Site icon Turkish Forum

İRAN TÜRKLERİ – 3

Araz. Güney Azerbaycan: Milattan 4-5 bin yıl önceden İslâm’a kadarki devirde çağdaş İran’ın bütün batı, merkez ve Hazar’ın güney eyalet ve vilayetlerinde, Güney Azerbaycan da dahilolarak daima Türk dilli halklar, kabileler, topluluklar yaşamış, beşeriyetin ve İran’ın eski ve zengin medeniyetini yaratarak, onunla bütün yakın doğu, Mısır, hatta Avrupa’ya örnek olmuş ve yol göstermişlerdir. Bahsi edilen bu coğrafyada çağımızda da Türkler yaşamakta ve Türkçe konuşulmaktadır (Diker 2000: 515 vd.;Zehtabî 1380/2001: 24 vd.). Ziya Bünyadov, Türkleri, Azerbaycan coğrafyasına kenardan gelmiş bir unsur olarak görmenin hata olduğunu, bu bölgede yerli büyük ve derli toplu Türk tayfalarının varlığını görmezden gelmenin doğru olamayacağını ifade etmektedir (Bünyadov 2005: 156 vd.). - cadir cocuk gocmen

Araz. Güney Azerbaycan: Milattan 4-5 bin yıl önceden İslâm’a kadarki devirde çağdaş İran’ın bütün batı, merkez ve Hazar’ın güney eyalet ve vilayetlerinde, Güney Azerbaycan da dahil
olarak daima Türk dilli halklar, kabileler, topluluklar yaşamış, beşeriyetin ve İran’ın eski ve zengin medeniyetini yaratarak, onunla bütün yakın doğu, Mısır, hatta Avrupa’ya örnek olmuş ve yol göstermişlerdir. Bahsi edilen bu coğrafyada çağımızda da Türkler yaşamakta ve Türkçe konuşulmaktadır (Diker 2000: 515 vd.;
Zehtabî 1380/2001: 24 vd.). Ziya Bünyadov, Türkleri, Azerbaycan coğrafyasına kenardan gelmiş bir unsur olarak görmenin hata olduğunu, bu bölgede yerli büyük ve derli toplu Türk tayfalarının varlığını görmezden gelmenin doğru olamayacağını ifade etmektedir (Bünyadov 2005: 156 vd.).

İran coğrafyasına ve İran üzerinden daha batıya yapılan Türkistan kaynaklı Türk göçlerinin arkası hiç kesilmemiştir. Göçebe Türklerin Batı Avrasya bozkırlarına göçleri Hun çağında da devam etmiştir (Golden 2002: 159). Türklerin İran coğrafyasına köklü bir şekilde yerleşmeleri ve hâkim unsur olmaları İslâmiyeti kabullerinden sonra, yani 8. yüzyılın başlarından itibaren mümkün olmuştur.

Türklerin günümüz Ortadoğu coğrafyasında, bu arada İran’da da etkili bir şekilde yerleşmeye başlaması Kadisiye, Celûle ve Nihavent savaşlarını kazanarak İran’ı baştanbaşa adımlayan Arapların 643 yılından itibaren Ceyhun nehrini aşıp Türk
yurtlarına akınlarda bulunmasından sonradır. Kısa sürede Türk ülkelerini fethetmeye başlayan Arap valiler, ciddî bir harbe girmeden, yağmalarda ele geçirdikleri veya sulh yoluyla kendilerine katılan Türklerden bir kısmını süratle İslâm hâkimiyeti altındaki bölgelere, bu arada İran coğrafyasına sevk ve iskân etmişlerdir (Cöhce 2001: 139; Togan 1970: 174; Yıldız 1976: 3; Barthold 1981: 233). Diğer yandan Araplar, başta İran ve Azerbaycan olmak üzere fethettikleri Türk yurtlarının ahalisinden medenî seviyece aşağı olduklarından onlara İslamdan ve Arapçadan başka hiçbir şey getirmemişlerdir. Hâlbuki Araplar Türklerin çok iyi kurulmuş
devlet sisteminden faydalanarak, onlardan önce bu ülkelerde mevcut olan adet ve ananeleri kendi ihtiyaçlarına uygun hâle getirmişlerdir (Bünyadov 2005: 82).

Henüz 674 yılında Basra valisinin emrinde Buhara’dan getirilen 4 bin Türkten oluşan bir okçu birliğinin olması, daha sonra halife Mutasım’ın 7 bin askerden oluşan muhafız birliğinin ekserisinin Türk olması binlerce Türkün bu coğrafyaya getirildiğinin işaretleridir. Türkistan’dan getirilen bu Türkler sadece İran coğrafyasının Türkleşmesini değil, aynı zamanda orta doğunun ve daha ötelerin de Türkleşmesini ve Türk yönetimine girmesini sağlayacaktır. Mısır’da Tolunoğulları ve Ihşidiler Devletlerini bunlar kuracaklardır. Babek isyanını bastıran Afşin (Bünyadov 2005: 82), Ermenistan’ı hâkimiyeti altına alan Boğa el-Kebir, Abbasi
imparatorluğunun gerçek hâkimi Boğa el-Şarabi, Müslüman birliklerini Mısır’a götüren Raşid el-Türki, Yemen ve Horasan valisi Itak, Kahire’deki Tolunoğulları hanedanının kurucusu Bin Tolun Türkistan’dan getirilen Türklerdendir (Roux 2007:182 vd.). Bu yerleşme Samanoğulları (900-999) ve Gazneliler (955-1191)
döneminde iyice gelişerek devam etmiştir. Samanoğulları’nın Mâverâünnehir ile Horasan ve Orta İran’a hâkim olmaları; Karahanlılar’ın Mâverâünnehir’i ele geçirmeleri, İran’da yaklaşık dokuz asır devam edecek olan Türk yönetiminin ilk habercisi olmuştur5 (Özgüdenli 2000: 397). Nihayet İran, Selçuklular eliyle daha 11. yüzyılın başlarında, Anadolu’dan önce tam bir Türk yurdu hâline gelmiştir (Turan 2003: 103-195). Esasen Horasan haricinde Rey, Tebriz ve Urmiye yöresi de Selçuklulardan önce tam manasıyla bir Türk yurdu haline gelmiş ve bu şehirlerden Tebriz ile Urmiye, Türkmenlerin Anadolu’ya yaptıkları akınların merkez üssü
görevini yerine getirmiştir (Cöhce 2004: 125-131).

Bütün Ortadoğu coğrafyası gibi İran da, Selçuklular döneminde tarihinin her yönden en muhteşem dönemlerinden birini yaşamıştır (Turan 2003: 305-400; Sümer 1993: 83/8). Oğuz Türkleri 1029 yılından itibaren doğu ve kuzey İran’a göç etmeğe
başlamıştır. İran’ı fethe çıkan Tuğrul Bey, Çağrı Bey’i Horasan’da bırakıp, onun oğlu Kavurd Kara Aslan’ı güney doğuya, Kirman’ın fethine gönderir. Kendisi de yedi yıl içinde Bağdat dâhil bütün kuzey İran’ı alır ve 1059’da İsfahan önüne gelir.

Burayı başkent yapar. Böylece bütün İran, Selçuklu Türklerinin hâkimiyetine girmiş olur (Roux 2007: 209).

Türkler, İran’ı yarı göçebe hayatlarına çok uygun ve burada akraba kavimler buldukları için hemen benimsemişlerdir. Ancak Türklerin bu yarı göçebe hayatları beraberinde büyük bir noksanlığı da taşımıştır. Onların yarı göçebe hayata devam etmeleri, İran coğrafyasının Azerbaycan ve Anadolu gibi ilk dönemlerde tamamen Türkleşmesini geciktirmiştir (Kramers 1968: 5-II/1020).
Selçukluların bu ülkede tesis ettiği Türk varlığı, 20. yüzyıl başlarına kadar İran’ın siyasî açıdan tamamen Türk hanedanlar tarafından kontrolünü mümkün kıldığı gibi, yine Türklerin dil, edebiyat, sosyal hayat, velhasıl her yönden İran’da en önemli belirleyicilerden biri olmasını sağlamıştır (Barthold 1930: 55).
[13:05, 24.12.2024] Araz. Güney Azerbaycan:

Prof. Ali. Kafkasyalı ”İRAN TÜRKLERİ” Kitabından alınmıştır. 3 /TURKİSHFORUM- ABDULLAH TÜRER YENER


Exit mobile version