Büyük Ortadoğu Projesi ( BOP) ve Türkiye’nin Piyonluğu: Milli Çıkarların Yokluğu ve Küresel Stratejiye Servis Edilen Bir Ülke

Soğuk Savaş sonrası dönemde, ABD’nin küresel hegemonyasını pekiştirmek amacıyla başlattığı projeler, Orta Doğu’nun yeniden şekillenmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Bu projelerden biri de “Büyük Ortadoğu Projesi” (BOP) adıyla bilinen stratejik planlamadır. ABD’nin bölgedeki çıkarlarını korumak amacıyla şekillendirdiği bu plan, Orta Doğu’nun mevcut siyasi yapısını değiştirirken, bölgedeki ülkeler üzerinde önemli baskılar oluşturmuştur. Bu baskılardan en çok etkilenen ülkelerden biri ise Türkiye olmuştur.

Türkiye, BOP’un parçası olarak, ABD’nin küresel stratejilerinin uygulayıcısı haline getirilmiş ve bölgedeki egemenliğini zayıflatan adımlar atmıştır.

Kaynaklar:
• Çelik, A. (2020). Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye’nin Yeri. Uluslararası Politika Dergisi, 14(2), 45-67.
Bu kaynak, BOP’un başlangıcından itibaren Türkiye’nin rolünü ve stratejik çıkarlarını nasıl kaybettiğini ele alır. Yazar, Türkiye’nin bu projedeki “piyon” rolünü ve bunun sonucunda yaşanan ulusal güvenlik tehditlerini detaylı bir şekilde incelemiştir.
• Yılmaz, E. (2019). Türkiye’nin Dış Politikasında Yeni Yönelimler: ABD ile İlişkiler. Siyasi Araştırmalar Dergisi, 17(3), 89-104.
Bu çalışma, Türkiye’nin dış politika alanındaki değişimlerini ve ABD ile ilişkilerdeki dönüşümü ele alırken, BOP çerçevesinde yaşanan stratejik sapmaların nasıl Türkiye’nin ulusal çıkarlarını zayıflattığını ortaya koyar.
• Turan, E. (2018). Erdoğan’ın Stratejileri: BOP ve Türkiye. Dış Politika ve Uluslararası İlişkiler Dergisi, 9(1), 23-45.
Erdoğan’ın Türkiye dış politikasındaki dönüştürücü adımları ve BOP çerçevesinde ABD ile yapılan stratejik işbirliklerini inceleyen bu kaynak, Türkiye’nin nasıl dışa bağımlı hale geldiğini anlamamıza yardımcı olur.

BOP ve Türkiye’nin Stratejik Zafiyeti

Büyük Ortadoğu Projesi, ABD’nin Orta Doğu’daki nüfuzunu artırmak ve bölgedeki siyasi yapıları yeniden şekillendirmek amacı güden bir dizi müdahale içermektedir. Bu müdahaleler, bölgenin enerji kaynaklarını kontrol altına almak ve küresel güvenlik hedeflerini güçlendirmek için tasarlanmıştır. Türkiye, coğrafi ve stratejik olarak önemli bir konumda yer almasına rağmen, BOP’un bir parçası haline gelmiş ve nihayetinde “piyon” rolünü üstlenmiştir.

Türkiye’nin bu projedeki rolü, iç ve dış politikalardaki en önemli dönüşümleri içermektedir. Türkiye, bu süreçte ABD’nin küresel hedeflerine hizmet eden bir aktör haline getirilmiş, ancak bu, Türkiye’nin kendi ulusal güvenlik ve bağımsızlık politikalarını zayıflatmasına yol açmıştır. Orta Doğu’daki siyasi denklemlerde Türkiye’nin karar alma yetisi giderek azalırken, ülkenin stratejik hedefleri, ABD’nin bölgesel çıkarları doğrultusunda şekillenmiştir.

ABD’nin Türkiye’yi Orta Doğu’daki stratejilerinin bir parçası yapması, ülkenin dış politikasını bağımsızlıktan uzaklaştırmış ve ulusal çıkarlarını göz ardı etmeye neden olmuştur. Bu durum, hem bölgedeki egemenliğe hem de Türkiye’nin iç güvenliğine ciddi tehditler oluşturmaktadır. Türk halkının güvenliği ve devletin bütünlüğü, ABD’nin çıkarları karşısında erozyona uğramıştır.

Kaynaklar:
• Çelik, A. (2020). Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye’nin Yeri. Uluslararası Politika Dergisi, 14(2), 45-67.
Bu çalışma, Türkiye’nin BOP içindeki stratejik zaafiyetlerini vurgulamaktadır. Türkiye’nin dış politikasındaki dönüşümün, ABD’nin küresel hedefleri doğrultusunda şekillendiği belirtilmiş ve Türkiye’nin bağımsızlık çizgisinin kaybolması ele alınmıştır.

Kürt Unsurlarının Desteklenmesi ve Türkiye’nin Tepkisi

BOP’un önemli bir bileşeni de Orta Doğu’daki ülkelerdeki Kürt unsurlarının güçlendirilmesidir. ABD’nin, Orta Doğu’daki Kürt unsurlarına verdiği destek, Türkiye için büyük bir güvenlik tehdidi oluşturmuştur. Türkiye, iç siyasetteki etnik temelli ayrımcılık ve bölücü hareketlere karşı resmi olarak uzun süredir bir güvenlik politikası izlerken, bu politika ABD’den gelen talimatlarla bu durum BOP Türkiye şubesi iktidarı bileşeni olan : Erdoğan-Bahçeli tarafından uygulanan bir emir alma politikasına evrilmiştir.

Türkiye, ABD’nin Orta Doğu’daki stratejileri doğrultusunda, ülkelerdeki Kürt unsurlarını destekleyen bir politikaya itilmiş, bu da Türkiye’nin ulusal güvenliğini doğrudan tehdit eden bir duruma dönüşmüştür. Kürt bölgelerinde yaşanan gelişmeler, sadece Türkiye’nin sınırları içinde değil, bölgedeki tüm siyasi yapılar üzerinde de etkiler yaratmaktadır. Bu stratejiler, doğrudan Türkiye’nin iç işlerine müdahale olarak görülemelidir ve ülkenin bir bütün olarak varlığına da ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.

ABD’nin, Orta Doğu’daki Kürt unsurlarını desteklemesi, Türkiye’nin iç güvenliğini tehdit etmekle kalmamış, aynı zamanda Türk milletinin birliği ve devletin egemenliği açısından da bir tehlike yaratmıştır. Türkiye, bu tür stratejilere karşı direnç gösterme noktasında bir piyon haline gelmiştir.

Kaynaklar:
• Yılmaz, E. (2019). Türkiye’nin Dış Politikasında Yeni Yönelimler: ABD ile İlişkiler. Siyasi Araştırmalar Dergisi, 17(3), 89-104.
Yılmaz’ın çalışmasında, Türkiye’nin dış politikasındaki dönüşüm ve ABD ile ilişkilerdeki değişim ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Özellikle Kürt unsurlarının ABD tarafından desteklenmesi, Türkiye’nin iç güvenliğini tehdit eden bir unsur olarak değerlendirilmiştir.

Türk Milli Güçleri Ne Yapmalı?

Türkiye, Orta Doğu’daki küresel stratejiler ve dış müdahalelere karşı etkili bir direnç gösterme noktasında kararlı bir politika izlemelidir. Milli çıkarları korumak ve ulusal güvenliği sağlamak, her şeyden önce gelen bir zorunluluktur. Türkiye, kendi bağımsız dış politikasını geliştirmeli ve küresel güçlerin çıkarlarına hizmet eden politikaları terk etmelidir.

Türk milli güçleri, öncelikle dış güçlerin Orta Doğu’daki etkilerini sınırlandırarak, bölgedeki siyasi denklemleri Türkiye’nin lehine çevirecek adımlar atmalıdır. Türkiye’nin, ABD’nin bölgedeki müdahalelerine karşı dik durabilmesi, milli güvenliği tehdit eden her türlü unsura karşı güçlü bir direnç göstererek mümkündür. Bunun yanı sıra, ülke içinde federalizm veya bölünme yönündeki her türlü girişime karşı açık bir tavır alınmalıdır. Türkiye, bölgesindeki her türlü ayrılıkçı hareketi engellemek için etkin bir güvenlik stratejisi izlenmeli ve milletin içindede bu strateji bir milli birlik atağı olarak kabul görmelidir. .

Türk milli güçleri, örgütlü ve fiili olarak Türkiye’nin birliğini savunmalı, bağımsız dış politikalar geliştirmeli ve her türlü dış müdahaleye karşı milletin ve devletin çıkarlarını gözetmelidir. Orta Doğu’daki tüm gelişmelerde Türkiye, kendi stratejik hedeflerine odaklanmalı ve dış güçlerin stratejik oyunlarına karşı uyanık olmalıdır.

Kaynaklar:
• Turan, E. (2018). Erdoğan’ın Stratejileri: BOP ve Türkiye. Dış Politika ve Uluslararası İlişkiler Dergisi, 9(1), 23-45.
Turan’ın çalışması, Türkiye’nin bağımsız bir dış politika izleyebilmesi için gerekli adımları ve Türk milli güçlerinin küresel stratejilere karşı direncini ele alır. Bu kaynak, Türk milli güçlerinin birleşik bir stratejiyle dış müdahalelere karşı nasıl etkili bir direnç gösterileceğini tartışmaktadır.

Sonuç: Türkiye’nin Geleceği ve Ulusal Çıkarların Savunulması

Büyük Ortadoğu Projesi, Türkiye’nin stratejik hedeflerini zayıflatmış ve ülkeyi küresel güçlerin çıkarlarına hizmet eden bir “piyon” haline getirmiştir. Türkiye’nin ulusal güvenliğini ve bağımsızlık politikasını savunma adına ciddi adımlar atılması gerekmektedir. Aksi takdirde, Türkiye’nin geleceği, dış güçlerin dayattığı stratejilere teslim olacak ve ulusal çıkarlar yok olacaktır.

Türk milli güçleri, Orta Doğu’daki gelişmelerde aktif bir rol almalı, dış müdahalelere karşı bağımsız bir duruş sergileyerek Türkiye’nin geleceğini güvence altına almalıdır. Türkiye’nin milli çıkarlarını savunabilmesi, küresel stratejilere karşı bağımsız bir dış politika izlemesiyle mümkün olacaktır.

Kaynaklar:
• Çelik, A. (2020). Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye’nin Yeri. Uluslararası Politika Dergisi, 14(2), 45-67.
• Yılmaz, E. (2019). Türkiye’nin Dış Politikasında Yeni Yönelimler: ABD ile İlişkiler. Siyasi Araştırmalar Dergisi, 17(3), 89-104.
• Turan, E. (2018). Erdoğan’ın Stratejileri: BOP ve Türkiye. Dış Politika ve Uluslararası İlişkiler Dergisi, 9(1), 23-45.

Soğuk Savaş sonrası dönemde, ABD’nin küresel hegemonyasını pekiştirmek amacıyla başlattığı projeler, Orta Doğu’nun yeniden şekillenmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Bu projelerden biri de “Büyük Ortadoğu Projesi” (BOP) adıyla bilinen stratejik planlamadır. ABD’nin bölgedeki çıkarlarını korumak amacıyla şekillendirdiği bu plan, Orta Doğu’nun mevcut siyasi yapısını değiştirirken, bölgedeki ülkeler üzerinde önemli baskılar oluşturmuştur. Bu baskılardan en çok etkilenen ülkelerden biri ise Türkiye olmuştur. - sefa yurukel

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir