Trump Doktrinleri: Milliyetleri Onursuzlaştırma, Devletleri Köleleştirme ve Evangelist-Siyonist İdeoloji Üzerine Bir İnceleme. Sefa Yürükel

Sefa Yürükel - sefa yurukel

Sefa Yürükel

Donald Trump’ın başkanlık döneminde uyguladığı dış politika stratejileri, hem akademik çevrelerde hem de siyasi tartışmalarda önemli yankılar uyandırmıştır. Trump doktrinleri olarak adlandırılabilecek bu yaklaşım, milliyetlerin onurunu hedef alan, devletleri ekonomik ve politik baskılar yoluyla köleleştirmeye çalışan ve Evangelist-Siyonist ideolojiye dayanan bir dünya görüşünü yansıtmaktadır..

Trump Doktrinlerinin İdeolojik Temelleri

Trump doktrinlerinin temelinde, Evangelist ve Siyonist ideolojilerin harmanlandığı bir dünya görüşü yatmaktadır. Özellikle Amerikan Evangelizminin İsrail’e olan desteği, dini bir gerekçeyle politik bir bağlılık üretmekte, Trump yönetimi bu bağlılığı, hem Amerika’nın iç siyasetinde hem de uluslararası arenada bir kaldıraç olarak kullanmaktadır. Evangelist inanışa göre, İsrail’in güçlenmesi Tanrı’nın planının bir parçasıdır ve Amerikan dış politikası bu plana hizmet etmekle yükümlüdür (Boyer, 1992). Trump’ın İsrail’e verdiği açık destek, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı ve Filistin’e karşı agresif politikaları, bu dini inançlarla uyumlu bir siyasi ajandayı temsil etmektedir.

Siyonist ideolojiyle birleşen bu Evangelist yaklaşım, İsrail’in bölgesel üstünlüğünü sağlamlaştırmayı hedeflerken, Filistinlilerin haklarını görmezden gelen bir strateji benimsemiştir. Bu strateji, uluslararası hukuku hiçe sayan adımlar içerirken, Trump’ın politikalarını bir “dini görev” olarak nitelendirmesine de zemin hazırlamaktadır. Örneğin, ABD’nin Gazze’ye yönelik saldırıları desteklemesi, “Tanrı böyle istiyor” söylemiyle meşrulaştırılmaya çalışılmıştır (Gorka, 2020).

Milliyetleri Onursuzlaştırma ve Devletleri Köleleştirme Politikası

Trump doktrinlerinin bir diğer belirgin özelliği, milliyetlerin onurunu zedelemeye yönelik söylem ve eylemleridir. Bu politikalar, özellikle göçmen karşıtı söylemler, İslamofobik yaklaşımlar ve ekonomik yaptırımlarla kendini göstermektedir. Trump yönetimi, başta Müslüman ülkeler olmak üzere birçok ülkeye karşı aşağılayıcı ve ayrımcı bir dil kullanarak, bu ülkelerin ulusal kimliklerini zayıflatmayı amaçlamıştır (Cesari, 2018).

Ekonomik baskılar ve yaptırımlar ise devletleri köleleştirme stratejisinin temel araçları olarak dikkat çekmektedir. İran, Venezuela ve Türkiye gibi ülkeler, Trump yönetiminin ekonomik yaptırımlarıyla uluslararası arenada izole edilmeye çalışılmıştır. Bu yaptırımlar, yalnızca ekonomik zorluk yaratmakla kalmamış, aynı zamanda bu ülkelerin iç politikalarını baskı altına almayı hedeflemiştir (Katzman, 2020). Trump’ın bu stratejisi, devletlerin bağımsız karar alma mekanizmalarını sınırlayarak, onları Amerikan çıkarlarına hizmet eden birer taşeron haline getirme girişimi olarak yorumlanabilir.

Gazze ve Küresel Yayılma Tehlikesi

Gazze, Trump doktrinlerinin en somut sonuçlarının görüldüğü yerlerden biri olmuştur. ABD’nin İsrail’e verdiği koşulsuz destek, Gazze’deki insani krizin derinleşmesine neden olmuştur. Birleşmiş Milletler raporları, Gazze’deki insan hakları ihlallerinin Trump yönetimi döneminde arttığını göstermektedir (UNHRC, 2020). Bu durum, Trump’ın politikalarının yalnızca bölgesel değil, küresel sonuçları olabileceğine işaret etmektedir.

Trump’ın 2025 yılında da devam eden Gazze’ye yönelik politikaları, uluslararası toplum tarafından yeterince güçlü bir şekilde karşılık bulmadığı takdirde, bu saldırgan ve baskıcı yaklaşımın dünya geneline yayılma ihtimali oldukça yüksektir. Trump’ın politikalarının uluslararası hukuk normlarını göz ardı etmesi, diğer otoriter liderlere de benzer stratejiler uygulama cesareti verebilir. Bu durum, yalnızca Ortadoğu’da değil, dünyanın diğer bölgelerinde de benzer insani krizlerin yaşanmasına neden olabilir.

Sonuç

Trump doktrinleri, dini ve ideolojik bir çerçeveye oturtulmuş, ancak pratikte ekonomik ve politik baskılarla şekillenen bir dünya görüşünü temsil etmektedir. Milliyetlerin onursuzlaştırılması, devletlerin köleleştirilmesi ve Evangelist-Siyonist ideolojilerin bir dış politika aracı olarak kullanılması, Trump’ın küresel düzene karşı tehdit oluşturmasına neden olmuştur. Gazze örneği, bu politikaların sonuçlarını anlamak için kritik bir vaka sunmaktadır. Eğer uluslararası toplum, bu politikalar karşısında sessiz kalmaya devam ederse, Trump’ın saldırgan ve baskıcı yaklaşımlarının dünya geneline yayılma ihtimali kaçınılmaz olacaktır.

Bu bağlamda, uluslararası hukuk normlarına ve insan haklarına dayalı bir direnişin, Gazze’de ve diğer bölgelerde bu politikaların önünü kesmek için hayati olduğu açıktır. Dünya, Trump doktrinlerinin küresel bir tehdit haline gelmesini önlemek için hem siyasi hem de ahlaki bir sorumluluk taşımaktadır.

Kaynakça:
• Boyer, P. (1992). When Time Shall Be No More: Prophecy Belief in Modern American Culture.
• Cesari, J. (2018). What is Political Islam? Cambridge University Press.
• Gorka, S. (2020). The War for America’s Soul.
• Katzman, K. (2020). Iran Sanctions. Congressional Research Service.
• UNHRC (2020). Human Rights in Palestine and Other Occupied Arab Territories: Annual Report.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir