Son günlerde, TSK’dan ihraç edilen 5 teğmenin Anıtkabir ziyareti, toplumsal ve ideolojik açıdan önemli tartışmalara yol açtı Teğmenler dün Anıtkabir’i sessizce ziyaret etmişler. Teğmenlerin Anıtkabir’i bugün milyonlarla değilde, dün sessizce ziyaret etmeleri mücadeleci ve kendilerine sahip çıkan milletle bütünleşen bir tutum değildir ve yanlıştır . Anlaşılan bu sessiz ve yalnız ziyaretinin ardında yatan sebepler ve sonuçlar, sadece kişisel bir tutum değil, aynı zamanda Türkiye’nin kolektif değerleri ve Atatürkçülüğün nasıl algılandığı üzerine derinlemesine düşünmeyi de gerektiriyor.
Milli Birliği Kucaklamak mı? Yoksa Ayrışmak mı?
Öncelikle, bir askerin –özellikle TSK’dan ihraç edilen bir teğmenin– Anıtkabir’e gitmesi, sadece bireysel bir tercihten öte, milli bir görev ve Atatürk’e olan bağlılığın bir ifadesi olmalıdır. Ancak bu ziyareti, Mustafa Kemal’in Askerleriyiz diyen milyonlarca kişiyle birlikte, mevcut ortamda, ortak bir şekilde yapmak ve milletle birlikte bu değere sahip çıkmak, daha büyük bir anlam ve amaç taşır. Atatürkçülük, sadece bir sembol değil, aynı zamanda halkın kalbinde yer eden, milli değerlerle yoğrulmuş bir düşünce sistemidir. Bu nedenle, teğmenlerin sadece kendi başlarına gidip sessizce saygı duruşunda bulunmalarını, Atatürkçülüğün doğru bir temsil şekli olarak görmek oldukça zordur.
Özlem mi Yoksa Yalnızlık mı?
Bu teğmenlerin eylemleri, aslında Atatürk’ü ziyaret amacı taşımaktan çok, bir tür yalnızlık ve özlemi ifade ediyor olabilir. Bu anlaşılır insani bir durum. Ama şu anda durum teğmenlerin milletle bütünleşen bir tutum izleyerek milyonlarla oraya gitmesiydi doğru olan. Çünkü özellikle bu ortamda, Atatürk’ün mirasına sahip çıkmak için en uygun zaman, toplumun büyük bir kesiminin Mustafa Kemal’in Askerleriyiz diyen teğmenlerin arkasında olduğu, milli birlikteliğin en güçlü olduğu zamandır. Ancak bu dönemde sessiz ve yalnız bir duruş sergilemek, sadece toplumu geriye iten bir izlenim bırakır. Atatürk, ömrü boyunca halkının yanında yer aldı, halkını hiç yalnız bırakmadı. Teğmenlerin bu şekilde bir yalnızlık sergilemesi, halkla, milletle birleşen bir duruş değildir. Bu, sadece kişisel bir tavır, milli mücadeleyi ve kolektif ideolojiyi sahiplenmeme anlamına gelir.
Anayasal Hak ve Toplumun Gösterdiği Güven
Teğmenlerin Anıtkabir’e gitmelerini, bir anayasal haklarını kullanma olarak görülmesi yerine, bu hareketin kamuoyunun önünde milyonlarca vatandaşla gerçekleştirilen bir tür “milli bir duruş” olarak olması gerekirdi. Ancak, teğmenlerin anayasal haklarını milyonlarla birlikte kullanmayan ve milleti seferber etmeyen bu tutumu, halk nezdinde güven kaybına yol açabilir. Askerin millete ve halkın değerlerine olan bağlılığı, sadece askeri değil, aynı zamanda sivil toplumla da bütünleşmiş bir tutum sergilemeyi gerektirir. Bu tür sessiz eylemler, Atatürkçülüğün esaslarına aykırı olup, toplumsal bir hareket haline gelmekten uzak kalır.
Sonuç: Bütünleşmek ve Seferber Olmak
Bu bağlamda, teğmenlerin Anıtkabir ziyareti, ideolojik bir duruşu yansıtmak yerine, daha çok sessiz bir teslimiyetin simgesi haline gelmiştir. Ancak, Atatürk’ün ideallerine sahip çıkmak, halkla birlikte bu idealleri savunmak ve herkesi bu yolda seferber etmekle mümkündür. Bugün, Atatürkçülüğün ve milli birliğin savunulması için, sessiz sedasız eylemler yerine, halkla bütünleşen, gücü birleştiren ve sesini duyuran bir tutum gereklidir.
Sonuç olarak, teğmenlerin bu tutumlarını eleştirirken, toplumu birleştiren, Atatürk’ün mirasını savunan ve halkla birlikte mücadele eden bir duruş sergilenmesi gerektiği vurgulanmalıdır. Bu, sadece bir ideolojik tutumdan öte, milli bir duruşun gereğidir ve tarihimizin en önemli değerlerine sahip çıkmak için en doğru yoldur.
Bir yanıt yazın