Türkiye, Türkiye olalı, ne böyle bir hükümet, ne böyle bir yönetim, ne böyle bir Başbakan, ne bakan ne de milletvekili gördü.
Değerli Sümerolog, yazar Muazzez İlmiye Çığ, bu gerçeği şöyle ifade ediyor:
“100 yaşına geldim, böyle başbakan görmedim…
Milliyeti olmayan Başbakan Tayyip Erdoğan!
Başbakan Tayyip Erdoğan Hazretleri yine büyük bir cevahir yumurtlamış. Sözde kendisi dindar. Bizim öğrendiğimiz dindarlık, yalan söylemeyeceksin, kimseye iftira atmayacaksın…”
Bu yoruma biz de şunu ekleyelim:
Ahlaklı, dürüst, gerçekten inançlı dindarsan eğer, çalıp çırpmayacaksın, yetim hakkı yemeyeceksin…
Yolsuzluklara, harama bulaşmayacaksın…
Tüm insanları sevecek, onlara eşit davranacaksın, onların hakkına, hukukuna saygı göstereceksin…
Komşun açken, sen tok yatmayacaksın…
Halkını can kulağı ile dinleyecek, sorunlarına çözüm getirecek, dertlerine derman olacaksın…
Ama bizim ülkemizde, ne yazık ki, halkın sorunlarına çözüm getirip, derdine derman olmak yerine, derdini anlatmaya çalışan vatandaşa, “Ananı da al git lan…” deniliyor… Ya da bir bakan, yaşadığı kötü koşulları açıklamaya çalışan köylüsüne, “Gözünü toprak doyursun” diyebiliyor…
Ya da ülke sorunlarını çözmeye talip olmuş Başbakan, madenci ölümlerini engellemek üzere önlem alacağı yerde, “Bu ölümler, bu mesleğin kaderinde var” diyerek “Kaderciliği savunuyor, bir başka bakan da madencilerin acı çekmeden öldüğünü kanıtlamak için ”Güzel öldüler…” sözcüğünü kullanıyor… Ölümün güzeli nasıl oluyorsa!!!…
Böyle bir anlayışa ve düşünce yapısına sahip olan bir iktidar halkına hizmet götürebilir mi?
Halkını mutluluğa, çağdaş yaşama kavuşturabilir mi?
AKP iktidarı, bugüne değin, halkın sorunları ile uğraşmak, çözüm üretmek yerine “Üstüne vazife olmayan” sorunlarla ilgilenmeyi tercih etti.
Örneğin kadınların “Kürtaj ve sezaryen” yaptırmalarına karşı çıktı…
Kahkaha atmalarına karıştı. Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, “Kadın iffetli olacak. Mahrem- namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak…” sözleriyle hem Türkiye’nin hem de dünyanın gündemine oturdu.
Dünyaya rezil, rüsva olduk… Alay konusu olduk…
Faşist Hitler, Mussolini rejimlerinde bile “Kahkaha atmak” yasaklanmadı…
Bakar mısınız?
SİYASAL İSLAMCILAR, NE HALE GETİRDİLER ATATÜRK CUMHURİYETİNİ? NE HALE GETİRDİLER ŞU GÜZELİM ÜLKEYİ?
İspanyol gençleri, Arınç’ın sözlerinin İran’daki molla rejimini hatırlattığına vurgu yaparak “Bu ülkede espriyi bile günah saymışlardı, başbakan yardımcısı kahkahayı yasakladı… Yakında espriye de el atacak” dediler.
Bir zamanlar Başbakan, kadınların “En az üç çocuk yapmasını” istemişti… Ve bir çırpıda ekleyivermişti:
“Kürtaj ve sezaryen cinayettir. Her kürtaj bir Uludere’dir…”
Başbakan konuşur da Sağlık Bakanı susar mı? “Kürtaj ve sezaryen yasaklandıktan sonra, “Tecavüze uğrayan kadınlar, karnındaki çocuğu ne yapacaklar” sorusu karşısında, o da şu yanıtı vermişti hemen:
“Tecavüze uğrayan annenin çocuğuna devlet bakar…”
Kadının tecavüze uğramasını önleme gibi bir kaygısı yok bakanın… Her şeyden önce onun aklına tecavüze uğrayan kadının çocuğuna bakmak geliyor…
Kadın onların nazarında kullanılıp atılan bir mal çünkü…
Kadın, bedenine de ruhuna da sahip olunan bir köle.
