Yerelleşme merkezi devlete suikasttır – 2

Uzun zamandır ülkemizde merkezi hükümetin idarî ve malî yetkilerinin bir kısmının yerel yönetimlere devri ve böylece yerelde katılımcı demokrasinin gelişeceği konusunda yoğun propaganda yapılmaktadır. Bu yöndeki girişimlere 1980 faşist askeri darbesinden sonra iyice yol verilmiş olup, “yerelleşme” çağrıları özellikle ayrılıkçı kürt hareketinin sürekli isim değiştiren partilerince sahiplenilmektedir. Yerelleşmeye, demokrasi, insan hakları, özgürlükler gibi kavramları en çok ihlal eden Amerikan tezlerini kamuoyunda ısrarla savunan ve yabancı ülkeler (istihbarat örgütleri ve bağlantılı kurumlar) tarafından fonlanan dernek, vakıf, ajans gibi oluşumlarda yuvalanmış bayraksız dönek solcular da destek vermektedir. - vaadedilmis topraklar bop projesi kurdistan

Uzun zamandır ülkemizde merkezi hükümetin idarî ve malî yetkilerinin bir kısmının yerel yönetimlere devri ve böylece yerelde katılımcı demokrasinin gelişeceği konusunda yoğun propaganda yapılmaktadır. Bu yöndeki girişimlere 1980 faşist askeri darbesinden sonra iyice yol verilmiş olup, “yerelleşme” çağrıları özellikle ayrılıkçı kürt hareketinin sürekli isim değiştiren partilerince sahiplenilmektedir. Yerelleşmeye, demokrasi, insan hakları, özgürlükler gibi kavramları en çok ihlal eden Amerikan tezlerini kamuoyunda ısrarla savunan ve yabancı ülkeler (istihbarat örgütleri ve bağlantılı kurumlar) tarafından fonlanan dernek, vakıf, ajans gibi oluşumlarda yuvalanmış bayraksız dönek solcular da destek vermektedir.

Merkezi hükümetin idarî ve malî yetkilerinin bir kısmının yerel yönetimlere devri çabaları masum bir demokrasinin yaygınlaştırılması talebi midir? Yoksa arka planında saklanan emperyal bir plan var mıdır?

Türk devletinin çözülme süreci

1980 faşist askeri darbe ile gelen ara rejimde Türkiye düşünsel hayatından ulusalcı aydınların tasfiyeleri sonrasında yapılan 1983 seçimleriyle Hükümet kuran Başbakan Turgut Özal, Kürt sorununa çözüm adı altında, 15 Ekim 1991 tarihinde Hürriyet Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, “federasyon dahil her şeyi konuşmalıyız” diyerek bu konudaki devlet politikasında büyük bir gedik açtı ve “federal” yapıya gidecek taşları bilinçli şekilde döşemeye başladı. 

Avrupa Konseyi, 1981-1984 yılları arasında yerel idarelerin özerkliği ile ilgili bazı ilkeleri tartıştı ve bir karar tasarısı hazırladı. “Yerel idarelerin güçlendirilmesi, özerkliklerinin savunulması, yerinden yönetim ve demokrasi ilkelerine dayanan bir Avrupa’nın kurulmasının temel koşuludur” görüşünden hareketle hazırlanan tasarı daha sonra “Özerklik Şartı” olarak Avrupa Konseyi’nce 15 Ekim 1985’de imzalanıp, 1 Eylül 1988’de yürürlüğe girdi.[[1]]

Mesut Yılmaz’ın Dışişleri Bakanı olduğu 2. Özal Hükümeti döneminde Türkiye, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı 1988 yılında imzaladı. Özal’ın Cumhurbaşkanı olduğu 1991 yılında da 3723 sayılı ve 12.04.1991 tarihli yasa ile TBMM tarafından onaylanması uygun görüldü ve 1992’de 92/3398 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylandı. (Resmi Gazete: 3.10.1992 – 21364). Yürürlük tarihi ise 1 Nisan 1993 olarak belirlendi.

Yapmakta olduğu melânetin farkında olan ve ileride “vatana ihanet” ile suçlanmaktan korkan Özal, 21.05.1991 tarih ve 3723 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 23. Maddesi ile 29.Nisan.1923 tarih ve 2 sayılı “Hıyanet-i Vataniye” kanununu yürürlükten kaldırttı.  

Amerika devrede

Ancak bir asır sonra bugün, yirminci yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti’nin parçalanması girişimlerinde rol oynayan İngilizlerin yerini, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter devlet yapısını dağıtmak görevinin liderliğini Amerika üstlenmiştir.

1995 yılı Temmuz ve Ağustos aylarında gerçekleşen ve ABD heyetine ABD’nin Kuzey Körfez İşleri İstasyon Şefi Robert Deutsch’un başkanlık ettiği birinci Türkiye-ABD görüşmeleriyle ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı tarafından düzenlenen iki raporda[[2]] açıkça Türkiye’nin federal devlet yapısına geçmesi istenmiş ve şu talepler dile getirilmiştir:

ABD heyeti “Ortadoğu’da sınırların yeniden belirleneceğini” öne sürüyor. ABD, planladığı Kürt devletini Türkiye ile bir federasyon çatısı altında birleştirmek istiyor. “Kuzey Irak’ta Çekiç Güc’ün koruduğu Kürt devleti, Türkiye himayesinde, federasyona bağlı bir Kürt devletine dönüştürülecek.” Öneriye göre bu Kürdistan başka Kürdistan olacak. “Garantör ülke Türkiye olacak.”

ABD heyeti, Kürdistan ile federasyonu kabul etmezse, Türkiye ve İran’ın da Irak gibi parçalanma durumuna gittiğini belirtiyor. ABD heyeti, “EK-1’de gösterilen harita (harita bulunamamıştır) gibi bir haritanın gündeme geldiğini, ABD’nin yaptırdığı çalışmalarda bu haritanın meydan çıktığını açıklıyor.”

ABD heyeti, Türkiye’nin Kürdistan’ı himaye altına almaması halinde, Türkiye’yi Kuzey Irak Kürtleriyle tehdit ediyor. “Kuzey Irak Kürtlerinin elinde yakında çok silah olacak. Saddam’ın bıraktığı silahlar onların elinde sayılır. Belki de Türkiye’nin silahlarından ileri silahları olacak, uçakları, tankları, füzeleri.”

Genelkurmay raporu bu bilgileri verirken, ABD’nin aynı federasyon planını 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra 1965’te ve Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra 1974’te de önerdiğini belirtiyor.

Görüldüğü gibi, Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devletini arkadan vurarak parçalamak için Çarlık Rusya, İngiltere ve Fransa tarafından kullanılan Osmanlı vatandaşı Ermeni piyonların yerini, bugün ABD ve AB emperyalistleri tarafından Türkiye Cumhuriyetini parçalamak için kullandıkları Türk vatandaşı ayrılıkçı Kürt piyonlar almıştır.

* * *


[[1]] : https://www.coe.int/en/web/conventions/full-list?module=treaty-detail&treatynum=122

[[2]] : Doğu Perinçek, Avrasya Seçeneği: Türkiye için Bağımsız Dış Politika, s. 121, Kaynak Yayınları, 2000.

T.C. GENELKURMAY BAŞKANLIĞI / ŞAHSA ÖZEL

ASAYİŞ BÖLGESİ EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ / HİZMETE ÖZEL

Sayı      : 346.1.0918

Tarih     : 03.08.1995

Konu     : Ortadoğu ve Balkanlar Masası görüşmeleri (3 sayfa)

Sayı      : 11345.3.910

Tarih     : 04.08.1995 (5 sayfa)

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir