20 Ocak 2025 itibarıyla Donald Trump, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başkanı olarak ikinci dönemine başlamış olacaktır. Trump’ın birinci dönemi, küresel düzeyde ABD’nin dış politika yaklaşımında önemli değişikliklere yol açmış, özellikle izolasyonist politikaları ve Amerika’nın geleneksel müttefikleriyle olan ilişkilerindeki gerilim, dünya ekonomisini ve diplomatik ilişkilerini şekillendiren önemli faktörlerden biri haline gelmiştir. 2025 itibarıyla Trump, iç ve dış politikadaki hedeflerine ulaşmada hangi yolları seçecek ve bu politikalar ABD’yi güçlendirecek mi, yoksa yalnızlaştırıp zayıflatacak mı? Bu soruya yanıt bulmak, yalnızca ABD’nin geleceği için değil, dünya çapındaki güç dengelerinin nasıl şekilleneceği açısından da kritik öneme sahiptir.
I. Trump’ın Dış Politikasının Genel Çerçevesi ve Küresel Etkileri
Trump’ın dış politikasındaki temel vurgulardan biri, “America First” (Amerika Öncelikli) doktrinidir. Bu yaklaşım, ABD’nin küresel ilişkilere katılımını asgariye indirerek, yalnızca Amerikan çıkarlarına odaklanmayı amaçlamaktadır. Birinci dönemde atılan adımlar, Amerika’nın geleneksel müttefiklerinden uzaklaşmasına, dünya ticaretine ve güvenliğine olan katkısının azalmasına yol açmıştır.
Trump’ın başkanlık görevine başlamasıyla birlikte, ABD’nin izlediği dış politika doğrultusunda önemli değişiklikler yaşanmıştır. Bu değişikliklerin başında, ABD’nin çok taraflı anlaşmalardan çekilmesi ve NATO’yu daha “adil” bir yapı olarak görmek istemesi gibi adımlar gelmektedir. NATO’nun diğer üyelerinin savunma harcamalarını artırmaları konusunda sürekli olarak baskı yapan Trump, NATO’nun temel ilkelerine zarar verirken, ABD’nin geleneksel ittifaklarındaki bağlılıklarını sorgulamıştır.
I.1. ABD ve NATO: Yalnızlaşan Bir İttifak
Trump, NATO’yu savunma açısından giderek daha az faydalı görmüş ve bu ittifakın daha fazla savunma harcaması yapmasını istemiştir. ABD’nin NATO’nun kuruluşunda belirleyici bir rol oynadığını düşünmesine karşın, Trump, müttefiklerin ABD’nin güvenlik katkılarına daha fazla mali yük paylaşımında bulunması gerektiğini vurgulamıştır. Ancak, NATO’dan çekilme kararına varılmamıştır, fakat Trump’ın liderliği döneminde ABD’nin ittifak içinde yer alma motivasyonu giderek azalmış, bu durum Avrupa’daki müttefikler tarafından endişe ile karşılanmıştır. NATO’nun bu durumu, Avrupa’nın kendi savunma stratejilerini gözden geçirmesine yol açmıştır.
I.2. Çin ve Ticaret Savaşları: Küresel Ekonomik Güç Dengesinin Değişmesi
Trump’ın dış politikadaki en önemli hamlelerinden biri de Çin ile başlattığı ticaret savaşlarıydı. 2018’de başlayan bu savaş, dünya ticaretinde önemli kırılmalara yol açmış, ABD’nin Çin’e uyguladığı yüksek gümrük vergileri, küresel ticaretin yeniden şekillenmesine yol açmıştır. Trump’ın bu politikasının bir sonucu olarak, Çin ve diğer büyük ekonomiler ABD’ye bağımlılıklarını azaltmaya başlamış, bu durum Avrupa ve Asya’da ekonomik işbirliklerinin artmasına zemin hazırlamıştır.
2025 yılı itibarıyla, ABD’nin küresel ticaret payı azalırken, Çin’in dış ticaret hacmi 5 trilyon dolar sınırını aşmış ve ABD’yi geride bırakmıştır. Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi (BRI), özellikle Asya, Afrika ve Avrupa’da büyük altyapı projeleriyle kendisini küresel ticaretin merkezine oturtmuştur. 2025 yılı itibarıyla, Çin’in Yuan’ı, birçok ülkenin ticaretlerinde kullanılmaya başlanacak ve ABD dolarına olan küresel bağımlılığı zamanla zayıflatacaktır.
I.3. Dünya Sağlık Örgütü ve Diğer Uluslararası Kuruluşlardan Çekilme Adımları
Trump, başkanlık döneminin ilk yıllarında, ABD’nin pek çok uluslararası kuruluşta yer almasını sorgulamış ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi kurumlardan çekilme kararları almıştır. Trump, özellikle WHO’yu COVID-19 pandemisini yönetme biçimini eleştirerek, ABD’nin bu kuruluştan çıkacağını duyurmuştur. Ancak, 2021 yılında Joe Biden’ın başkanlığa gelmesiyle birlikte, ABD tekrar WHO’ya katılmıştır. Bu gelişmeler, Trump’ın izlediği izolasyonist politikalara karşı geleneksel müttefiklerin ve küresel örgütlerin de yeniden şekillendiği bir dönemi başlatmıştır.
II. Küresel Ekonomik Güç Dengesinde Değişiklikler ve BRICS’in Yükselişi
Trump’ın başkanlık döneminde izlediği izolasyonist politikalar, özellikle BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) küresel güç arenasında daha fazla etki kazanmalarına olanak sağlamıştır. 2025 yılı itibarıyla, BRICS’in küresel GSYİH içindeki payı %30’u aşmış ve dünya ticaretinde etkisi büyük ölçüde artmıştır. ABD’nin dünya ticaretindeki payı, 2025 yılı itibarıyla %18 civarına düşerken, Çin’in ticaret hacmi yaklaşık 6 trilyon doları bulmuş ve ABD’yi geride bırakmıştır.
II.1. BRICS’in Küresel Ticaretteki Yükselen Rolü
BRICS ülkelerinin, ABD’nin küresel ekonomik gücüne karşı büyük bir alternatif oluşturmaya başladığı söylenebilir. Çin, Hindistan ve Rusya gibi ülkeler, ABD dolarına olan bağımlılığı azaltmaya yönelik adımlar atarak kendi para birimlerinin küresel ticarette daha fazla kullanılmasını sağlamak istemektedirler. 2025 yılı itibarıyla, BRICS ülkeleri, ABD dolarına alternatif olarak kendi para birimlerinin kullanılmasını teşvik etmekte ve bölgesel ticaret anlaşmaları kurmaktadır.
Çin’in Yuan’ı, 2025 itibarıyla, uluslararası ticarette daha fazla kullanılmaya başlanacak ve bu durum ABD dolarının küresel ticaretteki hakimiyetini tehdit edecektir. 2024 yılı itibarıyla, BRICS ülkeleri arasında yapılan ticaretin %40’ı, dolar dışı para birimleriyle yapılmaya başlanmıştır.
II.2. Küresel Yatırım Akışları ve BRICS’in Yeni Finansal Sistemleri
BRICS ülkelerinin, küresel ekonomik düzeni değiştirmeye yönelik önemli projeleri bulunmaktadır. 2025 yılı itibarıyla, BRICS ülkeleri, ABD doları yerine kendi finansal sistemlerini güçlendirmeye yönelik çalışmalarına hız vereceklerdir. Çin, Rusya ve Hindistan’ın liderliğinde, alternatif finansal yapılar ve altyapı projeleri hız kazanacaktır.
BRICS ülkelerinin, özellikle Afrika, Asya ve Latin Amerika’daki altyapı projelerine 100 milyar doların üzerinde yatırım yapmış olmaları, küresel ekonomik dinamiklerdeki değişimi hızlandırmaktadır. 2025 yılı itibarıyla, BRICS’in kurduğu yatırım bankaları ve yeni finansal sistemler, gelişmekte olan ekonomilere daha fazla fon sağlayacak ve bu durum, ABD’nin finansal egemenliğine karşı önemli bir tehdit oluşturacaktır.
III. ABD’nin Geleceği ve Küresel İzolasyon: Yalnızlaşan Bir Güç
Trump’ın başkanlık döneminin 2025 yılı itibarıyla küresel ekonomiye ve diplomasiye nasıl etki edeceği konusunda farklı senaryolar mevcuttur. Ancak, ABD’nin Trump’ın başkanlığı altında yalnızlaşması, küresel ekonomik ve diplomatik ilişkilerdeki etkisini önemli ölçüde azaltmış olabilir. ABD, eğer bu dönemde izolasyonist politikalara devam ederse, küresel ticaret ve güvenlik alanındaki etkisini kaybetmeye başlayacaktır. Avrupa, Çin ve BRICS ülkeleri, daha bağımsız bir şekilde kendi ekonomik ve güvenlik stratejilerini şekillendireceklerdir.
Ancak, Trump’ın daha pragmatik bir dış politika izlemesi durumunda, ABD, müttefikleriyle ilişkilerini yeniden gözden geçirebilir ve küresel liderlik pozisyonunu yeniden sağlamlaştırabilir. 2025 yılı itibarıyla, ABD’nin dış politikasındaki yol haritası, dünya ekonomik ve güvenlik dengelerini büyük ölçüde etkileyecektir.
Geleceğe Yönelik Analiz ve Değerlendirme
Trump’ın ikinci dönemi, ABD için hem büyük fırsatlar hem de ciddi riskler barındırmaktadır. 2025 yılı itibarıyla, ABD’nin dış politikası, küresel ekonomi ve güvenlik sisteminde önemli değişimlere yol açacaktır. Trump’ınpolitikaları, ABD’yi küresel izole bir güç haline getirebilir ya da dünyadaki güç dengesinde yeniden etkin bir pozisyona getirebilir.
2025 yılı itibarıyla ABD, Trump’ın izolasyonist politikalarını sürdürme kararı alırsa, yalnızca ekonomik alanda değil, stratejik ve askeri açıdan da yalnızlaşacaktır. NATO ve diğer uluslararası organizasyonlarla olan bağları zayıfladıkça, Avrupa ve Asya’daki müttefikleri, kendi güvenlik ve ekonomik çıkarlarını savunmak için daha bağımsız çözümler arayacaklardır. Örneğin, Avrupa Birliği’nin Çin ile olan ekonomik ilişkilerini derinleştirerek ABD’den daha az bağımlı hale gelmesi, küresel ticaretin yönünü değiştirecektir.
Buna karşın, Trump’ın küresel ilişkilere dönük daha pragmatik bir yaklaşım sergilemesi halinde, ABD’nin küresel ekonomik ve diplomatik pozisyonu güçlenebilir. Özellikle Çin ve Rusya ile ilişkilerin yeniden yapılandırılması, küresel işbirliklerinin artmasına ve ABD’nin küresel liderliğini pekiştirmesine yol açabilir. Ancak bu durum, Trump’ın geleneksel ittifakları yeniden canlandırma çabalarına ve dünya çapında güven inşasına bağlıdır.
IV. ABD’nin Ekonomik Geleceği: Çin ve BRICS’in Yükselişi Karşısında
ABD’nin ekonomisi 2025 yılı itibarıyla, büyük bir dönüşüm sürecine girmiş olacaktır. Trump’ın dış ticaret savaşları ve izolasyonist yaklaşımının ardından, dünya ticaretinde ABD’nin payı giderek düşmüştür. Bu durum, özellikle BRICS ülkelerinin yükselişiyle daha belirgin hale gelmiştir. Çin’in ekonomik gücü, 2025 yılı itibarıyla ABD’yi geride bırakmış ve dünya ticaretinde daha fazla etkili olmaktadır. ABD’nin GSYİH büyüklüğü, %3-4 civarında bir büyüme oranıyla devam ederken, Çin’in büyüme oranı %6’nın üzerinde kalmaktadır. Çin, aynı zamanda dijital para birimlerini test etmeye başlamış ve küresel ticarette Yuan’ın kullanımı artmaktadır.
BRICS ülkeleri, ABD’nin tek taraflı ticaret politikalarına karşı alternatif yapılar geliştirmiştir. 2025 yılı itibarıyla BRICS ülkeleri, ABD’nin ekonomisine bağımlılığı daha fazla azaltacak ve küresel ticarette yeni denklemler kuracaktır. Özellikle Çin’in, Hindistan ve Rusya ile birlikte, büyük altyapı projelerine ve dijital para birimleri kullanımına yönelik girişimleri, ABD’nin küresel egemenliğini tehdit ederken, aynı zamanda küresel ticaretin ABD dışı alternatifler üzerinden şekillenmesine neden olacaktır. 2025 yılı itibarıyla, BRICS ülkelerinin toplam gayri safi yurtiçi hasılası (GSYİH), dünya ekonomisinin %30’unu aşacaktır.
V. Uluslararası İlişkilerde Yeni Dönem: Asya, Avrupa ve Latin Amerika’da Değişim
Trump’ın politikaları, ABD’nin uluslararası ilişkilerdeki rolünü derinden etkileyebilir. Küresel işbirlikleri azalırken, bölgesel ittifaklar güçlenmeye devam edecektir. 2025 yılı itibarıyla Avrupa, Çin ve Asya ülkeleri, ABD’nin yerine daha bağımsız işbirliklerine odaklanabilir. Avrupa, kendi güvenliğini sağlamak adına NATO’dan bağımsız savunma stratejileri geliştirebilir ve ortak dış politikalarda daha fazla yer alabilir. Ayrıca, Çin’in başını çektiği Kuşak ve Yol İnisiyatifi (BRI), 2025 yılı itibarıyla dünyanın dört bir yanında altyapı projeleri ile yaygınlaşacak ve bu projeler ABD’nin küresel ekonomik etkisini zayıflatacaktır.
Latin Amerika’da, ABD’nin eski müttefikleri, özellikle Brezilya ve Arjantin, Çin ile daha güçlü ekonomik bağlar kurmuş durumdadır. Bu durum, ABD’nin bölgesel etkisini kaybetmesine yol açarken, Çin’in Latin Amerika’daki etkisi artmaktadır. 2025 yılı itibarıyla, Çin’in Latin Amerika’daki yatırımları 500 milyar doları aşacak ve bu bölgedeki stratejik üstünlük giderek Çin’in elinde olacaktır.
VI. Küresel Güvenlik: ABD’nin Yalnızlaşan Askeri Etkisi
ABD’nin askeri gücü, 2025 yılında hala dünya çapında birinci sırada yer alacak olsa da, Trump’ın izlediği izolasyonist politikalar, ABD’nin bu gücünü diğer ülkeler karşısında daha az etkin hale getirebilir. Trump, NATO’nun üyelerinin savunma harcamalarını artırmaları için baskı yapmış ve ABD’nin bu ittifaktaki rolünü sorgulamıştır. 2025 yılı itibarıyla, Avrupa ülkeleri, kendi savunma kapasitelerini güçlendirerek, ABD’nin bölgedeki askeri varlığını daha az kritik hale getirmiş olabilirler. Aynı şekilde, Asya ve Ortadoğu’da ABD’nin askeri etkisi de azalacak ve bu boşluk Çin ve Rusya gibi güçler tarafından doldurulacaktır.
VII. Sonuç: 2025 ve Sonrasındaki Küresel Durum
20 Ocak 2025 itibarıyla Donald Trump’ın başkanlık görevi yeniden başlarken, küresel güç dinamiklerinde önemli değişiklikler yaşanacaktır. Trump’ın dış politikasındaki tek taraflı, izolasyonist yaklaşımlar, ABD’nin küresel arenada yalnızlaşmasına yol açarken, BRICS gibi alternatif güç bloklarının yükselmesine zemin hazırlamaktadır. 2025 yılı itibarıyla, ABD’nin dünya çapındaki liderlik rolü, özellikle Çin ve BRICS ülkelerinin ekonomik, askeri ve diplomatik güçlerinin artmasıyla sarsılacaktır.
ABD’nin geleceği, Trump’ın dış politikasında atacağı adımlara ve küresel işbirliklerine olan yaklaşımına bağlı olarak şekillenecektir. Ancak mevcut eğilimler, ABD’nin küresel hegemonya üzerindeki etkisinin giderek azalacağını, yerini yeni güç bloklarının alacağını göstermektedir. 2025 yılı itibarıyla, Çin ve BRICS ülkeleri, ekonomik büyüklük açısından ABD’yi geride bırakacak ve küresel ticaretin merkezi Asya ve gelişen piyasalara kayacaktır. ABD’nin tek taraflı politikaları, yalnızca ekonomik değil, askeri ve diplomatik anlamda da zayıflamasına neden olacaktır.
Kaynakça:
1. International Monetary Fund (IMF). (2023). World Economic Outlook. Washington, D.C.
2. World Bank. (2024). Global Economic Prospects. Washington, D.C.
3. European Union. (2023). EU-China Trade Relations.
4. BRICS Economic Forum. (2023). Annual Report.
5. United Nations Conference on Trade and Development (UNCTAD). (2024). World Investment Report.
6. Office of the U.S. Trade Representative (USTR). (2023). U.S. Trade Policy Agenda and Annual Report.
7. World Trade Organization (WTO). (2024). World Trade Statistical Review.
8. International Energy Agency (IEA). (2024). World Energy Investment Report.
Bir yanıt yazın