Prof. Ali. Kafkasyalı ”İRAN TÜRKLERİ” Kitabından alınmıştır. 11. Bölüm
[13:19, 24.12.2024] Araz. Güney Azerbaycan: 31 Aralık 1989 günü Azerbaycan Türkleri’nin sınırdaki tel örgüleri sökerek
sınırı açmaları ve yıllardan beridir birbirlerinden uzak kalan parçalanmış ailelerin
birbirleriyle görüşmeleri, kültürel ve ekonomik ilginin kurulması, Berlin Duvarı’nın
yıkılması gibi olmuşsa da Berlin Duvarı’nın yıkılmasına izin veren Batılı güçler
Güney ve Kuzey Azerbaycan arasındaki sınırın kalkmasına imkân vermemişlerdir
(Kafkasyalı 2002: IV/15).
12 Eylül 1980 günü Türkiye’de Ordu yönetime el koyarken on gün sonra 22
Eylül 1980’de Irak ordusu bir sınır meselesini bahane ederek İran’a girer. Saddam
Hüseyin, batı ülkelerinden bilhassa Fransa’nın verdiği füze ve saldırı uçaklarıyla
İran’a büyük zayiatlar verir. İran’daki rejimin çökertilmesi için yapılmış dış kaynaklı
bu savaş aksine Humeynî rejiminin daha da kökleşmesine sebep olur. Diğer yandan
savaştan yararlanan Tahran yönetimi ülkesindeki muhalif güçleri etkisiz hâle
getirmesini başarır. Sekiz yıl süren savaş 18 Temmuz 1988 tarihinde son bulur
(Attar 2006: 152; Üstün 2000: 404). Bir yıl sonra da 3 Haziran 1989 günü Humeynî
ölür.
1998 yılının ilk günlerinde Prof. Dr. Cevat Heyet ile birlikte 64 İran Türk
aydınından oluşan bir grup, Muhammet Hatemî’ye mektup göndererek, İran
Anayasası’nın 15 ve 19. maddaleri gereği İran Türklerinin “ana dilleri”nin yani
Türkçe’nin serbest bırakılmasını istemişlerdir (Bu konu İran Türkçesi bölümünde ele
alınmış ve mektubun metni ilave edilmiştir.) Fars milliyetçiliğini ve Fars
hâkimiyetini ideal edinen Tahran yönetimi mektubu görmezden gelmiş, cevap
vermemiştir (Kafkasyalı 2002: IV/27).
İran coğrafyası, pek çok Türk boyunun bir arada yaşadığı ve Türk kültürünün
hemen her unsurunun varlığını devam ettirdiği özgün bir Türk yurdudur. Bu
sebepten bu coğrafyanın Türkçesi, hem Türk dilinin bütün gelişim çağlarını
göstermekte hem de pek çok Türk boyunun ağız özelliğini yansıtmaktadır. İran
Türkçesini Orta Doğu, Anadolu, Kafkasya, hatta Hazar ötesi Türkçesinden ayrı
düşünmek mümkün değildir. İran ve Azerbaycan Türkçesinin oluşması, gelişmesi ve
millî hüviyet kazanması da Türk dilinin genel soy tarihi ve gelişimi ile aynı yolu
izlemiştir.
İran Türkleri, hem nicelik hem de nitelik bakımından çok zengin bir halk
edebiyatına sahiptir. Halk edebiyatının en canlı kollarından birini âşıklık geleneği
oluşturmaktadır. Âşıklık geleneği İran coğrafyasında çok canlı olarak yaşamaktadır.
İran Türk muhitlerinde meydana gelen Türk âşıklık geleneği bir yandan Türk âşıklık
geleneğinin özünü muhafaza ederken, diğer yandan da kendine has bir gelişim
çizgisi dâhilinde ortaya koyduğu özgün ürünlerle her iki alanı, yani Anadolu ile
Türkistan’ı çeşitli vesilelerle beslediği görülmektedir.
Dede Korkut Hikâyeleri İran Türklerince de şaheser kabul edilmektedir.
İran coğrafyası, günümüzde hem üstat âşıkların çokluğu, hem âşık edebiyatı
ürünlerinin bolluğu, hem çalgı aletlerinin çeşitliliği, hem de âşıklık geleneğinin
bütün özellikleriyle varlığını devam ettirmesi bakımından Türk dünyasında, âşıklık
geleneğinin en canlı olarak yaşadığı ve yorumlandığı yerlerden biridir. Türkiye,
Azerbaycan, Türkmenistan ve diğer Türk Devlet ve topluluklarındaki âşıklar
karşılaştırıldığında İran Türk âşıklarının Türk âşıklık geleneği içinde ilk sırayı aldığı
açıkça görülmektedir.
İran’daki âşık edebiyatı ürünlerinin de günümüzde Türk âşıklık geleneğinin
zirvesinde yer alabilecek bir nitelikte olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bunun da
sebebi, âşıklık geleneğinin İran’da Türk varlığının devamını sağlayacak önemli bir
araç olarak idrak edilmesidir. Yani, İran Türkleri dil, edebiyat, musiki, örf, anane vb.
değerlerinin bekasını büyük ölçüde Türk âşıklık geleneğini yaşatmaya
bağlamaktadır. Onun için bu ülkede yalnız okur yazar olmayan halk değil, okumuş,
gün görmüş, aydın kitle de âşıklık geleneğinin içinde ve bizzat âşıkların yanında yer
almaktadır.
Azerbaycan ve İran Türk gazeteciliğinin başlangıcı olarak, Hasan Bey
Zerdabî’nin (1841-1907) çıkardığı ve 22 Temmuz 1875’te yayımlanmaya başlayan
“Ekinçi” adlı Türkçe gazete gösterilmektedir. Bu gazetenin yayımlanma tarihi olan
22 Temmuz 1875 tarihi, Azerbaycan ve İran Türk basın tarihinin başlangıcı olarak
gösterilir. Kafkasya, Azerbaycan ve İran Türklerine hitap eden ve halkın anlayacağı
sade bir Türkçe ile çıkarılan “Ekinçi” gazetesi, feodalizmin yıkılması, hürriyet ve
bağımsızlığın gerekliliği, maarif ve medeniyetin gelişmesi, kültür ve sanatın değeri,
çağdaş okullar açmanın gerekliliği yolunda büyük hizmetler verir.
İran’da radyo yayınına ilk olarak Tahran’da 1944 yılında başlanmıştır.
Tahran’dan sonra ikinci radyo istasyonu Mir Cafer Pişeverî tarafından 1946 yılında
Tebriz’de kurulmuştur.
İran’ın bütün vilayetlerinde, vilayet radyosu vardır. Ancak bu vilayet
radyolarından Şarkî (Doğu) Azerbaycan, Ğerbî (Batı) Azerbaycan, Zencan ve
Erdebil vilayet radyolarında çok az miktarda Türkçe yayına izin verilmektedir.
Televizyonda da durum benzer şekildedir. Tahran’dan sonra televizyon istasyonu
kurulan vilayetlerin ilki Urmiye’dir. Batı Azerbaycan’ın merkezî şehri olan
Urmiye’de televizyon 1998’de bütün bölgeye yayın yapacak şekilde kurulmuştur.
Batı Azerbaycan’ın merkezî şehri olan Tebriz ve Erdebil vilayetinde bütün bölgeye
yayın yapacak şekilde televizyon 2000 yılında kurulmuştur. Tamamen Türklerin
sakin olduğu Zencan şehrinde ise ancak 2004 yılında bütün bölgeye yayın yapacak
şekilde televizyon istasyonu kurulmuştur.
[13:22, 24.12.2024] Araz. Güney Azerbaycan:
Prof. Ali. Kafkasyalı ”İRAN TÜRKLERİ” Kitabından alınmıştır./ TURKİSHFORUM – ABDULLAH TÜRER YENER
Bir yanıt yazın