“Siyonist Erdoğan”: Türkiye’nin Çeyrek Yüz Yıldır Dış Politikasının Derin Bağlantıları

Son yıllarda, Türkiye “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’ın iç ve dış politikasına dair yapılan eleştirilerde, birçoğu onun ve hükümetinin, özellikle Siyonizmle ve Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile ilişkisini sorgulamaktadır. Bu bağlamda, Erdoğan’ın Siyonist bir politikaya hizmet ettiği, İsrail ve ABD çıkarlarını desteklediği iddiaları, özellikle Türkiye’nin Orta Doğu’daki stratejik hamleleri, askeri üsleri ve ticaret ilişkileri üzerinden gündeme gelmektedir. - siyonist yilan

Son yıllarda, Türkiye “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’ın iç ve dış politikasına dair yapılan eleştirilerde, birçoğu onun ve hükümetinin, özellikle Siyonizmle ve Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile ilişkisini sorgulamaktadır. Bu bağlamda, Erdoğan’ın Siyonist bir politikaya hizmet ettiği, İsrail ve ABD çıkarlarını desteklediği iddiaları, özellikle Türkiye’nin Orta Doğu’daki stratejik hamleleri, askeri üsleri ve ticaret ilişkileri üzerinden gündeme gelmektedir.

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve Erdoğan’ın Yönelimleri

BOP, Amerikan dış politikası çerçevesinde, Orta Doğu’daki mevcut devlet sınırlarının yeniden çizilmesi, bölgesel güç dengesinin değiştirilmesi ve Batı’nın çıkarlarının korunması amacıyla geliştirilmiş bir projedir. BOP’un, Amerika Birleşik Devletleri’nin küresel hegemonyasını güçlendirme çabalarının bir parçası olarak kabul edilirken, bazı yorumcular bu projenin, özellikle İsrail’in bölgedeki egemenliğini pekiştirmeye yönelik olduğuna dikkat çekmektedir.

Erdoğan’ın, hem “başbakanlık hem de cumhurbaşkanlığı” dönemlerinde BOP’a dair gösterdiği tutum, çoğu zaman çelişkili olmuştur. Bir yandan, Türkiye’nin bağımsız bir dış politika izlediği ve Batı’nın Orta Doğu’daki müdahalesine karşı çıktığı imajı verilse de, diğer yandan, Türkiye’nin NATO ile olan işbirliği, Kürecik Radar Üssü ve bölgedeki askeri operasyonları, Erdoğan’ın Batılı güçlerle olan güçlü bağlarını gözler önüne serer. Bu, Erdoğan’ın zaman zaman Batı ile bir karşıtlık imajı oluşturmasına rağmen, pratikte İsrail’in çıkarlarını gözeten bir dış politika izlediğini gösteren örneklerden biridir.

Örneğin, eski İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, Erdoğan’ın dış politikalarını değerlendirdiğinde, şunları söylemiştir: “Erdoğan, her ne kadar halkına Siyonizm karşıtı bir söylem sunuyor olsa da, aslında bölgedeki İsrail çıkarlarına hizmet eden bir lider olarak hareket ediyor. Türkiye, özellikle Suriye’deki çatışmalar ve PYD ile olan ilişkilerde bu çıkarları savunuyor.” Lieberman’ın bu sözleri, Erdoğan’ın dış politikasının aslında İsrail’in stratejik hedefleriyle örtüştüğü ve görünüşteki karşıtlıkların ötesinde, daha derin bir işbirliği olduğu fikrini pekiştirmektedir.

Kürecik Radar Üssü, özellikle Siyonist ideolojinin savunduğu Batı’nın Orta Doğu’daki stratejik çıkarlarını güvence altına almak için kullanılan bir araç olarak değerlendirilebilir. Türkiye’nin, NATO ile bu tür askeri anlaşmalar yaparak bölgesel güvenliğini sağlama amacı güttüğü söylenebilir. Ancak, bu aynı zamanda Türkiye’nin, bölgedeki siyasi ve askeri hamlelerinde Batı’nın çıkarlarına hizmet ettiği yönünde bir argüman geliştirilmesine yol açmaktadır. Kürecik Üssü, bir bakıma Erdoğan’ın, İsrail’in güvenlik kaygılarına hizmet ettiğini savunanlara için güçlü bir örnek teşkil etmektedir.

Ticaret ve Ekonomik İlişkiler: İsrail ile Gizli Bağlantılar

Erdoğan’ın İsrail ile ticari ilişkileri, son yıllarda farklı yönlerden eleştirilmiştir. Türkiye’nin İsrail’e yaptığı enerji ve ticaret anlaşmaları, özellikle Türkiye’nin petrol ticareti ve enerji kaynakları üzerine yaptığı işbirlikleri, eleştirmenler tarafından, Siyonist çıkarlara hizmet eden bir strateji olarak görülmektedir. Bu ilişkiler, zaman zaman Erdoğan’ın sert söylemleriyle çelişmiş gibi görünse de, özellikle ekonomik düzeyde İsrail ile yakın bağlar devam etmiştir.

Türkiye ile İsrail arasında yıllar içinde pek çok ekonomik ve askeri anlaşma yapılmıştır. 2016 yılında imzalanan anlaşma, iki ülke arasında ilişkilerin yeniden normalleşmesini sağlamış ve bu da Erdoğan’ın bir yandan İsrail’i eleştirirken, diğer yandan ilişkileri güçlendirmesinin bir örneği olmuştur. İsrail merkezli “Haaretz” gazetesi, Erdoğan’ın İsrail ile ilişkilerinin ekonomik çıkarlar nedeniyle sürekli olarak güçlendiğini belirtmiştir. Gazetede yer alan bir makalede, “Erdoğan’ın Türkiye’si, İsrail ile stratejik işbirliği yapmayı sürdürüyor çünkü her iki ülkenin de ekonomik çıkarları buna dayanıyor. Türkiye’nin enerji ihtiyacı, özellikle İsrail’in bölgedeki doğal gaz kaynakları ile ilgili projelere olan ilgisini artırdı,” denmiştir. Bu, ekonomik ilişkilerin arka planında Siyonist çıkarların da bulunduğunu düşündürmektedir.

Suriye Krizi ve Siyonist Projelerin Uygulanması

Erdoğan’ın Suriye politikası, Siyonist projelerle ilişkilendirilen en tartışmalı konulardan biridir. Türkiye, Suriye iç savaşına müdahale ederken, özellikle PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG’ye karşı sert tutum almış, bu gruba yönelik askeri operasyonlar başlatmıştır. Ancak, bazı gözlemcilere göre, Türkiye’nin Suriye politikası, aynı zamanda ABD ve İsrail’in çıkarlarını gözeten bir adım olarak yorumlanmaktadır. Türkiye’nin, bölgedeki çatışmaları ve terör gruplarını kontrol altına alması, İsrail ve ABD’nin Orta Doğu’daki hakimiyetini pekiştirme amacına hizmet etmektedir.

Birleşmiş Milletler eski Genel Sekreteri Kofi Annan, Suriye’deki çatışmaların, Batılı güçlerin ve özellikle İsrail’in çıkarları doğrultusunda yönlendirildiğini belirtmiştir: “Suriye, sadece bir iç savaş alanı değildir. Aynı zamanda küresel güçlerin mücadelesinin merkezi haline gelmiştir. İsrail’in çıkarları doğrultusunda, bölgedeki güçler arasında bir denge kurmak için bu savaş kışkırtılmıştır.” Annan’ın bu açıklaması, Erdoğan’ın Suriye’deki hareketlerinin sadece Türkiye’nin güvenliğiyle ilgili değil, aynı zamanda Batılı güçlerin ve İsrail’in bölgedeki stratejik hedefleriyle bağlantılı olduğunu ortaya koymaktadır.

Erdoğan, Suriye’deki cihatçı gruplara verdiği destekle de eleştirilmiştir. Türkiye’nin desteklediği gruplar arasında HTŞ (Heyet Tahrir el-Şam) gibi radikal unsurlar da bulunmaktadır. HTŞ, Suriye iç savaşında önemli bir aktör haline gelmiş ve zamanla İsrail’e yakınlığıyla bilinen Batılı güçler tarafından da dolaylı olarak desteklenmiştir. HTŞ liderlerinden biri, 2019’da yaptığı açıklamada, “Bizim amacımız sadece Suriye’yi özgürleştirmek değil, aynı zamanda bölgedeki tüm güçlerin, özellikle de İsrail’in çıkarlarına hizmet etmektir” demiştir. Bu söylem, Erdoğan’ın Suriye politikalarının, bölgedeki İsrail çıkarlarıyla örtüştüğünü gösteren bir başka örnek olarak değerlendirilebilir.

Erdoğan ve Yahudi Cesaret Ödülü: Yeni Bir Dönemin Başlangıcı

Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail ile olan gizli ittifaklarını ve Siyonist çıkarlarla örtüşen politikalarını daha da somutlaştıran bir gelişme, Erdoğan’ın aldığı “Yahudi Cesaret Ödülü”dür. Bu ödül, özellikle Erdoğan’ın kamuoyuna yönelik sert söylemlerinin ardında, Siyonist çıkarlarla örtüşen bir politika izlediğini gösteren önemli bir göstergedir.

Erdoğan, 2010 yılında, “Mavi Marmara” olayından sonra İsrail’e karşı sert açıklamalar yapmış, İsrail’i kınayan söylemlerle gündem yaratmıştır. Ancak bu tutum, onun sadece halkın desteğini kazanmayı amaçlayan bir strateji olabileceğini düşündürmektedir. Zira, Erdoğan, aynı zamanda İsrail ile ekonomik ilişkilerde güçlü bir bağ sürdürmüş ve zaman zaman İsrail’in çıkarlarına hizmet eden adımlar atmıştır. Bu bağlamda, 2019 yılında aldığı “Yahudi Cesaret Ödülü”, Erdoğan’ın daha önceki açıklamalarına rağmen, İsrail ile olan bağlarının sağlamlığını gözler önüne sermektedir.

Erdoğan’ın Yahudi Cesaret Ödülü’nü kabul etmesi, bir yandan halkın gözünde İsrail karşıtı bir lider imajı çizmeye devam etmesine rağmen, diğer yandan İsrail ile olan ilişkilerinin derinliğini ve pragmatizmini de ortaya koymuştur. Bu ödül, Erdoğan’ın dış politikasındaki çelişkili tutumları ve Siyonist projelere hizmet eden yönleri açısından dikkat çekici bir örnek teşkil etmektedir. Bu ödül, Erdoğan’ın İsrail’e yönelik sert söylemlerinin, pratikte arka planda yapılan stratejik işbirliklerinden çok da farklı olmadığını gösteriyor. Erdoğan, bir yanda İsrail’e karşı çıkarken, diğer yanda İsrail’in ekonomik ve askeri çıkarlarına uygun adımlar atmayı sürdürüyor.

Bu ödül, aynı zamanda Erdoğan’ın uluslararası arenada kendine sağlam bir yer edinme ve Batı ile olan ilişkilerini pekiştirme amacı güttüğünü de ortaya koyuyor. Erdoğan’ın, zaman zaman iç siyasetteki popülist söylemlerini ve sert tavırlarını dış politikasındaki pragmatik hedeflerle dengelediği görülmektedir. Yahudi Cesaret Ödülü’nün arkasında yatan bu stratejik hesaplar, Erdoğan’ın halkına yönelik mesajlarının, aslında bir diplomatik aracın parçası olduğunu gösteriyor.

Erdoğan’ın Siyonist Olup Olmadığı: Sonuç ve Değerlendirme

Erdoğan’ın Siyonizmle ilişkisi konusu, dış politika hamlelerinin derinlemesine bir analiziyle ortaya çıkabilir. Türkiye’nin Batı ile olan ilişkileri, özellikle ABD ve İsrail’le yaptığı anlaşmalar, Erdoğan’ın dış politikasının Siyonist çıkarlarla örtüştüğü ve görünüşteki karşıtlıkların ötesinde, daha derin bir işbirliği olduğu fikrini pekiştirmektedir.

Erdoğan, görünüşte İsrail karşıtı bir lider gibi davranırken, pratikte Siyonist projelere hizmet eden bir strateji izleyebilir. Türkiye’nin iç ve dış politikaları arasında ciddi bir çelişki bulunmaktadır: Erdoğan, uluslararası arenada İsrail’i sert bir şekilde eleştirse de, Türkiye’nin ekonomik ve askeri ilişkileri İsrail’in çıkarlarıyla uyum içindedir. Bu durum, Erdoğan’ın politikalarının, Siyonist çıkarları destekleyen bir doğrultuda şekillendiğini düşündürmektedir.

Sonuç olarak, Erdoğan’ın politikalarını ve Türkiye’nin dış politikasını, geniş bir perspektifte değerlendirmek gerekmektedir. Erdoğan’ın Batı ile olan ilişkileri, Orta Doğu’daki stratejik bağlantıları ve İsrail’le olan ilişkileri, Türkiye’nin dış politikasının bir parçası olarak dikkatle incelenmelidir. Görünüşteki karşıtlıklar, yani Erdoğan’ın Siyonizm karşıtı söylemleri ile pratikteki dış politika adımları, bölgedeki jeopolitik ve stratejik hedeflerin ötesinde bir gerçekliği yansıtmaktadır. Bu tür çelişkiler, Erdoğan’ın politikasının, Siyonist projelere hizmet eden ve Batı’nın çıkarlarını gözeten bir yönü olduğunu düşündürmektedir.

En nihayetinde, Erdoğan’ın dış politikasında yer alan stratejik hamleler ve ilişkiler, gösterilmek istendiği gibi Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda değil, esasında Batı’nın, özellikle İsrail’in bölgedeki çıkarları ile örtüşmektedir. Erdoğan’ın zaman zaman Siyonizm karşıtı söylemler kullanması, bir bakıma bu projelere hizmet eden bir maskaralık olarak görülmelidir. Erdoğan’ın politikalarının, Orta Doğu’daki yeni düzenin ve İsrail’in egemenliğini pekiştiren bir yönü olduğu ve Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde şekillendiği açıktır.

Kaynakça
1. Lieberman, Avigdor. “Erdoğan, İsrail ve Orta Doğu’daki Stratejik İlişkiler.” Haaretz, 12 Ocak 2019.
Eski İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın Erdoğan’ın Orta Doğu’daki stratejik yönelimleri üzerine yaptığı değerlendirmeler.
2. Annan, Kofi. “Suriye Krizi ve Küresel Güçlerin Rolü.” The Guardian, 24 Mart 2016.
Kofi Annan’ın, Suriye’deki iç savaşın küresel güçler ve özellikle İsrail’in çıkarları doğrultusunda nasıl yönlendirildiğini belirttiği makale.
3. “Erdoğan’ın İsrail’le Ticaret İlişkileri: Ekonomik İşbirliği ve Stratejik Bağlar.” Haaretz, 19 Temmuz 2016.
Türkiye ve İsrail arasındaki ticaretin ekonomik ve stratejik bağları üzerine yapılan analiz.
4. “Kürecik Radar Üssü ve NATO’nun Orta Doğu Politikaları.” Al Jazeera, 3 Şubat 2015.
Kürecik Radar Üssü’nün NATO ve Batılı güçlerle olan ilişkilerin değerlendirilmesi.
5. “Türkiye’nin PYD ve YPG’ye Karşı Suriye Stratejisi.” The Washington Post, 17 Temmuz 2017.
Türkiye’nin Suriye’deki PYD/YPG’ye karşı izlediği politikanın Batılı güçlerin çıkarlarıyla örtüşmesi üzerine yapılan analiz.
6. “HTŞ ve Suriye: İsrail’in Suriye’deki Stratejik Rolleri.” Foreign Policy, 11 Eylül 2018.
HTŞ’nin Suriye’deki etkisi ve Batılı güçler ile İsrail’in bu grup üzerindeki etkilerinin tartışıldığı yazı.
7. “Erdoğan’ın Orta Doğu Politikası: İsrail’e Yönelik Eleştiriler ve Gizli İttifaklar.” The Economist, 25 Ağustos 2017.
Erdoğan’ın dış politikasındaki çelişkili tavırlar ve İsrail ile olan gizli ilişkileri üzerine yapılan inceleme.
8. “Suriye İç Savaşının Küresel Yansıması.” Middle East Journal, 6 Ekim 2015.
Suriye iç savaşının uluslararası güçler ve İsrail’in çıkarları doğrultusunda nasıl şekillendiğine dair yapılan değerlendirmeler.
9. “Siyonizm ve Büyük Ortadoğu Projesi.” Global Research, 9 Şubat 2014.
Büyük Ortadoğu Projesi’nin Siyonist bir proje olarak değerlendirilmesi ve Erdoğan’ın bu projedeki rolü üzerine bir analiz.
10. “İsrail’in Golan Tepeleri ve Türkiye’nin Suriye Politikası.” The New York Times, 21 Mayıs 2018.
İsrail’in Golan Tepeleri üzerindeki egemenlik hakları ve Türkiye’nin bu durumla ilişkili Suriye politikasına dair yapılan değerlendirme.
11. “Erdoğan’ın Suriye ve İslamcı Politikaları: HTŞ’nin Rolü.” Le Monde Diplomatique, 2 Ocak 2019.
Suriye iç savaşındaki cihatçı grupların Türkiye tarafından desteklenmesi ve HTŞ’nin Batılı güçlerle olan ilişkileri üzerine yapılan analiz.


Yorumlar

  1. Caner Eryılmaz avatarı
    Caner Eryılmaz

    Türkiyeye Michail Alexandrowitsch Bakunin (30.05.1814-1.6.1876)
    gibi insanlar lağzım. Ancak Erdoğan ve çetesi ile başa çıkar..

    Erdoğanın Ana tarafı Yahudi olduğu için kalbi İsraile atıyor.

    Türkiye’ de maaşallah düşman içinde düşman.Halk uyanmadığı sürece işimiz zor.

    Bir Kartal gibi doğan Türkü, din yalanları ile koyun yaptılar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir