Etnik Temizlik Suçu ve Trump’ın Gazze Planı: İnsan Hakları ve Uluslararası Hukuka Aykırılık. Sefa Yürükel

Sefa Yürükel - sefa yurukel

Sefa Yürükel

Donald Trump’ın Filistinlileri “temizlenmiş” bir Gazze’den Mısır ve Ürdün’e zorla yerleştirme önerisi, yalnızca Filistin halkının haklarını hiçe saymakla kalmıyor, aynı zamanda uluslararası hukukun temel ilkelerini çiğneyerek insanlığa karşı suç kapsamına giren bir girişimdir. Bu politika, 20. yüzyıldan bu yana birçok kez tanık olunan ve dünya tarafından mahkûm edilen “etnik temizlik” kavramını yeniden gündeme getirmektedir. Trump’ın bu önerisi, bölgesel barış umutlarını baltalayan ve uluslararası toplumu insan hakları ihlallerine göz yummaya zorlayan bir tehdittir.

Trump’ın Planı ve İsrail’in Sistematik Stratejileri

Trump’ın “tamamen yıkılmış” Gazze’den bir buçuk milyon Filistinlinin komşu ülkelere nakledilmesi fikri, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun desteklediği bir politikaya dayanmaktadır (BBC News, 2025). İsrail, 15 ay süren bir imha savaşıyla Gazze’yi harabeye çevirirken, Trump bu yıkımı “mantıklı bir devam” olarak pazarlamaktadır (Al Jazeera, 2025). İsrail’in aşırı sağcı siyasetçilerinden Bezalel Smotrich ve Itamar Ben Gvir, Trump’ın teklifine açık destek vererek bu planı İsrail’in Filistin karşıtı politikalarını hızlandıracak bir fırsat olarak görmüşlerdir (İsrail Kanal 12, 2025).

Bu plan, 1949 Cenevre Sözleşmeleri ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Roma Statüsü’ne açıkça aykırıdır. Özellikle, bir halkın zorla yerinden edilmesi ve sınır dışı edilmesi uluslararası insancıl hukuk tarafından yasaklanmış savaş suçları arasında yer alır (Cenevre Sözleşmeleri, 1949). İnsan hakları örgütleri bu tür planları, “etnik temizlik” suçlarının modern bir versiyonu olarak tanımlamaktadır (Human Rights Watch, 2025).

Mısır ve Ürdün’e Yönelik Baskılar

Trump’ın planı, Mısır ve Ürdün gibi bölge ülkelerine ekonomik ve siyasi baskılarla dayatılmaktadır. Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi, Filistinlilerin Gazze’den zorla çıkarılmasının “iki devletli çözümü imkânsız hale getireceğini” ifade ederken, Ürdün Kralı II. Abdullah bu öneriyi “kırmızı çizgi” olarak nitelendirmiştir (Reuters, 2025). Trump’ın, Ürdün’ü bu plana ikna etmek için Kral Abdullah ile yaptığı görüşmelerde “milyonlarca mülteciye ev sahipliği yaptığı için Ürdün’ü takdir ettiğini” söylemesi, bu planın yalnızca bir diplomatik dayatma olduğunu gözler önüne sermektedir (BBC News, 2025).

Ancak Ürdün ve Mısır, Trump yönetiminin ekonomik baskılarına rağmen, Filistinlilerin zorla yerinden edilmesine yönelik planları kabul etmenin bölgedeki istikrarı daha da tehlikeye atacağını savunmaktadır. Özellikle Ürdün’deki mevcut 2 milyon Filistinli mültecinin varlığı, ülkenin demografik ve siyasi dengesi açısından zaten hassas bir konu olarak öne çıkmaktadır (Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansı [UNRWA], 2025).

İbrahim Anlaşmaları ve Çelişkiler

Trump’ın Gazze planı, onun damadı Jared Kushner’ın liderliğinde geliştirilen ve İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki normalleşmeyi hedefleyen İbrahim Anlaşmaları ile büyük bir çelişki içindedir. Kushner’ın Gazze için “heyecan verici bir yer” ve “ekonomik fırsat bölgesi” olarak tanımladığı ifadeleri, Filistin halkını dışlayan ve onların topraklarından koparılmasını normalleştiren bir zihniyetin yansımasıdır (The Guardian, 2025).

İbrahim Anlaşmaları kapsamında Suudi Arabistan gibi ülkeleri de İsrail ile normalleşmeye zorlayan Trump yönetimi, bu anlaşmaları barışçıl bir girişim olarak pazarlamıştı. Ancak Riyad, Tel Aviv ile ilişkilerin normalleşmesini Filistin Devleti’nin tanınması şartına bağlamış ve Filistin halkının haklarını korumayan hiçbir anlaşmaya katılmayacağını açıkça belirtmiştir (Middle East Eye, 2020).

Filistin Halkının Tepkisi ve Direnişi

Trump’ın planı, yalnızca uluslararası hukuk ve bölgesel istikrara tehdit oluşturmakla kalmamış, aynı zamanda Filistin halkının haklı direnişini de tetiklemiştir. HAMAS ve Filistin İslami Cihat, bu öneriyi “savaş suçlarını teşvik eden bir proje” olarak tanımlarken, Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas bu planın Filistinlilerin iradesini yok saydığını vurgulamıştır (Al Jazeera, 2025). Abbas, çözümün iki devletli çözümden geçtiğini ve bu tür dayatmaların sadece çatışmayı derinleştireceğini ifade etmiştir (Anadolu Ajansı, 2025).

Arap diasporasının liderlerinden Bişara Bahbah ise Trump’ın önerisini “ahlaki açıdan kabul edilemez” olarak nitelendirmiş ve Filistin halkının öncelikli ihtiyacının insani yardım ve yeniden yapılanma olduğunu vurgulamıştır (Arab News, 2025). Bahbah, Arap Amerikalılar Derneği olarak bu planın engellenmesi için lobi faaliyetlerini artıracaklarını belirtmiştir (Al-Monitor, 2025).

Tüm bu yeni gelişen Trump dış politikası durumunu, Gazze bağlamında yeniden değerlendirirsek, Trump yönetiminin Gazze’yi Filistinlilerden arındırmayı amaçlayan planı, hem insani hem de hukuki açıdan kabul edilemez bir girişimdir. Bu öneri, İsrail’in yıllardır süregelen sistematik işgal politikalarını meşrulaştırırken, ve burada BOP haritasının Filistin ayağı geliştirilmek istenirken, uluslararası toplumun insan hakları ihlallerine karşı durma sorumluluğunu görmezden gelmektedir.

Filistinlilerin zorla yerinden edilmesi, yalnızca onların toprakla olan bağını koparmakla kalmayacak, aynı zamanda bölgede geri dönülemez bir demografik ve siyasi değişim yaratacaktır. Bu durum, uluslararası hukukun temel ilkelerine, özellikle de 1949 Cenevre Sözleşmeleri’nin 4. Maddesi’ne ve Roma Statüsü’ne aykırıdır. İnsanlık tarihinde etnik temizlik ve zorla göç ettirme suçlarının yarattığı travmalar dikkate alındığında, Trump’ın önerisinin sonuçları daha da ağır olacaktır.

Uluslararası Toplumun Rolü

Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluşlar, bu planın uygulanmasına karşı net bir tavır almalı ve bölgesel barışı koruma adına aktif bir politika izlemelidir. Filistin halkının topraklarında barış ve güvenlik içinde yaşama hakkı, tüm dünyanın ortak sorumluluğudur. Ayrıca, Arap dünyası ve Müslüman toplumlar, bu plana karşı daha güçlü bir diplomatik ve politik birliktelik sergilemelidir. Özellikle, Suudi Arabistan gibi lider konumdaki ülkelerin Filistinlilerin haklarını önceliklendiren politikalarını sürdürmesi önemlidir.

