Suriye’deki Şiddetin Gerçek Kaynağı: HTŞ, İsrail, ABD ve Türkiye’nin Rolü ve Direnişin Meşruiyeti

Suriye’deki iç savaş, 2011 yılından bu yana, bölgeyi derinden sarsan ve milyonlarca insanın yaşamını tehdit eden bir felakete dönüşmüştür. Ancak, bu şiddet ortamının kaynağı hakkında yapılan tartışmaların çoğu, gerçeği yansıtmaktan uzaktır. Suriye’deki radikal terörist grupların, özellikle Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ), Alevi ve Hristiyan topluluklarına yönelik soykırımlarının görmezden gelinmesi ve bu saldırıların ardındaki uluslararası destekleyicilerin hesaba katılmaması, sürecin doğru bir şekilde anlaşılmasını engellemektedir. Gerçek tehdit, yalnızca yerel terörist yapılar değil, aynı zamanda bu grupları doğrudan ve dolaylı olarak destekleyen güçlerdir: İsrail, ABD ve Türkiye hükümetleri. Bu ülkelerin desteğiyle güçlenen radikal yapılar, Suriye halkının etnik ve dini çeşitliliğini yok etmeye yönelik soykırımvari saldırılarda bulunmaktadır. - suriye pkk

Suriye’deki iç savaş, 2011 yılından bu yana, bölgeyi derinden sarsan ve milyonlarca insanın yaşamını tehdit eden bir felakete dönüşmüştür. Ancak, bu şiddet ortamının kaynağı hakkında yapılan tartışmaların çoğu, gerçeği yansıtmaktan uzaktır. Suriye’deki radikal terörist grupların, özellikle Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ), Alevi ve Hristiyan topluluklarına yönelik soykırımlarının görmezden gelinmesi ve bu saldırıların ardındaki uluslararası destekleyicilerin hesaba katılmaması, sürecin doğru bir şekilde anlaşılmasını engellemektedir. Gerçek tehdit, yalnızca yerel terörist yapılar değil, aynı zamanda bu grupları doğrudan ve dolaylı olarak destekleyen güçlerdir: İsrail, ABD ve Türkiye hükümetleri. Bu ülkelerin desteğiyle güçlenen radikal yapılar, Suriye halkının etnik ve dini çeşitliliğini yok etmeye yönelik soykırımvari saldırılarda bulunmaktadır.

HTŞ’nin Suriye’deki Hedefi: Alevi ve Hristiyan Topluluklarının Soykırımı

Suriye’nin sahil bölgelerinde, özellikle Alevi ve Hristiyan nüfusunun yoğun yaşadığı yerlerde artan terör saldırıları ve kitlesel infazlar, bu toplulukların yaşamını tehdit etmektedir. HTŞ ve benzeri radikal gruplar, Suriye’nin tarihsel ve kültürel zenginliğini hedef alarak, bu toplulukların köylerine ve kasabalarına saldırmakta, savunmasız sivillere yönelik kitlesel şiddet uygulamaktadır. Bu terörist yapılar, sadece yerleşim yerlerini tahrip etmekle kalmıyor, aynı zamanda insanlık dışı uygulamalara imza atarak, kadın, çocuk, yaşlı demeden sivillere yönelik infazlar gerçekleştiriyor. Alevi ve Hristiyan toplulukları, bu grupların radikal ideolojilerinin kurbanı olmuş ve çoğu kez evlerini terk etmek zorunda kalmıştır. Bu saldırılar, Suriye’deki toplumsal dokuyu daha da parçalamakta ve bölgedeki etnik ve dini çeşitliliği yok etme amacını gütmektedir.

HTŞ’nin gerçekleştirdiği bu tür saldırılar, sadece Suriye’nin toprak bütünlüğünü değil, aynı zamanda Ortadoğu’daki sosyal yapıyı tehdit etmektedir. Alevi ve Hristiyan halkları, kendilerini tarihsel olarak Suriye topraklarına ait hissediyor ve bu direnişi savunarak Suriye’nin kültürel mirasını yaşatmaya çalışmaktadır. Fakat, radikal yapılar bu mirası yok etme çabası içindedir ve bunun ardında doğrudan bir dış destek söz konusudur.

İsrail, ABD ve Türkiye’nin Suriye’deki Rolü: Dış Destek ve Şiddetin Derinleşmesi

Suriye’deki bu terörist yapılar, yalnızca yerel güçlerin değil, aynı zamanda uluslararası aktörlerin desteğiyle büyümektedir. İsrail, ABD ve Türkiye Hükümetleri, özellikle HTŞ gibi radikal gruplara doğrudan ya da dolaylı destek vererek, Suriye’deki çatışmaları derinleştirmiştir. Bu üç devletin Suriye’deki terörist gruplara sağladığı destek, sadece bölgedeki istikrarı bozmakla kalmamış, aynı zamanda Suriye halkı arasındaki etnik ve dini düşmanlıkları körükleyerek, şiddetin daha da yayılmasına yol açmıştır.

İsrail’in Suriye’deki bu yapıları desteklemesi, sadece bölgesel güvenliği tehdit etmekle kalmıyor, aynı zamanda Suriye’nin iç işlerine müdahale etmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır. ABD, özellikle son yıllarda, radikal grupları “ılımlı muhalefet” olarak tanımlayarak, bu yapıları silah ve lojistik destekle güçlendirmiştir. Türkiye’de ki iktidar ise, Suriye’nin terörist grupları destekleyerek, hem kendi stratejik hedeflerine ulaşmayı amaçlamakta hem de bölgedeki radikal yapıları daha da güçlendirmektedir. Bu dış müdahaleler, sadece Suriye halkının varlığını tehdit etmekle kalmıyor, aynı zamanda bölgedeki dini ve etnik gruplar arasındaki derin çatlakları büyütmekte ve büyük bir insani felakete yol açmaktadır.

Direnişin Meşruiyeti ve Suriye Halkının Birliği

Alevi ve Hristiyan toplulukları, bu radikal gruplara karşı savunma yapmakta ve halkın birliği adına direnişe geçmektedir. Direnişin meşruiyeti, sadece Suriye’nin özgürlüğü ve bağımsızlığı için değil, aynı zamanda tüm halkın bir arada yaşama hakkı için de büyük bir önem taşımaktadır. Bu direnişin önemi, yalnızca Alevi ve Hristiyanlar için değil, tüm Suriye halkı için bir zorunluluk halini almıştır.

Suriye’nin birliği, sadece Alevi, Hristiyan, Sünni veya başka dini grupların bir arada yaşamasıyla sağlanabilir. Halk, bu topraklarda barışı ve özgürlüğü savunmak için birleşmek zorundadır. Alevi ve Hristiyanlar, yalnızca savunma amaçlı değil, aynı zamanda Suriye’nin yeniden birleşmesi ve barışa ulaşması için silahlanmıştır. Bu direnişin temel amacı, radikal grupların ve onları destekleyen dış güçlerin oluşturduğu bu kirli projeyi boşa çıkarmak ve Suriye halkının özgürlüğünü yeniden inşa etmektir.

Sonuç: Uluslararası Toplumun Sorumluluğu ve Direnişin Desteklenmesi

Suriye’deki terörist yapılar, sadece yerel halkı değil, tüm bölgeyi tehdit etmektedir. Bu tehdit, HTŞ ve benzeri grupların radikal ideolojilerini uygularken, bölgedeki dini ve etnik farklılıkları yok etme çabalarından kaynaklanmaktadır. Bu yapıları destekleyen İsrail, ABD ve Türkiye Hükümetleri, Suriye’nin iç işlerine müdahale ederek, bu kirli savaşı daha da derinleştirmektedir.

Uluslararası toplum, Suriye halkının direnişini desteklemeli ve terörist gruplara karşı daha güçlü bir duruş sergilemelidir. Aksi takdirde, bölgedeki şiddet ve kaos daha da artacak, Suriye halkı daha fazla acı çekecektir. Suriye’nin özgürlüğü, yalnızca terörist gruplara karşı durarak ve dış müdahalelere karşı koyarak sağlanabilir. Uluslararası camia, bu süreçte Suriye halkının yanında olmalı ve bu kirli projelere son vermek için el birliğiyle çalışmalıdır.

Suriye’nin bağımsızlık mücadelesi, sadece Suriye halkı için değil, tüm bölge ve dünya için büyük bir öneme sahiptir. Bu mücadele, terörizme karşı verilen bir savaştır ve tüm insanlık için bir sorumluluk taşımaktadır. Suriye halkı, tüm etnik ve dini gruplarıyla bir arada bu HTŞ türü işgalci yapılarla savaşarak, özgürlüğü ve barışı sağlama mücadelesini zaferle taçlandıracaktır.

Kaynakça
1. “The Role of International Actors in Syria’s Civil War,” Middle East Policy Journal, 2020.
2. “HTS: The Rise of Radical Jihadism in Syria,” Syria Report, 2021.
3. “The Impact of External Interventions in the Syrian Conflict,” International Journal of Middle Eastern Studies, 2019.
4. “Syria’s Religious and Ethnic Minorities: A Historical Overview,” Arab World Studies Quarterly, 2018.
5. “US and Israeli Support for Terrorist Groups in Syria,” Global Security Review, 2020.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir