NECDET BULUZ
Suriye’ye sınırlı müdahale konusunda ortada çelişkiler bulunuyor. ABD tarafından “kimyasal silah kullandığı” gerekçesi ile cezalandırılması söz konusu olan Esad’ın destekçisi Rusya Devlet Başkanı Putin “Elimizde Esad’ın kimyasal kullandığına dair kuvvetli deliller yok” diyerek karşı çıkıyor. Rusya Devlet Başkanı Obama’ya da çağırıda bulunuyor ve “Bizi ikna edin, eğer Esad kimyasal silah kullandıysa, bu operasyona karşı çıkmayız” diyor. Rusya Devlet Başkanı, konu ile ilgili olarak BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye’deki denetçilerin raporlarını incelemeleri gerektiğini de anımsatıyor.
Çin, İran ve Bazı Batı ülkelerinde de aynı kaygı var. Denetçilerin Suriye’deki kimyasal gazla ile ilgili raporlarının doğruluğu ve bu raporlarda hangi tarafın suçlu olduğunun net olarak ortaya çıkması gerektiği önem kazanıyor. Tek taraflı suçlamanın olmaması gerektiğine de vurgu yapılıyor.
“BM KARARININ OLMASI GEREKİR”
Burada bir noktaya daha dikkatlerinizi çekelim:
Putin, Suriye’ye yapılması düşünülen operasyon için Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’ndan izin çıkması gerektiğine de vurgu yapıyor. Açıklamasını da.” Ancak, şunu hatırlatmak istiyorum. Kesin bir prensip var. Herhangi bir askeri müdahale ya da uluslar arası hukuka göre bir ülkeye karşı güç kullanımına ancak Güvenlik Konseyi tarafından izin verilebilir. Bunun dışında herhangi bir güç kullanımını açıklayabilecek bir gerekçe yoktur. Bunlar sadece saldırı olarak nitelenir.” Şeklinde ifade ediyor.
Söz BM Güvenlik Kurulu’ndan açılmışken, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un yaptığı açıklamaları da göz ardı edemeyiz. BM Genel Sekreteri kimyasal silah kullanmanın savaş sucu olduğuna dikkat çekiyor ve “ Kuvvet kullanımı yalnızca savunma ya da BM Güvelik Konseyi kararı ile mümkündür. ABD’nin Güvenlik Kurulu’nun kararını beklemesi gerekiyor” diyor.
KİMYASALI HANGİ TARAF KULLANDI?
Birçok kanaldan yapılan açıklamalar var. Bunların çoğu, kimyasal silahların Esad muhaliflerince kullanıldığını iddia ediyor. Elde kanıtların olduğunu söylüyor. Bu konuda çelişkili haberler ve raporlar da var. Suriye’de kitlesel ölümlere yol açan kimyasalın kimler tarafından nasıl kullanıldığı hala açıklığa kavuşturulmadı. Ya, kimyasallar Esad muhaliflerince kullanıldıysa, bu da ispatlanırsa ne olacak? Bu konuda hiç kimseden bir açıklama yok.
Elde edilen bazı bulgular, kimyasal silahların Nusra’ya bağlı muhaliflerce kullanıldığı, bunların Suudi Arabistan tarafından muhaliflere ulaştırıldığı iddia ediliyor. Muhaliflerin elde ettiği fotoğrafların da montaj olduğu söyleniyor. Konu oldukça karışık ve işin içinden çıkmak da oldukça zor. Bir başka iddia ise, Suriye’ye kimyasalların İngiltere tarafından satıldığı yolunda.
Rusya, BM Genel Sekreteri, koalisyon içindeki bazı Avrupa ülkelerinin de karşı çıktığı Suriye’ye karşı cezalandırma operasyonu Amerika öncülüğünde yapıldığı takdirde ortaya nasıl bir tablo çıkacak? Vurmak kolay ama ya sonrası. Suriye’nin sınırlı da olsa, kendisine karşı yapılan bu saldırı karşısında sessiz kalmaması bölgesel bir savaşa dönüşmez mi? Asıl düşündürücü ve endişe verici olan bizce bu olmalıdır. Kaldı ki, Amerika- Rusya ilişkileri de bu operasyonla büyük yara alacak ve gerginlik had safhaya taşınacaktır.
SURİYE DE KRİZ SONA ERMEDİKÇE…
Esad devrilmedikçe, yapılacak bu operasyon iç çatışmaları daha da kızıştıracak, hatta sınır dışına bile taşıracaktır. Bu operasyonla bir sonuç alınmadıktan sonra gözdağı amaçlı böyle bir girişimin daha çok insanın ölmesi anlamına gelmeyecek mi? Kaldı ki, Suriye’nin vurulması ile daha çok Suriyeli sığınmacı Türkiye’ye akın edecek, bu da zaten bu konuda sıkıntılı olan Türkiye’yi daha da sıkıntıya sürükleyecektir. Nereden bakacak olursak olalım, bu operasyonda en çok zararı gören ülkelerin başında yine biz yer almış olacağız.
Burada önemli olan Suriye krizinin sona erdirilmesidir. Bunun da yolu savaş ve şiddet değil, diplomasi olmalıdır. Bu yol neden denenmiyor, asıl bunu sorgulayalım. İslam ülkeleri, bir araya gelemiyor. Müslümanların Müslümanları kırdırılmasını teşvik bile ediyorlar. Bunun yanında Amerika’nın ve Batı’nın Müslümanlar üzerine bomba yağdırmasını bile alkışlıyorlar. Bunun öncülüğünü de ne acıdır ki Türkiye yapıyor. Böyle bir ortamda Suriye’deki krizin diplomasi yolu ile çözümü mümkün olabilir mi?
e.mail: necdetes@mynet.com