Trump Yönetiminin Çelişkili Yaklaşımı

Trump’ın, bir yandan İsrail ve Arap ülkeleri arasında barış çabalarını destekleyen İbrahim Anlaşmaları’na vurgu yaparken diğer yandan Gazze gibi çatışma bölgelerinde etnik temizlik anlamına gelecek politikalar önermesi, bu yönetimin çelişkili tutumunu gözler önüne sermektedir. Bu plan, İsrail’in aşırı sağcı liderleri tarafından “mantıklı” bir çözüm olarak görülse de bölgesel barış ve istikrar adına büyük bir tehdittir.

Filistin halkının direnişi ve bölgedeki ulusal kimliğini koruma çabası, tarihsel bir meşruiyete dayanmakta ve bu tür politikaların başarısız olacağını göstermektedir. Filistin Yönetimi’nin iki devletli çözüm konusundaki ısrarı, uluslararası hukukun ve adaletin hâlâ geçerli olması gerektiğini hatırlatmaktadır.

Son Söz

Trump yönetiminin önerdiği Gazze planı, yalnızca bir halkın haklarını hiçe sayan bir girişim değil, aynı zamanda uluslararası toplumu bölgesel istikrar ve barış adına bir sınavla karşı karşıya bırakan bir meydan okumadır. Bu planın engellenmesi ve Filistin halkının haklarının korunması, sadece Arap dünyasının değil, tüm insanlığın ortak bir sorumluluğu olmalıdır.

Trump’ın Gazze planı, yalnızca bir halkın kaderini uluslararası hukuka aykırı bir şekilde yeniden şekillendirme girişimi değil, aynı zamanda bölgede uzun vadeli barışı baltalayacak bir tehdit oluşturmaktadır. Bu politika, insanlık tarihinin karanlık sayfalarından biri olarak hatırlanacak bir hamle olma potansiyeline sahiptir.

Uluslararası toplum, bu tür girişimlere karşı birleşmeli ve hem Filistin halkının meşru haklarını hem de uluslararası hukukun temel ilkelerini korumalıdır. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve bölgesel aktörler, Trump yönetiminin bu önerisinin uygulanmasını engellemek için kararlı bir duruş sergilemelidir. Aksi halde, Filistin halkının topraklarından koparılması, daha büyük insani krizlerin ve bölgesel çatışmaların önünü açacaktır.

Kaynakça:
1. Cenevre Sözleşmeleri (1949) ve Roma Statüsü (1998): Savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar üzerine uluslararası hukuki düzenlemeler.
2. UNRWA: Filistin mültecilerinin durumu ve demografik değişimlere yönelik raporlar.
3. Al Jazeera ve Middle East Eye: Trump’ın Gazze planına yönelik eleştiriler ve bölgesel tepkiler.
4. The Guardian: Jared Kushner’ın Gazze’nin ekonomik potansiyeline yönelik açıklamaları ve etnik temizlik önerileri.
5. Reuters ve BBC News: Mısır ve Ürdün liderlerinin, Trump’ın baskılarına yönelik tutumları ve açıklamaları.
6. Human Rights Watch ve Uluslararası Af Örgütü: Etnik temizlik suçlarının modern versiyonları üzerine analizler.
7. Arab News ve Al-Monitor: Arap diasporasının bu plana karşı tepkileri ve Trump yönetimine yönelik eleştiriler.
8. Middle East Eye: İbrahim Anlaşmaları ve Suudi Arabistan’ın Filistin meselesine yönelik tutumu.
9. İsrail Kanal 12: Bezalel Smotrich ve Itamar Ben Gvir’in açıklamaları ve İsrail sağ kanadının bu plana desteği.
10. Brookings Institution (2025): Trump’ın önerisinin uluslararası hukuka ve bölgesel istikrara etkileri üzerine analiz.
11. Anadolu Ajansı: Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas’ın Trump’ın planına yönelik açıklamaları ve iki devletli çözüm vurgusu.
12. The New York Times: İsrail’in Gazze politikaları ve uluslararası toplumun bu konuda aldığı pozisyonlar üzerine değerlendirmeler.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir