Hacı Bektaş Dergahı’nın , Türkiye ve Avrupa, Amerika ve Avusturalya’daki Alevi Örgütlerinin Sessizliği ve Sorumsuzluğu: Suriye’deki Alevi Soykırımı ve Uluslararası Toplumun Sorumluluğu
Suriye’deki Alevi toplumu, son yıllarda mezhebi temelli hedeflere odaklanan zulmün merkezinde yer almaktadır. İç savaşın etkisiyle Alevi nüfusu, özellikle terör örgütü radikal islamcı HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) gibi terör örgütlerinin hedefi haline gelmiş, bu durum dünya genelinde büyük bir endişe yaratmıştır. Ancak, Suriye’deki Alevilere yönelik soykırımların karşısında Türkiye ve Avrupa’daki Alevi örgütleri ile Hacı Bektaş Dergahı’nın sessizliği, büyük bir sorumsuzluk olarak değerlendirilmektedir.
Alevi Örgütlerinin Sessizliği: Siyasi Bağlantılar ve Duyarsızlık
Suriye’deki Alevi toplumu, mezhebi kimlikleri nedeniyle bugün bu şiddet ve soykırımlara maruz kalmaktadır. Son yıllarda ise bu şiddet, özellikle BOP ( ABD, İsrail ve İngilterenin patronu olduğu, Büyük Ortadoğu Projesi) planı çerçevesinde terör örgütü HTŞ ve benzeri örgütlerin güdümünde, Alevi köyleri ve kasabalarına yönelik mezhepsel temizlik uygulamalarına dönüşmüştür. Bu korkunç durum karşısında, Türkiye’deki ve Avrupa’daki bazı Alevi örgütlerinin sessiz kalması, büyük bir hayal kırıklığı yaratmaktadır. Alevi örgütlerinin bir kısmı, bu tür meselelerde seslerini çıkarmaktan kaçınmakta, siyasi bağlantıları nedeniyle PKK’nin taleplerine öncelik vermektedir. Bunun yerine, bazı Alevi örgütleri terör örgütü PKK’nın lideri Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması ve Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin ve üniter devletin yıkılıp, federal anayasa gibi BOP çu taleplere daha fazla önem vermekte, Suriye’deki Alevi soykırımını görmezden gelmektedir. Bu da, Alevi toplumu içinde büyük bir sorumluluk eksikliği, tepkisizlik ve kızgınlık yaratmaktadır.
Bu noktada, Alevi örgütlerinin bazılarına hâkim olan siyasi bağlar, bu örgütlerin gerçek bir toplumsal sorumluluk üstlenmesini engellemektedir. PKK’nin etkisi altındaki bazı gruplar, BOP’da ki siyasi çıkarlardan dolayı Suriye’deki Alevilere yönelik zulmü gündeme getirmekten kaçınırken, ABD, İngiltere ve İsrail gibi güçlerin desteğini sağlamak adına bu konuda sessiz kalmayı tercih etmektedir. Halbuki, Alevi toplumu her şeyden önce insanlık değerleri doğrultusunda hareket etmeli, mezhebi kimliklerine bakılmaksızın zulme karşı durmalıdır.
Bu noktada, Suriye’deki Alevilere yönelik saldırıların arkasındaki unsurlar da sorgulanmalıdır. HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) gibi terör örgütlerinin Suriye’deki Alevi nüfusuna yönelik düzenledikleri zulümler, Suriye’nin iç savaşının etnik ve dini yapısına dair derinlemesine bir inceleme gerektiriyor. HTŞ’nin politikaları ve uluslararası bağları, onları küresel anlamda bir tehdit haline getirmiştir. Bu örgütün, Batılı ülkeler ve bölgesel güçlerin çıkarları doğrultusunda hareket ettiği bilinmektedir. Türkiye’deki bazı siyasi figürlerin, özellikle BOP Eşbaşkanı AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan ve müttefiki MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, bu terörist yapıya dolaylı ya da dolaysız destek verdikleri ve bu destekle birlikte Suriye’deki Alevilere yönelik soykırımdan İsrail ve ABD kadar sorumlu oldukları göz ardı edilmemelidir. Bu uluslararası güçlerin ve Türk siyasetinin sorumluluğu, Alevi toplumu açısından çok daha büyük bir tehlike yaratmaktadır.
Hacı Bektaş Dergahı’nın Sessizliği: Manevi Bir Liderin Sessizliği
Hacı Bektaş Dergahı, Alevi toplumu için manevi bir merkezdir. Bu dergah, Aleviliğin önemli figürlerinden Hacı Bektaş Veli’nin öğretilerine dayanan bir öğretiyi sürdürmektedir. Ancak, son yıllarda bu dergahtan gelen seslerin azalması, toplumsal sorumluluk anlamında büyük bir eksiklik yaratmaktadır. Hacı Bektaş Dergahı, Alevi toplumunun en büyük manevi liderlerinden biri olarak, zulme ve soykırıma karşı sesini yükseltmelidir. Eğer Hacı Bektaş Veli, Battal Gazi, Hüseyin Gazi, Melik Gazi Sultan, Kızıldeli, Sarı Saltuk gibi önemli şahsiyetler bu dönemde yaşasaydı, kesinlikle zulme ve soykırıma karşı daha aktif bir tutum sergilerlerdi.
Ancak, Hacı Bektaş Dergahı’nın bu sessizliği, toplumda büyük bir boşluk bırakmaktadır. Alevi toplumunun liderleri, tarihsel olarak mazlumların yanında yer almış ve adaletin peşinden gitmişlerdir. Bugün Hacı Bektaş Dergahı’nın, geçmişin izinden giderek zulme karşı durması gerekmektedir. Sadece Suriye’deki Aleviler için değil, aynı zamanda tüm mazlumlar için bir ses olmalıdır. Bu sessizlik, toplumu sadece hedef gösterilen Alevi halkı için değil, tüm insanlık için de zayıf bir duruş sergilemeye zorlamaktadır.
Uluslararası Toplum ve İnsan Hakları Örgütlerinin Sorumluluğu
Suriye’deki Alevi soykırımı sadece Türkiye ve Avrupa’daki Alevi örgütlerinin değil, aynı zamanda uluslararası toplumun ve sivil toplum örgütlerinin de sorumluluğudur. BM, İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), Amnesty International ve diğer insan hakları kuruluşları, bu zulme karşı daha fazla ses çıkarmalıdır. Uluslararası toplum, Suriye’deki Alevi soykırımını sadece izlemekle yetinmemeli, aktif olarak müdahale etmelidir. Birleşmiş Milletler, Alevi toplumu üzerinde gerçekleştirilen zulmü durdurmak için, hükümetler ve bölgesel güçlerle birlikte acil adımlar atmalıdır.
Balkanlar’daki Alevi toplumu ve dünyanın dört bir yanındaki diğer Alevi grupları da bu sesin bir parçası olmalıdır. Bu, sadece bir bölgesel sorumluluk değil, küresel bir insanlık sorunudur. Alevi halkı, bu zulme karşı tepkisiz kalmamalı ve uluslararası alanda dayanışma göstererek soykırımın sona erdirilmesi için büyük bir mücadele başlatmalıdır.
Atatürkçülere ve Hacı Bektaş’a Çağrı: Zulme Karşı Duyarlı Olun
Atatürkçülerin de bu zulme sessiz kalmamaları gerekmektedir. Atatürk, her zaman halkın yanında yer almış ve halkının haklarını savunmuştur. Atatürkçülerin, Suriye’deki Alevi soykırımına karşı daha aktif ve sesli bir duruş sergilemesi gerekmektedir. Eğer Atatürk bugün yaşasaydı, bu zulme karşı sessiz kalmaz, Alevi halkının haklarını savunurdu. Türkiye’deki Atatürkçüler, bir an önce uluslararası kamuoyunu uyandırmalı ve bu soykırımın sona ermesi için bir duruş sergilemelidir.
Alevi Toplumunun Direnişi: Miting ve Mücadele
Alevi toplumunun, Hacı Bektaş Dergahı öncülüğünde büyük bir miting düzenlemesi, bu zulme karşı güçlü bir tepki vermesi gerekmektedir. Bu, sadece Suriye’deki Alevi halkını savunmakla kalmaz, aynı zamanda Türkiye’deki Alevi toplumunun da birlik içinde olduğunu gösterir. Bu tür bir gösteri, sadece yerel değil, uluslararası alanda da Alevilerin haklarını savunacak güçlü bir ses oluşturacaktır. Hacı Bektaş Dergahı’nın, bu zulme karşı suskun kalmak yerine, toplumu birleştirip, harekete geçmesi ve merkezi bir dizi miting yapması gerekmektedir.
Sonuç: Birleşmek ve Mücadele Etmek
Sonuç olarak, Hacı Bektaş Dergahı ve Atatürkçüler başta olmak üzere tüm Alevi örgütlerinin, Suriye’deki Alevi soykırımına karşı daha güçlü bir sesle tepki vermeleri, uluslararası düzeyde etkili olabilecek büyük bir adım olacaktır. Zulme karşı sesini yükseltmeyenlerin, tarihe karşı sorumlulukları olacaktır. Hacı Bektaş Veli’nin öğretilerine sadık kalarak, tüm Alevi toplumu birlikte hareket etmeli, soykırımın sona ermesi için güçlü bir ses oluşturmalıdır. Uluslararası toplum da bu hareketin bir parçası olarak, insanlık vicdanını savunmalıdır.
Kaynakça
1. BBC Türkçe. (2023, Eylül 27). Suriye’deki Alevi nüfusun yoğunlaştığı Lazkiye’de korku ve belirsizlik. BBC Türkçe.
2. Human Rights Watch. (2022, Ağustos 14). Suriye’deki Alevilere yönelik saldırılar ve uluslararası müdahale gerekliliği. Human Rights Watch.
3. Al Jazeera. (2022, Nisan 3). Suriye’de Alevilere yönelik saldırılar: Gerçekten bir etnik temizlik mi?. Al Jazeera.
4. International Crisis Group. (2021, Eylül 28). Suriye’deki mezhepsel gerilimler ve Alevi toplumu: Etnik temizlik ve uluslararası sorumluluk. International Crisis Group.
5. Reuters. (2023, Haziran 5). Suriye’de Alevi nüfusuna yönelik tehditler: HTŞ’nin etkisi ve Türkiye’nin rolü. Reuters.