Trump Fenomeni: ABD Elitlerinin Nostaljik ve Otoriter Rol Modeli Olarak İnşası, Küresel Direnç Noktaları ve Bölgesel Dönüşümler

Donald Trump, ABD iç siyasetinde popülist, otoriter ve milliyetçi eğilimleriyle dikkat çekerken, siyasi arenada bireysel özelliklerinden ziyade ABD elit oligarşisinin plan ve stratejileri doğrultusunda inşa edilen bir fenomen olarak ortaya çıkmıştır. Trump’ın yükselişi, Amerikan iç politikalarının yanı sıra küresel güç dengelerinin, neoliberal krizlerin ve eski emperyal ideallerin bir ürünüdür. Bu makale, Trump’ı inşa eden elit yapıların nostaljik emperyal hevesleri ile, küresel ölçekte ortaya konan direncin – BRICS, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), Latin Amerika, Kanada, AB ve hatta Orta Doğu aktörlerinin ortak noktalarda zorunlu olarak kesiştiğini görebiliriz . - 161107120239 01 trump parry super 169

Donald Trump, ABD iç siyasetinde popülist, otoriter ve milliyetçi eğilimleriyle dikkat çekerken, siyasi arenada bireysel özelliklerinden ziyade ABD elit oligarşisinin plan ve stratejileri doğrultusunda inşa edilen bir fenomen olarak ortaya çıkmıştır. Trump’ın yükselişi, Amerikan iç politikalarının yanı sıra küresel güç dengelerinin, neoliberal krizlerin ve eski emperyal ideallerin bir ürünüdür. Bu makale, Trump’ı inşa eden elit yapıların nostaljik emperyal hevesleri ile, küresel ölçekte ortaya konan direncin – BRICS, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), Latin Amerika, Kanada, AB ve hatta Orta Doğu aktörlerinin ortak noktalarda zorunlu olarak kesiştiğini görebiliriz .

  1. Trump’ı Kim İnşa Etti? Amerikan Oligarşisinin Nostaljik Emperyalizmi

1.1. Trump’ın Siyasi İnşası: Popülist Söylem ve Ekonomik Oligarşi

Trump’ın yükselişi, yalnızca bireysel liderlik özelliklerinin ötesinde, ABD’nin neoliberal kriz ortamında yaşadığı ekonomik eşitsizliklerin ve küresel hegemonya tartışmalarının bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Huntington (1996) ve Fukuyama (2018) tarafından tartışıldığı üzere, Amerikan alt ve orta sınıfında yeniden büyüklük mitolojisine duyulan ihtiyaç, Trump’ın “Make America Great Again” (MAGA) söylemiyle buluşmuştur. Bannon (2019)’a göre, bu söylem, ABD’nin küresel emperyal gücünü yitirirken nostaljik bir arzuya da işaret eder; dolayısıyla Trump’ı ortaya çıkaran ve destekleyen sermaye grupları ve neoliberal oligarşi, onun iç ve dış politikadaki agresif tutumunu teşvik etmiştir.

1.2. Yeni Hitlervari Bir Model Olarak Trump: Otoriter Popülizmin Yükselişi

Mouffe (2018), otoriter popülizmin Batı demokrasilerinde liberal elitlerin başarısız politikalarının bir tepkisi olarak ortaya çıktığını savunur. Trump’ın neo-faşizan eğilimleri, ABD’nin hem iç hem de dış politikasında düzensizliği ve kaos stratejilerini beslemiş; ırkçı ve yabancı düşmanı söylemler, Amerikan liberal değerlerinden sapışı simgelemiştir (Levitsky & Ziblatt, 2018).

  1. Küresel Direnç: Yeni Jeopolitik Çerçeve ve Bölgesel Tepkiler

2.1. BRICS ve Küresel Ekonomik Direnç

Trump yönetimi, ABD’nin Çin ve Rusya’ya yönelik ticaret savaşları ve yaptırımlarla küresel ekonomik dengeyi yeniden şekillendirme çabası içerisinde olmuştur (Stiglitz, 2020). Buna karşılık, BRICS ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika), dolar hegemonyasını kırmak ve yeni finansal mekanizmalar geliştirmek amacıyla stratejik hamleler yapmış; Çin’in öncülüğünde Dijital Yuan ve Rusya’nın alternatif SWIFT arayışları, Trump’ın ekonomik saldırılarına cevap niteliği taşımıştır (Gills, 2021).

2.2. Şanghay İşbirliği Örgütü ve Askeri Direnç

ABD’nin Asya-Pasifik ve Ortadoğu’daki agresif dış politikalarına karşı ŞİÖ, giderek güçlenen bir denge unsuru olarak ortaya çıkmıştır. Çin-Rusya askeri iş birliği, özellikle 2020’deki ortak tatbikatlarla, ABD’nin Hint-Pasifik stratejisinin zayıflamasına neden olmuş ve bölgesel güç dengelerinde çok kutuplu bir yapının oluşmasına katkıda bulunmuştur (Allison, 2020).

2.3. Afrika ve Latin Amerika’nın Trump’a Karşı Konumlanışı

Trump’ın “America First” politikası, Afrika ve Latin Amerika’da önemli tepkilere yol açmıştır. Özellikle Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) çerçevesinde Afrika’da ve Latin Amerika’da artan nüfuzu, ABD’nin ekonomik ve diplomatik üstünlüğünü sorgulatırken, bölgedeki sol ve sağ popülist yönetimler arasındaki farklı yaklaşımlar, ABD karşıtı direnci güçlendirmiştir (Petras, 2019).

2.4. Latin Amerika ve Batı Ülkelerinin Orta Doğu’ya Yaklaşımı

Yeni küresel güç dinamikleri içerisinde, Trump’ın dış politika hamleleri, yalnızca bölgesel aktörlerin değil aynı zamanda Latin Amerika ve Batı ülkelerinin Orta Doğu’ya yönelik stratejik yaklaşımlarını da yeniden şekillendirmiştir.

2.4.1. Latin Amerika Perspektifi: Meksika ve Kolombiya
• Meksika: Geleneksel olarak dış müdahaleye mesafeli ve barışçıl bir dış politika yürüten Meksika, Trump’ın sınır güvenliği ve göç politikalarıyla yaşadığı sürtüşmelerin yanı sıra, Orta Doğu’daki istikrarsızlık karşısında çok taraflı diplomasiye önem vermektedir. Meksika’nın, bölgedeki enerji ve ticari ilişkilerini sürdürürken, ABD’nin tek taraflı politikalardan uzaklaşma eğilimi, bağımsız dış politika çizgilerini güçlendirmiştir.
• Kolombiya: ABD ile yakın güvenlik işbirliği sürdüren Kolombiya, Orta Doğu’daki stratejik aktörlerle de ilişkilerini çeşitlendirme çabası içerisindedir. Enerji, silah ticareti ve uluslararası terörizmle mücadele gibi konularda, Kolombiya, ABD’nin baskıcı dış politikalarına alternatif, bölgesel ve çok taraflı işbirliklerini destekleyen bir tutum sergilemektedir (Martínez, 2022).

2.4.2. Batı Perspektifi: Kanada ve AB Ülkelerinin Orta Doğu Politikası
• Kanada: Geleneksel olarak insan hakları ve uluslararası hukukun savunucusu olan Kanada, Trump’ın Orta Doğu’daki müdahaleci ve tek taraflı politikalarına mesafe koyarak, çok taraflı diplomasiyi ve bölgesel istikrarı destekleyen bir strateji benimsemiştir. Özellikle İran, İsrail ve Filistin gibi çekirdek aktörlerle ilişkilerinde, Kanada, diyalog ve müzakere süreçlerini teşvik etmeye odaklanmıştır.
• Avrupa Birliği Ülkeleri: AB ülkeleri, Orta Doğu’da uzun süredir barışçıl çözüm arayışları ve insani müdahaleler konusunda aktif rol oynamışlardır. Trump yönetiminin tek kutuplu dış politikasına karşı, AB; İran nükleer anlaşması (JCPOA) gibi çok taraflı girişimlere bağlılığını sürdürmekte, Orta Doğu’da çatışmaların çözümüne yönelik diyalog ve arabuluculuk süreçlerini desteklemektedir (Hernandez & Dupont, 2023).

Bu iki farklı bölgesel yaklaşım, Trump’ın dış politikasının bölgesel yansımalarının ötesinde, küresel çok kutuplu düzenin nasıl şekillendiğini ortaya koymaktadır. Latin Amerika ülkeleri, ABD ile zaman zaman gerilim yaşarken bağımsızlıklarını ve bölgesel çıkarlarını korumaya çalışırken; Batı aktörleri, uluslararası norm ve çok taraflılık ekseninde hareket ederek Orta Doğu’da daha istikrarlı bir düzenin inşasını hedeflemektedir.

  1. Sonuç: Trump Modeli, Küresel Alternatifler ve Yeni Jeopolitik Dönüşümler

Trump, ABD’de popülist ve otoriter yönetim modelinin bir prototipi olarak ortaya çıkmış, ancak bu modelin sürdürülebilirliği küresel arenada ciddi dirençlerle karşılaşmıştır. Amerikan oligarşisinin nostaljik emperyalizmi, sadece iç politikada değil, BRICS, ŞİÖ, Afrika, Latin Amerika ve hatta Orta Doğu’da farklı tepkilere yol açmıştır.

Özellikle Latin Amerika’da Meksika ve Kolombiya gibi ülkelerin, ABD’nin müdahaleci dış politikasına karşı bağımsız ve çok taraflı diplomasiye yönelmesi; Kanada ve AB ülkelerinin ise Orta Doğu’da insani ve diyalog odaklı politikaları desteklemesi, Trump sonrası dönemde ABD’nin küresel nüfuzunun eskisi kadar tek taraflı olamayacağının göstergesidir. Bu gelişmeler, küresel güçlerin yeniden şekillendiği, çok kutuplu bir dünya düzeninin yerleşmeye başladığı bir dönemin habercisi olarak değerlendirilebilir.

Kaynakça
• Allison, G. (2020). Destined for War: Can America and China Escape Thucydides’s Trap?
• Bannon, S. (2019). The Movement: Populism, Nationalism, and the Future of the West.
• Fukuyama, F. (2018). Identity: The Demand for Dignity and the Politics of Resentment.
• Gills, B. (2021). The Political Economy of Global Capitalism and Crisis.
• Hernandez, L. & Dupont, M. (2023). European Multilateralism in the Middle East: Policy Responses and Challenges.
• Huntington, S. (1996). The Clash of Civilizations and the Remaking of World Order.
• Levitsky, S. & Ziblatt, D. (2018). How Democracies Die.
• Martínez, R. (2022). Latin American Perspectives on U.S. Foreign Policy in the Middle East.
• Mouffe, C. (2018). For a Left Populism.
• Petras, J. (2019). The End of US Hegemony and the Rise of a Multipolar World.
• Stiglitz, J. (2020). People, Power, and Profits: Progressive Capitalism for an Age of Discontent.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir