Yerelleşmeyi hedefleyen ve buna dayanak yapılan demokrasi, insan hakları, özgürlükler gibi kavramlarını kullanan DEM ve öncülü siyasi partiler ile bu kavramları en çok ihlal eden ABD/AB tezlerini kamuoyunda ısrarla savunan ve yabancı ülkeler (istihbarat örgütleri ve bağlantılı kurumlar) tarafından fonlanan dernek, vakıf, ajans gibi oluşumlarda yuvalanmış bayraksız dönek solcuların çalışmaları, gerçekte Anayasanın değiştirilemez olan 3 üncü maddesinde; “Türkiye Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.” şeklinde ifade edilen üniter, merkezi, ulus devlet yapımızın yok edilmesine yönelik bir emperyalist suikasttır.
Devam eden yazı dizimizde, bu ihanet zincirinin halkalarını kronolojik sırayla açıklamaya devam edeceğiz:
4.10.1983: 12 Eylül faşist askeri darbesini yapan, CİA Türkiye istasyon şefi Paul Henze’nin tanımıyla “Bizim çocuklar”ın lideri Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, 28 Mayıs 2000 tarihli Yeni Bin Yıl Gazetesinde “Türkiye’de valileri seçilmiş dört Eyalet istedim, olmadı” demiştir.[[1]]
Evren’in istediği eyalet sistemi olmayınca bu sefer 12 Eylül Genelkurmayı, federasyona geçişte ilk adım olarak, 27 yıl sonra Evren tarafından ifşa edilen “Bölge Valiliği” kararnamesini, 6 Kasım 1983 seçimlerinden bir ay önce, 4 Ekim 1983 günü Resmi Gazete’de yayımlatarak yürürlüğe soktu. Darbe Yönetimi, Atatürkçü subaylara “8 jandarma bölgesinde 8 bölge valiliği kurarak sivil idareyi askeri yapılanmaya uyarlıyoruz” diye yutturulan bu kararnamenin kanuna dönüştürülme işini büyük bir kurnazlıkla sivil parlamentoya bırakmıştı. Seçimlerden sonra parlamento gündemine getirilen bu federasyoncu kararname, kimi milletvekillerince “valilerin halk tarafından seçilmesi” koşuluyla savunulurken, çoğu milletvekilince “bu, Türkiye’yi böler!” diye eleştirilerek sivil parlamentoda reddedilip yürürlükten kaldırılmıştır.
Bu “sürpriz” sonuç, hem Batı’yı, hem 12 Eylül Genelkurmayı’nı, hem PKK’yı çok öfkelendirmiş, Evren’in federasyon kararnamesi yürürlükte olduğu sürece hiç bir eylem yapmadan bekleyen PKK, bu kararnamenin 11 Temmuz 1984’te sivillerce yürürlükten kaldırılması üzerine derhal silaha sarılarak 15 Ağustos 1984 günü Şemdinli-Eruh Baskını’yla ilk etnik federasyoncu terör eylemini gerçekleştirmiştir.[[2]]
2.04.2003 tarihinde Abdullah Gül’ün Dışişleri bakanıyken ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile imzaladığı 2 sayfa 9 maddelik gizli antlaşmanın[[3]] 7’inci maddesinde “Türkiye’yi dört yıl içinde federasyona geçirip, kısa zamanda Kamu Reformu ve Yerel Yönetimler Yasalarını çıkarılacak” denilerek Türkiye yükümlülük altına sokulmuştur. Bu taahhüde uygun olarak[[4]] hazırlanan Kamu Temel Yasası 5227 sayı ile TBMM’nde kabul edilmiştir.
8.08.2003 tarihinde bu 5227 sayılı yasa, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından Anayasada belirtilen üniter devlet yapısına aykırı olduğu gerekçesiyle veto edilmiştir. Bu yasa ile Sağlık Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı gibi bakanlıklar ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ve Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün taşra teşkilatlarının Yerel Yönetimlere devredilmesi sağlanarak, merkezî devlet yapımızın tahrip edilmesi öngörülmekteydi.
18.06.2003: Birleşmiş Milletler İkiz Sözleşmeleri
BM Genel Kurulu’nda 16 Aralık 1966 tarihli ve 2200 A (XXI) sayılı Kararıyla kabul edilen “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi” 3 Ocak 1976 ve “Siyasi ve Medeni Haklar Uluslararası Sözleşmesi” ise 23 Mart 1976’da yürürlüğe girmiştir. Ancak BM İkiz Sözleşmeleri diye anılan ve Türkiye’nin imzalamadığı bu iki sözleşme, Ecevit başkanlığındaki Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz’ın katıldığı 57. koalisyon hükümetinin dağılma döneminde, Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli’nin talimatıyla, Türkiye’nin BM Daimi Delegesi Büyükelçisi Volkan Vural tarafından 15 Ağustos 2000 tarihinde imza edilerek BM Genel Sekreteri’nden alınmıştır.
Siyasi ve Medeni Haklar Uluslararası Sözleşmesi Abdullah Gül’ün Başbakanlığı döneminde Aralık 2002’de ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi ise Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde Nisan 2003’te TBMM’ne sevk edilmiştir. Bu Sözleşmeler Anayasanın 90’ıncı maddesi uyarınca 4.06.2003 tarihinde 4867 ve 4868 sayılı kanunlarla, Meclis’te grubu bulanan iki parti, AKP ve CHP milletvekillerinin oybirliği ile kabul edilmiş, 17.06.2003’de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylanıp 18.06.2003 tarih ve 25142 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu iki Sözleşmenin birinci maddeleri aynıdır ve “halklara kendi kaderini tayin hakkı” tanımaktadır.
Türkiye’nin de taraf olduğu, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 24.10.1970 tarihinde 2625 sayılı karar ile kabul edilen “Uluslararası Hukuk İlkeleri Bildirgesi”nin; 1’inci maddesinin 5’inci fıkrasının 1. ve 2’inci paragraflarında “Her Devlet BM Sözleşmesinin öngördüğü tedbirlere uygun olarak, Halkların Eşit Hakları ve Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı’na saygı duymak ve geliştirmekle yükümlüdür” denilmektedir. Aynı Bildirge’nin 5. fıkrasının 4. paragrafına göre “Kendi Tayin Hakkı”nın uygulama alanları ise:
– Bağımsız ve Egemen bir Devlet Kurmak, (PKK’nın talebi)
– Bağımsız bir Devlet ile veya Ortaklık, (Barzani ile birleşmek)
– Bir diğer politik statü olarak ortaya çıkmak, (Demokratik Özerklik-Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı)
şeklinde tanımlanmaktadır.[[5]]
Yürürlükteki anayasamızın Başlangıç bölümünde ve değiştirilemez olan 3. Maddesinde “Türk Milleti” ibareleri yeraldığından, Türkiye Cumhuriyeti’nde “halklar” yoktur, Millet vardır. Bu nedenle BM İkiz Sözleşmelerinin öngördüğü gibi “ayrı bir politik statü olarak ortaya çıkacak bir halk” tanımlanabilmesi için Anayasadan Türk Milleti ibaresinin çıkarılması veya en azından Türk ve Kürt olarak iki ayrı halk tanımlanması ve bunun yapılabilmesi için değiştirilemez olan ilk üç maddesini koruyan 4. Maddesinin iptal edilip, 3. Maddesinin değiştirilmesi gerekir.
Bu nedenle, BM İkiz Sözleşmeleri anayasanın 90’ıncı Maddesine göre onaylanmış olmasına rağmen, bugüne kadar yürürlüğe sokulamamıştır.
7.05.2004 tarih ve 5170 sayılı yasa ile uluslararası sözleşme ve antlaşmaların onaylanmasını düzenleyen Anayasanın 90’ıncı maddesine, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır” şeklinde, çok vahim bir 6’ncı fıkra eklenmiştir.
Anayasaya eklenen bu madde ile Türkiye’nin bölünüp, parçalanması için onaylanan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, BM İkiz Sözleşmeleri vb. tüm uluslararası antlaşmalara yasalarımızın üzerinde bir anayasal üstünlük sağlanmıştır.
90’ıncı maddede yapılan bu değişiklik anayasanın 6’ıncı maddesindeki;
“Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.”
hükmüne tamamen aykırı olup, milletvekilleri anayasadan almadıkları bir devlet yetkisi kullanarak, “kayıtsız ve şartsız Millete ait olan Egemenliği” yabancı kurumalara devrederek “anayasayı ihlal suçu” işlemişlerdir.
* * *
https://www.academia.edu/127121382/Yerelle%C5%9Fme_merkezi_devlete_suikastt%C4%B1r_3
[[1]] : Mehmet Birol Şahin, Türkiye’nin federasyona dönüştürme fikrinin kısa tarihi, 20.11.2007, http://blog.milliyet.com.tr/turkiye-nin-federasyona-donusturme-fikrinin-kisa-tarihi/Blog/?BlogNo=76773
[[2]] : Cengiz Özakıncı, 12 Eylül’ün Derin Misyonu: FEDERASYON! http://www.guncelmeydan.com/pano/12-eylul-un-derin-misyonu-federasyon-cengiz-ozakinci-t36012.html
[[3]] : https://x.com/ozgurbursali/status/1374117383619674120?lang=bg
[[4]] : Abdullah GÜL – Colin POWELL 9 Maddelik Antlaşma: Bugüne kadar tekzip edilmeyen içeriğinin yedinci maddesine göre, “Madde-7: Türkiye dört yıl içinde uygulanacak bir planla, üniter yapısını devrederek federasyon uygulamasına geçecek. Kamu Reformu ve Yerel Yönetimler Yasaları hızla çıkartılarak, Türkiye Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehir ve kasabaların belediyelerinin özerkleşmesi süreci kararlı olarak yürütülecek.”
[[5]] : 2625 (XXV). Declaration on Principles of International Law concerning Friendly Relations and co-operation among States in accordance with the Charter of the United Nations
The principle of equal rights and self-determination of peoples
The establishment of a sovereign and independent State, the free association or integration with an independent State or the emergence into any other political status freely determined by a people constitute modes of implimenting the righ of self-determination by the people.