Sefa Yürükel
Mora Türk Soykırımı, 1821 yılında başlayan Yunan İsyanı sırasında Mora Yarımadası’nda yaşayan Osmanlı Türklerinin sistematik bir şekilde yok edilmesini ifade eder. Bu olay, yalnızca bir etnik temizlik olarak değil, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan milliyetçilik hareketlerinin bir sonucu olarak da dikkat çeker.
Tarihsel Arka Plan
Mora Yarımadası, Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1460 yılında fethedilmiş, 17. yüzyılın sonlarına doğru Venediklilerle kısa süreli bir mücadeleye sahne olmuştur. Ancak 1718 Pasarofça Antlaşması ile bölge yeniden Osmanlı egemenliğine girmiştir (Shaw, 1977). 19. yüzyılın başlarına gelindiğinde, Mora, Müslüman Türklerin ve Ortodoks Rumların birlikte yaşadığı bir bölgeydi. Osmanlı kayıtlarına göre, 1821 yılı öncesinde Mora’da 50.000’e yakın Türk nüfusu bulunuyordu (McCarthy, 1995).
Rusya’nın kışkırtmaları ve Avrupa’daki milliyetçilik dalgasının etkisiyle, Yunanistan’da bağımsızlık hareketleri güç kazandı. Mora Yarımadası, bu hareketin merkezi haline geldi. 25 Mart 1821’de Balyabadra Piskoposu Germanos’un Kalavrita’da ayaklanmayı başlatması, Türk halkı için bir felaketin başlangıcı oldu (Karakartal, 2023). Bu isyanın ardından Mora’nın pek çok bölgesinde sistematik katliamlar gerçekleşmiştir.
Sorumlular
Yunan İsyanı, yerel liderler, Ortodoks kilisesi ve Avrupa’nın büyük devletlerinin desteğiyle organize edildi. İsyanın dini lideri olarak bilinen Balyabadra Piskoposu Germanos, halkı Türklere karşı ayaklanmaya teşvik eden figürlerin başında geliyordu. Germanos, “Hristiyanlara huzur, konsüllere saygı, Türklere ölüm!” sloganıyla soykırımın ideolojik temelini atmıştır (Phillips, 1897).
Mora İsyanı sırasında sadece isyancılar değil, aynı zamanda yerel halk da katliamlara katılmıştır. Kalavrita, Tripoliçe, Navarin, Korint, Monemvasia, Kalamata ve Argos gibi şehirlerde sistematik katliamlar gerçekleştirilmiş, Türk köyleri yakılmış ve halk öldürülmüştür (Clogg, 1986). Özellikle Tripoliçe Katliamı sırasında, üç günlük bir süreçte kadın, çocuk ve yaşlı ayrımı yapılmaksızın 10.000’den fazla Türk öldürülmüştür (McCarthy, 1995). Kalavrita ve Monemvasia gibi bölgelerde Türklerin tamamı ya öldürülmüş ya da açlıktan ölüme terk edilmiştir.
Soykırımın Boyutları ve Sonuçları
1821 yılında başlayan Mora İsyanı, Türklerin sistematik bir şekilde katledilmesiyle sonuçlanmıştır. Bu dönemde Mora Yarımadası’nın farklı şehirlerinde gerçekleştirilen soykırımların kapsamı şu şekildedir:
1. Tripoliçe Katliamı: Yaklaşık 10.000 Türk öldürülmüştür. Şehirde yaşayan Türkler tamamen yok edilmiştir.
2. Navarin Katliamı: Yüzlerce Türk katledilmiş, hayatta kalanlar köle pazarlarında satılmıştır.
3. Kalavrita Katliamı: Şehirde yaşayan 3.000’den fazla Türk öldürülmüştür.
4. Monemvasia Kuşatması: 4.000 Türk, teslim olmasına rağmen aç bırakılarak ölüme terk edilmiştir.
5. Korint Katliamı: Bölgede yaşayan Türk nüfusu tamamen yok edilmiştir. Yaklaşık 1.500 Türk öldürülmüştür.
6. Sakız Adası Katliamı: Mora dışına da sıçrayan olaylarda Sakız Adası’nda 15.000’den fazla Türk öldürülmüş, 50.000 kişi köle pazarlarında satılmıştır.
Toplamda, Mora Yarımadası’nda 50.000 Türk nüfusunun büyük bir kısmı öldürülmüş, yalnızca birkaç bin kişi hayatta kalıp Anadolu’ya sığınabilmiştir (McCarthy, 1995). Katliamlar, Sakız ve Sisam gibi adalara da sıçramış, burada da binlerce Türk hayatını kaybetmiştir. Sakız Adası’ndaki katliam, Avrupa basınında geniş yer bulmuş, ancak genellikle Rumlar lehine bir anlatı sunulmuştur (Clogg, 1986).
Katliamların ardından bölgedeki Türk nüfusu neredeyse tamamen yok edilmiş ve hayatta kalanlar Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmıştır. İngiliz tarihçi W. Alison Phillips, Tripoliçe Katliamı hakkında şu ifadeleri kullanır: “Şehirde yaşayan tüm Müslüman halk, yaşlı, kadın ve çocuk ayrımı yapılmadan üç gün içinde katledildi” (Phillips, 1897).
Uzman Görüşleri
Bu soykırımı ele alan tarihçiler, olayın yalnızca etnik bir çatışma değil, aynı zamanda organize bir temizlik politikası olduğunu vurgulamaktadır. Justin McCarthy, “Ölüm ve Sürgün” adlı kitabında, Mora İsyanı sırasında Türklerin sistematik bir yok etme politikasıyla karşı karşıya kaldığını belirtir (McCarthy, 1995).
Prof. Dr. Oğuz Karakartal, bu olayın bir soykırım olarak tanımlanması gerektiğini ve katliamların Ortodoks kilisesinin desteğiyle gerçekleştiğini ifade etmektedir. Karakartal’a göre, isyan sırasında papazlar, “Türkleri öldürenlerin şehitlik makamına ulaşacağı” vaadinde bulunmuştur (Karakartal, 2023).
Tarihçi Dimitris Kitsikis, Yunan İsyanı’nın sadece Türkleri değil, Müslüman Arnavutları da hedef aldığını ve bu durumun, Balkanlar’da daha sonra yaşanacak etnik çatışmalara örnek teşkil ettiğini dile getirmiştir (Kitsikis, 1971).
Sonuç
Mora Türk Soykırımı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yaşanan en trajik olaylardan biri olarak tarihe geçmiştir. Bu olay, sadece Türk halkı için değil, aynı zamanda etnik ve dini çatışmaların ne denli yıkıcı sonuçlara yol açabileceğini göstermesi açısından da önemlidir. Mora Yarımadası’nda yaşananlar, uluslararası topluma bir uyarı niteliğindedir. Soykırımı inkar eden veya çarpıtan yaklaşımlara karşın, tarihsel belgeler ve tanıklıklar, bu trajedinin boyutlarını açıkça ortaya koymaktadır.
Kaynakça
1. Shaw, Stanford J. Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye Cilt I. Cambridge University Press, 1977.
2. McCarthy, Justin. Death and Exile: The Ethnic Cleansing of Ottoman Muslims. Princeton University Press, 1995.
3. Phillips, W. Alison. The War of Greek Independence 1821–1833. London: Smith, Elder & Co., 1897.
4. Clogg, Richard. A Concise History of Greece. Cambridge University Press, 1986.
5. Kitsikis, Dimitris. Le rôle des communautés dans l’Empire ottoman. Paris: Presses Universitaires de France, 1971.
6. Karakartal, Oğuz. “1821 Yunan Ayaklanması: Türk Soykırımının Başlangıcı.” Haber Kıbrıs, 2023.
7. Anadolu Ajansı Analizleri, “Yunan Propagandası ve Saptırılan Tarih.” Anadolu Ajansı, 2024.
8. Academia.edu, “Balkan Savaşları ve Türklere Yapılan Mezalimin Tarihçesi.”
9. Sakız Adası Katliamı ile ilgili görsel ve yazılı basın kaynakları, 19. yüzyıl Avrupası basını.
Bir yanıt yazın