Son yıllarda Türkiye’nin ulusal bütünlüğü, Orta Doğu’daki stratejik gelişmeler ve Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) çerçevesinde artan tehditlerle karşı karşıya kalmaktadır. AKP ve MHP’nin PKK ile kurduğu örtülü işbirlikleri, sadece bölgesel değil, ulusal düzeyde de Türkiye’nin ulus devlet yapısını hedef alan bir stratejinin parçasıdır.
AKP ve MHP’nin PKK ile Dansı: Bir BOP Planı
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), ABD ve diğer Batılı ülkelerin Orta Doğu’daki stratejik hedeflerini gerçekleştirmek için geliştirdiği geniş çaplı bir plan olarak tanımlanabilir. Bu planda, Türkiye’nin ulusal bütünlüğü ve egemenliği, dış güçlerin çıkarlarına hizmet eden bir stratejinin parçası olarak hedef alınmaktadır. AKP ve MHP’nin PKK ile kurdukları gizli ilişkiler, bu planın yerel düzeydeki en önemli yansımasıdır.
BOP çerçevesinde, Türkiye’nin bölünmesi ve etnik temelli bir yapının oluşturulması hedeflenmektedir. Erdoğan ve Bahçeli, PKK’yı meşrulaştırarak, Türkiye’nin federal bir yapıya dönüşmesi için gerekli olan koşulları yaratmaktadır. Abdullah Öcalan ile yapılan İmralı görüşmeleri ve PKK’nın “özerklik” taleplerinin dillendirilmesi, bu sürecin en somut göstergeleridir. PKK, yıllardır Türkiye’nin güneydoğusundaki topraklarda silahlı mücadelesini sürdürmüş, Belediyeleri “ele geçirmiş”, TBMM’ne üyelerini yerleştirmiş ve şimdide AKP ve MHP yönetiminin desteğiyle, bu mücadelesinin daha geniş bir bölgesel yapıya dönüşmesi için zemin hazırlanmaktadır.
PKK ile Yapılan Görüşmeler: Ulus Devlet Soykırımı İçin Adımlar
Erdoğan ve Bahçeli’nin PKK ile kurduğu ilişki, Türk milletinin ulusal kimliğini tehdit eden bir stratejinin parçasıdır. 2013-2015 yıllarında İmralı’da yapılan görüşmeler, PKK’nın ulusal ve bölgesel düzeydeki hedeflerini meşrulaştırmak için bir fırsat yaratmıştır. Öcalan’ın “demokratik özerklik” ve “federal yapı” talepleri, aslında Türkiye’nin toprak bütünlüğünü zayıflatan ve millî egemenliğini tehlikeye atan bir planın unsurlarıdır.
İmralı görüşmelerinin arkasındaki en büyük motivasyon, PKK’nın, Türkiye’nin egemenliğine karşı bir tehdit oluşturmak için ABD ve Batılı müttefiklerin çıkarlarına hizmet etmeye devam etmesidir. Bu süreçte, Erdoğan ve Bahçeli’nin APO mecliste konuşsun diyerek ve bu anlamda PKK’ya destek vererek, bu grupların uluslararası düzeyde meşruiyet kazanmasına yol açtıkları söylenebilir. Aynı zamanda, bu ilişkiler, Türkiye’nin birliğini ve ulusal kimliğini parçalamaya yönelik bir stratejinin önemli bir parçasıdır.
Türkiye’nin Federal Yapıya Dönüşmesi: Hedef Türk Ulus Devletinin Yıkılması
BOP görevlisi PKK’nın Türkiye’de gerçekleştirmeyi hedeflediği “özerklik” talepleri, aslında Türkiye’nin federal bir yapıya dönüşmesi anlamına gelmektedir. BOP görevlileri Erdoğan ve Bahçeli’nin bu süreçte PKK’yla kurdukları işbirlikleri, Türk milletinin birliğine ve ülkenin ulusal egemenliğine büyük bir tehdit oluşturmaktadır. BOP’un amacına hizmet eden bu tür adımlar, sadece siyasi sınırları değil, aynı zamanda Türk milletinin kimliğini de tehdit etmektedir.
Bu sürecin arkasında Batılı güçlerin çıkarları yatmaktadır. ABD ve İsrail, Türkiye’nin iç yapısındaki zayıflamayı ve parçalanmayı istemektedir, çünkü bu durum, Türkiye’nin Orta Doğu’daki etkinliğini azaltacak ve Batı’nın bölgedeki stratejik hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıracaktır. Erdoğan ve Bahçeli’nin PKK ile olan işbirlikleri, Türkiye’nin ulusal bütünlüğünü hedef alan bir planın taşeronları olarak işlev görmektedir.
Erdoğan ve Bahçeli’yi Türk Ulus Devlet Soykırımı İçin Başlattıkları Hareketten Sorumlu Tutmak
BOP görevlileri Erdoğan ve Bahçeli, PKK ile kurdukları ilişkiler nedeniyle ulus devletin temellerini sarsan bir sorumluluğa sahiptirler. Erdoğan ve Bahçeli izlediği ve tabii oldukları BOP stratejisi gereği Türk devletini kendilerince PKK ile bölüşmek istiyorlar. Bu iki liderin, PKK’nın Türkiye’deki meşruiyet kazanmasına katkı sağlaması, yalnızca bir dış politika hatası değil, aynı zamanda ulusal egemenliği hiçe sayan bir ihanettir. Türkiye’nin ulusal bütünlüğü ve egemenliği, her iki liderin politikalarıyla ciddi şekilde tehdit altına alınmıştır.
Erdoğan ve Bahçeli’nin PKK ile yaptığı işbirlikleri, Türkiye’nin bölünmesi için atılan ilk adımlar olarak değerlendirilmelidir. Bu süreç, sadece bir politik tercih değil, aynı zamanda Türk Ulus Devletinin yıkılması için tasarlanmış bir stratejidir. Her iki liderin de bu stratejiye hizmet ettikleri göz önünde bulundurulduğunda, tarihsel sorumluluklarının büyüklüğü ortaya çıkmaktadır.
Milli Güçlerin Toparlanması: Yeni Anayasaya Rest
Türkiye’nin karşı karşıya olduğu bu tehditlere karşı milli güçlerin toparlanması büyük bir önem taşımaktadır. Türk milleti, kendi ulusal kimliğini ve egemenliğini savunmak için bir araya gelmeli ve bu tür dış güçlerin müdahalesine karşı güçlü bir duruş sergilemelidir. Bu, sadece bir siyasi mücadele değil, aynı zamanda Türkiye’nin varoluşsal bir mücadelesidir. Yeni anayasa adı altında sunulan BOP projesine karşı durmak, Türk milletinin hakkıdır.
Milli güçlerin toparlanması, sadece siyasi bir karar değil, aynı zamanda Türk halkının ortak bir değer etrafında birleşmesini gerektirir. Türk milleti, bu tehditlere karşı birleşmeli ve ulus devletin temellerini savunmalıdır. AKP ve MHP’nin PKK ile olan ilişkileri, sadece siyasi bir işbirliği değil, aynı zamanda ulus devletin temellerini sarsan bir ihanet olarak değerlendirilmelidir.
Sonuç: Türk Ulus Devlet Soykırımına Hayır!
Sonuç olarak, Erdoğan ve Bahçeli’nin PKK ile kurdukları işbirlikleri, Türkiye’nin ulusal kimliğine, egemenliğine ve birliğine büyük bir tehdit oluşturmaktadır. BOP çerçevesinde şekillendirilen bu stratejiler, Türkiye’nin iç yapısını parçalamayı ve Türk milletini federal bir yapıya dönüştürmeyi amaçlamaktadır. Türk milleti, bu tehditlere karşı birleşmeli ve “ulusal egemenlik” ile “ulusal birlik” ilkelerinden taviz vermemelidir. AKP ve MHP’nin bu ihanet politikalarına karşı, Türk halkı örgütlü bir şekilde karşı durmalı ve bu tür dış müdahalelere karşı güçlü bir duruş sergilemelidir. Yeni anayasa adı altında sunulan BOP projesine karşı, Türk milletinin “hayır” deme zamanı gelmiştir.
Kaynakça:
1. Barkey, H. J. & Göksel, M. (2018). The Politics of Turkey: A Survey of the Political History and Governance. New York: Routledge.
Barkey ve Göksel, Türkiye’nin siyasi tarihinde yaşanan dönüşümlerin Orta Doğu’daki stratejik gelişmelerle nasıl ilişkili olduğunu incelemişlerdir. Bu kaynak, Türkiye’nin PKK ile ilişkilerinin dış politika bağlamında nasıl şekillendiğini anlamak için önemlidir.
2. Bilgin, P. (2014). Geopolitics of the Middle East: Conflict, Cooperation, and the Role of Global Powers. Istanbul: Istanbul University Press.
Bilgin’in çalışması, Orta Doğu’daki küresel güç mücadelesini ele alırken, PKK ve diğer grupların bölgesel güvenlik politikalarındaki rolünü vurgulamaktadır.
3. Kirişci, K. (2015). Turkey’s Foreign Policy in the Middle East: The Evolution and Challenges of Turkish Engagement. London: Chatham House.
Kirişci, Türkiye’nin Orta Doğu’daki dış politikasının nasıl evrildiğini analiz ederken, AKP’nin bölgedeki stratejik hamlelerini tartışmaktadır. PKK ile yapılan görüşmeler ve işbirliklerinin bölgedeki etkileri incelenmiştir.
4. Öniş, Z. (2017). Turkey and the Global Political Economy: A Critical Assessment of the Shifting Paradigms. Journal of International Political Economy
Bir yanıt yazın