Son yıllarda, Türkiye’nin iç ve dış politikası büyük bir değişim sürecinden geçiyor. Dış politika da, özellikle ABD ve İsrail ile yapılan anlaşmalar, Türkiye’nin ulusal çıkarlarıyla doğrudan çelişen bir noktaya gelmiştir. Erdoğan-Bahçeli iktidarı, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) çerçevesinde hareket etmekte ve bu durum, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesini zayıflatmaktadır. Aynı zamanda, Suriye’de ABD ve İsrail’in artan etkisi, Türkiye için büyük bir güvenlik tehdidi oluşturmaktadır.
ABD ve İsrail’in Suriye’ye Yerleşmesi:
ABD, 2011 yılından itibaren Suriye iç savaşına müdahale etmiş, bölgedeki Kürt hareketlerini destekleyerek Suriye’nin kuzeyinde stratejik üsler kurmuştur. Bu süreç, yalnızca Suriye için değil, Türkiye için de büyük bir tehdit oluşturmuştur. Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt kantonlarını ve PKK’nın Suriye kolu PYD’yi bölücü bir tehdit olarak görmektedir. Ancak, ABD’nin bu örgütlere verdiği destek, Türkiye’nin milli güvenliğini tehdit ederken, BOP görevlisi ve beşinci kolcu iktidar tarafından yeterince sert bir karşı duruş sergilenmemektedir. Türkiye’nin coğrafi ve stratejik konumu, onu bu tür dış müdahalelere karşı savunmasız hale getirmiştir.
ABD ve İsrail’in bölgede daha fazla üs kurma ve Kürtler üzerinden bölgesel etki alanları oluşturma çabaları, Türk milletinin geleceğini tehdit eden bir gelişmedir. ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde İncirlik üssünden daha büyük üsler kurmayı planlaması, Türkiye’nin egemenliğini sarsmaktadır. Ayrıca, Suriye’deki bu gelişmeler, Ortadoğu’daki genel jeopolitik denklemleri yeniden şekillendirmekte ve Türkiye’nin bölgedeki rolünü küçültmektedir. Türkiye, bu sürece müdahil olmadığı takdirde, bölgesel güç dengelerinde daha da geri planda kalacaktır.
Erdoğan ve Bahçeli’nin BOP’a Hizmet Eden Politikaları:
Erdoğan ve Bahçeli’nin iktidarının en önemli özelliği, Büyük Ortadoğu Projesi’ne (BOP) açıkça ajanlık- hainlik derecesinde hizmet etmeleridir. BOP, Batılı güçlerin Orta Doğu’yu yeniden şekillendirme çabasıdır ve bu projede Türkiye, bir “köprü” işlevi görmesi beklenen bir ülke olmuştur. Ancak, Erdoğan ve Bahçeli’nin dış politikada izlediği yaklaşım, Türk milletinin çıkarlarıyla çelişmektedir. Özellikle Kürt meselesi, Erdoğan ve Bahçeli’nin politikalarının en zayıf noktalarından biridir. Suriye ve Irak’taki Kürt hareketlerinin bağımsızlık veya özerklik talepleri, Türkiye’nin ulusal bütünlüğü açısından büyük bir tehdit oluştururken, bu tehditlere karşı devlet içinde de etkili bir çözüm üretilmemektedir.
Erdoğan ve Bahçeli, dış politikada Batı’nın stratejik çıkarlarına hizmet ederken, içeride ise milliyetçi çevrelerin tepkilerini dengelemeye çalışmaktadır. Ancak bu denge politikası, Türkiye’nin ulusal çıkarlarıyla örtüşmemektedir. Erdoğan, Batılı güçlerle işbirliği yaparak, Türkiye’nin bölgesel etkisini kaybetmesine ve ulusal güvenliğinin tehdit altında olmasına neden olmaktadır. Bu durum, Türk milletinin tarihsel sorumluluklarına aykırıdır ve bağımsızlık mücadelesini zayıflatmaktadır.
Türk Milletinin Aklı Başına Ne Zaman Gelecek?
Türk milleti, tarihsel olarak büyük bir direncin ve bağımsızlık mücadelesinin simgesidir. Ancak, son yıllarda bu mücadele zayıflamış, halk, dış güçlerle işbirliği yapan yönetimler tarafından yönlendirilmiştir. Erdoğan ve Bahçeli’nin iktidarının Türkiye’nin geleceği üzerindeki olumsuz etkileri, halk tarafından yeterince fark edilmemektedir. ABD ve İsrail’in Suriye’ye yerleşmesi gibi bölgesel tehditler, halkın gözünden kaçmaktadır. Eğer Türk milleti bu tehlikeleri fark etmezse, gelecekte büyük bir ulusal felaketle karşılaşabiliriz.
Türk milletinin sağduyusu, ulusal çıkarları ve egemenliği savunma noktasında tekrar devreye girmelidir. Erdoğan ve Bahçeli’nin yönetimi altındaki Türkiye, hızla dışa bağımlı hale gelmekte ve milli değerlerden uzaklaşmaktadır. Ancak Türk milletinin iradesi, her zaman kendi kaderini tayin etme gücüne sahiptir. Bu nedenle, halkın uyanması ve bu iki hain ve ajanın iktidarını sorgulaması büyük bir önem taşımaktadır.
Milli İktidarın Yaratılması ve Atatürk’ün Mirası:
Türk milletinin geleceği, Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurarken belirlediği ilkeler ışığında şekillenecektir. Atatürk, Türk milletinin bağımsızlık ve egemenliğini savunmuş ve Türkiye’yi dışa bağımlılıktan uzak tutmaya çalışmıştır. Bugün, bu mirasa sahip çıkmak, milli bir iktidar yaratmak, Türk milletinin geleceği için hayati öneme sahiptir.
Milli iktidar, sadece söylemde değil, eylemde de Atatürkçü bir anlayışı benimsemekle mümkündür. Türk milleti, Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurarken belirlediği hedeflere sadık kalarak, ülkenin bağımsızlık mücadelesini yeniden canlandırmalıdır. Bu süreçte, Türk milletinin iradesi ve milli çıkarları ön planda tutulmalıdır. Erdoğan ve Bahçeli’nin izlediği politikalardan farklı olarak, yeni bir iktidar anlayışı, sadece dışa bağımlılığı ortadan kaldırmakla kalmaz, aynı zamanda Türkiye’nin bölgesel etkisini yeniden inşa eder.
Türk milletinin tarihi sorumluluğu, bağımsızlık ve egemenlik mücadelesi, her geçen gün daha büyük bir öneme sahip olmaktadır. ABD ve İsrail’in Suriye’deki varlıkları, Türkiye’nin milli güvenliği için büyük bir tehdit oluştururken, Erdoğan ve Bahçeli’nin BOP’a hizmet eden politikaları, bu tehditlere karşı etkili bir çözüm üretmemektedir. Türk Milletinin aklının başına gelmesi ve bu iki hain ve ajanın iktidarını sorgulaması, Türkiye’nin geleceği için kritik bir dönemeçtir. Atatürk’ün mirasına sahip çıkarak, milli bir iktidarın yaratılması, sadece Türk milletinin değil, tüm bölgenin geleceğini güvence altına alacaktır.
Türk Milleti ve Ulusal Kimlik
Türk milletinin bağımsızlık mücadelesi, sadece coğrafi sınırları korumakla sınırlı değildir. Bu mücadele, aynı zamanda ulusal kimliğin korunması, kültürel değerlerin yaşatılması ve egemenlik haklarının savunulması anlamına gelir. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, milletin egemenliğini esas alarak, dış etkilere karşı güçlü üniter bir duruş sergilemekteydi. Ancak son yıllarda, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu değerlendirdiğimizde, bu kimlik ve egemenlik mücadelesinin giderek zayıfladığını görmekteyiz. Erdoğan ve Bahçeli’nin izlediği dış politika, çoğu zaman Türk milletinin milli çıkarlarını gözetmekten ziyade, dış güçlerin çıkarlarına hizmet eden bir anlayışa bürünmüştür.
Bu noktada, Türk milletinin uyanışı büyük bir önem taşımaktadır. Türk halkı, tarihsel olarak kendi egemenliğini savunma noktasında büyük bir direncin simgesi olmuştur. Ancak, günümüzde siyasi iktidarın yönlendirdiği politikalar, halkın milli reflekslerini zayıflatmıştır. Özellikle dış politikada, Batılı güçlerin çıkarlarına hizmet eden politikalar, milletin ulusal kimliğine, egemenliğine ve bağımsızlığına yönelik bir tehdit olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu tehlikeye karşı milletin gözünü açması, milli bir uyanışı başlatması gerektiği ortadadır.
Erdoğan-Bahçeli İktidarı ve Dış Politika
Erdoğan ve Bahçeli’nin iktidarındaki Türkiye, özellikle dış politikada büyük bir çelişki içindedir. Bir yandan milliyetçi söylemlerle halkı kendi etrafında toplamaya çalışırken, diğer yandan Batılı güçlerle, özellikle ABD ve İsrail ile yapılan stratejik işbirlikleri, Türkiye’nin ulusal çıkarlarıyla örtüşmemektedir. Bu durum, hem iç politikada hem de dış politikada Türkiye’nin bağımsızlık ve egemenlik hedefleriyle çelişen bir noktaya gelmiştir.
BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) çerçevesinde ABD ve İsrail ile yapılan anlaşmalar, Türkiye’nin Ortadoğu’daki stratejik çıkarlarıyla ters düşmektedir. Özellikle Suriye’deki Kürt oluşumlarının desteklenmesi, Türkiye’nin milli güvenliğine doğrudan tehdit oluştururken, Erdoğan ve Bahçeli hükümetleri, ABD ve İsrail’in bu stratejilerine dolaylı olarak nasıl Irak’ta yaptıysa Suriye’de de zemin hazırlamaktadır. Türk halkı, bu durumu fark etmeden, dış güçlerin oyunlarına alet olmakta ve kendi çıkarlarını zedelemektedir. Ancak Türk milletinin milli bilinçle hareket etmesi, bu çıkmazı aşmak için atılacak ilk adımdır.
Milli Bir İktidar ve Ulusal Bağımsızlık
Türkiye’nin geleceği, ancak milli bir iktidarın varlığı ile güvence altına alınabilir. Bu, sadece ekonomik kalkınma veya siyasi istikrarla ilgili bir mesele değil, aynı zamanda Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin yeniden canlandırılması gerektiğini ortaya koyan bir zorunluluktur. Milli bir iktidar, milletin çıkarlarını savunan, bağımsızlık ilkesine sadık kalan ve dış müdahalelere karşı güçlü bir duruş sergileyen bir yönetim anlayışını ifade eder.
Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurarken temel aldığı ilkeler, bugün daha da önemli hale gelmiştir. Türk milletinin egemenliği, yalnızca içte değil, dışarıda da savunulması gereken bir hak olmalıdır. Atatürk, Türkiye’yi dışa bağımlılıktan uzak tutarak, güçlü bir ulusal kimlik ve bağımsızlık anlayışı oluşturmuştu. Bu mirası devam ettirmek ve Türk milletinin haklarını korumak, yalnızca bir hükümetin değil, tüm halkın ortak sorumluluğudur.
Yeni Bir Vizyon ve Türk Milleti’nin Yükselişi
Türk halkı, tarih boyunca büyük bir direncin ve bağımsızlık mücadelesinin simgesi olmuştur. Ancak son yıllarda, dışa bağımlı bir yönetimin etkisi altında bu irade zayıflamıştır. Türkiye’nin yeniden büyüyebilmesi ve bölgesel liderliğini elinde tutabilmesi için, milli bir vizyon belirlenmeli ve bu vizyon, halkın tüm katmanlarıyla paylaşılarak hayata geçirilmelidir.
Yeni bir vizyon, önce Türk milletinin egemenliğini her alanda sağlamlaştırmak ve Türk kimliğini yeniden canlandırmak anlamına gelir. Ekonomik bağımsızlık, ulusal güvenlik, kültürel değerlerin korunması ve Türkiye’nin dış politikadaki bağımsızlık mücadelesi bu vizyonun temel taşlarını oluşturmalıdır. Bu vizyonu hayata geçirecek olan, halkın iradesi ve milliyetçi bir yönetim anlayışıdır. Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurarken belirlediği hedefler, bugün hala geçerliliğini korumaktadır ve bu hedeflere ulaşmak, Türk milletinin elindedir.
Sonuç:
Türk milletinin geleceği, bağımsızlık ve egemenlik mücadelesinin ne kadar güçlü bir şekilde savunulacağına bağlıdır. ABD ve İsrail’in Suriye’ye yerleşmesi gibi dış müdahaleler, Türkiye’nin milli güvenliğini tehdit ederken, Erdoğan ve Bahçeli’nin izlediği politika, bu tehditlere karşı yetersiz kalmaktadır. Türk halkının, bu tehlikelere karşı uyanması ve milli bir iktidarın yaratılması gerekmektedir. Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurarken belirlediği ilkeler, Türk milletinin rehberi olmalı ve yeni bir iktidar anlayışı ile Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesi yeniden canlandırılmalıdır. Türk milleti, tarihsel sorumluluğunu yerine getirmek için harekete geçtiğinde, bu ülkede gerçek bir değişim gerçekleşecektir.
Kaynakça:
1. Atatürk, Mustafa Kemal. Nutuk. TTK Yayınları, 1993.
2. Gunter, M. M. (2014). The Kurds: A Modern History. Zed Books.
3. Lynch, M. (2016). The New Arab Wars: Uprisings and Anarchy in the Middle East. PublicAffairs.
4. Lister, C. (2016). The Syrian Jihad: Al-Qaeda, the Islamic State and the Evolution of an Insurgency. Oxford University Press.
5. Kara, S. (2020). Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye’nin Stratejik Hamleleri. Yedinci Gün Yayınları.
6. Aydın, M. (2019). Türkiye’nin Dış Politikasında Çelişkiler ve Geleceği. Nobel Akademik Yayıncılık.
Bir yanıt yazın