Milli Mücadelede Birlik; Teğmenlerin Aymazlığı ve Teslimiyeti

Milli mücadelenin en temel şartı, milli birlik ve beraberliği sağlamaktır. Ancak ne hazindir ki, mücadele sahasında görünür şekilde yer almak yerine, gölgelerde kaybolmayı tercih edenler, milletin şanlı yürüyüşüne ihanet etmişlerdir. Tarihin bu en büyük yanlışını yapanlar, milletin iradesini felç etmeye yönelik, yanlış akıllardan akıl alarak, sessiz sedasız Anıtkabir’e gidip “kabir” ziyareti yapan teğmenlerin ta kendisidir, bu teğmenlerin son yaptıkları ise sinsice ve korkakça yapılan, teslimiyetçi bir hamledir. - anitkabir

Milli mücadelenin en temel şartı, milli birlik ve beraberliği sağlamaktır. Ancak ne hazindir ki, mücadele sahasında görünür şekilde yer almak yerine, gölgelerde kaybolmayı tercih edenler, milletin şanlı yürüyüşüne ihanet etmişlerdir. Tarihin bu en büyük yanlışını yapanlar, milletin iradesini felç etmeye yönelik, yanlış akıllardan akıl alarak, sessiz sedasız Anıtkabir’e gidip “kabir” ziyareti yapan teğmenlerin ta kendisidir, bu teğmenlerin son yaptıkları ise sinsice ve korkakça yapılan, teslimiyetçi bir hamledir.

Millet, başından beri teğmenlerin konusunda Atatürk’e sahip çıkanları bağrına bastı. Ve millet hep birlikte “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek meydanlarda saf tuttu. Karşıyaka’dan üniversite amfilerine, spor müsabakalarından meydanlara kadar her yerde var oldu. Ancak ne acıdır ki, milyonların ayağa kalktığı bir mücadelede, en ön safta olması gerekenler, sesiz sedasız “kabir” ziyareti yaptılar, Anıtkabir ziyareti değil. Ve teğmenler bu sessiz hareketleriyle de maalesef sistemin içindeki o kirli çarklara teslim oldular..

Bir kere beş kişiyle Sessiz sedasız milletten habersiz Anıtkabir’e gitmek neyin nesi?
Dün Anıtkabir’e bu şekilde gidip poz verip, bunun bir “mücadele” olduğunu sananlar ve ya bu kendilerine yönelendirenler tarafından monte edilmiş bu saçma algı içinde olanlar büyük bir yanılgı içindedir. Gerçek mücadele, milyonlarla birlikte sokakta, meydanda, milleti arkasına alarak verilir. Anıtkabir’e sessizce milletten habersiz gitmek, milletin onlara verdiği desteği hiçe saymaktır. Milyonların coşkusunu, enerjisini heba etmek, tarihe utanç vesikası olarak geçecek bir aymazlıktır.

Teğmenler, Mücadele Poz Vermek Değildir!

Teğmenler, bu tutumlarıyla easında , “mücadeleyi” yalnızca Anıtkabir’de , “kabir” ziyareti yapıp, fotoğraf çektirmekle sınırlayan bir anlayışla hareket ederek, aslında bizim gönlü temiz ve güzel saf halkımıza yanlış bir algı empoze etmiştir.
Çünkü milli bir mücadele, meydanları terk edip sembolik bir ziyaretle yerine getirilemez!

Bu, şu anda bu konuda şaha kalkmış olan kitlelerin enerjisini boşa harcamak ve milletin beklentilerini hiçe saymak anlamına gelmektedir.

Gerçek mücadele, milyonlarla birlikte hareket ederek yapılır.
Teğmenler, bu yüzden mücadele etmek için milyonlarla birlikte Anıtkabir’e gitmeliydi. Çünkü milyonlar mücadele için alanlara akmaya hazırdı, milyonlar yürümeye hazırdı. Ancak teğmenler, milyonların gücünü arkasına alarak Anıtkabir’e gitmek yerine, beş kişiyle sessizce, saklanarak resim çektirip Anıtkabir’e değil “kabire” gitmeyi seçtiler. Bu yapılan, milletin enerjisini boşa harcamak ve mücadeleyi görünmez kılmaktan başka bir şey değildir.

İktidarın zulmüne karşı mücadele edilecekse, teğmenler milletle birlikte hareket ederek “Anayasa burada, sınır burada!” diyerek, teğmenlerin BOP memurları tarafından TSK’dan ihracı ve “ Mustafa Kemalin Askerleriyiz konusunda milli bir seferberlik ilan etmeliydi.
Ancak ya “tecrübesizlikten” ya da arkalarında duran akıl hocalarının BOP sisteminin/ hukukunun memurlarıyla gizli anlaşmalarından dolayı, bu tarihi fırsatı ellerinin tersiyle ittiler. Avukatlarının “gafleti” ve teslimiyetçi tavırları da cabası! Sonuç? Saklanarak, küçülerek, meydanları terk ederek kaybedilen bir mücadele!

Bundan sonra millet, kimlere sahip çıktığını daha dikkatli seçmek zorundadır. Çünkü yanlış ellere teslim edilen güç, mücadeleyi baltalamaktan başka bir işe yaramaz.

Bu süreçte Ümit Özdağ’ın sözleri, gerçek bir lider duruşunun ne olması gerektiğini göstermiştir:

“Beni susturmanız için öldürmeniz lazım!”

İşte bu, gerçek bir meydan okumadır. Hakiki liderlik budur! Mustafa Kemalin Askeri olmak budur.
Teğmenler de “Bizi öldürseniz ancak susarız!” diyerek aynı kararlılığı gösterebilmeliydi. Ancak onlar bunu yapmadılar. Son tutumları, kahramanlık değil, iyi niyetli, umut bekleyen, saf ve temiz kalpli halkımıza karşı gösteriş yapmaktan ibarettir.

Milleti meydandan çekip, alanlara çıkmayı ‘provokasyon’ ilan edenler, aslında en büyük provokasyonu yapanlardır.
Bunu yapanlar, bu temiz ve iyi kalpli milleti felç etme operasyonunun bir parçasıdır.
Üstelik bu, doğrudan Tayyip Erdoğan ve ekibine bedava hizmet etmek anlamına gelir. Bu adı üstünde BOP için etki ajanlığının ta kendisidir.

Milli iradeyi teslimiyete sürükleyenlere karşı tek bir çözüm vardır:

Görünür, cesur, tavizsiz bir mücadele!

Bugün, milletin safında yer almayanlar, yarın bu milletin vicdanında mahkum olmaya mahkûmdur!
Teğmenler ve onlar gibiler bu söz kulağınıza küpe olsun!


Yorumlar

  1. Semih Başman avatarı
    Semih Başman

    Beyefendi çok haklısınız,lakin bu çocuklar bu alemin icinide o kadar temiz ve tecrubesizler ki, dediğiniz gibi kimin sozunu dinleyeceklerini, olayları nasıl değerlendirebilecek lerini mevcut ruh haliyle becerebilecekleri bir pozisyonda değiller,diye düşünüyorum, saygılarımla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir