Ukrayna’nın Nadir Elementleri ABD’ye, Türkiye’ninkiler Çin’e mi?
Grafit, lityum, titanium, berilyum, lantan, seryum, neodimyum.. nadir elementlerden bazılarıdır. Dijital teknolojilerde, alternatif enerji üretiminde, her türlü enerjinin depolanmasında bu elementlerin hayati önemi vardır. Teknoloji savaşlarının sonucunu belirleyecek olan bu madenlerde rekabet kızışmaktadır. Mesela Lityum zengini Bolivya’yı kontrol için darbe üzerine darbe yapılmıştır. Bu elementlerin yeryüzündeki dağılımı nadir olup buna sahip çoğu ülkenin işleme kapasitesi sınırlıdır. Çin bu elementleri yoğunlukla Doğu Türkistan’dan çıkarırken bölgeyi Çinlileştirmek için her türlü vahşet, soykırım riskini göze almaktadır. Çin’in azgelişmiş ülkelerdeki yatırımlarının önemli ölçüde nadir element veya diğer hammaddeleri sömürü boyutu bulunmaktadır.
Ukrayna’nın Donbas bölgesi nadir elementler bakımından zengin olup Rusya’nın saldırı sebeplerindendir. ABD desteği dışında alternatifi kalmadığını, nadir elementleri vermenin zaruri olduğunu söyleyen Ukrayna yönetimine muhalefetten ağır eleştiriler geldi. Ukrayna’nın devlet olarak tarihi, jeopolitik özellikleri, bir büyük gücün desteği olmadan bu kaynakları yönetme ve işletme kapasitesini tartışmalı hale getirebilir. Varoluşsal tehdite karşı Zelensky Rusya’ya karşı koruyamadığı ve işletemediği zenginliklerin verilmesini kabul edebilir. Bu pazarlığı birçok Ukraynalı mide bulandırıcı olarak nitelemiş, muhalefet teyakkuza geçmiştir. Bu mide bulandırıcı pazarlık Türk medyasında da yankılanmış, tartışılmaktadır. Halbuki nadir elementlerde en zenginlerden olan ülkemiz kaynaklarının Çin’e havale edilmesi sadece haber bültenlerinde geçiştirilmiştir.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Ekim 2024’de nadir elementlerin işletilmesinde Çin’le mutabakat imzalandığını duyurdu. Çinli bakanla görüşmelerde iki ülkenin bu alanda işbirliğinin büyük potansiyeli olduğunu söyledi. Mutabakatın ayrıntılarını, üniversitelerimizin katkısını bakanlık sitesinde göremedim. Ancak Çin ile ticarette de söylenen “büyük potansiyel” önemlidir. İki ülkenin 2024 yılı dış ticaret hacmi yaklaşık 47 milyar dolar, gerçekten büyük rakam! Ancak ithalatımız 44 milyar iken ihracatımız 2,8 milyar dolarda kalmış. Rusya’nın aksine Çin’den doğalgaz almıyoruz. İthalatımızın önemli kalemleri, kendi fabrikalarımızı kapatarak Çin’den ucuza temin basiretsizliğine dayanmaktadır. Madencilik işbirliğinde büyük potansiyel sepetinde Çin’in kazanacağı ve Türkiye’nin kaybedeceği kalemler ürkütücü olduğu halde tartışılamaması daha vahimdir.
Bakır, kömür, mermer gibi Orta Çağ teknolojileriyle dahi üretim yapılan sahaların önemli bir kısmı Çin’e teslim edilmiştir. İstanbul’un fethinde kullanılan topların bakırı Küre’den getirilmiş, bazıları orada imal edilmiştir. Asırlarca işlettiğimiz birçok ocaklarımız gibi burası da özele devredilmiş, Çinliler doldurulmuş. Anadolu’nun birçok köşesinde olduğu gibi Küre’de de Türk işsizler ordusu yutkunarak seyrederken Çinliler böcek sürüsü gibi üşüşmüşler, çalışıyorlar. Bir müddet sonra ikamet ve vatandaşlık alacaklar, Çin mahalleleri kuracaklar, fakat gelirleri bir şekilde Çin’e akacaktır! Mermeri, kömürü dahi Çinlilere teslim ederken milli ekonominin kayıpları ülkenin geleceği açısından endişe vericidir. Anadolu’nun en kıymetli mermeri Çin’e bin dolara hammadde olarak satılıyor, işlenmiş halini 50 bin dolara ithal ediyoruz. Mermeri işlemek ileri teknoloji değil, yoğun enerji gerektirmektedir. Halbuki Çin de enerjiyi ithal ederken sanayiini ve üretimini vergi yükü altında ezmemektedir.

Nadir elementlerin tespiti, işletilmesi, ayrıştırılması aşamaları bilgi, teknoloji, uzman kadro ve doğru politikalar gerektirmektedir. Uzman personel her işin temeli olup madencilikte de olmazsa olmazlardandır. Çin’in nüfusu ve ekonomik kapasitesi Türkiye’nin 15 katıdır. Ancak mesela Aselsan’ın 1990’lardaki mobil telefon modelleri dünyadaki emsalleriyle yarışırken Çin’de böyle bir marka yoktu. Geçen süre zarfında Türkiye’de bu sektör piyasadan silinirken Çin, yönetim desteğiyle birçok dünya markası yapmıştır. Mevcut birikimi, tecrübeyi, zenginlikleri geliştirmede belirleyici olan devlet politikasıdır. Çin yönetimi araştırma, geliştirme, daha fazla üretim ve pazarlama için her türlü imkanı seferber ederken, bizde mevcut kazanımlar dahi çöpe atılmış, ithalat teşvik edilmiştir.
Madencilik alanında ülkemizde asırların birikimi tecrübe ve teknoloji bulunmaktadır. Maden fakülteleri bulunan İTÜ ve ODTÜ dünya liginde de önde gelenlerden. Taşradaki fakülteler mezunlarından dahi nice başarı destanları çıkmıştır. Uzman kadro açısından hem alaylı hem mektepli zengin birikimimizin laboratavurlarla, proje destekleriyle önlerinin açılması, yeni teknolojileri ithal değil, kendilerinin üretmesi için desteklenmesi gerekmekteydi. Her sınıfı heyecanla geçip sahada göreve gidenler, vatan savunması yolundaki heyecan ve donanımla işe başlamıştı. Fakat bu milli kaleler elden çıkarılırken aynı kıymeti haiz kadrolar saçıp savruldu. En iyi üniversitenin maden programından mezun olduğu halde şimdi bir devlet bankasında gün dolduran arkadaşımıza ne yaptığını soruyorum: müstahdemlerin izin kağıtlarını imzalıyormuş. Özelleştirilen devlet bankalarının tecrübe küpü elemanlarıysa ilgisiz kurumlarda evrak memuru olmuşlar. En büyük devlet bankamızın kritik bir şube müdürüyse, Fen Bilgisi öğretmenliği mezunu…

Enerji Bakanlığı sitesinden nadir elementleri araştırıyoruz. TENMAK adıyla bir enstitü kurulduğunu memnuniyetle öğreniyoruz. Kadrolar ve üniversitelerle bağlantılar konusunda bilgi bulamıyoruz. Yayın konusu son faaliyeti: “Kömür Küllerinden NTE Kazanımı Projesi kapsamında numune Hazırlama Çalışmaları İçin İTÜ Laboratuvarları Ziyareti (19-22 Temmuz 2022)”. Görünüşte enstitü kurmuşuz, ancak kadro, kaynak, laboratuvar, en önemlisi mevcut akademik ordularla işbirliği, istifade ve sinerji sıfıra yakın.
Eskişehir civarındaki nadir elementler havzası dünyanın en zenginlerinden olduğu halde Enerji Bakanlığımızı bunun ekonomik olmadığı bilgisini paylaşılmış. Tıpkı ABD ekiplerinin zengin petrol yataklarımızı verimsiz iddiasıyla betonladıkları gibi. İşin içinde Çin olduğuna göre işlemek için ülkesine götürüp tozlarını bize parayla satmanın ayakları oluşturulmuş, bakanlık da paylaşmış! Çin ile ortak yatırımlardan dolayı ilgili birim yetkilileri veya ülkemizdeki ticari ortakları gerçekten kalkınabilir, fakat ülke şimdiye kadar olduğu gibi kaybettikçe kaybeder. Çin yıllık bütçesinde, hedef ülke yöneticilerine, ortaklarına rüşvet kalemi bulunan bir ülke. Özellikle bu kalem üzerinden Asya ve Afrika’daki ülke yöneticileri satın alınır. Son yıllarda Çin’le ticaret sayesinde nice yeni zenginlerimiz ortaya çıktı, milyonlar işini, ekmek teknesini kaybetse de!
Nadir elementlerimiz genellikle toryumla birliktedir. Bakanlık sitesinde toryumdan enerjinin ekonomik olmadığı yazılırken Çin’in, Hindistan’ın yatırımlarından, toryumdan elektrik üretmeye başladıklarından haberdar olunmadığı anlaşılıyor, öyle bilinmesi isteniyor. Halbuki google aramalarında dahi 2023’de Çin’in toryumdan elektrik üreten ilk santrali üretime başladığı saniyesinde görürülür. Nadir elementler konusunda işbirliği imzaladığımız, toryum fakiri Çin’in! Dünyada hiç toryumu bulunmayan ülkelerde dahi toryum araştırma enstitüleri kurulmuşken, en zengin toryum yatakları sahibi olup daha 1950’lerde bu cevheri ayrıştırma teknolojisini kurarak üretip satabilen ülkemizde böyle bir kurum, kadro yok! Halbuki toryum santrali projesi hayata geçirilirken dünyanın bir numaralı nükleer fizikçisi Nejat Veziroğlu, heyecanla gelmiş “ömrümün kalanını ülkeme harcayacağım” demişti. Toryum ile enerjinin ekonomik olmadığı hiçbir yerde yazmadığı gibi Veziroğlu da böyle bir şey söylememişti. Gerçek ise bir ton toryumdan 200 tona uranyum’a bedel enerji üretildiği. Üstelik toryum sandralinden radyasyon sıfıra yakın. Mevcut uranyum ve petrol patronları için bu ekonomik olmayabilir. Üstelik bunun hammadde zengini de Türkiye! Suikast olduğu kesin elim kaza ile proje rafa kaldırılmış, Veziroğlu da ayrılmıştı. Belirtelim ki vatan savunmasında nice askerimiz, subayımız şehit olmaktadır, ancak vatan savunması rafa kaldırılmamaktadır. Tarım, hayvancılık, madencilik de vatanın, vatan savunmasının en temel ayaklarındandır!

ABD’nin dayatmacı politikalarına karşı Ukrayna’nın teslimiyeti tartışılabilmektedir. Ancak yine ABD’nin Türkiye’yi bölme stratejilerine karşı ülkenin sanayiini, ticaretini, madenlerini Çin’e teslim etmek sıradan yanlışın ötesinde ihanettir. Asırların birikimine sahip uzman ordularımızı sahada istihdam ederek nadir olan/olmayan bütün madenlerimizi ve zenginliklerimizi kendimiz değerlendirecek imkanlara sahibiz. Elbette yeni teknolojiler, yöntemler, laboratuvarlar kurulacak, geliştirilecek. Bunun için doğru politika, destek, kaynak ayırmak milli görevdir. “İlim, Çin’de dahi olsa” almak gerek. Bu hadis-i şeriften istilacı, soykırımcı bir ülkeye teslimiyet anlamı çıkmaz. Kendi uzmanlarını, akademisini, tecrübeli elemanlarını yok saymak, kısırlaştırmak, küstürmek anlamı hiç çıkmaz!
twitter.com/alaeddinyalcink
Bir yanıt yazın