Köy Enstitülerinin, CHP 1946’da mezarını kazdı; 27 Ocak 1954 ise DP kazılan mezara gömdü!
Köylüye aydınlık fikir taşıyan öğretmeni yetiştiren Köy Enstitülerinin kapatılmasının üzerinden 101 yıl geçti.
İdareci, öğretmen, usta öğretici ve öğrencilerinin alın teri, emeğiyle yapılmış olan okul yapıları bulunduğu yerler ören yeri oldular.
Cumhuriyet devrimlerinin gerek ve önemine gönül vermiş başta eğitim bakanları Dr. Reşit Galip, Mustafa Necati Saffet Arıkan, H. Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İ. Hakkı Tonguç olmak(*) üzere köy enstitü yapılarını inşa eden enstitü müdür, öğretmen,usta öğreticileri ve öğrencilerinin kutsal anıları önünde saygıyla eğiliyorum.27 Ocak 2025 P.tesi
Kapatılmalarının 101.yıldönümünde bellek tazeleten anımsatmalar.
1946’DA CHP KÖY ENSTİTÜLERİNİN MEZARINI KAZDI!
1946 tarihinde yapılan ilk çok partili Sandıksal Amerikan Demokrasi ( *) seçiminde iktidarını koruyan CHP’nin kurduğu hükümette Yücel yerine Milli Eğitim Bakanlığına Reşat Ş. Sirer getirilir.
Faşizm Eğilimli Bakanın Yaptığı İlk İcraatları:
-İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’u azledilir,
– Yönetmelikle açılan Yüksek Köy Enstitüsü’nü (1947) kapatılır; öğrenciler eğitim enstitülerine dağıtılır.
– Yüksek Köy Enstitüsü çıktılı öğretmenler hemen askere alınır. Yedek subay yapılmaz ve çavuş yapılır. Lise çıktılıların yedek subay olduğu bir süreçte
– Köy Enstitülerin özverili kurucu müdürleri ve öğretmenleri ülkenin dört bir yanına savrulur.
2.Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ‘ Köy Enstitülerini Cumhuriyetin eserleri içinde en kıymetlisi ve en sevgilisi sayıyorum. Köy Enstitülerinden yetişen evlatlarımızın muvaffakiyetlerini ömrüm oldukça yakından, candan takip edeceğim.” dese de CHP eliyle kurumun mezarı kazılırken siyaset gereği meşhur “duymazlık “ rolünü sergiler.
1954’DE DP KÖYENSTİTÜLERİNİ MEZARA GÖMDÜ!
1950 seçimlerinde iktidar olan Demokrat Parti(DP)’de cumhurbaşkanı seçilen Celal Bayar’ın başbakan atadığı Adnan Menderes’in kurduğu hükümette Tevfik İleri Milli Eğitim Bakanı yapılır.
Köy Enstitülerini mezara gömecek olan 27 Ocak 1954 de çıkarılan 6234 sayılı yasa ile köyün makus talihi yine başlar . Hemen ardından Köy Enstitülerini ilköğretmen okullarıyla birleştirecek olan 6234 sayılı yasa için CHP, DP’ye omuz verir ve 4 Şubat 1954 tarihinde Mecliste kabul edilir.
Köy enstitülerinin düşmanı Tevfik İleri “…Eğer eski iktidar zamanında bir Reşat Şemsettin Sirer gelmemiş olsaydı Maarif Vekâletine, ben veya benden başka herhangi bir Millî Eğitim Bakanı bu temizliği yapmada çok daha fazla mücadele edecek, çok daha faza ter dökmeye mecbur olacaktı… Elinde olmayan imkânlara rağmen vazifesini başarmış olmasından dolayı Millî Eğitim camiası ve memleket adına Reşat Şemsettin Sirer’e teşekkür etmeyi vazife bilirim.” diyerek itiraf ve iltifat eder .
KÖY ENSTİTÜLERİNİ AÇILMASI NEDEN ZORUNLULUKTU?
M.E. Bakanı Hasan Âli Yücel, Köy Enstitülerinin açılma gerekçesini şöyle açıklar:
* Biz Kurtuluş Savaşı’ndan sonra, toplumsal yaşamımızda yaptığımız büyük devrimleri köylere götürecek adam yetiştirmek istedik.
* Çünkü: Ümmet devrinin böyle bir adamı vardı. Bu imamdır. İmam, insan doğduğu vakit kulağına ezan okuyarak, vefat ettiği vakit mezarının başında telkin vererek, doğumundan ölümüne kadar manen köylünün hâkimidir. Bu manevi hâkimiyet, maddi tarafa da intikal eder.
* Çünkü: Köylü hasta olduğu vakit de sual mercii imam olur. Biz imamın yerine, devrimci düşüncenin adamını göndermek istedik. (İmece, Ocak 2011)
İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç ise
“İnsanı öteki varlıklardan ayıran, ayakta durabilmesi ve elini kullanabilmesidir… Uygarlık insan eliyle, insan beyninin birlikte yarattığı bir sonuçtur. İnsan, eliyle beynini birlikte kullanmaya başladığı gün, uygarlığı da, tarihi de başlatmış olmaktadır.
KAPATILMAMIŞ OLSAYDI TÜRKİYE’NİN MANZARAİ UMMİSİ NASIL OLURDU?
* Okuyan, düşünen, üreten yurttaşlar yetiştirilirdi,
* Daha nitelikli öğretmenler yetişirdi,
* Öğrenciler verilenle yetinmez, araştırır, bulur ve tartışırlardı,
* Kitaplardaki tanımların ötesinde demokrasi ekini ile donatılmış olarak yaşama katılırlardı.
* Zamanlarını müzik dinleyerek değil, spor takımı fanatikliği ile değil enstrüman çalarak ve spor yaparak değerlendirirlerdi…
* Türkiye BM’lerin saygın bir üyesi olurdu; OTAN(nato) girmezdi
* Köyden kente göçler olmazdı; Çorak toprak kalmazdı.
* Çağdışı, insanın ruh sağlığını bozan kentler olmazdı.
* Kıyılar ve tarım alanları yapılaşmaya açılamazdı.
* Ülke dışarıdan tarım ve sanayi ürünü almazdı.
* Milli varlıkları satmaya siyasiler cesaret edemezdi.
* Devlet ve millet mülksüzleşmez, borç batağına düşmezdi.
* Siyasi cinayetler olmazdı.
* Terör olmazdı.
* Töre cinayetleri olmazdı
* Dışarıdan tarım ve ürünleri almazdık.
* Dışsatım dışalımdan az olmazdı.
* Paralı eğitim gibi dershaneler de olmazdı.
* Hapishaneler dolup taşmazdı.
* Öğretim üyesi ve araç gereci olmayan her Vilayete üniversite, her ilçe ve beldeye meslek yüksek okulları açılamazdı
* Hiçbir devletin Türkiye’nin bir karış toprağında ve mavi vatanda gözü olamazdı.
Özetle : Köy Enstitülerinin, 1946’da CHP mezarını kazmasaydı; DP 27 Ocak 1954’de gömmeseydi yukarıdaki yazılanların olabileceği hayal bile edilemezdi!
Ulusal güç unsurlarından biri olan siyasi gücün TBMM’deki temsilcisi partiler milli meselelerde ortak bir duruş(söylem-eylem) sergileyememekte. Meclisteki iktidar ve muhalefetin tutumları milli bir konu olan eğitim meselesinde millete güven vermekten uzaktır.
(* )Milli Eğitim Bakanları
Mustafa Necati : 20 Aralık 1925 – 1 Ocak 1929
Reşit Galip :19 Eylül 1932 – 13 Ağustos 1933
Saffet Arıkan :9 Haziran 1935 – 28 Aralık 1938
Hasan Âli Yücel : 28 Aralık 1938 – 5 Ağustos 1946
Reşat Şemsettin Sirer: 5 Ağustos 1946 – 9 Haziran 1948
Ahmet Tevfik İleri :11 Ağustos 1950 – 5 Nisan 1953/ 13 Nisan 1957-25 Kasım
(BU YAZI BİR DERLEMEDİR)
Tek edilmiş viraneye dönen Kepirtepe
Bir yanıt yazın