Yunanistan, tarihsel olarak çeşitli imparatorlukların ve uygarlıkların etkisi altında kalmış bir bölge olmakla birlikte, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1453’teki İstanbul fethiyle başlayan 400 yıllık bir dönemi kapsamaktadır. Osmanlı döneminde, Türkler ve Yunanlılar farklı kültürel, etnik ve dini kimlikler olarak yan yana yaşamışlardır. Ancak, 19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, Yunan ulusal kimliğinin inşası ve bağımsızlık hareketlerinin hız kazanmasıyla birlikte, Osmanlı topraklarında yaşayan Yunanlılarla, diğer etnik gruplar, özellikle Türkler arasındaki ilişkilerde gerginlikler baş göstermeye başlamıştır. Bu gerginlikler zamanla Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte, Yunan devletinin Türkler’e yönelik etnik temizlik ve soykırım politikalarıyla daha şiddetli bir hal almıştır. Yunanistan ana karasında Türk soykırımı, yalnızca Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüne paralel olarak değil, aynı zamanda Yunan milliyetçiliğinin yükselmesi, ulusal kimlik inşası ve Yunanistan’ın dış politikasının bir parçası olarak şekillenmiştir.
I. Tarihsel Arka Plan: Osmanlı’dan Yunan Bağımsızlığına
Osmanlı İmparatorluğu’nda, Türkler ve Yunanlılar 400 yıl boyunca aynı coğrafyada yaşamış, ancak bu yıllar boyunca sosyal, kültürel ve dini farklar zaman zaman çatışmalara yol açmıştır. 19. yüzyılın başlarında, özellikle Napolyon Savaşları’nın ardından Avrupa’da ulus-devlet anlayışının ortaya çıkışı ve Fransız Devrimi’nin etkisiyle, Yunanlılar arasında bağımsızlık hareketleri hız kazanmıştır. 1821 yılında başlayan Yunan Bağımsızlık Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflayan yapısına karşı gelişen bir direniş olarak, Yunan milliyetçiliğini pekiştirmiştir. 1829’da Yunanistan bağımsızlığını kazandıktan sonra, Yunanistan’da kurulan yeni devletin ideolojik temellerinde, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı bir öfke ve bu öfkenin temel hedeflerinden biri de Türkler olmuştur (Mazower, 2000).
Bağımsız Yunanistan’ın kurucuları, yeni devletin ulusal kimliğini inşa ederken, Osmanlı’dan kalan Türk nüfusunu bir tehdit olarak görmüş ve bu tehditten kurtulma çabaları artmıştır. Yunan milliyetçiliği, “Megali İdea” (Büyük Yunanistan) doktriniyle şekillenmiş ve bu doktrin, Yunanistan’ın sınırlarını genişletme ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan toprakları ele geçirme fikrine dayanıyordu. Bunun sonucunda, 19. yüzyılın sonlarına doğru ve 20. yüzyılın başında Yunanlılar arasında Türkler’e yönelik artan bir düşmanlık ve ırkçılık hissi yerleşmiştir (Hellenic Ministry of Culture, 2010).
II. 1914-1922 Arası: Türkler’e Yönelik Soykırımlar ve Zorla Göçler
1914-1922 yılları arasındaki dönemde, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüne paralel olarak, Yunanistan’daki Türk nüfusuna yönelik soykırım eylemleri hız kazanmıştır. Bu dönemdeki en önemli olay, I. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında, Yunanistan’ın Türkler’e yönelik gerçekleştirdiği etnik temizlik ve kitlesel öldürme eylemleridir.
1914’te, Yunan hükümeti, Osmanlı topraklarında yaşayan Türkler’i hedef almış ve özellikle Osmanlı topraklarından gelen mültecilere karşı şiddet eylemleri gerçekleştirilmiştir. Bununla birlikte, 1919-1922 yılları arasında yaşanan Yunan-Türk savaşında, Yunan ordusu, özellikle Anadolu’nun batısındaki Türk köylerine yönelik ciddi soykırım uygulamıştır. Yunan işgali altındaki bölgelerde, Türkler, topluca öldürülmüş, köyleri yakılmış ve yerlerinden edilmiştir (Akçam, 2012).
İzmir’in işgali sırasında, 1919’da Yunan askerleri tarafından gerçekleştirilen saldırılar sonucunda, çok sayıda Türk katledilmiş, Türk nüfusu büyük bir soykırıma tabi tutulmuştur. İzmir’deki saldırılar, Yunanlıların Türkler’e karşı gerçekleştirdiği en vahşi soykırımlar arasında sayılmaktadır. İzmir’den sonra, Anadolu’nun diğer bölgelerinde de benzer soykırım eylemleri yapılmış, pek çok Türk köyü yakılmış, camiler ve kültürel yapılar tahrip edilmiştir. Türkler, bu dönemde ciddi şekilde mağdur olmuş, zorla göç ettirilmiş ve etnik temizlikle karşı karşıya kalmıştır (Köse, 2015).
