Suriye’de Alevi Soykırımı: Uluslararası Hukukun Sessizliği ve BOP’un Sorumluluğu

Suriye’de yaşanan Alevi soykırımı, sadece bölgedeki değil, tüm dünyadaki insan hakları savunucuları ve barış yanlıları için büyük bir kriz oluşturmaktadır. Alevi nüfusunun hedef alındığı bu soykırım, bölgedeki etnik ve dini gerginliklerin daha da derinleşmesine yol açarken, uluslararası toplumun sessizliği de bu durumu daha da trajik hale getirmektedir.

BOP ve Uluslararası Sorumluluk

Suriye’deki soykırım, sadece iç savaşın bir sonucu değil, aynı zamanda Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) çerçevesinde yapılan dış müdahalelerin ve stratejik hesapların doğrudan bir sonucudur. ABD, İngiltere, İsrail ve Türkiye’deki İslamcı iktidar, bu projeyi uygulayarak, bölgedeki iktidar boşluklarını doldurmak amacıyla iç savaşın şiddetini artırmış ve etnik-dini temelli çatışmaları körüklemiştir. Bu müdahaleler, Suriye’deki Alevi nüfusunun doğrudan hedef alınmasına zemin hazırlamıştır. BOP’un başlıca aktörleri olan ABD, İngiltere ve İsrail, Suriye’deki iç savaşı kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmiş, bölgedeki radikal grupların güçlenmesine ve Alevi nüfusunun soykırıma uğramasına neden olmuştur.

Suriye’deki Alevi soykırımının sorumluluğu, yalnızca bölgedeki yerel aktörlerle sınırlı değildir. Türkiye’deki İslamcı iktidar da bu süreçte, özellikle BOP Türkiye şubesinden; Erdoğan, Fidan, Kalın, Güler, Bahçeli ve BOP Suriye şubesinden Colani gibi isimler aracılığıyla, Suriye’deki iç savaşa müdahale etmiş, radikal gruplara destek vererek, bu grupların Alevi nüfusuna yönelik saldırılarının daha da şiddetlenmesine neden olmuştur. Türkiye’de ki iktidar, radikal İslamcı gruplara verdiği destek ile Suriye’deki etnik ve dini çatışmaları derinleştirerek Alevi soykırımının arkasındaki güçlerden biri olmuştur.

Türkiye’deki İslamcı İktidarın Sorumluluğu

Türkiye’deki İslamcı iktidar, Suriye’deki iç savaşa müdahale ederken, özellikle Suriye’ye yönelik silah, istihbarat ve lojistik destek sağlamak gibi adımlar atmıştır. Bu müdahaleler, yalnızca dini ve etnik çatışmaların artmasına değil, aynı zamanda Alevi halkının hedef alınmasına ve soykırımın körüklenmesine yol açmıştır. Erdoğan, Fidan, Kalın ve Güler ve Bahçeli gibi önemli isimlerin desteklediği Suriye’deki radikal gruplar, Alevi yerleşimlerine yapılan saldırıları hızlandırmış ve bu saldırılarda katliamlar gerçekleştirilmiştir.

Türkiye’deki islamcı hükümetin radikal gruplara sağladığı desteğin, Suriye’deki Alevi nüfusunun yok edilmesine yönelik bir tehdit oluşturduğu ve ulusal güvenliği baltalayan bir dış politika izlediği açıktır. Türkiye’deki İslamcı iktidarın, bölgedeki soykırım suçlarına göz yumması ve radikal grupları desteklemesi, uluslararası hukuka aykırıdır. Bu tutum, hem Türkiye’nin hem de bölge halklarının zararına olmuştur. Türkiye’nin Alevi soykırımı karşısında gösterdiği bilinçli sessizlik, uluslararası düzeyde sorgulanmalıdır. İslamcı iktidarın, uluslararası adalet önünde hesap vermesi ve Alevi soykırımına karşı sorumluluğunu kabul etmesi gerekmektedir.

HTŞ (Heyet Tahrir Şam) ve Diğer Radikal Gruplar

Suriye’deki Alevi soykırımının en büyük sorumlularından birisi de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) gibi radikal gruplardır. Bu gruplar, özellikle Alevi nüfusunun yaşadığı bölgelerde ciddi katliamlar gerçekleştirmiş ve Suriye’deki savaşın şiddetini artırmıştır. HTŞ’nin bu soykırımda oynadığı rol, uluslararası hukuk açısından büyük bir tehdit oluşturmakta ve bu grupların, geçmişte Suriye hükümetine karşı verilen destekle daha da güçlendirilmesi, uluslararası toplumun ciddi şekilde ele alması gereken bir durumdur. Bu tür grupların, Türkiye’deki İslamcı iktidarın desteğiyle daha da güçlenmiş olması, soykırımı daha da meşrulaştırmaktadır.

HTŞ’nin, Alevi halkını hedef alan saldırılarının önlenmesi için sadece Türkiye’de ki hükümetin değil, ABD, İngiltere ve İsrail gibi BOP patronlarının da sorumluluğu vardır. Bölgedeki radikal grupların faaliyetlerinin desteklenmesi, Suriye’deki insan hakları ihlallerini derinleştirmiştir. Bu grupların ve bunları destekleyen ülkelerin liderlerinin uluslararası ceza mahkemeleri önünde yargılanmaları ve cezalandırılmaları gerekmektedir.

Uluslararası Kamuoyunun Sessizliği ve Tehlikeli Gelişmeler

Suriye’deki Alevi soykırımı, uluslararası kamuoyu tarafından yeterince ele alınmamaktadır. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer uluslararası kuruluşlar, bölgedeki soykırım suçlarına karşı daha etkin bir tavır sergilemeli ve radikal gruplara yapılan destekleri durdurmalıdır. BOP’un başlıca aktörleri olan ABD, İngiltere, İsrail ve Türkiye’deki İslamcı iktidarın, bölgedeki bu suçlarda paylarının olduğu tartışmasız bir gerçektir. Uluslararası toplum, bu suçların önlenmesi ve sorumluların cezalandırılması adına daha fazla adım atmalıdır.

Bölge ülkeleri, Suriye’deki Alevi soykırımına karşı daha fazla duyarlılık göstermeli ve uluslararası düzeyde bu suçların soruşturulmasını talep etmelidir. Irak, Lübnan, Ürdün ve diğer komşu ülkeler, Suriye’deki insan hakları ihlallerine karşı daha güçlü bir ses çıkarmalı ve uluslararası baskıyı artırmalıdır. Bu sorunun sadece Suriye’nin değil, tüm bölgenin sorunu olduğunu unutmamalıdır.

Sonuç: Adaletin Tesisi ve Yaptırımlar

Suriye’deki Alevi soykırımı, uluslararası ceza mahkemeleri tarafından sorgulanması gereken bir suçtur. Suriye BOP şubesinin , Türkiye’deki BOP’un şubesi olan İslamcı iktidarın ve radikal grupların bu süreçteki sorumlulukları açıkça ortadadır. BOP Türkiye şubesinden; Erdoğan, Fidan, Kalın, Güler ve Bahçeli gibi isimler, BOP patronları olan ABD, İngiltere ve İsrail ile birlikte, Alevi soykırımının başlıca sorumlularıdır. Bu aktörlerin, uluslararası hukuk önünde hesap vermesi gerekmektedir.

Uluslararası adalet, bu suçların durdurulması ve sorumlularının cezalandırılması için harekete geçmelidir. Uluslararası kamuoyu, bu tür insan hakları ihlalleri karşısında sessiz kalmamalıdır. Aksi takdirde, bu tehlikeli gelişmeler, bölgeyi ateşe atacak ve tüm insanlık için büyük bir felakete yol açacaktır. Adaletin sağlanması, hem Suriye ve bölge halkı için hem de uluslararası toplum için hayati önem taşımaktadır.

Suriye’de yaşanan Alevi soykırımı, sadece bölgedeki değil, tüm dünyadaki insan hakları savunucuları ve barış yanlıları için büyük bir kriz oluşturmaktadır. Alevi nüfusunun hedef alındığı bu soykırım, bölgedeki etnik ve dini gerginliklerin daha da derinleşmesine yol açarken, uluslararası toplumun sessizliği de bu durumu daha da trajik hale getirmektedir. - SURIYE

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir