Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal’in idam edilmesi emrini Kürt Mustafa Paşa, vermiş, Nasturi İsyanı’nı bastırmakla görevli birlikten Fırka komutanı Kürt İhsan Nuri, Vanlı Kürt Rasim, Kürt Tevfik Cemal ve Teğmen Kürt Ali Rıza, isyan sırasında 270 askerle birlikte Kürt isyancılarının tarafına geçmiş; Damat Ferit, Kürdistan Teali Cemiyeti ile görüşerek onlara özerklik karşılığında Mustafa Kemal’e karşı savaşmayı teklif ederek Yüksek Komiser De Robeck ile görüşüp 15 bin kişilik bir Kürt ordusu kurulmasını ve Kürtleri Mustafa Kemal’e saldırtmayı planlamış ve Ali Galip Olayı böylece yaşanmıştır. Sivas Kongresi’ne giden Mustafa Kemal’e Kürdistancılar suikast düzenlemiştir.
Kürdistancılar aynı zamanda Yunanlılarla da temas halindedir. Amasya’da Yunan temsilcisi ile görüşen Kürdistancılar, Yunanlılara Türk ordusunda ele geçirilen Kürt esirlere iyi davranılmasını ve bu esirlerin Türk ordusuna karşı kullanılmasını önerir. Teklif kabul edilir ve esir Kürtler Yunan ordusunun hizmetine girerler.
Kürt-Yunan işbirliğinin en büyük sonucu ise Koçgiri İsyanı’dır. Yunan ordusu büyük ilerleyişe geçmeden hemen önce Kürdistancılar isyan eder. Yunan ordusu Bursa’ya doğru ilerlerken Kürdistancılar Sivas’a doğru yürümeye başlar.
Amerikan Askeri Ateşesi durumu şöyle rapor eder:
“… Yunanlılar önemli bir zafer kazanırlarsa Kürt isyanı Türkiye’nin arkasını ciddi bir şekilde tehdit edebilir. Ancak Batıdaki savaş Türklerin lehine gelişirse Türkler, ellerindeki yarım düzine yetenekli liderden biriyle Kürt sorununa son verebilir. İngilizler kuşkusuz bu durumu bilmektedirler. Gene de Kürt sorunu ile meşgul olduğu sürece Mustafa Kemal’in Musul’a el koyamayacağını düşünmektedirler. Dolayısıyla Kürt akımına yardımcı olmaktadırlar.”
Koçgiri İsyanı’nın başlangıç tarihi sadece Yunan ilerleyişine değil aynı zamanda Londra ve San Remo Konferansları’na da denk gelir. Ankara Hükümeti böylece sıkıştırılmaktadır.
Koçgiri İsyanı’nın liderlerinden Baytar Nuri isyan programını şu şekilde açıklar:
“İlk önce Dersim’de Kürt istiklali ilan edilecek. Hozat’a Kürdistan bayrağı çekilecek. Kürt milli kuvveti Erzincan, Elazığ ve Malatya istikametlerinden Sivas’a doğru hareket ederek Ankara Hükümeti’nden Kürdistan istiklalinin tanınmasını isteyecekti. Türkler bu isteği kabul edeceklerdi. Çünkü isteğimiz silah kuvvetiyle desteklenmiş olacaktı.”
Ayaklanma büyür ve isyancılar Ankara Hükümeti’ne bir muhtıra yollarlar. Telgraf yoluyla iletilen muhtıra şu maddelerden oluşmaktadır:
1-İstanbul Hükümeti’nce kabul edilen Kürdistan özerkliğinin Ankara Hükümeti’nce de tanınıp tanınmayacağının açıklanması
2-Kürdistan özerk yönetimi konusunda Mustafa Kemal hükümetinin ivedi yanıt vermesi
3-Elazığ, Malatya, Sivas ve Erzincan cezaevlerindeki Kürtlerin hemen salıverilmesi
4-Kürt çoğunluğu bulunan illerden Türk memurlarının çekilmesi
5-Koçgiri yöresine gönderilen birliklerin geri alınması.”
Kürdistancılar bununla da kalmaz. 25 Kasım 1920 tarihinde Batı Dersim Aşiretleri reisleri adına TBMM’ye şu şekilde başvurur:
“Sevr Antlaşması gereğince Diyarbakır, Elazığ, Van ve Bitlis illerinde bağımsız bir Kürdistan kurulması gerekiyor. Bu nedenle bu oluşturulmalıdır. Yoksa, bu hakkı silah zoruyla almaya mecbur kalacağımızı beyan ederiz.”
Yunanlar Bursa’ya Kürdistancılar Sivas’a saldırıyor
Ankara Hükümeti, Yunanların Bursa’yı ele geçirmesine rağmen Kürdistancılara karşı geri adım atmaz. Merkez Ordusu Komutanı Nurettin Paşa isyanı bastırmak için bir plan hazırlar. Topal Osman komutasındaki Giresun alayı da Nurettin Paşa’nın emrine verilir. Türk Ordusu 11 Nisan 1921 günü Kürdistancıların üzerine yürüyüş başlatır. 45 bin kişilik Kürt milisleri ile çarpışmalar 3 ay sürer. 17 Haziran 1921 günü isyancılar teslim alınır.
Koçgiri isyanının bastırılmasından sonra BMM’deki Kürt milletvekilleri Ordu Komutanı Nurettin Paşa’nın halka zulmettiği, gereksiz yere kan döktüğü gerekçesiyle olağanüstü ve gizli bir oturum talep ederler. Bunlar isyanı bastıran Nurettin Paşa’nın kellesini istemektedir.
Mustafa Kemal daha sonra Nutuk’ta olayı şöyle anlatır:
“Nurettin Paşa merkez bölgesinde bir yıla yakın bu görevi yaptı ama yetkisi dışında kimi yurttaşların haklarına el uzatıyor diye milletvetkillerinin yakınmaları ve İçişleri Bakanlığı’na soru yöneltmeleri, Bakanlığın da yakınmaları yerinde görmesi üzerine Meclis’in isteğiyle Kasım 1921 başlarında görevden çıkarıldı. Meclis, Nurettin Paşa’nın yargılanmasına da karar verdi. Bu iş, benimle Bakanlar Kurulu arasında bir sorun çıkmasına da yol açtı. Ben, Nurettin Paşa’ya uygulanmak istenen işlemi kabul etmedim. Fevzi Paşa Hazretleri de benim görüşüme katıldı. İkimizle, Bakanlar Kurulu arasında çıkan anlaşmazlık Meclisçe bir çözüme bağlandı. Meclis’te Nurettin Paşa’yı savundum, kendisini ağır bir işleme uğramaktan kurtardım.”
Görüldüğü gibi Mustafa Kemal Paşa, sadece Kürdistancı isyanı bastırmakla kalmamış; isyanı bastıran komutanı da sonuna kadar savunmuştur. Mustafa Kemal’in, Meclis’te tek kalması ise son derece öğreticidir. Gerçekten de Birinci Meclis’te, Mustafa Kemal Paşa, şeriatçılara ve Kürdistancılara karşı tek başına kalmaktadır. Ama tek kalmak pahasına kendi komutanını savunmuştur!
Türk Genel Kurmay Başkanlığı da bu isyanı şu şekilde değerlendirmektedir:
“Siyasi bakımdan büyük bir önem taşıyan bu harekat dolayısıyla, Kürt bağımsızlık davasının ilk basamağının Koçgiri olayları ile kurulmak istendiği, bu dış etkilerin en açık ve kesin delilidir.”
Bu değerlendirmeden de anlaşılacağı gibi, olay münferit bir isyan değil bir davanın ilk adımıdır! Ardından gelecek olan Kürdistan isyanları da bunu kanıtlayacaktır. Nitekim isyanın liderleri de olayı böyle değerlendirmektedir: “Koçgiri, Kürt İstiklal Savaşı’nın bir merhalesidir, onunla bir meydan muharebesi kaybettik, fakat harp bitmedi. Biz son zaferi kazanacağız.”
Görüldüğü üzere, daha Sivas Kongresi’nin toplanma hazırlıklarından başlanarak Kürdistancılar, Kurtuluş Savaşı için çalışmamış, tam tersine hep Kurtuluş Savaşı’na karşı savaşmışlardır. Koçgiri ayaklanması bunun en büyük kanıtlarından sadece biridir.
Dedelerinin ihanetlerinden torunları olan Kürtler sorumlu tutulmadı. Kanunen eşit yurttaşlık verildi. Fakat PKK torun Kürdistancıların omuzlarında yükseliyor.
Atatürk, “Türkiye Türklerindir!” ve “Ne Mutlu Türk’üm Diyene!” özdeyişlerini boşuna söylememiştir.
***
ATASEN
Ata Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası
ATASEN / TURKISHFORUM – ABDULLAH TÜRER YENER
Bir yanıt yazın