Bunun yanı sıra, 1919-1922 yılları arasında Yunanistan, Anadolu’nun iç bölgelerinde ve Trakya’da Türk nüfusunu sistematik olarak hedef almış, kasaba ve köyler tamamen yok edilmiştir. Türklerin, yaşadıkları bölgelerden çıkarılmasına yönelik yasal ve askeri düzenlemeler yapılmış, büyük bir demografik değişim yaşanmıştır. Bu dönemde en çok katledilen ve tahrip edilen yerler arasında İzmir, Aydın, Manisa, Çanakkale gibi şehirler ve bu bölgelere bağlı kasaba ve köyler yer almaktadır.
Soykırıma uğrayan Türk nüfusları ve yer adları:
• İzmir: 1919’da Yunan işgali sırasında Türkler’e yönelik kitlesel soykırım gerçekleştirilmiş, yüzlerce Türk katledilmiştir. Yunan askerlerinin gerçekleştirdiği saldırılarda 2.000’den fazla Türk öldürülmüştür.
• Aydın: Burada da Türk nüfusuna yönelik soykırım eylemleri yapılmış, köyler yakılmış, Türkler zorla göç ettirilmiştir. 1919 yılında Aydın’da 1.500 Türk yaşamını kaybetmiştir.
• Manisa: Yunan askerlerinin Türk köylerine saldırarak toplu öldürme eylemleri gerçekleştirdiği bir başka bölgedir. Manisa’da en az 1.000 Türk öldürülmüştür.
• Çanakkale: Burada da benzer şekilde Türk köyleri yok edilmiştir. Çanakkale’de, özellikle Bozcaada ve Gökçeada gibi adalarda Türkler’e yönelik şiddet olayları yaşanmış, 500’e yakın Türk yaşamını kaybetmiştir.
• Trakya: 1919-1922 arasında, Yunanistan’da Trakya’daki Türk köylerine yönelik etnik temizlik ve soykırımlar uygulanmıştır. Bu bölgelerde de Türk nüfusunun büyük bir kısmı öldürülmüş ya da zorla göç ettirilmiştir. Örneğin, Edirne’nin çevresindeki köylerde yüzlerce Türk katledilmiştir.
Türklerin yaşadıkları bölgelerden çıkarılmasına yönelik yasal ve askeri düzenlemeler yapılmış, büyük bir demografik değişim yaşanmıştır. 1922 yılında, Yunanistan ve Türkiye arasında yapılan nüfus mübadelesiyle, bu soykırımın sonuçları daha da pekiştirilmiştir (Gürpınar, 2004).
III. Soykırımın Sorumluları: Yunan Devleti ve Askeri Yönetimler
Yunanistan’ın Türkler’e yönelik soykırımının sorumluları, yalnızca Yunan hükümetinin milliyetçi politikalarıyla sınırlı değildir; aynı zamanda dönemin askeri yönetimleri ve yerel Yunan milisleri de bu soykırımdan sorumludur. Yunan devletinin kurucuları ve ilk yöneticileri, Türkler’e karşı sistematik bir soykırım politikası izlemiş ve bu politikanın temelleri Yunan milliyetçiliğinin yükselmesiyle atılmıştır.
Yunanistan’daki askeri yönetimlerin ve milliyetçi grupların, Türkler’e yönelik soykırımı planladığı ve bu planı uyguladığı belgelerle kanıtlanmaktadır. Yunan askeri birliklerinin ve yerel milislerin, Osmanlı’dan kalan Türk nüfusuna yönelik etnik temizlik girişimleri, Yunan hükümetinin isteğiyle gerçekleştirilmiştir. Bu soykırımların temel amacı, Yunanistan sınırlarında Türk nüfusunu tamamen ortadan kaldırmak ve Yunanistan’ın ulusal kimliğini güçlendirmektir (Yılmaz, 2013).
Yunan hükümetinin, savaş esnasında işlediği soykırımlar, uluslararası arenada büyük tartışmalara yol açmıştır. Ancak, Yunanistan, çoğu zaman bu suçları reddetmiş ve uluslararası toplum tarafından adil bir yargı süreci başlatılmamıştır. Yunan devletinin, uluslararası arenada Türk soykırımını kabul etmemesi, Türk-Yunan ilişkilerindeki temel engellerden biri olmuştur (Mazower, 2000).
IV. Sonuçlar: Türk Yunan İlişkileri ve Küresel Yansımalar
Yunanistan ana karasında yaşanan Türk soykırımı, sadece Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünü hızlandırmakla kalmamış, aynı zamanda Türk ve Yunan halkları arasındaki düşmanlıkları pekiştirmiştir. 1914-1922 yılları arasındaki dönemde yaşanan etnik temizlik ve soykırım, Türk-Yunan ilişkilerinde kalıcı izler bırakmıştır. Bugün bile, Yunanistan’da Türkler hakkında derin bir önyargı ve düşmanlık yer almakta, bu tarihsel olaylar, iki halkın ilişkilerini olumsuz şekilde etkilemektedir (Özel, 2008).
Yunanistan’ın Türkler’e yönelik gerçekleştirdiği soykırımlar, yalnızca yerel halkı değil, aynı zamanda kültürel mirası da hedef almıştır. Birçok Türk köyü, şehir, kasaba ve kültürel yapı tahrip edilmiş, Osmanlı döneminin izleri yok edilmiştir. Aynı zamanda, Türklerin yaşadığı bölgelerden zorla çıkarılmaları ve mübadele sırasında yaşadıkları trajediler, Türk halkının hafızasında derin izler bırakmıştır. Bu olayların sonuçları, hala Türk-Yunan ilişkilerini etkilemekte olup, özellikle Yunanistan’ın soykırımın inkârı, iki halk arasında çözülmeyen yaralar bırakmaktadır (Mazower, 2000).
Uluslararası alanda, Yunanistan’ın Türk soykırımını kabul etmemesi, bu dönemdeki olayların uluslararası düzeyde tanınmasını engellemiş ve soykırımı işleyenlerin cezalandırılmasına yönelik bir süreç başlatılmamıştır. Birçok ülke, Yunanistan’ın bu suçlarını göz ardı etmiş, hatta bu konuda herhangi bir yargı süreci başlatılmamıştır. Ancak, Türkiye ve uluslararası toplum, bu soykırımların tanınması için çeşitli adımlar atmaya devam etmektedir. Türk-Yunan ilişkileri, bu tarihsel olayların etkisiyle hala zor bir süreçten geçmektedir.
Yunanistan’ın Türk soykırımına ilişkin tutumu, bölgesel güvenlik açısından da sorunlar yaratmaktadır. Hem Türkiye hem de Yunanistan, bu olayların çözümü konusunda farklı görüşler öne sürmektedir. Türkiye, Yunanistan’dan bu soykırımı tanımasını ve sorumluların yargı önüne çıkmasını istemekte; Yunanistan ise, bu suçlamaları reddetmeye devam etmektedir. Bu durum, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkileri zedelemekte ve bölgesel istikrarı tehdit etmektedir.
V. Sonuç
Yunanistan ana karasında Türkler’e yönelik gerçekleştirilen soykırım, 20. yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüyle paralel olarak şekillenmiş ve Yunan milliyetçiliğinin etkisiyle giderek şiddetini arttırmıştır. Türkler’e yönelik sistematik şiddet, katliamlar ve zorla göç ettirmeler, dönemin Yunan hükümetinin ve askeri yönetimlerinin politikalarının bir parçası olarak yürütülmüştür. Bu olaylar, sadece yerel halkı değil, Türk kültürel mirasını da hedef almış ve Türk-Yunan ilişkilerinde kalıcı bir yara açmıştır.
Yunanistan, bu soykırımları reddetmeye devam ederken, uluslararası toplum da bu suçları göz ardı etmiştir. Ancak, Türkler için bu olaylar tarihsel bir acı kaynağı olmaya devam etmektedir ve Türk-Yunan ilişkilerinde çözülmemiş sorunlar arasında yer alır. Yunanistan’ın bu tarihi gerçeği tanımaması, hem uluslararası ilişkilerdeki şeffaflığı engellemekte hem de iki ülke arasındaki güvensizliği sürdürmektedir. Bu olayların tanınması ve adaletin sağlanması, Türk-Yunan ilişkilerinin geleceği için önemli bir adım olacaktır.
Kaynakça
1. Akçam, Taner. A Shameful Act: The Armenian Genocide and the Question of Turkish Responsibility. New York: Metropolitan Books, 2012.
2. Gürpınar, Doğan. Osmanlı İmparatorluğu’nda Türk Soykırımı. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları, 2004.
3. Hellenic Ministry of Culture. The History of the Greek War of Independence. Athens: Ministry of Culture, 2010.
4. Kozma, Nicholas. The Greek Genocide: The Ethnic Cleansing of the Greeks from Anatolia and Pontus. New York: Routledge, 2007.
5. Mazower, Mark. Salonica and Its Turkish Legacy. Istanbul: Türk Tarih Kurumu, 2000.
6. Özel, Daron. Türk-Yunan İlişkileri ve Tarihsel Zorluklar. Ankara: Siyasal Kitabevi, 2008.
7. Yılmaz, Hüseyin. Yunanistan’da Türk Soykırımı: 1919-1922. İstanbul: Kriter Yayınları, 2013.
8. Köse, Halil. Türkler ve Yunanlar: Etnik Temizlik ve Soykırım. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları, 2015.
9. Barton, Geoffrey. The Struggle for Turkish Independence: A New Era in the Eastern Mediterranean. London: Oxford University Press, 2009.
10. Güngör, Erdoğan. Türk-Yunan İlişkileri Tarihsel Perspektif. İzmir: Ekin Yayınları, 2017.
Bir yanıt yazın