Güney Afrika Cumhuriyeti, 20. yüzyılın en ağır insan hakları ihlallerinden biri olan Apartheid rejimine sahne olmuştur. Apartheid dönemi, yalnızca ırk ayrımcılığıyla değil, aynı zamanda siyah Güney Afrikalılara yönelik sistematik baskı, zorla yerinden etme ve kitlesel insan hakları ihlalleriyle karakterize edilmiştir. Her ne kadar Güney Afrika’daki şiddet, uluslararası hukukta tanımlanan “soykırım” kapsamında ele alınmasa da, bazı akademisyenler bu dönemdeki uygulamaları, belirli grupların fiziksel ve toplumsal varlığını hedef alan eylemler olarak değerlendirmiştir.
Tarihsel Nedenler
Güney Afrika Cumhuriyeti’nde ırksal ayrımcılığın kökeni, Avrupa sömürgeciliğine dayanmaktadır. 17. yüzyılda Hollanda ve daha sonra İngilizler tarafından sömürgeleştirilen Güney Afrika’da, sömürgecilik dönemi boyunca siyah nüfus, ekonomik ve sosyal olarak marjinalize edilmiştir.
Bernard Magubane, Güney Afrika’daki sömürgeci politikaların “ırkçı ayrımcılığın temelini oluşturduğunu ve ekonomik eşitsizlikleri derinleştirdiğini” ifade etmektedir (Magubane, 1996).
1948 yılında Ulusal Parti’nin iktidara gelmesiyle, Apartheid politikaları resmileştirilmiştir. Bu sistem, siyah Güney Afrikalıları sistematik olarak ekonomik, sosyal ve siyasi haklardan mahrum bırakmış, yerleşim yerlerini ayrıştırmış ve eğitim ile sağlık hizmetlerini beyazlar lehine düzenlemiştir. Mahmood Mamdani, bu dönemi “ırksal hiyerarşi üzerine inşa edilmiş bir devletin kurumsallaşması” olarak tanımlar (Mamdani, 2001).
Uygulama Metodları
Apartheid rejimi altında siyah Güney Afrikalılara yönelik baskılar çok çeşitli yöntemlerle gerçekleştirilmiştir:
1. Zorla Yerinden Etme ve Toprakların Gaspı
Apartheid döneminde siyah nüfus, yerleşim alanlarından zorla çıkarılmış ve “Bantustan” olarak bilinen rezervasyon bölgelerine yerleştirilmiştir. 1950 tarihli Grup Alanları Yasası, siyahların kentlerden uzaklaştırılmasını yasal hale getirmiştir. Hugh Macmillan, bu süreci “ekonomik sömürünün ve mekânsal ayrışmanın en somut göstergesi” olarak değerlendirmektedir (Macmillan, 2009).
2. Eğitim ve Sağlıkta Eşitsizlik
Apartheid rejimi, siyah nüfusun eğitim ve sağlık sistemine erişimini sınırlamıştır. 1953 tarihli Bantu Eğitim Yasası, siyah Güney Afrikalıların yalnızca düşük seviyeli işlere uygun bir eğitim almasını öngörmüştür. Nancy L. Clark, bu politikaların “siyah toplulukların ekonomik bağımsızlığını sistematik olarak engellediğini” belirtir (Clark, 2011).
3. Polis Şiddeti ve Katliamlar
Apartheid rejimi, siyah nüfusu kontrol altında tutmak için şiddeti bir araç olarak kullanmıştır. En bilinen olaylardan biri, 1960 yılında Sharpeville’de yaşanan katliamdır. Barışçıl bir protesto sırasında polis, çoğu arkadan vurulmuş 69 kişiyi öldürmüştür. John Dugard, bu olayı “rejimin kitlesel şiddeti nasıl bir araç olarak kullandığını gösteren bir dönüm noktası” olarak tanımlar (Dugard, 1978).
4. Ekonomik Baskılar ve İşgücü Sömürüsü
Apartheid dönemi boyunca siyah Güney Afrikalılar, madenlerde ve tarımda zorla çalıştırılmıştır. Pass Yasaları, siyah işçilerin hareket özgürlüğünü sınırlandırarak ekonomik sömürüyü artırmıştır. William Beinart, bu sistemin “beyaz azınlığın ekonomik hegemonyasını sürdürebilmek için kurulmuş bir yapı” olduğunu belirtmektedir (Beinart, 2001).
Sorumlular
Güney Afrika’daki soykırım düzeyine varan bu insan hakları ihlallerinin sorumluluğu, hem yerel hem de uluslararası aktörlere aittir:
1. Ulusal Parti Hükümeti
Apartheid rejimini kuran ve sürdüren en önemli aktör, Ulusal Parti’dir. Bu hükümet, yasalar ve uygulamalar yoluyla siyah nüfusu sistematik olarak marjinalize etmiştir.
2. Güvenlik Güçleri
Polis ve ordu, Apartheid rejiminin baskıcı politikalarının uygulanmasında kritik bir rol oynamıştır. Polis şiddeti, özellikle gösterilerin bastırılmasında yoğun olarak kullanılmıştır.
3. Uluslararası Şirketler ve Hükümetler
Birçok uluslararası şirket, Apartheid rejimiyle ekonomik işbirliği yaparak bu sistemi dolaylı olarak desteklemiştir. Ayrıca, Batı ülkelerinin Apartheid rejimine yönelik yaptırımlar uygulamaktaki tereddütleri, rejimin varlığını sürdürmesine olanak sağlamıştır.
Gerçekleşme Süreci
Apartheid rejimi altındaki kitlesel insan hakları ihlalleri, ırksal ayrımcılığın kurumsallaşması ile başlamış ve on yıllarca devam etmiştir. Siyah Güney Afrikalılar, ekonomik sömürüye, fiziksel şiddete ve kültürel kimliklerinin yok sayılmasına maruz kalmıştır.
Desmond Tutu, bu dönemi “Güney Afrika’nın ruhunun karardığı bir dönem” olarak tanımlar (Tutu, 1999).
Sharpeville Katliamı ve Soweto Ayaklanması gibi olaylar, uluslararası toplumun dikkatini çekmiş ve Apartheid rejimine karşı küresel bir hareketin doğmasına neden olmuştur. Ancak bu süreçte, milyonlarca Güney Afrikalı fiziksel ve psikolojik travmaya maruz kalmıştır.
Uzman Görüşleri
Uzmanlar, Güney Afrika’daki Apartheid rejimini modern tarihin en sistematik baskı rejimlerinden biri olarak değerlendirmektedir. Hugh Macmillan, “Apartheid, yalnızca ırk ayrımcılığı değil, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal bir sömürü sistemidir” demektedir (Macmillan, 2009). John Dugard ise, bu dönemi “uluslararası hukukun sürekli ihlal edildiği bir süreç” olarak tanımlamaktadır (Dugard, 1978).
Sonuç
Güney Afrika’daki Apartheid rejimi, tarihsel bağlamda soykırıma varan bir insan hakları ihlali örneği olarak değerlendirilmelidir. Irksal ayrımcılık, zorla yerinden etme ve ekonomik sömürü, bu dönemin ana karakteristikleridir. Bu sistemin yıkılmasında, hem yerel direniş hareketleri hem de uluslararası toplumun katkısı belirleyici olmuştur. Ancak Apartheid’ın mirası, bugün hâlâ Güney Afrika’nın toplumsal yapısında derin izler bırakmaktadır.
Kaynakça
1. Magubane, B. (1996). The Making of a Racist State: British Imperialism and the Union of South Africa. Trenton, NJ: Africa World Press.
2. Mamdani, M. (2001). When Victims Become Killers: Colonialism, Nativism, and the Genocide in Rwanda. Princeton: Princeton University Press.
3. Macmillan, H. (2009). The Apartheid State in Crisis: Political Transformation in South Africa, 1975-1990. Oxford: Oxford University Press.
4. Clark, N. L., & Worger, W. H. (2011). South Africa: The Rise and Fall of Apartheid. London: Routledge.
5. Dugard, J. (1978). Human Rights and the South African Legal Order. Princeton: Princeton University Press.
6. Beinart, W. (2001). Twentieth-Century South Africa. Oxford: Oxford University Press.
7. Tutu, D. (1999). No Future Without Forgiveness. New York: Doubleday.
8. Worden, N. (1994). The Making of Modern South Africa: Conquest, Segregation and Apartheid. Oxford: Blackwell.
9. Giliomee, H. (2003). The Afrikaners: Biography of a People. Cape Town: Tafelberg Publishers.
10. Thompson, L. (2000). A History of South Africa. New Haven: Yale University Press.
11. Van der Westhuizen, C. (2007). White Power and the Rise and Fall of the National Party. Cape Town: Zebra Press.
12. Simons, H. J., & Simons, R. E. (1983). Class and Colour in South Africa, 1850-1950. Harmondsworth: Penguin Books.