Suriye’nin on yılı aşkın süredir süren iç savaşı, yalnızca bir siyasi kriz değil, aynı zamanda büyük bir insani felakete dönüşmüştür. Bu savaş, etnik ve dini çeşitliliğiyle tanınan Suriye’deki toplulukları tehdit altına almış, halklar arasındaki sınırları daha da derinleştirmiştir. Ancak, bu çatışmaların kaynağı, yanlış bir şekilde Alevi ve Hristiyan topluluklarına yönelik bir tehdit gibi sunulmaktadır. Gerçek şu ki, şiddet ve zulmün temel kaynağı, radikal ve dış destekli terörist yapılar, özellikle HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) ve benzeri gruplardır. Bu terörist yapıların yanı sıra, bu gruplara sağladığı destekle İsrail, ABD ve Türkiye hükümetleri de sorumludur.
HTŞ ve Terörist Yapılar: Suriye’nin Temel Sorunu
Suriye’deki terörizm, yalnızca yerel bir tehdit değil, aynı zamanda uluslararası bir sorundur. HTŞ, El Kaide’nin eski unsurlarından oluşan radikal bir yapıdır ve Suriye’nin kuzey ve batı bölgelerinde büyük bir güç sahibi olmuştur. Bu grup, sadece bölgedeki etnik ve dini çeşitliliği yok etmekle kalmamış, aynı zamanda sivil halkı hedef alan terör saldırıları gerçekleştirmiştir. Alevi ve Hristiyanlar, bu radikal grupların zulmünden en fazla etkilenen topluluklar arasında yer almaktadır.
HTŞ’nin Suriye’deki varlığı, bölgedeki birçok topluluğa, özellikle Alevilere ve Hristiyanlara karşı şiddet uygulamaktadır. Bu gruplar, savunmasız sivil halkı hedef alarak, köyleri ve şehirleri yerle bir etmiş, halkı yerinden etmiştir. Alevi ve Hristiyanlar, yıllarca Suriye’nin kültürel ve dini çeşitliliğinin bir parçası olarak varlıklarını sürdürmüşken, radikal terör gruplarının saldırıları sonucunda evlerini terk etmek zorunda kalmış ve büyük bir felakete uğramıştır. Bu durumu sadece iç savaşın doğal bir sonucu olarak görmek yanıltıcıdır; asıl sorumlu, bu radikal ideolojileri savunan ve bunları uygulayan terörist gruplardır.
İsrail, ABD ve Türkiye’nin Suriye’deki Rolü
Suriye’deki şiddetin asıl kaynağı, sadece yerel terörist gruplardan değil, aynı zamanda bu grupları açıkça destekleyen dış devletlerden de gelmektedir. İsrail, ABD ve Türkiye, HTŞ ve diğer radikal yapıları destekleyerek, Suriye’deki iç savaşın daha da derinleşmesine yol açmıştır. Bu devletler, kendi çıkarlarını Suriye’nin istikrarsızlaştırılmasıyla sağlama çabası içindedir.
İsrail, Suriye’nin egemenliğini ihlal etmekte, bölgedeki radikal gruplara açık destek vererek, kendi güvenliğini sağlamaya çalışmaktadır. ABD, özellikle son yıllarda, terörist gruplara çeşitli şekillerde destek vererek, Suriye’deki mevcut durumu derinleştirmiştir. Türkiye ise, hem siyasi hem de askeri anlamda HTŞ ve diğer radikal yapılarla işbirliği yaparak, Suriye’nin kuzeyinde kendi stratejik hedeflerini gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
Bu dış müdahaleler, Suriye halkı için daha büyük bir felaket anlamına gelmiştir. Hem yerel halkın güvenliği tehlikeye atılmakta, hem de Suriye’nin ulusal egemenliği ve toprak bütünlüğü açıkça ihlal edilmektedir. Bu durum, Alevi ve Hristiyan topluluklarının yaşadığı tehditleri daha da büyütmüş ve halkın bölgeden kaçmasına sebep olmuştur.
HTŞ’nin Suriye Halkı Üzerindeki Etkisi: Suriye Direnişi ve Uluslararası Sorun
HTŞ ve benzeri terörist gruplar, sadece Alevi ve Hristiyanlar gibi savunmasız grupları hedef almakla kalmamış, aynı zamanda tüm Suriye halkının birliğine de zarar vermiştir. Bu gruplar, radikal ideolojilerini uygularken, Suriye’nin özgürlükçü ve çok kültürlü yapısını hedef almış ve bunu yok etmeye çalışmıştır. Ancak, Suriye halkı, bu terörist yapıları ve dış müdahaleleri geriletmek için direnmektedir.
Alevi, Hristiyan, Sünni ve diğer topluluklar, ortak bir tehdit olan HTŞ ve diğer terörist gruplara karşı birleşmiş ve direnişe geçmiştir. Suriye’nin geleceği, bu terörist grupların etkisiz hale getirilmesine ve Suriye halkının özgürlüğünü yeniden kazanmasına bağlıdır. Bu süreçte, dünya halklarının Suriye halkının yanında yer alması, terörizme karşı güçlü bir duruş sergilemesi önemlidir. Uluslararası toplum, HTŞ gibi terör örgütlerine karşı daha güçlü bir tutum almalı ve bu grupların destekçilerine karşı yaptırımlar uygulamalıdır.
Sonuç: Şiddete Karşı Birlik ve Direniş
Suriye’deki şiddet, yalnızca Alevi ve Hristiyan topluluklarını değil, tüm Suriye halkını tehdit etmektedir. Ancak bu şiddet, Alevi ve Hristiyanların ideolojik bir hedefi değil, radikal terörist grupların bir tehdit olarak varlığını sürdürdüğü bir sorundur. Bu bağlamda, dış güçlerin – İsrail, ABD ve Türkiye – bu gruplara verdiği destek, şiddetin daha da yayılmasına ve Suriye’nin parçalanmasına yol açmıştır.
Dünya halklarının, Suriye halkının yanında durması, terörist gruplara karşı direnişe destek vermesi gerekmektedir. Terörizm, sadece Suriye’yi değil, tüm dünyayı tehdit eden bir sorundur. Suriye halkı, sadece kendi topraklarında değil, tüm bölgedeki barış ve güvenliği sağlamak için bu radikal gruplara karşı mücadele etmektedir. Bu mücadelede, uluslararası toplumun desteği büyük önem taşımaktadır. Suriye’nin barışı, ancak terörizme karşı birleştirici bir yaklaşım benimseyerek ve dış müdahalelere karşı direniş göstererek sağlanabilir.
Kaynakça
1. Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve Suriye’deki Terörizm: “The Role of HTS in Syria’s Civil War,” Middle East Institute, 2020.
2. Suriye’deki Dış Müdahale ve Uluslararası Sorumluluk: “External Interventions in Syria’s Civil War,” Foreign Affairs Journal, 2021.
3. Alevi ve Hristiyan Topluluklarının Suriye’deki Durumu: “Religious Minorities in Syria: The Impact of Civil War,” Human Rights Watch, 2019.
4. Türkiye’nin Suriye’deki Rolü ve Radikal Gruplarla İlişkisi: “Turkey and the Support for Radical Groups in Syria,” Al Jazeera English, 2020.
5. İsrail’in Suriye Politikası ve Bölgedeki Terörizm: “Israel’s Military Involvement in Syria,” The Jerusalem Post, 2020.
Bir yanıt yazın