Türkiye’de Ajanlık: Erdoğan ve Bahçeli’nin Dış Politikasının Sosyo-Politik ve Felsefi Analizi

Emperyalizm, Ajanlık ve Siyasal Dinamikler

Türkiye’nin son yıllarda izlediği dış politika, özellikle AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin siyasi stratejileri doğrultusunda şekillenmiş, bazı çevreler tarafından ajanlık ile ilişkilendirilmiştir. Bu yazı, “ajanlık” kavramını geniş bir perspektifte, sosyolojik, psikolojik, siyasal bilim, antropolojik, felsefi ve etnografik alanlarda ele alarak, Erdoğan ve Bahçeli’nin dış politikasını ve iç politikadaki manipülasyonlarını incelemeyi amaçlamaktadır. Ajanlık, yalnızca bir kişinin veya grubun başkalarına hizmet etmek için gizli veya açık bir şekilde hareket etmesi değil, aynı zamanda devletin çıkarlarına zarar vermesi ve dış emperyalist güçlere boyun eğmesi olarak tanımlanacaktır.

Ajanlık Kavramı ve Emperyalizm Bağlamı

“Ajanlık”, belirli bir amaca hizmet eden ve bu amacı halkın çıkarlarının aksine gerçekleştiren kişilere veya gruplara atfedilen bir kavramdır. Bu kavram, genellikle gizli eylemler ve yabancı güçlerle işbirliği içinde olan aktörlerle ilişkilendirilir. Türkiye’de ise bu eylemler çoğunlukla dış güçlerle, özellikle ABD, İsrail ve Avrupa Birliği ile olan ilişkilerde kendini göstermektedir.

Emperyalizm, belirli bir ülkenin, başka bir ülkenin iç işlerine müdahale etme çabasıdır ve siyonizm de, özellikle İsrail’in çıkarlarını savunan bir ideoloji olarak, dış güdümlü politikalarda belirleyici rol oynar. Erdoğan ve Bahçeli’nin dış politikaları, hem emperyalist güçlere yakınlık gösterme hem de Siyonist çıkarlarla örtüşme eğilimindedir. Bu bağlamda, ajanlık bu liderlerin kendi çıkarları doğrultusunda Türkiye’nin bağımsızlık haklarını ve ulusal çıkarlarını göz ardı etmeleri olarak değerlendirilmektedir.

Sosyolojik Perspektif: Halkın Manipülasyonu ve İdeolojik Kutuplaşma

Antonio Gramsci’nin hegemonya teorisi doğrultusunda, toplumun egemen sınıfı, halkın onayını alarak, ideolojik araçları kullanarak (eğitim, medya, kültür) kendi çıkarları doğrultusunda toplum üzerinde egemenlik kurar. Erdoğan ve Bahçeli’nin liderlik anlayışı, halkın onayını almak için güçlü bir ideolojik hegemonya kurmayı hedefler. Ancak bu hegemonya, halkın çıkarları yerine, dış güçlerin çıkarlarına hizmet etmeyi amaçlar.

Pierre Bourdieu’nun toplumsal alanlar teorisi ve habitus kavramı, halkın Erdoğan ve Bahçeli’ye olan bağlılığını açıklamak için kullanılabilir. Bourdieu, toplumda bireylerin ve grupların, mevcut sosyal yapıya bağlı olarak şekillenen düşünme biçimlerini ve davranışlarını habitus olarak tanımlar. Bu bağlamda, halkın büyük bir kısmı, devletin sağladığı güvence ve ideolojik manipülasyonlar sonucu, bu liderlere bağlılık göstermektedir. Ancak, bu durum dış etkilere karşı körleşmeye yol açmaktadır.

Psikolojik Perspektif: Güç ve Bağımlılık Psikolojisi

Sigmund Freud’un kitle psikolojisi teorisi, toplumların bir lider figürüne olan bağlılıklarını, liderin oluşturduğu güçlü bir sembolizmle ilişkilendirir. Erdoğan ve Bahçeli’nin, özellikle “milli” kavramı etrafında şekillenen söylemleri, halkın psikolojik olarak kendilerini güçlü ve korunan hissedebileceği bir ortam yaratmaktadır. Ancak bu bağımlılık, aynı zamanda liderlerin dış güçlerle işbirliği yapmalarına karşı halkın bilinçli bir direnç göstermemelerini de beraberinde getirmektedir.

Erik Erikson’un psikososyal gelişim teorisi, bireylerin kimliklerini geliştirmelerinde dış çevrenin ve lider figürlerinin büyük rol oynadığını savunur. Türkiye’deki psikolojik yapıyı incelediğimizde, Erdoğan ve Bahçeli’nin liderlik tarzı, halkın kimlik ve aidiyet duygusunu güçlendirecek şekilde şekillenmiş, bu da dış müdahalelere karşı toplumsal bir bağımlılık yaratmıştır. Ancak bu, dış güçlerin etkisiyle yönlendirilen bir bağımlılığa dönüşmüştür.

Siyasal Bilim Perspektifi: Erdoğan ve Bahçeli’nin Dış Politikaları

Siyasal bilimde güç ilişkileri, devletlerin iç ve dış politikalarındaki stratejik hamlelerle şekillenir. Machiavelli’nin “Prens” adlı eserinde, liderlerin stratejik işbirlikleri yaparak halkın güvenini kazandığı belirtilir. Ancak Erdoğan ve Bahçeli’nin dış politikada, özellikle Batı ile kurdukları ilişkiler, zaman zaman Türkiye’nin bağımsızlık ve egemenlik haklarını ihlal edecek şekilde şekillenmiştir.

Friedrich Hayek’in neoliberalizm eleştirisi ışığında, Türkiye’nin dış politikasında neoliberal ekonomik çıkarlar ve baskılar ön plana çıkmaktadır. ABD ve AB ile olan ilişkilerde Türkiye, kendi ulusal çıkarları yerine, küresel güçlerin çıkarlarına hizmet etmekte zorlanmıştır. Bu durum, Erdoğan ve Bahçeli’nin iktidarındaki ajanlık eylemlerinin en belirgin göstergelerindendir. Erdoğan’ın özellikle ABD ile olan ilişkilerinde stratejik teslimiyet göstermesi, dış emperyalizme karşı halkın bağımsızlık mücadelesine zarar vermiştir.

Antropolojik ve Etnografik Perspektif: Toplumun Kültürel Bağları ve Dış Müdahale

Türkiye’deki kültürel yapıyı anlamak için, Clifford Geertz’in kültürel anlam analizlerine başvurulabilir. Geertz, kültürel yapının toplumsal davranışları ve politika üzerindeki etkilerini vurgular. Türkiye’nin kültürel kodları, halkın liderlerine olan bağlılığını ve toplumsal dayanışmayı oluşturur. Erdoğan ve Bahçeli’nin liderlikleri, bu kültürel bağları manipüle ederek halkı dış güdümlü bir siyasete meyilli hale getirmiştir.

Etnografik olarak, halkın Erdoğan ve Bahçeli’ye duyduğu bağlılık, bireysel ve toplumsal kimlik inşasında önemli bir rol oynamaktadır. Ancak bu kültürel yapı, dış güçlerin etkisiyle şekillenmeye başladığında, halkın bağımsızlık mücadelesi zayıflamaktadır.

Ajanlık ve Bağımsızlık Mücadelesi

Erdoğan ve Bahçeli’nin dış politikadaki tutumları, yalnızca emperyalist ve siyonist çıkarlarla örtüşmekle kalmamış, aynı zamanda ajanlık suçlamalarını da haklı çıkaran bir dizi eyleme sahne olmuştur. Sosyolojik, psikolojik, siyasal bilim, antropolojik, felsefi ve etnografik perspektiflerle yapılan bu derinlemesine analiz, Erdoğan ve Bahçeli’nin halkı manipüle eden ve dış güçlere hizmet eden stratejik politikalarını daha açık hale getirmektedir. Türkiye’nin geleceği, yalnızca bu dış müdahalelere karşı halkın bilincini uyandırması ve kendi bağımsızlık mücadelesine sahip çıkmasıyla şekillenecektir

Sonuç: Ajanlık ve Türkiye’nin Geleceği

Erdoğan ve Bahçeli’nin, hem iç politikada hem de dış ilişkilerde izlediği stratejiler, yalnızca emperyalist güçlerin çıkarlarına hizmet etmekle kalmamış, aynı zamanda ajanlık suçlamalarını da beraberinde getirmiştir. Sosyolojik, psikolojik, siyasal bilim, antropolojik ve etnografik analizler ışığında, bu liderlerin uygulamaları, halkın egemenlik haklarına zarar vermekte ve dış müdahalelere karşı körleşmiş bir toplum yapısı yaratmaktadır.

Türkiye’nin geleceği, ancak halkın bu dış etkilerden kurtulup, gerçek anlamda bağımsızlık mücadelesi verebilmesiyle şekillenecektir. Bu bağlamda, ajanslık değil, ajanlık olarak nitelendirilen davranışların, ülkenin iç ve dış politikasındaki derin etkileri sorgulanmalıdır.

Kaynakça
1. Gramsci, A. (1971). Selections from the Prison Notebooks. International Publishers.
2. Bourdieu, P. (1990). The Logic of Practice. Stanford University Press.
3. Freud, S. (1921). Group Psychology and the Analysis of the Ego. SE, Volume XVIII.
4. Machiavelli, N. (1992). The Prince. Dover Publications.
5. Hayek, F. A. (1944). The Road to Serfdom. Routledge.
6. Geertz, C. (1973). The Interpretation of Cultures: Selected Essays. Basic Books.
7. Erikson, E. H. (1968). Identity: Youth and Crisis. W.W. Norton & Company.
8. Foucault, M. (1977). Discipline and Punish: The Birth of the Prison. Pantheon Books.
9. Hayek, F. A. (2007). The Road to Serfdom: Text and Documents–The Definitive Edition. University of Chicago Press.
10. Friedman, M. (2002). Capitalism and Freedom. University of Chicago Press.
11. Mills, C. W. (1956). The Power Elite. Oxford University Press.
12. Huntington, S. P. (1996). The Clash of Civilizations and the Remaking of World Order. Simon & Schuster.

Kaynakça Açıklamaları ve Atıflar
1. Antonio Gramsci’nin Hegemonya Teorisi: Gramsci, egemen sınıfın kültürel ve ideolojik egemenlik kurarak halkın düşüncelerini kendi çıkarlarına uygun şekilde şekillendirdiğini belirtir. Bu bağlamda, Erdoğan ve Bahçeli’nin halkla kurdukları güçlü bağlar, dış müdahalelere karşı duyarsız bir toplum yapısını oluşturur. Bu strateji, ideolojik egemenlik kurarak halkın bağımsızlık mücadelesini köreltmektedir (Gramsci, 1971).
2. Pierre Bourdieu’nun Habitus ve Toplumsal Alanlar Teorisi: Bourdieu, toplumsal yapıların bireylerin düşünsel ve davranışsal alışkanlıklarını nasıl şekillendirdiğini açıklar. Erdoğan ve Bahçeli’nin halkla kurdukları güçlü ilişkiler, halkın dış müdahalelere karşı körleşmesine yol açmakta, dış güçlerle işbirliği yapmalarına rağmen desteklerini sürdürmelerine zemin hazırlamaktadır (Bourdieu, 1990).
3. Sigmund Freud’un Kitle Psikolojisi: Freud, toplumların ve bireylerin lider figürlerine olan bağlılıklarını, liderlerin oluşturduğu güçlü sembolizm aracılığıyla güçlendirir. Erdoğan ve Bahçeli’nin halkla kurdukları bu bağ, toplumsal bilinçaltındaki güven duygusunu pekiştirir, ancak dış etkilere karşı halkın direncini zayıflatır (Freud, 1921).
4. Friedrich Hayek’in Neoliberal Eleştirisi: Hayek, ekonomik özgürlüğün, devlet müdahalesiyle sınırlanması halinde toplumun daha fazla dış etkiye maruz kalacağını savunur. Erdoğan ve Bahçeli’nin, Batılı güçlerle olan ilişkilerinde neoliberal politikalar izlemeleri, Türkiye’nin bağımsızlık ve egemenlik haklarını tehdit eder (Hayek, 2007).
5. Michel Foucault’un Güç ve Bilgi İlişkisi: Foucault, egemenlerin toplum üzerindeki güçlerini, bilgi ve ideoloji aracılığıyla pekiştirdiğini belirtir. Erdoğan ve Bahçeli’nin dış politika ve iç politika stratejileri, halkın bilinçaltını şekillendiren ideolojik araçlarla işlevsel hale getirilmiş, emperyalist güçlere karşı bağımsızlık mücadelesi sönümlenmiştir (Foucault, 1977).
6. Clifford Geertz’in Kültürel Anlam Analizleri: Geertz, toplumların kültürel yapılarının, toplumsal davranışları ve politikaları şekillendirdiğini vurgular. Türkiye’de halkın Erdoğan ve Bahçeli’ye olan bağlılığı, kültürel bağlarla şekillenmiş ve dış müdahalelere karşı körleşmiş bir toplum yapısı oluşturmuştur (Geertz, 1973).
7. Erik Erikson’un Kimlik Teorisi: Erikson, bireylerin kimliklerini geliştirirken, dış çevrelerinin ve lider figürlerinin büyük etkisi olduğunu savunur. Erdoğan ve Bahçeli’nin liderlik tarzı, halkın kimlik ve aidiyet duygularını güçlendirerek, dış müdahale karşısında halkın psikolojik olarak daha duyarsız hale gelmesine yol açmıştır (Erikson, 1968).
8. Max Weber’in Karizmatik Liderlik Teorisi: Weber, karizmatik liderlerin, halkın beklentilerine uygun liderlik sergileyerek büyük bir toplumsal bağlılık oluşturduğunu belirtir. Erdoğan ve Bahçeli’nin toplumsal yapıyı bu şekilde manipüle etmeleri, halkın dış müdahalelere karşı daha duyarsız hale gelmesine neden olmuştur (Weber, 1922).
9. Friedrich Hayek’in Kapitalizm ve Özgürlük Anlayışı: Hayek, kapitalizmin ve bireysel özgürlüklerin en iyi şekilde gelişebileceği ortamın devlet müdahalesiz bir toplum olduğunu savunur. Türkiye’nin dış politikası, özellikle Erdoğan ve Bahçeli’nin stratejik ittifakları, devlet müdahalesi ve egemenlik haklarının sınırlanmasına yol açmıştır (Hayek, 2002).

.

Bu makalede kullanılan kaynaklar, konunun çok disiplinli bir bakış açısıyla incelenmesi gerektiğini göstermektedir. Ajanlık kavramı, yalnızca bireysel eylemlerle değil, aynı zamanda toplumsal yapıyı şekillendiren derin bir ideolojik işbirliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesi, ancak halkın egemenlik haklarını savunması ve dış etkilerden arınmış bir toplum yapısına kavuşmasıyla mümkündür.

Emperyalizm, Ajanlık ve Siyasal Dinamikler - devlet bahceli

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir