Türkiye’de muhalefetin başarısızlığı, yalnızca siyasal strateji eksikliği ya da Erdoğan’ın gücüne indirgenemez. Bu durumun temelinde, muhalefetin Atatürk’ün devlet aklından uzaklaşması, devlet geleneğiyle bağlarını koparması ve ideolojik olarak sağa kayarak AKP’nin bir alternatifi olmaktan çıkması gibi yapısal sorunlar yatmaktadır. Türkiye’de muhalefet partileri, özellikle CHP, zamanla Atatürkçü çizgisinden uzaklaşmış ve ekonomik anlamda neo-liberal politikaları benimseyerek iktidarla aynı eksene oturmuştur. Ayrıca, parti yönetiminde kritik görevlere gelen birçok ismin sağ gelenekten gelmesi, muhalefetin tarihsel ve ideolojik kimliğini daha da muğlak hale getirmiştir.
- Atatürk’ten Uzaklaşan Muhalefet: İdeolojik Kırılma ve Kimlik Kaybı
1.1. Atatürkçü Devlet Geleneğinden Sapma
Atatürk’ün siyasi mirası, güçlü bir devlet anlayışı, halkçı ekonomi politikaları ve bağımsız bir dış politika üzerine kuruluydu. Ancak günümüzde muhalefet, bu prensiplerden kopmuş ve devletin kurucu değerlerinden uzaklaşmıştır. Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Atatürk döneminde savunduğu halkçı ve devletçi ekonomi politikalarından vazgeçmesi, partinin temel kimliğini aşındırmıştır (Keyder, 1987). Bugün CHP’nin ekonomi politikaları, AKP’nin neo-liberal çizgisinden neredeyse farksızdır ve piyasa ekonomisini önceleyen bir yaklaşım benimsenmiştir.
1.2. Sağdan Gelen Kadroların Artışı ve İdeolojik Belirsizlik
Son yıllarda muhalefet, özellikle CHP, önemli belediye başkanlıkları ve parti yönetimindeki kritik pozisyonları sağ gelenekten gelen isimlere emanet etmiştir. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ABB Başkanı Mansur Yavaş ve Parti Meclisi’nde yer alan birçok isim, milliyetçi-muhafazakâr kökenlerden gelmektedir. Aynı şekilde, milletvekili listelerinde sağ kökenli isimlerin artışı, CHP’nin sol kimliğini zayıflatmış ve partiyi ideolojik olarak AKP’ye yaklaştırmıştır.
Bu durum, CHP’nin ne tam anlamıyla bir sosyal demokrat parti ne de bir devletçi parti olmasına neden olmuş, ideolojik bir belirsizlik ortaya çıkmıştır. CHP, hem Atatürkçü-devletçi seçmeni hem de sosyal demokrat-sol seçmeni tatmin edemeyen bir yapıya bürünmüştür. Bu ideolojik dağınıklık, muhalefeti etkisiz ve tutarsız bir aktör haline getirmektedir.
- Devletten Kopan Muhalefet: Bürokrasi ile Çatışma ve Zayıf Devlet Anlayışı
2.1. Devlet Aklını Kaybeden Muhalefet
Türkiye’de güçlü muhalefet hareketleri tarih boyunca devletin bürokratik gelenekleriyle uyumlu olmuş ve devlet aklına sahip çıkmıştır (Zürcher, 2004). Ancak günümüzde CHP ve diğer muhalefet partileri, bu anlayıştan uzaklaşmış ve devletin temel kurumlarıyla köprüleri atmıştır. Özellikle;
• Askerî ve güvenlik politikalarında tutarsız duruş,
• Milli güvenlik ve terörle mücadele konularında somut programı olmaması,
• Devlet bürokrasisiyle çatışmalı bir söylem geliştirme,
muhalefetin devlet yönetme yetisinden uzaklaşmasına ve halkın gözünde “güvenilmez bir alternatif” olarak algılanmasına neden olmuştur.
Bu durum, Erdoğan’ın devlet ile bütünleşmiş bir lider görünümü vermesine yol açarak, konumunu güçlendirmekte ve halkın geniş kesimlerinin AKP’yi “istikrarın temsilcisi” olarak görmesine yol açmaktadır.
2.2. Dış Politika ve Devlet Geleneklerinden Sapma
Atatürkçü bir devlet anlayışı, bağımsız ve ulusal çıkarları önceleyen bir dış politikayı gerektirir. Ancak günümüzde muhalefet, dış politikada Batı’nın çizgisini izleyen, milli menfaatleri yeterince savunamayan bir pozisyondadır (Özkan, 2021). Özellikle;
• Türkiye’nin savunma sanayisindeki başarılarını küçümsemek,
• Dış politikada ulusal çıkarlar yerine Batı merkezli bir tutum sergilemek,
• Türkiye’nin bağımsızlık refleksine zarar verecek söylemler üretmek,
muhalefetin devletin olgularından kopuk hareket ettiğini göstermektedir.
Bu tür politikalar, halk nezdinde muhalefeti “devlet karşıtı” bir konuma sürüklemekte ve Erdoğan’ın “yerli ve milli” söylemini güçlendirmektedir.
- Ekonomi Politikalarında İktidar ile Aynı Eksene Oturan Muhalefet
CHP ve diğer muhalefet partileri, geçmişte devletçi ve halkçı ekonomi politikaları savunurken, günümüzde neo-liberal ekonomi anlayışını benimsemiş ve AKP’nin ekonomik modeline alternatif sunamaz hale gelmiştir.
• Özelleştirme karşıtı bir politika geliştirmemek,
• Kamu yatırımlarını ve devlet müdahalelerini savunmamak,
• Kapitalist piyasa kurallarına tam uyum sağlamak,
gibi unsurlar, muhalefetin ekonomi politikasında AKP’den farkını ortadan kaldırmaktadır. Neo-liberal bir ekonomi yönetimi benimsemek, CHP’yi ve muhalefeti işçi sınıfından, dar gelirli kesimlerden ve devletçi ekonomiyi savunan Atatürkçü seçmenden uzaklaştırmıştır.
- Sonuç: Atatürk’ten Uzaklaşan, Devletle Bağını Koparan ve İktidarın Ekonomik Politikalarını Benimseyen Bir Muhalefet Başarısız Olmaya Mahkûmdur
Türkiye’de muhalefetin başarısızlığı, yalnızca Erdoğan’ın güçlü liderliğine bağlı değildir. Muhalefetin;
• Atatürkçü-devletçi ekonomi anlayışından uzaklaşarak neo-liberal politikaları benimsemesi,
• Sağ kökenli yöneticilerle ideolojik kimliğini kaybetmesi,
• Devletin güvenlik, dış politika ve ekonomi gelenekleriyle uyumlu hareket edememesi,
• İktidarın ekonomik çizgisinden farklı bir model sunamaması,
gibi nedenlerle etkisiz kaldığı görülmektedir.
Muhalefet, Erdoğan karşıtlığı üzerine kurulu bir siyaset izlemek yerine, Atatürkçü devlet olgusuna dayanan, halkçı bir politika geliştirmediği sürece başarısız olmaya devam edecektir. Atatürk’ün kurduğu CHP ve muhalefet hareketleri, devletin ve halkın çıkarlarını önceleyen bir vizyon, program ve görünürlük ortaya koymadığı sürece, Erdoğan’ın iktidarına gerçek anlamda bir tehdit oluşturamayacaktır.
Kaynakça
• Keyder, Ç. (1987). State and Class in Turkey: A Study in Capitalist Development.
• Mardin, Ş. (1973). “Center-Periphery Relations in the Ottoman Empire”.
• Özkan, M. (2021). Türkiye’nin Dış Politika Stratejileri.
• Zürcher, E. (2004). Turkey: A Modern History.
Bir yanıt yazın