BOP’çu İktidarın İstibdatı, Devlet Terörü ve Bu Zulümden Çıkış Yolu

Türkiye, son yıllarda hızla derinleşen bir diktatörlük rejimi altında, hukukun üstünlüğü ve temel insan hakları ilkelerinden uzaklaşmaktadır. Siyasal muhalefet, gazeteciler, akademisyenler, sanatçılar ve sivil toplum aktörleri, devletin sistematik baskı politikalarının hedefi haline gelmiştir. İktidar bloğu, yargıyı araçsallaştırarak muhalifleri sindirmekte, demokratik normları askıya almakta ve devlet gücünü kişisel iktidarını sürdürmek için kullanmaktadır. - sefa yurukel

Türkiye, son yıllarda hızla derinleşen bir diktatörlük rejimi altında, hukukun üstünlüğü ve temel insan hakları ilkelerinden uzaklaşmaktadır. Siyasal muhalefet, gazeteciler, akademisyenler, sanatçılar ve sivil toplum aktörleri, devletin sistematik baskı politikalarının hedefi haline gelmiştir. İktidar bloğu, yargıyı araçsallaştırarak muhalifleri sindirmekte, demokratik normları askıya almakta ve devlet gücünü kişisel iktidarını sürdürmek için kullanmaktadır.

  1. Türkiyede baskıcı dönüşüm

Demokratik sistemlerin temelini hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, özgür basın ve halkın siyasal iradesinin özgürce şekillenmesi oluşturur (Diamond, 2019). Ancak Türkiye, bu ilkelerden uzaklaşarak tek adam yönetimine dönüşmüştür. Levitsky ve Way’in (2010) rekabetçi otoriterlik kavramı bile, Türkiye’de yaşanan dönüşümü açıklamakta yetersiz kalmakta; rejim artık tam anlamıyla bir diktatörlüğe evrilmiş bulunmaktadır.

  1. Türkiye’de Diktatörlük ve Devlet Terörü

2.1. Diktatörlüğün Temel Araçları

Türkiye’de siyasal iktidar, geleneksel demokratik kurumları tasfiye ederek mutlak bir baskı düzeni inşa etmiştir. Bu süreçte:
• Kuvvetler ayrılığı ortadan kaldırılmıştır: Özbudun (2015), anayasal değişikliklerin yasama ve yargıyı tamamen yürütmenin, yani tek adam yönetiminin kontrolü altına aldığını vurgulamaktadır.
• Yargı, baskı aracı haline getirilmiştir: Aydınlı (2017), yargının bağımsızlığını kaybettiğini ve siyasal iktidarın muhalifleri cezalandırma mekanizmasına dönüştüğünü ortaya koymaktadır.
• Medya susturulmuştur: Yesil (2018), Türkiye’de basının büyük ölçüde hükümetin denetimi altına alındığını ve bağımsız gazeteciliğin giderek kısıtlandığını göstermektedir.
• Muhaliflere karşı sistematik baskı uygulanmaktadır: Human Rights Watch (2022), onlarca siyasetçi, akademisyen ve gazetecinin keyfi tutuklamalarla susturulduğunu belgelemektedir.

Bu unsurlar, Türkiye’de yalnızca demokratik gerilemenin yaşanmadığını, aynı zamanda sistematik bir baskı mekanizmasının inşa edildiğini göstermektedir.

2.2. Devlet Terörü: Keyfi Gözaltılar, Baskılar ve Hukuksuzluk

Davenport (2007), devlet terörünü, hükümetlerin kendi vatandaşlarına karşı sistematik şiddet ve baskı uygulaması olarak tanımlamaktadır. Türkiye’de bu süreç yalnızca polis şiddeti ve keyfi gözaltılarla değil, aynı zamanda yargının siyasallaştırılması yoluyla da gerçekleşmektedir.

Onlarca muhalif siyasetçi, gazeteci ve akademisyen, çeşitli suçlamalarla gözaltına alınmış veya tutuklanmıştır (Human Rights Watch, 2022). Bu durum, hukukun araçsallaştırıldığını ve muhalefeti bastırmak için devletin baskı aracı olarak kullanıldığını göstermektedir.

  1. Diktatörlükten Çıkış Yolu: Demokrasi ve Direniş

3.1. Toplumsal Dayanışma ve Direniş

Diktatörlük rejimlerinden kurtulmanın en etkili yolu, sivil direniş ve halkın örgütlü mücadelesidir (Levitsky & Way, 2010). Tarih boyunca baskıcı yönetimler, ancak toplumsal seferberlik, kitlesel protestolar ve örgütlü siyasi direnişle son bulmuştur.

3.2. Hukukun Yeniden Tesisi

Diktatörlüğün sona ermesi, ancak hukukun üstünlüğünün yeniden inşası ile mümkündür. Diamond (2019), hukuk devletinin tesis edilmesi ve yargının bağımsızlaştırılmasının, demokratikleşme sürecinin en kritik unsurları olduğunu vurgulamaktadır.

3.3. Uluslararası Baskı ve Dayanışma

Kaya (2020), uluslararası baskının, baskıcı rejimlerin çöküşünde önemli bir rol oynadığını belirtmektedir. Türkiye’nin yeniden demokrasiye dönüşü, yalnızca iç dinamiklerle değil, aynı zamanda uluslararası toplumun baskısı ve diplomatik yaptırımlarla hızlandırılabilir.

  1. Sonuç

Türkiye’de inşa edilen diktatörlük rejimi, yalnızca demokratik değerleri yok etmekle kalmamış, devletin kendisini bir baskı mekanizmasına dönüştürmesine yol açmıştır. Bu süreçten çıkış için halkın örgütlü mücadelesi, hukukun yeniden inşası ve uluslararası dayanışma gerekmektedir.

Türkiye’nin yeniden demokratik bir yapıya kavuşabilmesi için baskı düzenini inşa eden siyasal aktörlerin ve bu sürece hizmet eden bürokratların bağımsız yargı önünde hesap vermesi gerekmektedir. “Kahrolsun İstibdat, Yaşasın Hürriyet!” anlayışı, demokratik değerlerin yeniden inşası için bir rehber olmalıdır.

Kaynakça
• Aydınlı, E. (2017). “Turkey’s Judiciary and the Drift Toward Competitive Authoritarianism.” Journal of Democracy, 28(2), 137-151.
• Davenport, C. (2007). State Repression and the Domestic Democratic Peace. Cambridge University Press.
• Diamond, L. (2019). Ill Winds: Saving Democracy from Russian Rage, Chinese Ambition, and American Complacency. Penguin Books.
• Esen, B., & Gumuscu, S. (2021). “Autocratic Consolidation in Turkey: Elections, Repression, and Institutions.” South European Society and Politics, 26(1), 1-28.
• Human Rights Watch. (2022). World Report 2022: Turkey.
• Kaya, R. (2020). “The Role of International Pressure in Democratization Processes.” Global Governance Review, 7(1), 45-63.
• Levitsky, S., & Way, L. A. (2010). Competitive Authoritarianism: Hybrid Regimes After the Cold War. Cambridge University Press.
• Özbudun, E. (2015). “Turkey’s Judiciary and the Struggle Against Authoritarianism.” Mediterranean Politics, 20(3), 365-382.
• Yesil, B. (2018). Media in New Turkey: The Origins of an Authoritarian Neoliberal State. University of Illinois Press.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir