Site icon Turkish Forum

TÜRKİYE’Yİ KALDIRMAK İÇİN NELERİ NASIL YAPMALIYIZ?

YEREL YÖNETİMLER VE YERELDE KALKINMA BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE’Yİ KALKINDIRMAK İÇİN NELERİ NASIL YAPMALIYIZ?

Demokrasisi gelişmemiş/ az gelişmiş toplumlarda hep bir kurtarıcı aranır. Hatta “Bize Atatürk gibi bir lider lazım” sözlerini çok duyarız. Oysa günümüzde eğitim düzeyi yüksek demokrasiyi içselleştirmiş toplumlar kendi yöneticilerini belirliyor. Seçimde yüksek oy almış siyasi parti, bir sonraki seçimde ana muhalefet bile olamayıp, parlamento dışında kalabiliyor.

İlle de lider arayışı tehlikelidir. Her cumhurbaşkanı, başbakan veya siyasi parti genel başkanı lider değildir. Ülkesinin kalkınması, refahı, huzuru ve mutluluğu için çalışan liderler tarihe geçer. Aksi halde bir gurup kişi ve/ veya yandaş tarafından lider olarak görülenler, kendilerini toplum lideri hatta başkomutan vb. şekilde tanımlasalar da, iktidardan düştükten/ öldükten sonra ne kadar ve nasıl hatırlandıklarına bakılarak liderlik seviyeleri ölçülebilir.

Türkiye, konumu itibarıyla stratejik önemde olup, nitelikli insanları, doğal kaynakları, girişimci iş insanlarıyla her krizi aşabilecek yeteneklere sahip olduğunu göstermiştir. Hiçbir kriz 2 yıldan fazla ülkemizi sarsmamıştır. Adeta küllerimizden yeniden doğarak mucizeler yaratmayı başaran bir ülkeyiz. Ancak sürdürülebilir kalkınma her seferinde sekteye uğramaktadır.

Vatandaşlarımız ülkeleri için özveride bulunmaktan çekinmez. Ancak siyasetçiler için aynı şeyi söylemek zordur. Koltuk sevdası çoğu zaman ülke sevdasının önüne geçer. Paramızdan 6 sıfır atıldığında 1$= 1,2 TL olsa da, bugün 32- 33 TL olma nedeni vatandaş değil, siyasetçilerin beceriksizliği ve hatalarıdır. Siyasetçiler başarılarını övgülerle anlatsa da yapamadıklarından sorumlu tutulmuyorlar. Bu sorunu çözerek işe başlamak gerektiğini düşünüyorum. Zor değil. Taraftar gibi değil de, sorgulayan gözle bakınca mesele kalmayacak aslında.
Atatürk “beni sorgulayan gözlerle izleyin” dememiş miydi?
Sorgulayabilmek için bilgi sahibi olmak lazım. Yani eğitim şart.!

Eğitimden kasdım okur- yazar olmak değil. Kendi alanımla ilgili baktığımızda, Yerel ve mülki idarelerin yöneticilerini, duyurularını, web sitelerini, yıllık performans raporlarını, faaliyet raporları ve bilançolarını çok sıkı izlememiz gerekiyor.

İşte bu düşüncelerle geleceğe bakmayıp, eskileri deşeleyerek kendini tekrar etmekten başka bir yararı olmayan siyasetçi laflarını, medya ve basın haberlerini izlemiyorum. Yazımızın konu başlığı gibi ileriye yönelik ne gibi plan- proje- fikir- düşüncelerimiz varsa onları konuşmalıyız.

Şimdi her vatandaş kendine aşağıdaki soruları sorup cevaplasın lütfen.

*Bugüne kadar hiç bulunduğunuz İL- İLÇE- BELDE’nin meclis toplantısını izlediniz mi?
*Belediyenizin web sitesini en son ne zaman incelediniz?
*Yıllık Faaliyet raporlarını düzenli okur musunuz? Bakanlıklar ve mülki idarelerin de var.
*Belediye ve/ veya Kent konseyinin hangi etkinliği ile sosyal girişimine katıldınız?
*153 telefon veya web sitesi mesaj bölümünden gördüğünüz aksaklıkları bildirir misiniz?

Aynı soruları Siyasi partilerin İL- İLÇE- BELDE teşkilatları da kendine sorup cevaplamalı. %90 vatandaş veya siyasi parti teşkilatı bu sorulara olumlu yanıt veremez. “Katılımcı demokrasi” diye dilimizden düşürmediğimiz meselenin esası budur.

İlgi alanım Yerel yönetimler, Yerelde/ Bölgesel kalkınma, Yenilenebilir enerji ve Karbon nötr olduğu için sorgulamaya ve cevaplamaya devam edelim.

*Yukarıdaki sorgulamaları yapabilmek ve yetkililere sorular sorabilmek için temel seviyede Yerel Yönetimler yasalarını okuyup, biraz bilanço okur-yazarlığımız olmalıdır. Özellikle siyasi partilerin teşkilatları, vatandaşların hak ve çıkarlarını koruyabilmek için mutlaka bu eğitimleri almalıdır. Bunun için kaynak kitap okuma alışkanlığı kazanmalıyız.

yerel yönetimler kitaplar

TBB- Türkiye Belediyeler Birliği bazı eğitim programları düzenlese de, partilerin Siyaset Okulu- Parti okulu gibi eğitim girişimleri yetersizdir.

*Ülke kalkınması Yerelden başlar slogan olmaktan çıkarılıp, ete kemiğe büründürülerek, siyasi parti teşkilatları özellikle ilçe ve belde çeperlerindeki kırsal alanları parsel, parsel dolaşmalı ve her gidişte %20- 25 sorunu çözerek, kendilerine güven duyulmasını sağlamalıdırlar.

*Siyasi partiler iktidar olmak için kurulur. Ancak bizde, sanki en çok belediye kazanmak için kuruluyor. “Belediyeme dokundurtmam” kayırmacılığıyla aday gösterilip seçilen çoğu belediye başkanı liyakatsiz ve beceriksiz. Belediyeler siyasetin etkisinden arındırılsa, (tamamıyla siyaset dışı değil) sorunların büyük çoğunluğunun kısa sürede son bulacağını düşünüyorum.

*Karbon nötr hedefimiz var. Paris İklim anlaşmasını TBMM’de kabul ettik, hala doğalgaz ve petrol keşfetmekle meşgulüz. GES ve RES nedir herkes biliyor. Avrupa’da birinci, Dünya’da ilk 5 ülke arasında olduğumuz jeotermal, istisnalar hariç kaplıca bile değil, “hamam” suyu olarak kullanılıyor. Enerji maliyetlerini düşürücü ve verimliliği artırıcı özellikleriyle seracılık, kurutma, ısıtma, elektrik üretimi, sanayi vb kullanım alanları var.

5346 sayılı Yenilenebilir kaynaklardan elektrik elde edilmesi kanunu m. 7 son fıkrasında, eğer jeotermal varsa ısıtmada başka enerji kaynağı kullanılmaz diyor. Mülki amir ve belediye başkanına sorumluluk yüklemiş. Konutların yıllardır jeotermal ile ısıtıldığı Kızılcahamam’da bile Doğalgaz Dağıtım Şirketine lisans verildi. Afyon ve Denizli ile İzmir Balçova gibi adeta jeotermalin merkezi olan yerleşim yerlerinde doğalgaz dağıtım şirketlerine verilen izinle jeotermal ısıtmanın yaygınlaştırılması engellendi. Cari açığın çoğu petrol ürünleri kaynaklıdır.

Demokrasisi gelişmemiş/ az gelişmiş toplumlarda hep bir kurtarıcı aranır. Hatta “Bize Atatürk gibi bir lider lazım” sözlerini çok duyarız. Oysa günümüzde eğitim düzeyi yüksek demokrasiyi içselleştirmiş toplumlar kendi yöneticilerini belirliyor. Seçimde yüksek oy almış siyasi parti, bir sonraki seçimde ana muhalefet bile olamayıp, parlamento dışında kalabiliyor. - EMISYON KAYNAKLARI VE SONUCLARI

*SÜRDÜRÜLEBİLİR EKOSİSTEM, EKOLOJİ, ÇEVRECİLİK VE KALKINMA kavramları bireyden başlayarak tüm kurumlarda yerleşmeli. Çok kötü bir tüketim toplumu olduk. Döngüsel ekonomi yaşam felsefemiz olmalı.

*Çevre ve doğal kaynakları vahşice kullanıp üretmek “Kahverengi Ekonomi” yerine 1990’lı yıllarda “Yeşil Ekonomi” konuşulmaya başlandı. 2008 krizi sonrası kavram yerleşti. Yani gelecek nesilleri de düşünerek doğal kaynaklara zarar vermeden üretmek.
Gunter Pauli 2010’da kitabında “Mavi Ekonomi” dedi. BM 2012 Rio de Jenario konferansında metinlere girdi. Denizlerle çevrili ülkemde, Mavi Vatan doktirini konuşuyoruz ancak, mavi ekonomi konuşulmuyor. Deniz turizmi, Su ürünleri yetiştiriciliği, Deniz- nehir- göl taşımacılığı, Gemi inşa, Dalga, Gel- Git, Ters akıntı enerjisi, derin deniz madenciliği bazı mavi ekonomi konuları arasında sayılabilir.

Mavi Biyoteknoloji ve Biyokütle sistemiyle Mikroalg/ ALG YAĞI yağı elde edip, yenilenebilir enerji kaynağı, insanlar ve hayvanlar için yüksek proteinli gıda, bitkiler için doğal gübre olarak kullanımı yaygınlaştırılmalı. OSB ve Belediye arıtma sularını tarımsal sulamada kullanıp içme sularının daha verimli kullanılabilmesi hedefi de önceliklerimiz arasında olmalı. Özellikle Yerel Yönetimlere çok görev düşüyor.

*Gıda denetimi ve önleyici sağlık hizmetleri esas alınarak, sağlık sistemi yeniden planlanmalı. Temel besin kaynağımız olan ülkenin ikinci büyük canlı nüfusu tarımsal hayvanlar ve ürünleri denetimsiz. Yerel yönetimler daha esnek yapılarıyla bu konuda hızlı çözüm için rol üstlenebilir.

Daha fazla detay için www.abaybarsgogez.net bloğum ve kitaplarımdan yararlanılabilir.

İktidar hedefi olan partiler sanki yarın iş başa düşecekmiş gibi hazırlıklarını yapmalıdır. Diğer bakanlıklara ait sorunların çözümü için uzmanlardan yararlanılmalıdır.

Hükümetin bakanlıklarına benzer gölge kabine kurmak marifet değildir. İktidar olunca hangi bakanlıkları kurup, hangi değişim ve dönüşüm hareketini başlatacağını kamuoyuyla paylaşan, dersine çalışmış, stratejik hedefleri ve uygulama projeleri detaylı olarak hazır muhalefet partilerine duyulan özlem her zamankinden çok daha fazladır.

Ahmet Baybars GÖĞEZ İktisatçı, Araştırmacı ve Yazar / TURKISHFORUM – ABDULLAH TÜRER YENER



Exit mobile version