Oxford sözlüğü, yılın sözcüğü olarak “brain rot” (beyin çürümesi) kavramını seçti. İnternet ortamında gereksiz ve faydasız sitelerde geçirilen vakit sonucu beynin düşünme, muhakeme, doğru karar yeteneklerinin zayıflamasını, kaybolmasını beyin çürümesi olarak adlandırdı. Bu çürüme dijital ortamda “düşük kaliteli içerikler”in aşırı tüketimi sonucu ortaya çıkan bir tür sendromdur. Zararlı olan sitelere, programlara, tuzaklara boğulmanın, bağımlı hale gelmenin, böylece herşeyini bu ortamda feda etmenin adı çok daha kötü olsa gerek. Beyin çürümesi kavramının seçilmesi ertesinde batılı ülkelerde birçok programlar düzenlenmiş, fertlerin ve grupların bu çürümeye karşı bilinçlendirilmesi, tedbir alınması konusunda programlar ve denetimler ile yasal düzenlemeler yeniden gündeme gelmiştir. Buna karşın ülkemizde böyle bir gerçeğin duyurulması pek ilgi görmemiştir. Bu ilgisizliğin temelinde ülkemiz medyasının, beyinleri ve ruhları çürüten bu sektörle organik bağlarının kuvvetli olması gerçeği mi bulunmaktadır?
“Beyin Çürümesi” seçimi, batı dünyasında büyük yankı buldu. Esasen internet ortamında geçirilen vaktin verdiği zararlar konusunda yoğun araştırmalar, tedbirler, yasal düzenlemeler, ulaşım engelleri uzun zamanda beri gündemdedir. Ortaya çıkan beden ve zihin sorunları konusunda patalojik (hastalık) teşhisler listesi gittikçe genişlemektedir. Genellikle Z kuşağı problemi olarak ifade edilse de bu hastalıkların orta/üstü yaşı da esir aldığı görülmektedir.
Eğitim mesleğinde on yılı devirenler, öğrencilerin derse adapte olamaması, düşünce ve muhakeme yeteneğini kaybetmesinden şikayetçidir. Mesaj kontrolü yapamayanların krize girdikleri sıkça gözlemlenmektedir. Öyle ki ders sona erince günlerce susuz kalanın suya saldırması gibi öğrencilerin kahir ekseriyeti şimşek hızıyla cep telefonlarına yapışıyorlar. Dijital ortamda kendini kontrol edebilenler okul hayatında da başarılı olabilirken çoğunluğun müptela olduğu alışkanlık eğitim seviyesini düşürmektedir.
Toplumsal hayatta internet bağımlılığının olumsuzlukları gittikçe yaygınlaşmaktadır. Aile bireyleri arasında iletişimin kesilmesi, şiddet ve boşanmalarla sonuçlanmaktadır. Öte yandan sadece araba kullananlar değil esnaf ve çalışan da internet bağımlılığı yüzünden kaza yapmakta, işini kaybetmekte, iflas etmektedir.
İnternet bağımlılığından, genellikle mesaj, fotoğraf, ses, video paylaşmak, ANTİ-sosyal sitelerden çıkamamak kastedilmektedir. Bu kapsamda adına kibarca “şans oyunları” denen kumar hastalığı gittikçe yaygınlaşmaktadır. Kumar, sadece kişilerin, yuvaların değil tarihte birçok devletin de sonunu getirmiştir. Kültürel emperyalizmin hedef ülkeyi ele geçirmek için toplumu uyuşturmada kullandığı araçlar arasında tütün, içki ve kumar başta gelmektedir. 18 yüzyılda İngitere, Osmanlı dahil birçok ülkede tütün ve uyuşturucu alışkanlığını yaygınlaştırmak üzere nice projeler uygulamıştır. İçki, kumar, fuhuş ve benzeri yollarla beyinleri ve ruhları çürüten araçlar, eğlence/spor sektörü üzerinden toplum ruhuna hançer gibi saplanmıştır. Başta İngiltere desteği ile ordu kademelerine yerleşen İttihat ve Terakki kültüründe tütün, kumar, içki, zina … muassır, aydın olmanın şartı haline getirildi.
Kişisel yaşantısı, alışkanlıkları ve ilişkileri sakat olduğu halde her fırsatta sanatçı benzeri isimlerlerle rol-model olarak takdim edilen, gündemde tutulan, örnek gösterilen bazı kişiler hakkında, yasadışı bahis oyunları suçlamasıyla adli süreç başlatılması, medyada yeni bir kumar reklamı stratejisine yol açmıştır. Çünkü bu gibi kişilerin yaptıkları “yasa dışı bahis” olarak adlandırılarak ayıplanıp, kınanıp, suçlanırken aynı zamanda “yasal bahis” veya “yasal şans oyunları” adıyla farklı kumar türleri temize çıkarılmaktadır. Halbuki yakın zamana kadar devlet kurumu olup özelleştirilen yasal bahis oyunları toto, loto, piyango, ganyan vb. üzerinden de insanların beyinleri ve ruhları harap olmakta, yuvalar dağılmakta, aile içi şiddet tırmanmakta, insanlar herşeyini kaybedilmektedir.
Küresel emperyalizm araçları olarak medya ve finans sektörüyle beraber turizm, eğlence, spor üzerinden de kumar türleri meşru ve zaruri ihtiyaç haline getirilerek hedef toplumları çürütme projeleri hızla ilelemektedir. Mahiyet itibariyle kumar olduğu halde adına şans oyunları denen araçlar ve programlar internet imkanlarıyla herkese ulaşmakta, hatta hiç alakası olmayan pencerelerden, maillerden balyoz gibi kafalara inmektedir. Niceleri tuzak mesajları farketmediğinden bir anda kendisini kumar ortamında bulmakta, bir daha bu bataklıktan çıkamamaktadır. Buna karşın eğitim, sağlık, bilinçlendirme programları ve suçluların tespiti ve cezalandırılması konusunda son derece yetersizlik görülmektedir. Bu süreçte yasal şans oyunları kurumlarının aynı zamanda medya gücünü elinde bulundurması ülkemiz açısından bir çıkmazdır.
Mesela “Yasa dışı bahis” oyunlarının zararları anlatılırken yasal kumar oyunlarının yol açtığı tahribat gündeme gelmemektedir. Bir dönem “sahte içki öldürüyor” haberlerinden geçilmezken Cüneyt Arkın “asıl gerçek içki öldürüyor” ikazını yapmıştı. Sık sık sahte içkiden ölenlerin sayısı verilmesine karşın hergün hastanelerde kaç kişinin gerçek içki yüzünden hayatlarını kaybettiği haber konusu olmamaktadır.
Görevim gereği bir devlet bankasının mobil internet programını indirmek durumunda kaldım. Bu arada karşıma bir sürü bahis, kumar, eğlence siteleri çıktı. Netice itibariyle bankanın programından önce kurumlar arasındaki işbirliği gereği oyna, kazan, eğlen gibi adlarla beyin çürüten kumar/bağımlılık sitesi telefonumuza yerleşti. Bankacılıkla ilgisiz bu site hakkında araştırma yaptığımda birçok önemli kurumla işbirliği halinde çalışıp eğlence tuzaklarıyla kumar oynattıklarını, insanları tuzağa düşürdüklerini, bu konuda yığınla şikayet yazılarını gördüm. Bu oyun sitesinin yasal mı yasadışı mı olduğunu merak etmiyorum. Çünkü birşeyin yasal olması onun iyi/doğru olduğu anlamına gelmiyor.
Yeni nesil, hatta orta yaş seviyesindekilerin önemli bir kısmı dijital ortamda beyinlerini ve ruhlarını çürütmektedir. Merakla başlayıp izleme, dinleme, eğlenme, oynama ile gittikçe derinleşen bataklıklarda varlığını ve geleceğini heba edenler yanında sağlığını ve ailesini kaybedenler gittikçe artmaktadır. “Yasadışı bahis” adıyla haberleştirilen olaylar, aynı zamanda yasal bahis, şans oyunları adıyla kumarın enva-ı çeşidine meşruiyet kazandırmakta, beyinlerle beraber aile ilişkilerini de çürütmektedir. “Milli” kavramından o ülkenin ulus vasfını kazandıran temel dinamikler, değerler kastedilir. Milli, sıfatının eğitim, savunma, edebiyat gibi alanlarda kullanılmasının ülke güvenliği, refahı ve ulus bilinci açısından derin anlamı bulunmaktadır. Sattığı biletlerden seçilen kağıda göre milyonlara sahip olma imkanı olan kumarhane mahiyetindeki bir kuruluşun başında “milli”yi kullanan dünyada başka bir ülke var mı? Haber bültenlerinde süper ikramiyenin ne kadar olduğunu söyleyerek vergisiz reklam yapmak yerine daha önce bunu alanların nasıl yuvalarının yıkıldığı, alkol bataklığında çürüdüklerinin anlatılması gerekmez mi?
twitter.com/alaeddinyalcink
Bir yanıt yazın