Sefa Yürükel
Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’deki siyasi yükselişi ve iktidarını konsolide etme stratejileri, modern otoriter rejimlerin gericiliğe evrimi açısından dikkatle incelenmesi gereken bir süreçtir. Erdoğan, iktidara geldiği ilk yıllardan itibaren zamanla gücü ben merkezileştiren, muhalefeti bastıran ve devleti kendi siyasi ajandası doğrultusunda şekillendiren diktatoryal bir figür ol uştur (Levitsky & Ziblatt, 2018; Diamond, 2019).
Erdoğan’ın liderliği, otoriter popülizmin klasik unsurlarını taşımaktadır: halkı kutuplaştırma, kurumları zayıflatma, bağımsız medyayı susturma ve siyasi rakipleri tasfiye etme. Türkiye’de hukuk devleti ilkeleri ve demokratik mekanizmalar sistematik bir şekilde aşındırılmış, medya ve yargı gibi bağımsız olması gereken kurumlar doğrudan iktidarın kontrolüne girmiştir (Freedom House, 2022). Özellikle, eleştirel gazeteciler, muhalif siyasi figürler ve sivil toplum liderleri terör suçlamalarıyla hapsedilmiş ve yargı süreçleri siyasi bir baskı aracı olarak kullanılmıştır (Human Rights Watch, 2021).
Erdoğan’ın iktidarı boyunca uyguladığı baskıcı politikaların önemli bir ayağını Ergenekon ve Balyoz gibi büyük çaplı komplolar oluşturmuştur. Bu davalar, Türkiye’de “askeri vesayeti” kırma söylemiyle başlatılmış olsa da, esasen muhalifleri sindirme, yargıyı manipüle etme ve devlette Erdoğan’a bağlı bir kadro oluşturma hamleleri olarak değerlendirilmiştir (Köker, 2020; Köse, 2022). Söz konusu davalar, devlet içinde Erdoğan’ın müttefikleriyle (özellikle FETÖ olarak anılan Gülen hareketiyle) işbirliği içinde yürüttüğü kapsamlı bir tasfiye operasyonunun parçasıdır. Türkiye’deki bağımsız yargı anlayışına büyük darbe vuran bu süreç, siyasal rakipleri kriminalize etmenin ve iktidarın eleştirmenlerini sistem dışına itmenin en önemli örneklerinden biri olmuştur (Yavuz, 2019).
Bunun yanı sıra, Erdoğan yönetimi altında Türkiye’de kleptokratik ekonomi politikaları da kurumsallaşmıştır. Kamu kaynaklarının belirli bir elit gruba aktarılması ( İslamcı Mafya) , ekonomik rant sisteminin iktidar çevresi lehine kurulması ve finansal mekanizmaların siyasi baskı aracı olarak kullanılması, Türkiye’yi ekonomik olarak da kırılgan hale getirmiştir (Diamond, 2019; Köker, 2020). Partizan ihaleler, yolsuzluk skandalları ve yandaş şirketler aracılığıyla sürdürülen ekonomik kontrol, Erdoğan’ın iktidarını sürdürme stratejisinin ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Tüm bu süreçler göz önüne alındığında, Erdoğan’ın otoriter yönetimi, sadece Türkiye’nin demokratik gerilemesini değil, aynı zamanda küresel popülist liderler dalgasının bir parçası olarak otoriter rejimlerin nasıl inşa edildiğini de gözler önüne sermektedir (Levitsky & Ziblatt, 2018; Post, 2015). Türkiye’de demokratik değerlerin yeniden tesis edilebilmesi, bağımsız yargının yeniden yapılandırılması, basın özgürlüğünün garanti altına alınması ve siyasi hesap verebilirliğin sağlanmasıyla mümkün olacaktır.
Kaynakça
• Diamond, L. (2019). Ill Winds: Saving Democracy from Russian Rage, Chinese Ambition, and American Complacency. Penguin.
• Fromm, E. (1941). Escape from Freedom. Farrar & Rinehart.
• Freedom House. (2022). Freedom in the World 2022: Turkey Report. Washington, DC.
• Human Rights Watch. (2021). Turkey: Government Targets Critics with Terrorism Laws.
• Kalyvas, S. N. (2006). The Logic of Violence in Civil War. Cambridge University Press.
• Köker, L. (2020). Türkiye’de Demokratik Gerileme ve Otoriterleşme Süreci. İletişim Yayınları.
• Köse, T. (2022). Popülizm, Otoriterleşme ve Türkiye’de Siyasi Manipülasyon. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
• Laclau, E. (2005). On Populist Reason. Verso.
• Levitsky, S., & Ziblatt, D. (2018). How Democracies Die. Crown.
• Mouffe, C. (2018). For a Left Populism. Verso.
• Post, J. M. (2015). Narcissism and Politics: Dreams of Glory. Cambridge University Press.
• Volkan, V. (2004). Blind Trust: Large Groups and Their Leaders in Times of Crisis and Terror. Pitchstone Publishing.
• Yavuz, M. H. (2019). Turkey’s Authoritarian Turn: Politics and Democracy in the Post-Erdoğan Era. Cambridge University Press.