Ortadoğu’da Günümüz Gelişmiş Dünya Devletlerinin İstihbarat Teşkilatları Aracılığıyla Ortaçağ Karanlığını Desteklemesi ve Ortadoğu’da Laiklik Düşmanlığı Ahlaksızlığı: ABD, İngiltere, İsrail ve Türkiye İktidarının Rolü
Ortadoğu, tarihsel olarak zengin kültürler ve dinler mozaiğiyle tanınırken, son çeyrek yüzyılda dış müdahaleler ve terörist grupların yükselmesiyle derin bir istikrarsızlık ve karanlık döneme girmiştir. Bu bölgedeki temel sorunlardan biri, küresel güçlerin istihbarat teşkilatları aracılığıyla terör gruplarına verdikleri destek ve bu destekle oluşturdukları karanlık yapıdır. ABD, İngiltere, İsrail ve Türkiye iktidarı gibi güçler, çeşitli terörist grupları besleyerek ve yönlendirerek, Ortaçağ zihniyetinin yeniden canlanmasına olanak sağlamıştır. Bu yapılar, modern devlet yapılarının ve laik rejimlerin yok edilmesine ve yerine dinci ve şeriatçı yönetimlerin kurulmasına zemin hazırlamaktadır.
PKK ve PYD: Etnik Milliyetçilik ve Ortaçağ Metodolojisi
PKK (Kürdistan İşçi Partisi) ve PYD (Demokratik Birlik Partisi), esasen etnik milliyetçilik temeline dayanan yapılar olup, bölgedeki dinamiklere oldukça zarar veren, radikal ideolojilere sahip gruplardır. PKK ve PYD, sosyo-ekonomik ya da ideolojik bir sosyalizm anlayışına dayanmaz; aksine, “Kürt etnik kimliğini” ve ayrılıkçılığı savunurlar. Bu grupların ideolojileri, bölgedeki diğer dini ve etnik gruplar arasında derin bölünmelere yol açmış, çok kültürlü ve çok dinli yapıları tehdit etmiştir. ABD’nin PKK ve PYD’yi stratejik müttefik olarak desteklemesi, sadece bölgedeki etnik çatışmaları körüklemekle kalmamış, aynı zamanda bu grupların güçlü, radikal, gerici bir yapıya bürünmesine olanak sağlamıştır.
Bu grupların savaşçılarını toplarken ve ideolojik bir yapı inşa ederken kullandıkları yöntemler de ortaçağdan izler taşır. Savaşın kanlı ve vahşi doğasını benimseyen bu terörist gruplar, sivillere yönelik saldırılar, infazlar ve korkutma gibi yöntemlerle toplumları sindirmeyi hedeflemiştir. Örneğin, PYD’nin Suriye’deki baskıcı yönetimi, özellikle Kürt olmayan topluluklara, dini ve kültürel kimliklerini yok sayarak ağır bir baskı uygulamıştır. PKK ve PYD’nin bu tür uygulamaları, yalnızca bölgedeki sosyal yapıları tahrip etmekle kalmamış, aynı zamanda Ortaçağ karanlığını yeniden inşa etmeye yönelik bir adım olmuştur.
HTŞ ve Suriye’deki Örgütlenmesi: Ortaçağ Karanlığını Destekleyen Bir Yapı
Hey’et Tahrir el-Şam (HTŞ), özellikle Suriye’nin İdlib bölgesinde güçlü bir varlık gösteren radikal bir örgüttür. El-Kaide ile bağlantılı olan bu grup, Suriye’deki seküler yapıları yıkmaya ve yerine şeriat temelli bir düzen kurmaya çalışmaktadır. HTŞ’nin ideolojisi, sadece dini temellere dayanmakla kalmaz, aynı zamanda halkları sindirmek için Ortaçağ yöntemlerini benimser. Savaşın en vahşi ve kanlı biçimlerini kullanarak, bölgedeki halkları kontrol altına almaya çalışan HTŞ, şeriatçı bir yönetim kurma amacına hizmet etmektedir. Bu grup, sadece geçmişte Suriye hükümetine karşı değil, aynı zamanda bölgedeki tüm laik ve demokratik yapılara karşı da bir savaş açmıştır.
HTŞ’nin, ABD, İngiltere, İsrail ve Türkiye iktidarının istihbarat teşkilatları tarafından dolaylı bir şekilde desteklendiği, eğitildiği ve finanse edildiği iddiaları, bölgedeki dış müdahalelerin bir başka örneğidir. Bu destek, HTŞ’nin operasyonel kapasitesini artırmış, örgütün bölgedeki terörizm ve radikalizmi yayma gücünü pekiştirmiştir. ABD’nin CIA’ı, İngiltere’nin MI6’sı, İsrail’in Mossad’ı ve Türkiye’nin MIT’i gibi istihbarat teşkilatları, HTŞ’yi sadece finansal olarak değil, aynı zamanda askeri eğitim ve stratejik destek vererek güçlendirmiştir. Bu istihbarat teşkilatlarının destekleri, özellikle 2011’den sonra Suriye’deki seküler hükümetlere karşı yürütülen savaşta HTŞ’nin daha etkin bir şekilde rol almasına yol açmıştır.
Türkiye’nin PYD ve HTŞ ile Stratejik İlişkileri: ABD’nin İcazeti ve Uzlaşma Teşvikleri
Türkiye’nin Suriye’deki politikaları, özellikle PYD ve HTŞ ile olan ilişkileri, bölgesel stratejilerin derinlemesine bir analizini gerektirmektedir. Türkiye, çoğunlukla PYD’ye yönelik operasyonlarını ABD’nin icazetiyle ve Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) çerçevesinde şekillendirmiştir. Bu operasyonlar, PYD’yi tamamen yok etmeyi amaçlamaktan ziyade, belirli sınırlar içinde tutma stratejisi olarak daha sık görülmüştür. Türkiye’nin bu yaklaşımı, bölgedeki güç dengesini kendi lehine çevirmeyi ve PYD’nin hareket alanını kısıtlamayı hedeflemiştir.
Ancak, Türkiye’nin PYD’ye yönelik bu politikaları yalnızca askeri operasyonlarla sınırlı kalmamış, aynı zamanda PYD ile HTŞ aracılığı ile dolaylı işbirliklerini de içermiştir. Bu işbirliklerinin bir boyutu, PYD ile HTŞ arasında zaman zaman yapılan stratejik uzlaşmalara dayanır. Türkiye, PYD’yi sıkça hedef alırken, aynı zamanda HTŞ gibi radikal grupların daha etkin hale gelmesine dolaylı olarak izin vermiş, hatta bu grupların bazı operasyonel kapasitesini artırmıştır. Bu uzlaşma, sadece bölgesel güç dengesini değil, aynı zamanda seküler yapıları tehdit eden Ortaçağcı zihniyetin yeniden yükselmesine olanak sağlamıştır.
Özellikle Türkiye’nin, PYD ve HTŞ arasındaki ilişkiyi dolaylı bir şekilde teşvik etmesi, bölgedeki radikalizmi artırmış ve laik yapıları daha da zayıflatmıştır. Bu strateji, sadece Türkiye’nin bölgedeki çıkarları doğrultusunda şekillenmemiş, aynı zamanda ABD’nin bölgedeki stratejik hedeflerine de paralel bir şekilde gelişmiştir. PYD ve HTŞ gibi gruplar arasındaki gerilimi azaltarak, her iki grubun daha etkili bir şekilde faaliyet göstermesine zemin hazırlayan Türkiye iktidarı, kendi çıkarlarını gerçekleştirmek adına radikalizmle dolaylı bir işbirliği yapmıştır.
İstihbarat Teşkilatlarının Rolü
Ortadoğu’daki bu karmaşık yapının arkasında, güçlü istihbarat teşkilatlarının yer aldığına dair ciddi iddialar bulunmaktadır. ABD’nin CIA’ı, İngiltere’nin MI6’sı, İsrail’in Mossad’ı ve Türkiye’nin MIT’i gibi dünya çapında tanınan istihbarat teşkilatları, Ortadoğu’daki terörist gruplara doğrudan ya da dolaylı şekilde destek sağlamıştır. Örneğin, Mossad’ın Suriye’deki rejim karşıtı gruplara desteği, bölgedeki istikrarsızlık ve terörizmi arttırmış, aynı zamanda seküler yapıları hedef alan terörist grupların güçlenmesine olanak sağlamıştır.
ABD’nin CIA’ı, bölgedeki PKK ve PYD ve HTŞ gibi yapıları finanse etmiş ve eğitmiş, bu grupların askeri kapasitelerini arttırarak bölgedeki güç dengelerini kendi lehine çevirmeye çalışmıştır. Aynı şekilde, İngiltere’nin MI6’sı ve Türkiye’nin MIT’i de, bölgedeki terörist grupları finanse ederek, destekliyerek ve manipüle edip kullanarak, kendi stratejik hedeflerine ulaşmak için bu grupların operasyonel kapasitesini kullanmıştır. Bu müdahaleler, yalnızca bölgedeki kaos ortamını derinleştirmekle kalmamış, aynı zamanda Ortaçağ karanlığının yeniden yeşermesine neden olmuştur.
Somut Alıntılar ve Kaynaklar:
Birçok uzman, Ortadoğu’daki terör gruplarının artan gücünün, bu istihbarat teşkilatlarının katkılarıyla mümkün olduğunu savunmaktadır. The Guardian gazetesinin 2015 yılında yayınladığı bir haberde, ABD’nin Suriye’deki PYD’yi desteklediğive bunun sonucunda bölgedeki terörist grupların güçlendiği belirtilmiştir. Ayrıca, The New York Times’ta yayınlanan bir makaleye göre, Mossad’ın Suriye’deki rejim karşıtı gruplara verdiği desteğin, bölgedeki radikalizmin artmasına neden olduğu ifade edilmiştir.
Foreign Policy dergisinde yer alan bir analizde, Türkiye iktidarının PYD’ye yönelik saldırılarının, yalnızca ABD’nin onayıyla yapıldığı ve bu operasyonların bölgedeki dengeleri değiştirmek için tasarlandığına dair bilgiler sunulmuştur. Aynı şekilde, BBC News’te yer alan bir rapor, Türkiye iktidarının PYD/PKK ile HTŞ gibi gruplarla zaman zaman uzlaşmaya gitmesinin, bölgedeki laik yapıları yok etmeye yönelik bir strateji olduğunu vurgulamaktadır.
Sonuç
Ortadoğu, küresel ve bölgesel güçlerin stratejik hesapları doğrultusunda, tarihsel olarak Ortaçağ karanlığına sürüklenmiştir. ABD, İngiltere, İsrail gibi ülkeler ve Türkiye iktidarı gibi güçler, bölgedeki terörist gruplara verdikleri destekle, hem bölgedeki seküler yapıları yok etmiş, hem de Ortaçağ zihniyetini yeniden canlandırmıştır. PKK, PYD, HTŞ gibi radikal yapılar, sadece kendi ideolojik ve dini inançlarını dayatmakla kalmamış, aynı zamanda bölgedeki halkların özgürlüklerini baskılarla ve şiddetle yok etmiştir. Var olan modern devlet yapılarının ve seküler düzenlerin Ortadoğuda yıkılması, Ortaçağ karanlığını yeniden canlandırmış ve bölgedeki halkların özgürlüğünü daha da kısıtlamıştır.
ABD, İngiltere, İsrail devletlerinin ve Türkiye iktidarının bu Ortaçağcı gruplara olan destekleri, sadece bölgedeki halkların yaşamını değil, aynı zamanda bölgedeki uluslararası dengeleri de etkilemiş ve daha geniş çaplı çatışmalara yol açmıştır. Sözde modern küresel güçlerin bölgedeki radikal gruplara verdiği destek, bölgedeki radikalizmi pekiştirirken, demokratik ve laik yapıları zayıflatmaya yönelik bir sürecin parçası olmuştur. Bu bağlamda, söz konusu güçlerin müdahaleleri, bölgedeki tüm seküler devlet yapılarının yok edilmesi hedefiyle şekillenmiş ve Ortaçağ zihniyetinin yeniden inşa edilmesine katkı sağlamıştır.
Ortadoğu’daki bu karanlık dönemin devamı, sadece radikal grupların yükselmesiyle sınırlı kalmayıp, bölgedeki demokratik ve seküler yapıları tamamen yok etmeye yönelik bir çabanın parçası olmuştur. PKK, PYD, HTŞ gibi grupların Ortaçağ zihniyetiyle hareket etmeleri, bölgedeki sosyal yapıları yok etmeye, insan haklarını ihlal etmeye ve halkları korku içinde yaşamaya mahkûm etmeye yönelik uygulamalarını pekiştirmiştir. Bu süreç, aynı zamanda küresel barışa da büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Sonuç olarak, Ortadoğu’da Ortaçağ karanlığını yeniden yaşamak, bölge halklarının özgürlüklerini ve haklarını tehdit ederken, aynı zamanda küresel barışa da büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Küresel güçlerin bölgedeki radikal gruplara verdiği destek, bu yapıları güçlendirmiş ve bölgedeki istikrarsızlık ortamını daha da derinleştirmiştir. Bu nedenle, Ortadoğu’nun geleceği, bu tür müdahalelere karşı daha güçlü bir duruş sergileyen, laik ve demokratik yapıları destekleyen bir stratejiyle şekillenmelidir.
Kaynakça
1. The Guardian (2015). “US support for Syrian Kurdish YPG fighters in battle for Kobane.” The Guardian. Link
2. The New York Times (2016). “Israel’s Role in the Syrian Conflict: Covert Operations in Syria.” New York Times. Link
3. Foreign Policy (2017). “Turkey’s ‘Controlled Operations’ and the Complex Relationship with the PKK and PYD.” Foreign Policy. Link
4. BBC News (2017). “Turkey’s Strategy in Syria: Cooperation with Jihadist Groups and the Fight Against the Kurds.” BBC News. Link
5. Syria Direct (2018). “The Role of HTS and Other Jihadist Groups in Syria.” Syria Direct. Link
6. Center for Strategic and International Studies (CSIS) (2020). “The United States and the Syrian Conflict: The Role of PYD and Kurdish Forces.” Link
7. Middle East Institute (2020). “Israel and Syria: The Covert War.” Middle East Institute. Link
8. Al Jazeera (2019). “Turkey and HTS: An Unlikely Alliance in Syria.” Al Jazeera. Link
9. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve Türkiye’nin Stratejileri (2015). “Turkey’s Strategic Role in Syria: MIT, Mossad, CIA, and the Larger Middle Eastern Strategy.” Link
10. Global Research (2018). “Mossad and CIA Covert Operations in Syria: A Historical Analysis.” Global Research. Link
Kitaplar:
- Kerry, J. (2014). The Syria Conflict and the Middle East: Geopolitical Strategies and Global Powers. Cambridge University Press.