İran İslam Cumhuriyeti’nin propaganda aygıtı ve bazı Fars yanlısı muhalif güçler giderek artan bir şekilde Türkiye’yi, Azerbaycan Cumhuriyeti’ni ve Azerbaycanlı ulusal aktivistleri hedef alıyor. Bu hedefe bu kadar para, emek ve zaman harcanması tesadüf değil. İran’ın Karabağ’daki başarısızlığı ve yakın gelecekte Zengezur koridorunun açılma ihtimali, ayrıca Türkiye’nin Ortadoğu ve Suriye’de giderek artan nüfuzu, İran’ın uluslararası müsabakalarda sürekli başarısız olmasına yol açtı.
Bu durum yetkililerin histerik davranışlar sergilemesine yol açıyor. Son dönemde Erdebil’de Hasan Amili ve bazı hainlerin yaptığı açıklamalar bunun açık bir örneğidir.
İran İslam Cumhuriyeti’nin propaganda aygıtının giderlerinin bir kısmı İran Türklerinin milli kaynakları ve vergileriyle karşılanmasına rağmen, bu aygıtların her biri kendi yöntemleriyle bu histerik davranışları daha da körüklüyor.
Bu yayın organlarından biri de “İran Diplomasisi” adlı internet sitesi olup, İran İslam Cumhuriyeti’nin tutumlarını diplomatik dille yayınlamaktadır. Sitenin İngilizce bölümünde “TRT Farsça, İran’ı Karıştırmaya Yönelik Bir Proje” başlıklı makale buna bir örnektir. Bu makale diplomatik bir üslupla sunulmuş olmasına rağmen, argümanların zayıflığı ve duygusal ton, yazarın psikolojik durumunu açıkça ortaya koymaktadır.
Makalede, TRT Farsça kanalının yayına başlaması, “Türkiye’nin İran’a karşı yumuşak savaşının bir parçası” olarak değerlendiriliyor ve Ankara’nın bölgesel nüfuzunu artırmayı amaçlayan medya yatırımlarının bir devamı olarak görülüyor. TRT Farsça, “İran’ın istikrarı ve birliğine yönelik bir tehdit” olarak gösteriliyor.
TRT Farsça’nın “İran’ın kuzeybatısında gerginliği artıran” bir unsur olabileceği ve Zengezur koridoru gibi hassas konularda İran’ın güvenliğini tehlikeye atabileceği açıkça vurgulanıyor. Başka bir deyişle, İran Diplomasisi internet sitesi bu ağı kamuoyunu kışkırtan ve hassas dönemlerde toplumsal gerginliği artıran bir araç olarak sunuyor.
Yazıda, bu şebeke üzerinden “etnik hassasiyetlerin körüklenmesi” ve iç bölünmeler yaratılması ihtimalinden kaygı duyulduğu ifade edilerek, bu duruma karşı ciddi önlemler alınması isteniyor. Yazar, İran’ın bu tehdide karşı yerli medyayı güçlendirerek, kültürel üretimi, medya gücünü, ve Türk mallarına gümrük vergilerini artırarak yanıt vermesi gerektiğini vurguluyor. Aynı zamanda Dışişleri Bakanlığı’nın bu konuyu uluslararası platformlarda gündeme getirmesi ve diplomatik tedbirler alması önerilmektedir.
Makalenin sonunda, yeni açılan bu Türk medya ağının, “Türkiye’nin bölgesel stratejisinin bir parçası” olduğu belirtiliyor ve İran İslam Cumhuriyeti’nin, ülkenin istikrarını korumak için “çok yönlü bir mücadele stratejisi” geliştirmesi tavsiye ediliyor.
İran Türklerinin toplumsal potansiyelinin, bu potansiyeli geliştirmeye yönelik en ufak bir adımın bile ülkedeki etnik hegemonya savunucuları açısından ciddi kaygılara yol açacak düzeyde olduğu açıktır. Fars (Tacik) etnik hegemonyası, kendi kültürünü ve dilini İran ulusal kimliğiyle özdeşleştirirken, Türk kimliğinin unsurlarını yabancı ve garip bir kimlik olarak sunmaktadır. Bu etnik hegemonyaya dayalı mevcut sömürge sistemi, eğitim ve sivil itaatsizlik yoluyla kolayca sarsılabilir. Güney Azerbaycan Türk Milleti, İran’daki diğer mazlum halklarla birlikte kimlik ve aydınlanma yolunda çalışmalarını sürdürmelidir. Hakların kazanılması, mantıksal, yöntemli ve insan hakları ilkelerine dayalı bir söylemle mümkündür.
TÜRKISHFORUM – ABDULLAH TÜRER YENER
Bir yanıt yazın