Hangi ülkenin bakanı tecavüzden bu şekilde sıradan, günlük bir olaymış gibi söz edebilir?
Hangi bakan “Tecavüz”ü meşrulaştırır?
İşin daha ilginç yanı, günün her saatinde belden aşağı laflar edip, kadının doğumuna, kahkahasına, adım atmasına bile karışan AKP yöneticileri, IŞİD militanlarının kamyonlar dolusu Müslümanı kurşuna dizmesi; camileri, türbeleri dinamitlerle havaya uçurması, kadınlara, çocuklara tecavüz etmesi ve herkesin gözü önünde, İstanbul’un göbeğinde “Cihat çağrıları” yapması karşısında dut yemiş bülbüle dönüyorlar…
Ama onları bu davranışlarından dolayı kınamamak gerekir… Çünkü şu anda onların ne çevresinde ne yeryüzünde, üç kıçı kırık şeriatçıdan, iki buçuk bölücü teröristten başka ne komşusu, ne dostu kaldı. Dış politika artık, devletten devlete değil, kabileler, aşiretler, terör örgütleri arasında yapılmaktadır…
Obama’nın bile Başbakanın telefonlarına çıkmadığı söyleniyor…
Yüce Atatürk’ün şan, şeref, haysiyet dolu dış politikasından sonra, ülkeler arasında değersiz bir “MUZ CUMHURİYETİ MUAMELESİ” görmek elbette ulus devlet onurumuzu fazlasıyla yaralamaktadır.
Böyle bir Türkiye’yi rüyamızda görsek inanmazdık.
Mandacı – Şeriatçı yönetim altında Türk Toplumu da değişiyor artık. Hem de hızla değişiyor. Türkiye, eski Türkiye değil… Yoz Batı kültürüyle, çağ dışı ümmet kültürünün yan yana, iç içe yaşadığı; ulus devlet, ulusallık, vatan kavramlarının değer yitirdiği bir dönemden geçiyoruz… Sisli, puslu, bulanık bir ortam. Televizyon adları, işyeri levhaları İngilizce. Dil hızla kirleniyor. Kültür hızla kirleniyor… İnsanı insan yapan değerler yok ediliyor…
Toplumsal değerlerin yerini para aldı şimdi. En yüce değer para…
Bir yanda görkemli arabalar, katlar, yatlar, havuzlu villalar, Amerika’nın, Avrupa’nın lüks mağazalarından giyinen sonradan görme zenginler; öte yanda giyimiyle, kuşamıyla, yaşantısıyla Ortadoğu’nun Arap ülkelerine benzeyen mahalleler, caddeler, sokaklar…
İki eşli, üç eşli milletvekilleri… Karılarını sekreterleri ile aldatanlar…
En sert namus bekçiliğinin ve ahlak savunuculuğunun yapıldığı bir dönemde namus ve ahlak ayağa düştü… Bedenini satanlar hızla çoğalıyor…
Toplumda gerginlik, bunalım, kriz, ahlak çöküntüsü, adam öldürmeler, cinnet geçirmeler, intiharlar en yüksek düzeyine ulaştı. Bu kötü gidişe bağlı olarak, fuhuş yüzde 220, ırza geçme ve çocuklara cinsel taciz yüzde 125 oranında arttı…
Bu ülkede devrimciler, yurtseverler yeniden “Ateşten gömleği” sırtlarına giymeden, yeniden birleşip bütünleşerek, yeni bir Kurtuluş Savaşına başlamadan, bu hızlı çöküş, parçalanma, ulusal onur kaybı devam edecektir…
(alieralp37@gmail.com)
Bir yanıt yazın