı.
    ABD’de Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ile Konsolos Bahadır Demir, 27 Ocak 1973’te ABD’nin Santa Barbara kentinde 77 yaşındaki Mıgırdıç Yanıkyan adlı ermeni katil tarafından katledildi.
     Avusturya’nın başkenti Viyan’da Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi Danış Tunalıgil, 22 Ekim 1975 günü, büyükelçiliği basan üç ermeni katil tarafından şehit edildi.
    Fransa’nın başkenti Paris’de Türkiye’nin Paris Büyükelçisi İsmail Erez ile şoförü Talip yener, 24 Ekim 1975 günü, ermeni cinayet şebekeleri tarafından büyükelçilik yakınında makam otobiline ateş açılması sonucu katledildiler.
      Beyrut’ta Türkiye Büyükelçiliği Baş katibi Oktar Cirit, Hamra Caddesinde, 16 Şubat 1976’da, ermeni cinayet şebekeleri tarafından katledildi.
    İtalya’nın başkenti Roma’da Vatikan Büyükelçisi Taha Carım, 9 Haziran 1977’de, ermeni cinayet şebekeleri tarafından silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
     İspanya’nın başkenti Madrid’de Türkiye’nin Madrid Büyükelçisi Zeki Kuneralp’in arabasına üç ermeni katil tarafından, 2 Haziran 1978 günü, ateş açıldı. Büyükelçi’nin eşi Necla Kuneralp ile emekli Büyükelçi Beşir Balcıoğlu öldürüldüler. İspanyol şoför Antonio Torres de saldırı sonucu öldü.
    Hollanda’nın Lahey’de Deft Teknik Üniversitesi doktora öğrencisi ve Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Özdemir Benler’in oğlu Ahmet Benler, 12 Ekim 1979 günü, ermeni cinayet şebekelerinin saldırısı sonucu öldürüldü.
    Fransa’nın başkenti Paris’te Türkiye Büyükelçiliği Turizm Müşaviri Yılmaz Çolpan, Champ Elyees’de, 22 Aralık 1979 günü, ermeni cinayet şebekeleri tarafından öldürüldü.
     Yunanistan’ın başkenti Atina’da Türkiye Büyükelçiliği İdari Ateşesi Galip Özmen’in otomobiline ermeni katil tarafından, 31 Temmuz 1980 günü, ateş açıldı. Galip Özmen ile 14 yaşındaki kızı Neslihan Özmen öldü, eşi Sevil Özmen ile 16 yaşındaki oğlu Kaan Özmen yaralandı.
   Avusturalya’nın başkenti Sidney’de Türkiye’nin Başkonsolosu Şarık Arıyak ile koruma görevlisi Engin Sever, 17 Aralık 1980 günü, iki ermeni katil tarafından silahla katledildi.
   Fransa’nın başkenti Paris’te Türkiye Büyükelçiliği Çalışma Müşaviri Reşat Moralı, din görevlisi Tecelli Arı ve Anadolu Bankası temsilcisi İlkay Karakoç, 4 Mart 1981 günü, ermeni cinayet şebekesine bağlı iki ermeni katil tarafından, silahlı saldırıya uğradı. Reşat Moralı ile Tecelli Arı öldü, İlkay Karakoç yaralandı.
   İsviçre’nin Cenevre kentinde, Cenevre Türkiye Başkonsolosluğui sekreteri Mehmet Savaş Yergüz, ermeni bir katil tarafından, 9 Haziran 1981 günü, katledildi.
   Fransa’nın başkenti Paris’te Türkiye Başkonsolosluğu, 24 Eylül 1981 günü, öğle saatlerinde ermeni cinayet şebekelerine bağlı dört ermeni katil tarafından işgal edildi. İşgal sırasında ermeni katillerin açtığı ateş sonucu Başkonsolos Kaya İnal ile koruma görevlisi Cemal Özen, ağır yaralandı. İnal ile Özen’in hastahaneye kaldırılmasına izin vermeyen ermeni katiller, üç gün önce bir çocuğu olmuş olan Özen’in ölmesine neden oldular.
    Cemal Özen’i öldüren ermeni katil Kevork Güzelyan, 15 Ekim 2000 Pazar tarihli Hürriyet gazetesinde yayınlanan haberde, Ermenistan’ın başkenti Erivan’da yaşayan ermeni katilin anlatımına göre, “Eylemlerinden ötürü pişmanlık duymamış, daha sonra, Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde binbaşı rütbesiyle Azerbaycan Türklerine karşı dört yıl savaşmış, şimdi ise Ermenistan’la ticaret yapan Türk iş adamlarının ödenmeyen çek-senetlerinin tahsil edilmesi işleriyle uğraşıyormuş.”
    İsviçre’nin Bern kentinde, Türkiye’nin Bern Büyükelçisi Doğan Türkmen’e 24 Ocak 1982 günü, ermeni cinayet şebekeleri tarafından suikast düzenlendi.
   ABD’de Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan, 28 Ocak 1982 günü, ermeni cinayet şebekelerine bağlı iki ermeni katil tarafından silahlı saldırı sonucu şehit edildi.
    Kanada’nın Ottowa kentinde, Ottowa Türkiye Büyükelçiliği Ticaret Ataşesi Kani Güngör, 8 Nisan 1982 günü, üç ermeni terörist tarafından silahlı saldırı sonucu ağır yaralanır.
     ABD’nin Boston kentinde, Türkiye’nin Boston Fahri Başkonsolosu Orhan Gündüz, 4 Mayıs 1982 günü, ermeni bir katilin silahlı saldırı sonucu öldürülür.
    Portekiz’in başkenti Lizbon’da Türkiye Büyükelçiliği İdari Ataşesi Erkut Akbay ve eşi Nadide Akbay, 7 Haziran 1982 Pazartesi günü, evlerinin önünde bir ermeni katilin silahlı saldırı sonucu şehit edildi.
     Hollanda’nın Rotterdam kentinde, Türkiye’nin Rotterdam Başkonsolusu Kemalettin Demirer, 21 Temmuz 1982 günü, ermeni katillerin silahlı saldırısına uğradı. Demirer, yara almadan kurtuldu.
    7 Ağustos 1982 günü, ermeni cinayet şebekelerine bağlı iki katil, Ankara Esenboğa Havaalanı’nı bastı, salonda bulunan yolculara ateş açıp, el bombası attı. 6 Türk ile 3 yabancı uyruklu kişi öldü. 82 kişi yaralandı.
     Kanada’nın Ottowa kentinde, Türkiye’nin Ottowa Büyükelçiliği Askeri Ateşesi Hava Kurmay Albay Atilla Altıkat, ermeni cinayet şebekeleri tarafından, 27 Ağustos 1982 günü, yapılan silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
      Bulgaristan’ın Burgaz kentinde Başkonsolosluk İdari Ataşesi Bora Süelkan, evinin girişinde, 9 Eylül 1982 günü, ermeni cinayet şebekeleri tarafından yapılan silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
     Portekiz’in başkenti Lizbon’da Türkiye’nin idari ateşesi Erkut Akbay ile eşi Nadide Akbay, 8 Ocak 1993 günü, ermeni katillerin silahlı saldırısı sonunda şehit oldular.
    Yugoslavya’nın Belgrad kentinde, Türkiye’nin Belgrad Büyükelçisi Galip Balkar, Yugoslavya Dışişleri Bakanlığı’na giderken iki ermeni katil tarafından, 9 Mart 1983 günü, silahlı saldırıya uğradı. Büyükelçi Balkar ile bir Yugoslav öğrenci öldü, makam şoförü Necati Kaya, göğsünden yaralandı.
     Ermeni katil Mıgırdıç Madaryan, 15 Haziran 1983 günü, İstanbul’da Kapalıçarşı’da halkın üzerine otomatik silahla ateş açıp, el bombası attı. Yusuf Alper ile Murat Alptekin, öldü, 21 kişi yaralandı.
    Belçikanın Brüksel kentinde, Türkiye’nin Brüksel Büyükelçiliği İdari Ataşesi Dursun Aksoy, iki ermeni katil tarafından, evinin yakınlarında, 14 Temmuz 1983 günü, silahlı saldırı sonucu şehit edildi.
    Fransa’nın başkenti Paris’te Türk Hava Yollarının Orly Havaalanı’ndaki yolcu ve bagaj işlem bürosu önüne ermeni katiller tarafından bırakılan bir valiz içindeki patlayıcı maddelerin, 15 Temmuz 1983 günü, patlaması sonucu ikisi Türk, dördü Fransız, biri Amerikalı ve biri de İsveçli sekiz kişi öldü. Olayda 28’i Türk, 60 kişi yaralandı.
    Portekiz’in başkenti Lizbon’da, Türkiye’nin Lizbon Büyükelçilik binasını ermeni cinayet şebekesi ve katilleri, 27 Temmuz 1983 günü, işgal etti. Büyükelçilik müsteşarı Yurtsev Mıhçıoğlu’nun eşi Cahide Mıhçıoğlu, şehit edildi. Yurtsev Mıhçıoğlu ve oğlu Atasay Mıhçıoğlu, yaralandılar.
   Ermeni katiller, 28 Mart 1984 günü, İran’ın başkenti Tahran’da Türkiye’nin Tahran Büyükelçiliğine silahlı saldırıda bulundu. Askeri ateşe yardımcısı İsmail Pamukçu ile Baş Katip Servet Öktem, yaralandı.
      Ermeni cinayet şebekeleri ve katiller, 15 Nisan 1984 günü, Tahran’daki İdari Ateşe İbrahim Özdemirci’ye silahlı saldırıda bulundular.
    Avusturya’nın başkenti Viyana’da Türkiye’nin Viyana Büyükelçiliği Çalışma Müşaviri sosyal Yardımcısı Erdoğan Özen, ermeni cinayet şebekeleri tarafından otomobiline konmuş olan bombanın,  20 Haziran 1984 günü, patlaması sonucu şehit oldu.
    Ermeni cinayet şebekeleri ve katilleri, 19 Kasım 1984 günü, Viyana’daki Birleşmiş Milletler Sosyal Kalkınma ve İnsancıl İşler Merkezi Direktör Yardımcısı Enven Ergun’a silahlı saldırı düzenleyip şehit ettiler.
    Üç silahlı ermeni terörist, 12 Mart 1985 günü, Kanada’nın Ottawa’da Türkiye’nin Ottawa Büyükelçiliğine silahlı saldırıda bulundu. Büyükelçi Coşkun Kırca yaralandı, Kanadalı güvenlik görevlisi öldürüldü.
   Avusturalya’nın Melburn’daki Türkiye Başkonsolosluğuna ermeni cinayet şebekeleri tarafından 23 Kasım 1986 günü, yapılan bombalı saldırı yapıldı.
Yunanistan’ın başkenti Atina’da Türkiye Büyükelçiliğinin servis aracına yol kenarına park etmiş bir otomobilden uzaktan kumandayla bombalı saldırıda bulunuldu. Maslahatgüzar Deniz Bölükbaşı ile İdare Ateşe Nilgün Keçeci yaralandılar. On kadar araç tamamen tahrip oldu.
    Yunanistan’ın  başkenti Atina’da Türkiye’nin Basın Müşaviri Çetin Görgü, 7 Ekim 1991 günü, cinayet şebekeleri tarafından silahlı saldırı sonucu şehit edildi.
     Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de Türkiye’nin Budapeşte Büyükelçisi Bedrettin Tunabaş’ın bindiği araca, 19 Aralık 1991 günü, ermeni cinayet şebekeleri tarafından silahlı saldırı düzenlendi.
   Türkiye’nin Bağdat’taki İdare Ateşesi Çağlar Yücel, 11 Aralık 1993 günü, cinayet şebekeleri tarafından silahlı saldırı sonucu Bağdat’ta şehit edildi.
   Yunanistan’ın başkenti Atina’da Türkiye Büyükelçiliği Müsteşarı Ömer Haluk Sipahioğlu, cinayet şebekeleri tarafından silahlı saldırı sonucu, 4 Temmuz 1994 günü, şehit edildi.
    Ermeni katiller ile cinayet şebekelerinin yaptığı cinayet, katliam ve soykırımları ABD’de ve Avrupa’da onaylayan veya onaylamak isteyerek Türkiye’ye karşı kullanmak isteyen çevreler var.
    Sadece şöyle bir soru aklıma takılıyor? Başka bir ülkenin başbakanı, içişleri bakanı, denizcilik bakanı, 46 tane diplomatı cinayet şebekeleri tarafından silahlı, bombalı saldırılar sonucunda öldürülse o ülkenin devlet yönetimi ve vatandaşlarının tepkisi ne olurdu acaba?
    Emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, “Askeri ve Siyasi Anılarım” kitabında, şunu söylemektedir: “Gençlere hep şunu söylüyorum, ‘Hiç bir zaman memlekete hizmet ederken, mutlaka bunun karşılığını devlet bana verecek diye düşünmeyin. Sükutu hayale (hayal kırıklığına) uğrarsınız’. Çünkü, bu devlette testiyi kıranlar, daima testiyi taşıyanlardan daha makbul addedilmiştir.” demektedir. (Bakın, sayfa: 329)
    Suçu olsun olmasın, iddialar ve emperyalist güçlere yaranmak amacıyla da olsa Türkler aleyhinde davalar açılmış, bir çok kişi yargılanmış, idam edilmiş, mahkum olmuş veya sürgüne gönderilmiştir.
     Osmanlı arşivleri açılmıyor iddiası yapılıyor. Osmanlı arşivlerinin tasnif edilen bölümleri açık ve isteyen yararlanıyor. Bir çok belge aynen yayınlandı. Arşivlerin açılmadığını söyleyen sahtekarlara şunu sormak lazım: Ermeni arşivleri açık mı acaba?
         Kesinlikle açık değil.
        Cinayet, yağma, katliam ve soykırım amacıyla Ermeni topluluğunu kışkırtan İngiliz, İtalyan, Almanya, Amerika, Rus, Fransız arşivlerine gidin bakın. Oralarda daha çok belge var.
    “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” örneği arsızlaştıkça arsızlaşıyor bazı çevreler. Bu kadar cinayet, vahşet ve soykırımdan sonra birilerinin kalkıp bazı sözde iddialarda bulunması tam anlamıyla yüzsüzlüktür.
      Türkler, yaşadığı bir yığın insanlık dışı olaya rağmen tarihte olsun, günümüzde olsun hiç bir topluluğa kin duymamış, devamlı hoşgörü ve insancıl davranışlar içinde yaklaşmıştır. Yaşadığı o kadar acıya, ihanete rağmen her topluluğa insanca yaklaşım içinde olan Dünyada başka bir milletde yoktur. Bu milleti anlamaları için bazılarına, Nazım Hikmet’in “Türk Köylüsü” şiirini okumalarını öneririm.
                  Yararlanılan Kaynaklar:
1- Türkçe-İngilizce ve Almanca Web Sitesi: www.ermenisorunu.gen.tr., 2-Eylül, Ekim 2000 tarihli Hürriyet, Milliyet, Sabah, Türkiye, Akşam, Cumhuriyet gazeteleri, 3- Gültekin Ural, Ermeni Dosyası, Kamer Yayınları, İstanbul, 1998, 4- Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, dört cilt, Atatürk Kültür-Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1993, 5-Trandafir G. Djuvara, Türkiye’nin Paylaşılması Hakkında Yüz Profe (1281-1913), Gündoğan Yayınları, Ankara, Şubat 1999, 6- Hüseyin Nazım Paşa, Ermeni Olayları Tarihi, iki cilt, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1994, 7- Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920), T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Ankara, 1994, 8- Bilal N. Şimşir, Malta Sürgünleri, Bilgi Yayınları, Ankara, ikinci basım, Nisan 1985, 9- İlhan Akbulut, Devlet Terörizmi ve Ülke Bölücülüğü, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1998, 10- Yılmaz Altuğ, Terörün Anatomisi, Altın Kitaplar Yayınları, İstanbul, Mart 1995, 11- Georges de Maleville, 1915 Osmanlı-Rus Ermeni Trajedisi, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 12- Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu (E), Askeri ve Siyasi Anılarım, cilt:1, 1928-1965, Kastaş Yayınları, İstanbul,Nisan 1999, 13- Yusuf Hikmet Bayur, Ermeni Meselesi, iki cilt, Cumhuriyet Gazetesi Kitapları, İstanbul,Haziran 1998, 14- Taner Akçam, Ermeni Tabusu Aralanırken-Diyalogdan Başka Bir Çözüm Yolu Var mı?, Su Yayınları, İstanbul, Ağustos 2000, 15- Stanford J. Shaw-Ezel Kural Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, iki cilt, E Yayınları, İstanbul, ikinci baskı, 1994, 16- Mine G. Saulnier, Bernard Lewis Davası-Bir Tarih Yargılanıyor, Milliyet, 3-4 Haziran 1995, 17- Lobi Bilimi Yendi, Milliyet, 10 Ekim 2000, 18- Fransız Katliamı Sorgulanıyor, Cumhuriyet, 6 Haziran 1998, 19- Mustafa Müftüoğlu, Yakın Tarihimizde Siyasi Cinayetler, iki cilt, Yağmur Yayınları, İstanbul, ikinci baskı, 1977, 20- Mahmut İhsan Özgen, Ermeni Terörü ve Arkasında Gizlenen Güç, Tercüman, 3 Temmuz 1981 (1), 21- Emin Pazarcı, Soykırım Yalanı’nın Gerçek Yüzü, Akşam, 26 Eylül 2000 (1), 22- Serdar Uyan, Ermeni Yalanı, Türkiye, 25 Eylül 2000 (1), 23- Ermeniler Prof. Shaw’u Öldürme Kararı Aldılar, Milliyet, 12 Şubat 1982.


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir