Suriye’deki Yeni Askeri Yapılanma: Türkiye’nin BOP ve İsrail Projesindeki Rolü ve Ulusal Güvenlik İçin Tehdit

Suriye iç savaşının başından itibaren bölgedeki güç dengeleri, yalnızca yerel aktörler tarafından değil, aynı zamanda küresel ve bölgesel büyük güçler tarafından şekillendirilmiştir. Bugün gelinen noktada, Suriye’nin askeri yapısındaki köklü değişiklikler, yalnızca iç savaşın bir sonucu olmanın ötesinde, küresel güçlerin müdahaleleri ve stratejik hesaplarının bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Şam yönetiminin, Suriye ordusunda yabancı savaşçılara verdiği yüksek rütbeler, bölgedeki güç mücadelelerinin yeni bir boyuta taşındığını gösteriyor. Ancak bu gelişmeler, Türkiye’nin de içinde bulunduğu geniş çaplı bir stratejik oyun içinde, özellikle Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından önemli tehditler içermektedir.

BOP: Türkiye’nin Ajanlık Görevi ve Ulusal Güvenliğe Tehdit

Suriye’deki son gelişmeler, sadece iç savaşın dinamiklerinden kaynaklanmıyor; bu aynı zamanda bir dış müdahale projesinin, özellikle ABD ve İsrail’in yönlendirdiği Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) bir parçasıdır. Türkiye’nin Suriye’deki radikal gruplarla kurduğu ilişki ve bu gruplara verdiği destek, aslında Türkiye’nin BOP’un beşinci kolu olarak hareket ettiğinin bir kanıtıdır. Suriye’deki askeri yapılanmanın radikal ve yabancı savaşçılarla güçlendirilmesi, Türkiye’nin bu projedeki figüranlık rolünü ve söz konusu yapıya sağladığı desteği gözler önüne seriyor.

Suriye’deki ordu yapılanmasındaki yabancı savaşçıların, Çin’den gelen Uygur Türkleri, Ürdünlüler, Faslılar ve Çeçenler gibi isimler, aslında sadece Suriye’nin iç dinamikleriyle ilgisi olmayan, aynı zamanda küresel güçlerin çıkarlarına hizmet eden oyunculardır. Bu kişiler, Suriye’deki askeri ve siyasi yapıyı şekillendiren, ABD ve İsrail’in stratejik hedeflerine hizmet eden birer figüran haline gelmiştir. Bu noktada, Türkiye’nin Suriye’deki radikal gruplarla, özellikle HTŞ gibi terörist örgütlerle işbirliği yapması, Türkiye’nin BOP’un bir parçası olarak hareket ettiğinin bir göstergesidir.

Türkiye’nin hükümet yetkilileri, Suriye’deki rejim karşıtı gruplara doğrudan destek vererek, bir yandan bölgedeki nüfuzunu artırmaya çalışırken, diğer yandan ABD ve İsrail’in çıkarları doğrultusunda bir strateji izlemektedir. Bu durumu daha net bir şekilde ifade etmek gerekirse, Erdoğan ve Bahçeli’nin yaklaşımı, sadece iç siyasetteki ittifaklarını güçlendirmeyi amaçlayan kısa vadeli stratejik adımlar olarak görülebilir. Ancak, uzun vadede Türkiye’nin ulusal güvenliği için ciddi tehditler oluşturan bir ajanın etkisi altındadırlar.

BOP ve Türkiye’nin Yeni Durumu: Uluslararası Dışlanma ve Ajanlık

Bugün Türkiye, BRICS ve Şanghay Beşlisi gibi yeni küresel oluşumlardan giderek daha fazla dışlanmakta, bunun yerine BOP projesinin bir figüranı olarak kalmaktadır. Türkiye’nin özellikle BRICS ve Şanghay Beşlisi gibi küresel ittifaklarda aldığı mesafe, ülkenin dış politikası ve ulusal güvenliği açısından kayda değer bir uyarıdır. Erdoğan ve Bahçeli’nin BOP’a hizmet eden politikaları, Türkiye’yi giderek yalnızlaştırmakta ve onu küresel ölçekte daha izole bir duruma sokmaktadır.

Bu bağlamda, Türkiye’nin Suriye’deki müdahaleleri ve radikal gruplarla kurduğu işbirlikleri, ülkenin stratejik çıkarlarıyla örtüşmemektedir. Türkiye, Orta Doğu’daki güvenliğini sağlamak amacıyla doğru stratejiler geliştirmek yerine, kendi ulusal çıkarlarını görmezden gelerek, ABD ve İsrail’in bölgesel projelerine hizmet etmektedir. Bu durum, Türkiye’nin bölgesel etkisini zayıflatmakta ve ülkenin ulusal güvenliği için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.

Erdoğan’ın ve Bahçeli’nin bu tutumu, ulusal güvenliğin tehlikeye girmesinin ötesinde, Türkiye’nin küresel güçler karşısında stratejik manevra alanını daraltmakta ve ülkenin gelecekteki uluslararası ilişkilerde daha izole olmasına neden olmaktadır. BOP’un bir parçası olarak hareket eden Türkiye, giderek BRICS gibi yeni küresel oluşumlardan dışlanmakta, bunun yerine eski sömürgeci güçlerin çıkarlarına hizmet etmektedir.

Yabancı Savaşçılar ve Türkiye’nin Güvenlik Tehditleri: Suriye’nin Yeni Komutanları

Suriye’nin askeri yapısındaki son değişiklikler, yabancı savaşçılara verilen rütbelerle daha da belirginleşmiştir. Bu savaşçılar, sadece Suriye’nin geleceğini değil, aynı zamanda Türkiye’nin ulusal güvenliğini de tehdit etmektedir. Çin’den gelen Uygur Türkleri, Ürdünlüler, Faslılar ve Çeçenler gibi isimlerin Suriye ordusunun üst kademelerinde yer alması, sadece bölgedeki dengeyi değil, Türkiye’nin iç güvenliğini de riske atmaktadır. Türkiye, Suriye’deki bu yabancı savaşçılara verdiği destekle, ulusal güvenliğine yönelik büyük bir tehdit oluşturan bir yapıya hizmet etmektedir.

Türkiye’nin Suriye’deki Türkmenlere verdiği desteğin giderek azalması ve yerel güçlerin bu savaşçılara karşı silahsız bırakılması, Türkiye’nin kendi stratejik çıkarlarını ne denli göz ardı ettiğinin bir göstergesidir. Suriyeli Türkmenlerin silahsızlandırılması, Türk milliyetçiliği açısından büyük bir kayıp olurken, yabancı savaşçılara verilen bu tür yüksek rütbeler, Türkiye’nin Suriye’deki rolünü daha da karmaşık hale getirmektedir.

Sonuç: Türkiye’nin Ajanlıkla İthamı ve BOP’un Karşılığı

Sonuç olarak, Türkiye’nin Suriye’deki politikaları, sadece iç savaşın dinamiklerine hizmet etmekle kalmıyor, aynı zamanda Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit eden dış güçlerin çıkarlarına da hizmet etmektedir. Erdoğan ve Bahçeli’nin BOP projesine hizmet eden bu yaklaşımı, Türkiye’nin ulusal çıkarlarıyla örtüşmemektedir. Türkiye, Suriye’deki radikal gruplara sağladığı destekle, sadece bölgesel güvenliğini riske atmakla kalmıyor, aynı zamanda küresel ölçekte izole olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.

Türkiye, Suriye’deki Türkmenlere, Hıristiyanlara, Durzilere, Alevilere, Laik Sunni güçlere ve bölgedeki yerel güçlere destek vererek, bölgesel barışı sağlamalı ve küresel güvenlik stratejilerine daha bağımsız bir şekilde yaklaşmalıdır. Erdoğan ve Bahçeli’nin BOP’un bir figüranı olarak hareket etmeyi bırakıp, Türkiye’nin gerçek çıkarlarını koruyacak bir dış politika geliştirmeleri gerekmektedir. Bu, yalnızca Türkiye’nin güvenliği için değil, aynı zamanda bölgesel barışın sağlanması için de elzemdir.

Kaynakça
1. Kramer, M. (2017). “The Middle East and Turkey’s Changing Role.” Middle East Studies Journal.
2. Lynch, M. (2018). “The Geopolitics of the Greater Middle East.” International Affairs Review.
3. O’Loughlin, J., & Flint, C. (2019). “The Geopolitics of the New Middle East.” Geopolitical Review Quarterly.
4. Şahin, S. (2021). “Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye’nin Dış Politika Stratejisi.” Türkiye Dış Politika Dergisi.
5. Uran, M. (2020). “Turkey and the Shifting Balance of Power in the Middle East.” Journal of Political Science and International Relations.

Suriye iç savaşının başından itibaren bölgedeki güç dengeleri, yalnızca yerel aktörler tarafından değil, aynı zamanda küresel ve bölgesel büyük güçler tarafından şekillendirilmiştir. Bugün gelinen noktada, Suriye’nin askeri yapısındaki köklü değişiklikler, yalnızca iç savaşın bir sonucu olmanın ötesinde, küresel güçlerin müdahaleleri ve stratejik hesaplarının bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Şam yönetiminin, Suriye ordusunda yabancı savaşçılara verdiği yüksek rütbeler, bölgedeki güç mücadelelerinin yeni bir boyuta taşındığını gösteriyor. Ancak bu gelişmeler, Türkiye’nin de içinde bulunduğu geniş çaplı bir stratejik oyun içinde, özellikle Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından önemli tehditler içermektedir. - syria damascus umayyad square celebrations suriye emeviyye meydani kutlamalar

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir